Duman 15.3ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
TRT Haber 21.07.2022 10:00

Bakan Çavuşoğlu: Sivillere saldırı gerçekleştirmediğimizi tüm dünya bilir

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Duhok'taki saldırıya ilişkin, "Türkiye'nin hiçbir zaman sivillere yönelik saldırı gerçekleştirmediğini tüm dünya bilir. TSK'dan aldığımız bilgiye göre, sivillere yönelik herhangi bir saldırı olmamıştır" dedi.

Bakan Çavuşoğlu: Sivillere saldırı gerçekleştirmediğimizi tüm dünya bilir

TRT Haber'in özel röportaj konuğu olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bakan Çavuşoğlu'nun açıklamalarının satır başları şöyle;

"Türk Silahlı Kuvvetleri'nden aldığımız bilgiye göre sivillere saldırı olmadı"

(Irak'ta meydana gelen patlama) Dün bu üzücü haberi aldıktan sonra bir açıklama yaptık. Bir kere daha vefat eden 9 kardeşimize Allah'tan rahmet diliyoruz, yaralılara şifa diliyoruz. İhtiyaç duyulursa yaralıları Türkiye'ye getirebileceğimizi de söyledik. Bu saldırı ile ilgili Türkiye'yi suçlayıcı, karalayıcı haberler de çıktı.

Bakan Çavuşoğlu: Sivillere saldırı gerçekleştirmediğimizi tüm dünya bilir

Yaptığımız açıklamada bunu net bir şekilde yalanladık daha doğrusu, Tükiye'nin hiç bir zaman sivillere yönelik karşı bir saldırı gerçekleştirmediğini tüm dünya bilir.

Uluslararası hukuka uygun bir şekilde biz terörle mücadelemizi sürdürüyoruz. Dün bu haberler gelir gelmez tabi ilgili kurumlarımızla istişareler yaptık.

Bakan Çavuşoğlu: Sivillere saldırı gerçekleştirmediğimizi tüm dünya bilir

"Sis perdesi aralanmadan suçlamaları reddediyoruz"

Türk Silahlı Kuvvetleri'nden aldığımız bilgiye göre sivillere yönelik herhangi bir saldırımız olmamıştır. Bizim hedefimiz Suriye'de terör örgütleri olmuştur. Irak'ta da bugüne kadar hep terör örgütlerine yönelik olmuştur.

Terör örgütlerinin gerçekleştirdiğini düşündüğümüz bu hain saldırı neticesinde Irak makamlarıyla iş birliği yapabileceğimizi de açıkladık. Bir kez daha buradan vurgulamak istiyoruz. Bu sis perdesi aralanmadan Türkiye'ye yönelik açıklamaları reddediyoruz. Türkiye'ye yönelik gerek yetkili gerek yetkisiz yapılan açıklamaları da reddediyoruz. 

 

"Irak makamlarının bu tuzağa düşmemesi gerekiyor"

Bunlar da doğru değil, Türkiye bir taraftan aydınlatılması için iş birliği yapacağım derken, Türkiye'ye yönelik bu tür açıklamalar doğru değil. Biz bugüne kadar Irak'ın hatta Suriye'nin yani tüm komşularımızın fakat özellikle iki ülkeyi vurguluyorum. Terörle mücadele yaptığımız iki ülkeyi vurguluyorum. Sınır ve toprak bütünlüğünü herkesten daha güçlü şekilde destekledik. Irak ile ilişkilerimizin iyiye gittiği bir dönemde, terörle mücadelemizin başarılı olduğu bir dönemde, böyle bir olayın gerçekleşmesi de manidardır. Bu aslında Türkiye'nin terörle mücadelesini engellemek için yapılan bir girişimdir ya da saldırıdır. Irak makamlarının da bu tuzağa düşmemesi gerekiyor. Bizim açıklamamız gayet açık ortada net. Tabiki Irak halkının acısını paylaşıyoruz. 9 tane Irak vatandaşı hayatını kaybetti.

Irak ile her zaman terörle mücadelede işbirliği yapmak istediğimizi de kendilerine söylüyoruz. Açıklamalarımızda da bunu vurguluyoruz. Malesef Irak'ta DEAŞ önemli bir ölçüde temizlendi. Fakat PKK terör örgütünün mevcudiyeti son derece güçlü bir şekilde var. Dün Irak'ta toplanan ulusal güvenlik konseyinin açıklamasını tabi bu açıklamayı kabul etmemiz mümkün değil. Fakat en sonunda ülkelerinde terör mevcudiyetinin olduğunu da kabul ediyorlar.

Sonuçta bu terör örgütlerini nerede olursa olsun temizlemek lazım. Türkiye'den temizlemek lazım, Suriye'den temizlemek lazım, Irak'tan temizlemek lazım ve bu terörle mücadelede biz iş birliğine her zaman varız. Özellikle Irak'ta PKK'nın bu ülkeden temizlenmesi veya ülkenin PKK'dan temizlenmesi konusunda iş birliğine de hazırız.

