Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 5. MED Akdeniz Diyaloğu Forumu’na katılmak üzere bulunduğu İtalya’nın başkenti Roma’da, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Çavuşoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Rum kesimi hariç bölgedeki tüm ülkelerle anlaşmalar yapabiliriz"
Uluslararası hukuka uygun bir anlaşma yapıldı. Tüm ülkelerle Libya benzeri ikili anlaşmalar yapmaya hazırız. Biz bölgede iş birliğinden yanayız. Rum kesimi hariç bölgedeki tüm ülkelerle ikili ve çok taraflı anlaşmalar yapabiliriz. Türkiye kendi haklarını korumak için bölgede.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: Güney Kıbrıs Rum Kesimi hariç tüm ülkelerle Libya benzeri ikili ya da çok taraflı anlaşma yapmaya hazırız.https://t.co/9XN0LDlvKO pic.twitter.com/dCwfudmsDi
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) December 6, 2019
"'Türkiye taviz verdi' yorumları doğru değil"
'Türkiye taviz verdi' yorumları doğru değil. Bizim plan (YPG/PYD/PKK'nın tehdit olarak nitelendiği) yayımlanmadan onların planı da (Baltık) kesinlikle yayımlanmayacak. Bir jest yaparak Baltık Planı'nın konseyden geçmesine izin verdik. Bizimkiyle birlikte yayınlanacak.
"Libya böyle bir tehdide boyun eğmez"
Evet Libya birçok sıkıntıyla mücadele eden bir ülke. Fakat Libya bağımsız ve egemenliğine sahip olan bir ülke. Libya halkı kendi haysiyetlerine ve onuruna sahip olan bir ülke. İmzalanan mutabakat zaptı için Yunanistan'ın büyükelçiyi sınır dışı etme kararını kınıyoruz. Libya bağımsız, egemen bir devlettir. Bu, Yunanistan'ın gerçek yüzünü göstermiştir. Libya böyle bir tehdide boyun eğmez.
"Bölgedeki en büyük iki sorun Suriye ve Libya krizleri"
Çavuşoğlu, İtalya'da düzenlenen 5. MED - Akdeniz Diyaloğu Forumu'nda Akdeniz'e ilişkin meselelerde Türkiye'nin vizyon ve stratejisine ilişkin bir konuşma yaptı.
Bölgedeki en büyük iki sorunun Suriye ve Libya krizleri olduğunu belirten Çavuşoğlu, bu iki meselenin ortaya çıkarttığı düzensiz göçün hem insani açıdan hem güvenlik çerçevesinden ele alınması gerektiğini söyledi.
Çavuşoğlu, "etkili çok taraflılılığın" önemli olduğunu vurgulayarak, bölge toplumlarının tümünün zarar gördüğü İslamofobi, ayrımcılık, nefret gibi sorunlarla hep birlikte baş edilmesi gerektiğine, hiçbir ülke ya da bölgesel kuruluşun tek başına mücadelesinin yeterli olmayacağına dikkati çekti.
Meselenin sadece terörle mücadeleden ibaret olmadığına vurgu yapan Çavuşoğlu, "Şimdiye kadar DEAŞ ve YPG'ye karşı 3 harekat düzenledik. Ama DEAŞ ve diğerlerinin ideolojisini öldürme meselesi ne olacak? Geride kalan kadın ve çocuklar var. Onları nasıl rehabilite edeceğiz?" ifadelerini kullandı.
"Suriye ve Libya'da çok fazla sorumluluk üstleniyoruz ve önemli roller oynuyoruz. Tek çözümün siyasi olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle kendi görevimizi yerine getirmenin yanında, Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumu destekliyoruz." diyen Çavuşoğlu, bu sayede Cenevre'de süren Suriye Anayasa Komitesi görüşmelerinin yapılması için de çaba gösterdiğini kaydetti.
Çavuşoğlu, Kıbrıs sorununa da atıfta bulunarak, Türkiye'nin kalıcı çözüm için çok fazla çaba gösterdiğini, Annan Planı'nı desteklediğini, 2017'de Crans-Montana'daki görüşmelerde yapıcı tarafın yalnızca Türkiye olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin Suriye vizyonu
Çavuşoğlu, Türkiye'nin Suriye'deki krizin çözümüne ilişkin vizyonuyla ilgili bir soru üzerine "Şam'daki rejimi ve destekçilerini tek uygulanabilir çözümün siyasi seçenek olduğuna ikna edebilirsek, sorunu çözebileceğimizi düşünüyorum." dedi.
Cenevre'deki Anayasa Komitesi görüşmelerinin ilk oturumunun bekletilerin üzerinde geçtiğini ancak ikinci oturumda rejimin engel çıkardığını anımsatan Çavuşoğlu, İdlib'de çok sayıda sivilin ölmeye devam ettiğini, on binlercesinin yerinden edildiğini, rejimin bu tabloyu göz ardı ettiğini belirtti.
Çavuşoğlu, Suriye'nin toprak bütünlüğünün önemine dikkati çekerek, YPG/PKK'nın halen koalisyon partnerleri tarafından desteklendiğini, Türkiye'nin harekatlarından sonra YPG/PKK'nın ayrılıkçı gündeminin boşa çıktığını söyledi.
Mültecilerin geri dönüşü
Çavuşoğlu, mültecilerin geri dönüşü konusunda da Irak, Lübnan ve Ürdün ile bu konuda bir konferans düzenlemeyi planladıklarını belirtti.