"Büyükelçiliğimize yönelik saldırı ya da girme teşebbüsü olmadı"

Büyükelçiliğimize herhangi bir girme söz konusu değil. Irak makamları gerekli güvenlik tedbirlerini her yerde aldılar. Onlara da teşekkür ediyoruz. Bazı vize ofislerimizin önünde hatta bir grup hadsiz vize ofisimizde asılı bayrağımızı yaktılar hadsizce. Onun dışında eski büyükelçiliğimizin önünde bir gösteri oldu daha sonra dağıldılar. Büyükelçiliğimize herhangi bir girme teşebbüsü de olmadı. Biz bugün Irak'ta bir günlük yas ilan edildi. Büyükelçiliğimizde bayrağı yarıya indirdik. Irak'taki yasa tüm misyonlarımızla birlikte katılmış olduk. Vize ofislerimizin bazılarının önünde ve eski büyükelçiliğimizin önünde bazı protestolar ya da orada toplanmalar oldu.

Türkiye'nin terörle mücadelesini sekteye uğratmak için yapılan bir saldırıdır bu. Biz hiçbir zaman Türkiye olarak Türk askeri, Türk polisi sivilleri hedef almadığı gibi her yerde sivilleri ve masum insanları, mazlumları koruyan bir milletiz. Ordumuzla askerimiz, jandarmamız ve polisimiz de bu konuda son derece hassastır. Türkiye içinde de biliyorsunuz terörle mücadelemiz uzun yıllardır devam ediyor. PKK terör örgütü Suriye'de de YPG/PYD bunların hepsi aynı terör örgütü zaten PKK'nın uzantıları isimleri farklı. Irak'ta da, Türkiye'de de her zaman sivillere yönelik acımasızca katliamlar yapmışlardır, hedef de almışlardır. Kalkan yapmaktan da hiç bir zaman çekinmemişlerdir. Örgüt, Sincar bölgesinde Yezidileri kalkan yapıyor. Yezidi çocukları zorla silahlandırıyor. Bizim herhangi bir saldırı planladığımız zaman Sincar Dağı'nda özellikle Yezidi çocukları kalkan yapıyor. Bu açıkça zaten görülüyor. Yezidiler de bunu görüyor ve kabul ediyor. Sonuçta bu terör örgütünün oyunları bitmez. Ama bu terör örgütlerinin olduğu yerde problemler her zaman olur.

"Terörle mücadelede komşu ülkelerle iş birliği yapmak isteriz"

Burada yapılması gereken şey, gerek merkezi yönetim, gerekse bölgesel yönetim ve Türkiye olarak iş birliği içinde Irak'ı PKK terör örgütününden temizlememiz lazım. Biz Türkiye olarak terörle mücadeleyi bize yönelik tehdit oluşturan terör yapılanması nerede olursa olsun uluslararası hukuk çerçevesinde kararlılıkla devam edeceğiz. Yani bizim bu tür komplolar, oyunlar, sivillere yönelik saldırılar bizim terörle mücadelemizi durdurmaz. Elbette biraz önce de altını çizerek söylemek istiyorum terörle mücadelede terörün bulunduğu komşu ülkelerle de iş birliği yapmak isteriz onlardan da bu kararlılığı görmek isteriz. Yani ülkelerinde bu terör örgütlerinin barındırılmasına izin vermemeleri gerekiyor.

Tercihimiz bu ülkelerin kendilerinin bu terör örgütlerini bu ülkelerden temizlemesi. Fakat buna yetecek güçleri yoksa, kapasiteleri yoksa o zaman biz onlara her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu başından beri söylüyoruz. Bu da yapılmıyorsa bana yönelik benim topraklarıma yönelik saldırı nereden gelirse gelsin o saldırıyı yapan teröristleri oradan temizlemek de benim milletime olan borcumdur, görevimdir Türkiye olarak olarak söylüyorum ben derken. Ülkemizin Cumhurbaşkanımızın liderliğinde biz terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz, uluslararası hukuka uygun şekilde yürüteceğiz. Sadece teröristleri hedef almaya devam edeceğiz.

İran'da üçlü görüşmeler son derece faydalı oldu. Herşeyden önce Covid salgını sebebiyle epeydir ikili yüzyüze fiziki görüşmeler gerçekleştirilmemişti. İran'la yüksek düzeyli stratejik iş birliği konseyi toplantısının 7'ncisini gerçekleştirdik. Rusya ile de 9'uncusunu epeydir gerçekleştiremiyoruz onu da gerçekleştirmek istiyoruz. Ev sahipliği sırası bizde. Yine 2019'dan bu yana Cumhurbaşkanımızın sayın Putin ile çokça telefo görüşmesi oldu fakat ilk defa fiziki olarak bir görüşmesi oldu. Bu üçlü toplantıdan önce. İkili görüşmelerde tabi İran ile geçtiğimiz sene ticaret hacmimizde tekrar bir artış yaşandı. Yüzde 71 civarında bir artış. Fakat bizim 30 milyar dolarlık bir hedefimiz var. Bu hedefimize ulaşmak için hangi adımlar atmamız lazım ilave gaz, yarın nükleer anlaşma olursa petrolün de yaptırımlardan çıkmasıyla beraber petrol ithalatı, bizim İran'a satabileceğimiz ürünler, mevcut boru hatlarının genişletilmesi, enerji ile ilgili iş birliğinin yanısıra diğer alanlarda da iş birliğimizi ekonomik iş birliğimizi güçlendirmemiz lazım. Biliyorsunuz terör ortak belamız. Biz de PKK, İran'da Pejak, Suriye'de YPG/PYD aynı terör örgütünün değişik isimleri. Bunlarla mücadele etmemiz gerekiyor. Kaçak göçle ilgili hangi tedbirler ilave almamız lazım bunların görüşmeleri oldu. İkili anlaşmalar imzaladık.

"Ukrayna'daki savaşın sona erdirilmesi konusunda sayın Putin ile verimli bir görüşme gerçekleştirdi"

Bölgesel konularda tabi bir taraftan Irak'ın istikrarı, bir taraftan Suriye'de siyasi sürece ivme kazandırılması. Bugüne kadar malesef anayasa komisyonu toplantıları istediğimiz verimi vermedi. Bu da rejimin işin doğrusu safsaklaması sebebiyle oldu. Fakat rejimin en büyük destekçileri kim? Rusya ve İran. Dolayısıyla onların rejimi bu anlamda teşvik etmesi gerekiyor. Ortak açıklamamızda da vurguladığımız gibi tek çözüm siyasi çözümdür. Bunun için de adımların atılması lazım. Gerek Kafkasya'daki gelişmeler, Ortadoğu'daki gelişmeler buları da değerlendirmek bakımından önemli oldu. Aynı şekilde Sayın Putin ile de ikili görüşmede bir taraftan ikili ilişkiler diğer taraftan tahıl ihracatının önündeki engellerin kaldırılması, ayrıca devam eden Ukrayna'daki savaşın ateşkesle sondarılması konusunda görüş alışverişinde bulunuldu. Türkiye olarak sayın Cumhurbaşkanımız da Türkiye'nin tutumlarını, beklentilerini her iki liderle paylaşmış oldu. Özellikle Ukrayna'daki savaşın sona erdirilmesi konusunda sayın Putin ile de verimli bir görüşme gerçekleştirdi. 

Astana biliyorsunuz, Astana formatı bugün siyasi süreçten bahsediyorsak Astana formatı sayesinde olmuştur. Biz BM çatısı altında bu sürecin meşruiyeti bakımından ve uluslararası kabul edililirliği bakımından BM çatısı altında olmasını her zaman tercih ettik. Son günlerde İsviçre'ye, Rusya'ya rejimin gitmeme eğilimi var. Sözde vize engelleri sebebiyle fakat biz İsviçre yönetimi ile de bunları konuştuk. Bu süreci devam ettirmek istiyoruz, yine bu görüşmelerimizde gerek ikili görüşmelerimiz her iki liderle, gerek se üçlü formatta tabi terörle mücadele ana konulardan bir tanesiydi.

Özellikle Suriye'de bizim beklentimiz bizim bu bölgeden özellikle kuzeydoğu bölgesinden Suriye'nin YPG/PKK/PYD terör örgütünden temizlenmesi. Bu konuda Rusya ile vardığımız bir mutabakat var. İran'ın da önemli bir aktör olduğunu kimse inkar edemez Suriye'de. Bu anlamda beklentilerimizi de kendilerine ilettik. Fakat terörle mücadele sadece Suriye'de değil bölgemizde DEAŞ var, PKK var, El Kaide var, FETÖ terör örgütü var ve tüm terör örgütleriyle mücadele zaten ortak açıklamalarımızda, hem ikili İran ile olan bu yüksek düzeyli iş birliği konseyi toplantısının ardından yayınladığımız ortak bildiri ve Astana üçlü formatında yayınladığımız ortak bildiride bunlar vurgulanmıştır. Benim özetleyebileceğim konular bu. Her bakımdan son derece faydalı bir ziyaret ve görüşmeler olduğunu söyleyebilirim.

"Rejim aldığı destekle sivilleri hedef almaya devam ediyor"

Bu iki ülke ile alaştığımız konular var, anlaşamadığımız konular da var. Suriye'de karşı taraflarda olmamızın avantajlarını da daha önceki demeçlerimde vurgulamıştım. Bazen farklı taraflarda olmanın özellikle bu siyasi sürecin işletilmesi, tutukluların takası gibi güven artırıcı adımların atılması bakımından faydalı. Halep'in tahliyesinden başlayan bir iş birliğinden bahsediyorum. Astana formatıyla devam ediyor. Fakat halen Suriye özelinde de bu ülkelerle farklılıklarımız var. Yani bunların rejime verdiği desteği biz doğru bulmuyoruz. Rejim bu aldığı destekle sivilleri hedef almaya devam ediyor. Tam tersine ülkede bir uzlaşının sağlanması için enerjimizi sarf etmemiz lazım. Bizim her zaman söylediğimiz gibi. Herkesi terör örgütü olarak, terörist olarak ilan etmek de doğru değil. Burada rejime karşı olan güçlü bir muhalefet var. Bunların terörle de hiç bir bağı yok. Ülkede neden bu Arap baharını başlattıkları belli.