Beşşar Esed rejiminin kontrol ettiği bölgelerde güvenliğin sağlanamadığına dikkati çeken Çavuşoğlu, Suriyelilerin rejimden korktukları için geri dönmek istemediklerini kaydetti.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin harekatları sayesinde 370 binden fazla sivilin geri dönme imkanı bulduğunun altını çizerek, Ankara'nın Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile iş birliği içinde güvenli ve onurlu dönüşler için çalışmaya devam edeceğini dile getirdi.
Suriye'de terörle mücadele
Bakan Çavuşoğlu, Beşşar Esed'in bazı iddialarının hatırlatılması üzerine, Türkiye'nin yurt içinde ya da dışında herhangi bir terör örgütünü desteklemesinin mümkün olmadığına vurgu yaptı.
Türkiye'nin geçmişte DEAŞ'ı da desteklemekle suçlandığını anımsatan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Bir gün (eski ABD Dışişleri Bakanı) John Kerry bana DEAŞ'tan petrol aldığımızı söyledi. Bunun kabul edilemez olduğunu ve kanıt getirmesi gerektiğini söyledim. Ondan sonraki ikinci ve üçüncü görüşmelerimizde getiremedi. Dördüncü görüşmemizde New York'ta CIA bana bazı haritalar gönderdi. Ben istihbarat ve güvenlik yetkililerimize sordum. Yerel halktan daha fazla Suriyelinin yaşadığı Kilis kentimizdeki asfalt çalışmasına ait olduğunu anlaşıldı. CIA özür dilemek zorunda kaldı."
Çavuşoğlu, Türkiye'de 300'den fazla sivilin DEAŞ terörüne kurban gittiğini hatırlatarak, "Nusra ve DEAŞ arasında fark yoktur." dedi.
Aynı şekilde FETÖ ve YPG/PKK arasında da fark olmadığını vurgulayan Çavuşoğlu, İdlib'e Nusra Cephesi üyesi teröristleri silahlarıyla birlikte gönderenin Esed rejimi olduğunu, bunun eski BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura tarafından da onaylandığını aktardı.
Çavuşoğlu, rejimin bu yolla İdlib'e saldırmak için bahane üretmeyi hedeflediğini belirterek, Türkiye'nin DEAŞ'a karşı düzenlediği Fırat Kalkanı Harekatı'na uluslararası camianın destek verdiğini, Afrin'deki Zeytin Dalı Harekatı'na da bu denli karşı çıkılmadığını söyledi.
Barış Pınarı Harekatı'na verilen tepkinin farklı olduğuna vurgu yapan Çavuşoğlu, bunun da nedeninin PKK'nın ayrılıkçı gündemini desteklemek olduğunu kaydetti.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin askeri varlık gösterdiği alanlardan hemen çekilmesi üzerine DEAŞ ya da YPG/PKK'nın etkisini artıracağını, ya da rejime devretmesi halinde mültecilerin güvenli, gönüllü ve onurlu dönüşünün mümkün olmayacağını belirterek, "Güç bulundurduğumuz bölgeler, Suriye'ye ait topraklardır. Siyasi bir çözüm olduğunda ve kendi güvenlik güçlerini kurduklarında elbette kolaylıkla Suriye halkına, devletine devredebiliriz." ifadelerini kullandı.
Hava savunma sistemleri konusu
Çavuşoğlu, Türkiye'nin Rusya'dan hava savunma sistemi almasıyla ilgili soruyu, "Türkiye bunlara ihtiyaç duyuyor. Ortaklarımızdan almaya çalıştık mı? Evet. Son 10 yıldır ABD'den Patriot almaya çalıştık. Fransa ve İtalya'dan SAMP/T almaya çalıştık ancak alamadık." diye cevapladı.
"Bugün bile Patriot satın almaya hazırız.. Ancak ABD Kongre'den onay alabileceği konusunda garanti veriyor mu? Hayır. Ne yapacağım?" ifadelerini kullanan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Gelecekte daha çok ihtiyacımız olacak. Ortaklarımızdan alamazsak başka kaynaklardan almaya devam etmek zorunda kalacağız. Başkan Trump bu durumu tümüyle anlıyor ancak yönetimi ve Pentagon anlamak istemedi. Washington'da ve Londra'da liderler toplantısında bu konuda görüşmelere devam etmemiz gerektiğinde hemfikir kaldık."
ABD ile ilişkiler
Bakan Çavuşoğlu, ABD ile ilişkilerle ilgili de ABD'nin Türkiye'ye saldıran terörist bir örgütü silahlandırarak, eğitim vererek desteklediğini, darbe girişimi düzenlemiş bir örgütün elebaşını ülkesinde tuttuğunu dolayısıyla Türkiye'nin meşru güvenlik endişeleri olduğunu dile getirdi.
"Mültecileri Avrupa'ya göndermekle tehdit etme stratejisinin ilişkileri olumlu etkileyip etkilemediğine" ilişkin bir soruya da Çavuşoğlu, Mart 2016'da Avrupa Birliği ile imzalanan anlaşmayı tümüyle uygulayan Türkiye'nin yeterli destek göremediğini, 4 milyondan fazla mültecinin yükünü çektiğini anımsattı.
Bakan Çavuşoğlu, "Bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'bize ve geri dönen mültecilere yardım etmek istemiyorsanız, o halde kendi ülkelerinizde onlarla ilgilenin' demesi, yeterince adildir. Tehdit değildir." ifadelerini kullandı.
Kaynak: TRT Haber, AA