"Fırat'ın doğusunda PKK/YPG'ye yönelik harekata taahhütler ve vardığımız mutabakatlar çerçevesinde ara verdik"

Sonuç itibarıyla terörle mücadele konusunda da farklı düşünüyoruz bu doğru. Suriye'deki YPG/PKK'nın Pejak'tan farklı olmadığını İran da biliyor. Rusya'nın bir terör listesi yok fakat PKK'nın terör örgütü olduğunu herkes biliyor. Sonuçta bu iki ülkenin bizim operasyonlarımıza geçmişte olduğu gibi bugün de karşı olduğu açık. Zaten demeçlerinde bunları söylediler. Tabi bu ülkelerin açıklamaları ortada da bizim ne söylediğimiz önemli. Cumhurbaşkanımızın ne söylediği önemli. Biz geçmişte de kimsede icazet almadık. Fırat'ın doğusunda gerçekleştirdiğimiz PKK/YPG'ye yönelik harekata hem ABD'nin hem de Rusya'nan taahhütleri ve vardığımız mutabakatlar çerçevesinde bir ara verdik.

"Terörle mücadelede de kimseden icaret alacak değiliz"

Bu iki ülkede bu bölgede YPG/PKK'lı teröristleri temizleme taahhüdünde bulundu. Ortak açıklama ve vardığımız mutabakat açıkça ortada. Bugüne kadar bu gerçekleşmediği için bu teröristler Suriye içinde Suriyelilere, aynı zamanda muhaliflere ve bizim askerimize, polisimize yönelik saldırılarını devam ettirdiği gibi oradan kendi topraklarımıza yönelik saldırıları da arttırmaya başladı. Şimdi böyle bir durumda ABD olsa ne yapar? Rusya olsa ne yapar? Rusya Ukrayna'ya neden girdiğini açıklarken ne diyor, burada bize yönelik tehditler oluşmaya başladı diyor. Biz bu gerekçeyi doğrudur, yanlıştır biz zaten Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısını en başından reddettik.

Fakat buradan doğrudan bir saldırı var. Askerimiz polisimiz şehit oluyor, sivil insanlar ölüyor. Masum Suriyeliler de öldürülüyor. Böyle bir durumda bu teröristler orada olduğu sürece tehdit devam edecek. Biz de elimiz kolumuz bağlı kalamayız. Sonuçta biz bugüne kadar yaptığımız harekatta da kimseden icazet almadık doğrusu, almayız da. Elbette herkesin görüşü vardır. Biz de onlara kendi görüşlerimizi de söylüyoruz, temennilerimizi de söylüyoruz.

"Her zaman terörle mücadelede teyakkuz halindeyiz ve bir gece ansızın..."

Teröristlerin buradan temizlenmesi gerektiğini de söylüyoruz. Kaldı ki ortak bildirilerimizde de var bölücü ajandası olan terör örgütleri kimdir bölücü ajandası olan terör örgütü PKK/YPG/PYD. Sonuçta biz tabi görüş alışverişinde bulunuruz, istişare ederiz fakat terörle mücadelede de kimseden icaret alacak değiliz. Biz 40 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Terörün her türlüsüyle hiç ayırım yapmaksızın kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz. Bundan sonra da mücadele edeceğiz ve her zaman terörle mücadelede teyakkuz halindeyiz ve bir gece ansızın.

Tahıl koridoru ve Türkiye'nin çabaları

Biz hem ateşkes konusunda hem de tahıl ihracatının önündeki engellerin kaldırılması konusunda ya da bu yönde bir mutabakata varılması konusunda samimi yoğun çaba sarf ediyoruz. Herkes bizzat sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çabalarını takdir ediyor. Bu seven sevmeyen Türkiye'yi seven sevmeyen herkes tarafından görülüyor. Biz bu konuda gerçekten samimiyiz. Bir ateşkesin savaşın sona erdirilmesin herşeyden önce bize faydası var, bölgemize faydası var, tüm dünyaya faydası var. Bizim ülke olarak tahıl konusunda kendi kendimize, kendi tüketimimiz bakımından yeterli olduğumuzu söylüyoruz fakat özellikle makarna ve un ihracatının üretimini ve ihracatının devam etmesi için bizim firmalarımız da tahıl ithalatı yapıyor. Fakat esas kendimizi düşünerek değil, dünyada bir gıda krizi var.

Dünyada şu anda iki önemli kriz var, aslında üç. Bir tanesi enerji, ikincisi gıda krizi, üçüncüsü göç. Bu üç sorunla da küresel anlamda mücadele etmek lazım. Dolayısıyla dünyada bir gıda krizi var, kıtlık içinde olan ve kıtlık riski yaşayan ülkeler var. Bu bakımdan kendimizi sorumlu hissediyoruz her zaman olduğu gibi. Bu sorunun çözülmesi konusunda BM, Türkiye ile çalışmayı tercih etti. Bugüne kadar Ukrayna konusunda ve diğer konularda sergilediğimiz objektif dengeli yapıcı tutumlarımız sayesinde. BM ile birlikte her iki tarafta sürekli görüşüyoruz. Cumhurbaşkanımız defalarca Putin ve Zelenskiy ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Tahran'da da zaten yüzyüze görüşdüğünü dile getirmiştik. Teknik düzeyde de görüşmeler devam etti, dışişleri bakanları düzeyinde de görüşmelerimiz devam etti.

En son askerlerimizden oluşan bir heyet Moskova'nın daveti üzerine Moskova'ya gitti. Orada teknik görüşmeler gerçekleştirildi. Ukrayna ile zaten sürekli yaptığımız her görüşme sonrası biz tarafları da bilgilendiriyoruz. Yaptığımız üçüncü görüşmelerde de BM ile yaptığmız görüşmelerde de durum şudur diye bilgilendiriyoruz. Açık şeffaf bir şekilde bu çabalarımızı sürdürüyoruz. En son İstanbul'da yapılan teknik düzeydeki toplantı önemli bir toplantıydı. Tıpkı yine İstanbul'da yapılan ateşkes için yapılan toplantı gibi önemliydi. Fakat daha sonra ateşkes konusunda ortaya görüntüler çıktı, savaşın devam etmesini isteyen ülkeler olduğunu da söyledik. Malesef İstanbul'daki yaklaşımlardan iki taraf da uzaklaştı. Şimdi tekrar getirmeye çalışıyoruz.

"Önümüzdeki günlerde güzel haberleri vermeyi umut ediyoruz"

Tahıl işine dönecek olursak bu konuta umutluyuz. Yani İstanbul'da yapılan görüşmeden sonra yine temaslarımız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde güzel haberleri vermeyi umut ediyoruz. Bu yönde iki tarafla ve BM ile de iş birliği içindeyiz. İnşallah netice alırız ve bir sorunu daha çözmüş oluruz. Bu sorunu çözdüğümüz zaman sadece Ukrayna'nın tahıl, ayçiçek ve ayçiçek yağı ihracatının önü açılmayacak. Rusya'nın da gerek bu ürünler gerekse dünyanın ihtiyacı olan gübrenin ihracatının da önü açılacak. Her nekadar yaptırım listesinde olmasa da bu ürünler bu ürünleri taşıyacak gemilere yönelik yaptırımlar var. Lojistik konular, hiç bir yerde hizmet alamıyor, sigorta konusu önemli. Bu ödemelerin yapılması için bankacılık sisteminin işlemesi lazım. Bu konularda da zaten gerek ABD ve diğer Avrupa Birliği bu engelleri kaldıracağına yönelik taahhütlerde bulundular. Yani şu anda yolunda gidiyor inşallah aksilik olmaz ve işi başarırız. 

Ateşkes konusunda şu anda o kadar çok umutlu değiliz neden çünkü savaş devam ediyor. Her iki taraf da masaya haklı ya da haksız ama sonuçta masaya güçlü oturmak haklı bir taleptir kim olursa olsun. Dolayısıyla daha güçlü bir şekilde masaya oturmak istiyor fakat tahıl konusunda mutluyum aslında tahıl konusunda bir iş birliği olursa yine müzakere masasına diplomasiye dönme, ateşkes için yeni bir umut doğacak çok önemli bir güven arttırıcı adım olmuş olacak. Sadece gıda krizi olarak bakmamak lazım. İki ülkenin bir anlaşmaya varması bakımından da umut ediyoruz önemli bir adım olacaktır.

F-16 satışına Yunanistan şartı

ABD yönetimi şu anda Türkiye'ye F-16'ların yeni modellerini vermek istiyor. Diğer taraftan mevcut F-16'ların modernizasyonu konusunda kitlerin de verilmesi Kongrede hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Senato'da böyle bir eğilim var. Çünkü bunun NATO için de önemli olduğunu görüyorlar. Bölgemizin güvenliği herkes için önemli. ABD hatta kendi güvenliğimiz için de önemli diyor. Bir taraftan F-35 problemi devam ediyor. F-16'nın önündeki engellerin kaldırılması lazım. Bir an önce de bunun temin edilmesi lazım. Yani ABD kendi içinde bu prosedürü bitirmesi lazım. Çünkü teknik düzeydeki askerlerimiz arasında yapılan görüşmeler son derece olumlu seyretti bugüne kadar. Sonuçta Temsilciler Meclisi'nde bir karar alındı bu karar tabi şimdi bağlayıcı bir karar değil. Senato da yine bir karar alınacak daha sonra bu iki karar bir belgede birleştirilecek yani ikisinin sentezi yapılacak. Uyumlaştırma yapılacak daha doğrusu. Daha sonra ortak bir karar çıkacak.

"Burada Yunanistan'ı haklı görmenin gerekçesi ne?"

Biz müttefiklerimizle savunma sanayii alanında iş birliği yapmak isteriz. Türkiye'ye yönelik kısıtlamalar da var bunları da kaldırmak için ne kadar çaba sarfettiğimizi görüyorsunuz. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğinde bu gündeme geldi. Sonuçta müttefiklerimizden almak isteriz. F-16'yı tabiki ABD'den almak için bir girişimde bulunduk. Fakat bizim elimizi kolumuzu bağlayacak bir yönteme de bizim evet dememiz mümkün değil. Orada ne diyor? Yunanistan hava sahası. Yunanistan hava sahası derken neyi kastediyorsunuz? Yunanistan'ın haksız bir şekilde benim diye ve bizim de aidatı belli olmayan adalar var adacıklar var. Burada Yunanistan'ı haklı görmenin gerekçesi ne? ABD bugüne kadar sürdürdüğü düne kadar diyelim gerek Kıbrıs'ta gerek Türkiye-Yunanistan arasında izlediği dengeli politikadan bir sapma yaşamıştır. Bu denge politikasına tekrar ABD'nin dönmesi gerekiyor bu bir. İkincisi tabi ABD Kongresi'nde Yunanistan kökenli üyeler de var. Bunların lobi çalışmaları da var. Bizzat Miçotakis zaten konuşmasında da F-16 aleyhine lobi yaptı. Diğer yerlerde olduğu gibi. Türkiye aleyhtarlığı devam ediyor.

"ABD'nin denge politikasını bozmaması gerekiyor"

Sonuçta şimdi ABD Dışişleri Bakanlığı, Kongre'ye yazdığı bir mektupta adaların kıta sahanlığından ve hava sahasından bahsetmek istiyorum. Karasuları üzerinde 10 millik hava sahası talep etmek uluslararası hukuka uygun değildir dedi. ABD Dışişleri Bakanlığı Kongre'ye yazdığı bir mektupta söyledi. Şimdi Yunanistan 10 mil talep ediyor. Şimdi bu aradaki 4 mil de tabi bizim buraları kullanmamamız söz konusu değil ki. Kaldı ki, ABD Yunanistan'a da savunma sanayii ürünleri veriyor. Kurduğu üslere ilaveten. Peki Yunanistan biz bu belgeleri bilgileri de paylaşıyoruz askerlerimiz sürekli paylaşıyor muhattaplarıyla, biz de paylaşıyoruz. Yunanistan bizim hava sahamızı hatta ana karamızın üzerindeki hava sahamızı da ihlal etti. Peki Yunanistan'a bir ürün verirken Türkiye'nin hava sahasını ihlal etmeme şartıyla diye bir yorum yapıyor musunuz? Ya da teklifte bulunuyor musunuz? Sonuçta bu denge politikasını bozmaması gerekiyor. Temsilciler Meclisi'inde çıkan bu kararın bir bağlayıcılığı yok fakat en sonunda nihayetinde yönetim bu konuda karar verecek. Şu ana kadar ABD yönetiminin tutumu da son derece olumlu Biden'ın yaptığı açıklamaları da zaten takip ettiniz.

Yunanistan'ın adaları silahlandırması

Sadece Lozan değil 1947 Paris Barış Anlaşması'na da vurgu yapmıştı. Bazı adalar 1923 Lozan Anlaşması ile bazı adalar da 1947 Paris Barış Anlaşması ile ki Türkiye'nin taraf olmadığı bir anlaşmadır bu. Bu adalar bazı adalar gayri askeri statü ile yani silahlandırmama şartı ile Yunanistan'a verilmiştir. İtalyanlar vermiştir bu adaları da 1947 barış anlaşması ile bazılarını. Sonuçta şart nedir? Bu adaları Yunanistan silahlandırmayacak. Peki fiili durum nedir? Yunanistan bu adaları silahlandırıyor. Bizim de söylediğimiz bu. BM'ye yazdığmız mektuplarda da bunu söyledik. Bu adaların egemenliği Yunanistan'a bu anlaşmalarla verilirken bir şart konulmuş. Yunanistan en önemli bu şartı ihlal etmiştir ve silahlandırıyor ve kime yönelik silahlandırıyor Türkiye'ye yönelik silahlandırıyor.

"Egemenlik tartışmasını biz başlatmış bulunuyoruz"

Biz yazdığımız mektuplarda özellikle ikinci mektupta tüm hukuki vehçeleri ile bunu açıkladık. Yunanistan 8 ay sonra cevap verebildi. Yunanistan'ın yaptığı demogoji. Yani bizim argümanlarımıza karşı hukuki bir argüman yok. Yunanistan'a tehdit varmış da, Yunanistan şöyleymiş, böyleymiş. Bu anlaşma o zaman imzalanmış. Başka anlaşmalar da var tarihi anlaşmalar. Yeri geldiği zaman bu anlaşmaları hatırlatıyorsunuz. Yani sonuçta herkesin imza attığı tarafların imza attığı anlaşmalar var. Bu anlaşmalara Yunanistan'ın uyması gerekiyor, uymadığı zaman da egemenlik tartışmasını başlatırız dedik ve bu tartışmayı da biz başlatmış bulunuyoruz. Sonuna kadar da takip edeceğiz. Birleşmiş Milletler kayda alıyorlar kıta sahanlığmızın batı sınırlarını da belirledikten sonra gönderdiğimiz mektupları. Yunanistan'ın verdiği hiç hukuki değeri olmayan demogoji içeren mektubu da kayda alıyor BM.

SAMP-T projesi

(SAMP-T, İtalya ile Fransa’nın ortaklaşa kurduğu ve bir süre sonra ‘Avrupa’nın füzesi’ ismiyle anılan bir füze savunma sistemi.) Bu süreç aslında daha önce başlamıştı. Bir niyet mektubu da imzalanmıştı SAMP-T ile beraber. Daha sonra Fransa ile ilişkilerimizde yine Barış Pınarı Harekatı'ndan sonra ilişkilerimizde soğukluk oldu. O dönemde bu iş yavaşladı. Şimdi en sonu Brüksel'deki zirvede Cumhurbaşkanımızın aslında iki zirve oldu biri Ukrayna ile ilgili olağanüstü daha sonra da normal zirve oldu. Bu zirvelerde sonuçta zirvelerin adı önemli değil de sayın Cumhurbaşkanımızın hem Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile yaptığı görüşmeler hem de İtalya Başbakanı Draghi ile yaptığı görüşmelerle beraber tekrar bir ivme kazandı. Yine en son sayın Cumhurbaşkanımız, Drai Ankara'ya gelince kendileriyle görüştüler. Telefonla yine Macron ile görüştüler. Macron'un da bu yılın ikinci yarısında Türkiye'ye ziyareti planlanıyor. Bu ziyaretle birlikte olumlu bir adım atmak istiyoruz biz. Şu anda her iki ülke de böyle bir iş birliğine sıcak baktıklarını söylüyorlar. Kendi aralarında da görüşmüşler. Sonuçta bu süreçte şu anda ivme kazanmış bir şekilde devam ediyor.

 

İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği

Her iki ülkede her ne kadar mecliste büyük bir çoğunlukta NATO üyeliğine destek çıksa da bu iki ülkenin NATO'ya üye olmasına karşı olan gruplar var. Bu iki ülke içindeki terör yapılanması da bu ülkelerin NATO'ya üye olmasına güçlü şekilde karşı. Sonuçta PKK terör örgütü yine NATO'ya baktığımız zama NATO'nun önündeki en büyük iki tehditten bir tanesi NATO'nun gördüğü. Tehditlerden bir tanesi NATO'ya göre Rusya, bir tanesi de terör. Çin sınama olarak görülüyor şimdilik. Sonuç itibarıyla bu terör örgütleri bu iki ülkenin NATO'ya girmesini istemiyor, ideolojik gruplar da var onlar da istemiyor. Aynı zamanda aşırı sol partinin milletvekilleri de PKK'nın paçavralarıyla beraber onlar da gösterilere katıldılar. Sonuçta bu tür girişimler olabilir, olacaktır da. Fakat bu iki ülkenin taahhütleri var. Bizim muhatabımız o iki ülkedeki yönetimler. Bu iki ülkeden bir tanesinden Cumhurbaşkanı bir tanesinde de Başbakan müzakerelere katıldı.

Biz Dışişleri Bakanları olarak imzaladık fakat Cumhurbaşkanlığımızın liderliğinde bir heyetle katıldık. Onlar da geldiler oturduk müzakere ettik bizim şartlarımızı kabul ettiler sonuçta çıktık imzaladık. Şimdi bunları yerine getirmeleri gerekiyor. Bunu yerine getirecek olan ülkenin yönetimleridir. Bu mutabakat zaptının içindeki unsurları yerine getirmezlerse, uygulamazlarsa biz de bu katılıp protokolünü Meclis'ten onaylamayız. Daha önceki programda da söylediğim gibi bizim muhalefet partileri de orada herhangi bir PKK'nın ya da destekçilerinin bir eylemi olduğu zaman bizi Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti iktidarını suçlamak yerine o ülkelere şunu demesi gerekiyor, sizin taahhütleriniz var bu taahhütleri yerine getirmezseniz Meclis'ten bunun geçmesine biz de izin vermeyeceğiz demeleri lazım.

Bu sadece iktidarın meselesi değil fakat muhalefet her konuda iktidarı nasıl eleştirebilirim, nasıl saldırabilirim derdinde. Oysa bu milli bir mesele. Terörle mücadele meselesi. Bunu niye söyleyemiyorlar, niye bu açıklamaları yapamıyorlar halkımız biliyor da gerçekten şöyle mantıklı bir şekilde düşünmeye çalışınca anlamak zor. Bundan dolayı muhalefetin de bu açıklamaları yapmasını bekliyoruz İsveç ve Finlandiya'ya yönelik. Mutabakatın uygulamasıyla ilgili ve bundan sonra yeni atılacak adımların takibiyle ilgili daimi bir komite kurulması teklifi aslında bu iki ülkeden geldi biz de kabul ettik. Şimdi ne zaman toplantı yapacağız dedik, ağustosta bir araya gelelim dediler. Ağustos'ta bir araya geleceğiz. Fakat bizim üzerimize zaman baskısı yok ne zaman şartlarımızı yerine getirirlerse o zaman Meclis'te bu değerlendirilir. 

Ermenistan'la normalleşme süreci

Hem Türkiye olarak hem Azerbaycan olarak biz Güney Kafkasya'da barış ve istikrar istiyoruz. Herkesin yararına olan barış ve istikrar istiyoruz, Ermenistan da dahil. O nedenle Karabağ zaferinden sonra Azerbaycan'ın teklifleri ortada, bizim yaklaşımımız ortada. Özel temsilcilerimiz atandı, görüşmeler devam ediyor. Güven artırıcı adımlar attık, uygulamaya devam ediyoruz.

Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan sonra Rusya üzerinden Batı'ya malların gitmesi mümkün olmadığı için Orta Koridor'un da çok önem kazandı.

Azerbaycan samimi, biz samimiyiz. Ermenistan'ın ne kadar samimi olduğunu uygulamada görmek istiyoruz. Şu ana kadar mesajlar var, açıklamalar var. Bir baskı da var, doğru. Dışardan diaspora, içerden fanatik grup. Ama somut adımlara geldiğimiz zaman, Ermenistan'dan henüz o somut adımları görmedik. Zengezur projesi dahil diğer projelerde veya kapsamlı barış anlaşması... Yani artık bu yönetimin, (Nikol) Paşinyan başbakanlığında Ermenistan'daki yönetimin bu konularda barış için olumlu adımlar atması lazım. Söylem yetmez. Bazı söylemleri görüyoruz, olumlu karşılıyoruz ama adımda var mısınız, yok musunuz?

Türkiye süreci Azerbaycan'la koordine ederek yürütüyor. Bölgede atılacak adımlar herkesin yararınadır. Ermenistan'dan da bu konuda somut adımlar bekliyoruz.

ABD'nin İnsan Kaçakçılığı Raporu

ABD Dışişleri Bakanlığının İnsan Kaçakçılığı Raporu'nda, şunu da yazsalardı; 'bizim verdiğimiz silahları (YPG/PKK) maalesef çocukların eline veriyor' deselerdi samimiyetlerine daha fazla inanırdım ama bu tespit de önemli.

Bu durum Türkiye'nin de Suriye içindeki tüm azınlıkların da dile getirdiği bir gerçek. Bu silahları kim veriyor? ABD veriyor. (Rapordaki) Bu tespit iyi ama bu tespit varsa o zaman gereğini yap. Daha yakın zamanda yine yüzlerce tırla silah verdiler. Eğitim desteği veriyorlar. Kime eğitim desteği veriyorsun? Bu çocuklara zorla silah verenlere eğitim desteği veriyorsun. Bunların annesi babası yok mu, bu çocukların hayatı yok mu? Bu çocuklar insan değil mi?

"(Körfez ülkeleriyle ilişkiler) Olumlu bir sürece geçti"

Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle normalleşme sürecinde ilişkiler nispeten artık kriz aşamasından normalleşme ya da olumlu sürece geçti diyebilir miyiz?" sorusuna "Olumlu bir sürece geçtiğini söyleyebilirim. Gayet olumlu şekilde iş birliği artıyor, olması gerektiği gibi. Siyasi ilişkiler gelişiyor, ekonomik ilişkiler daha da gelişiyor." yanıtını verdi.

Her alanda atılan olumlu adımların kalıcı olmasını ve artarak devam etmesini istiyoruz. Göreceli olarak Mısır'la süreç daha yavaş işliyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerimizin çok iyi şekilde seyrettiğini, geliştiğini söyleyebilirim.

"Türkiye toplama kampı değil"

Afganistan'dan tahliyeler sırasında Afganların, Türkiye'de belli bir noktada kalması ve gerekli işlemlerin yapılması yönünde teklifler oldu. Biz, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ve olamayacağını net bir şekilde defalarca açıkladık. Hatta İngiltere'ye nota ile bile bu tür şeylerin olamayacağını söyledik.

Boris Johnson'un istifasının ardından boşalan Muhafazakar Parti liderliği için yapılacak oylamaya kalan 2 adaydan biri olan Truss'ın Türkiye hakkındaki sözlerine ilişkin haberleri teyit eden bir açıklama ya da yalanlayan bir ifade gelmedi.

Türkiye'nin, hangi amaçla olursa olsun gerek parti içi çekişmelerde gerekse iç siyasette kullanılmasını doğru bulmuyoruz. Başka ülkelerin kullanılması da doğru değil. Bize böyle bir teklif de gelmedi Liz Truss'tan. Son zamanlarda görüştük, Türkiye'ye geldi, başka ortamlarda görüşüyoruz, Başbakan'la Cumhurbaşkanımız görüşüyor... Onlardan bize resmi teklif de yok.

Böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimizi açıkça da söyledik. Buna rağmen bir iddia üzerine muhalefetin bizi suçlamaya çalışması da çok manidar. Sen de cevap ver, 'kabul etmeyiz' de. Biz kabul etmiş miyiz de bizi suçlamaya kalkıyorsunuz? Öyle bir şey söz konusu değil. Türkiye, öyle toplama kampı filan değil. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir şeyi kabul etmemiz de mümkün değil.

Sıradaki Haber
Çiftçilere buğday ve arpa desteği
Yükleniyor lütfen bekleyiniz