Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Almanya temasları, Türkiye-AB ilişkileri ve Suriye'deki gelişmeleri değerlendirdi.
Bakan Çelik, Türkiye-Almanya ilişkilerinde gerilim yaşanan bir dönemde Berlin'de temaslarda bulunduğunun hatırlatılması üzerine, kimsenin bu gerilimin sürmesini istemediği ve tarafların gerilimin bu şekilde devam etmemesi gerektiği konusunda mutabık olduğunu ifade etti.
İki ülkenin de birbirinin öneminin farkında olduğunu belirten Çelik, "Alman dostlarımız bize anlattı, dün çok önemli bir Alman televizyon kanalında Türkiye'de bir darbe olmadığı, muhalifleri tutuklamak için hükümetin kendi kendine bu darbeyi yaptığı tezi işlenmiş. Üzücü olan şu, bu tez Fetullahçı Terör Örgütü'nün tezi. Türk-Alman ilişkilerindeki ortak çıkar ajandasını zedelemeyi hedefleyen bir kara propaganda. Darbe girişimleri başarısızlığa uğrayınca bu tezi yaymaya çalıştılar." şeklinde konuştu. Çelik, Almanya'da Türkiye'nin iç politika konusu olmaktan çıkartılması gerektiğinin altını çizdi.
Berlin'deki temaslarını değerlendiren Çelik, ziyaretinde muhataplarıyla tüm konuları açıkça paylaştığını dile getirdi. Türkiye'nin eleştiriden rahatsız olmadığını ancak eleştirinin yapıcı olması gerektiğini vurgulayan Çelik, "Biz negatif, Türkiye'yi dışlayıcı, vizyonsuz eleştirilerden rahatsız oluyoruz. Örneğin, Avusturya Dışişleri Bakanı Kurz, bir ırkçı gibi konuşuyor. Bunun Türkiye'ye bir zararı olmaz ama bunlar Avrupa projesini zedeliyor." ifadelerini kullandı.
"Türkiye taahhütlerine tabii ki bağlı"
Çelik, "Türkiye insan hakları, hukuk devleti konularında taahhütlerine bağlılığını koruyor mu?" şeklindeki soruya, Türkiye'nin darbe girişimiyle karşı karşıya kalmasına ve terör saldırılarıyla uğraşıyor olmasına rağmen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15. maddesine göre olağanüstü hal ilan ettiği, AB İlerleme Raporu'nda çok olumsuz ifadeler yer almasına rağmen 33 alandan 30'unda "ilerleme seviyesi iyi" dendiği yanıtını verdi. Ömer Çelik, "Demek Türkiye reform iradesini devam ettiriyor. Türkiye olağanüstü hal döneminde bile sivil otoritenin askeri otorite üzerindeki denetimini artıran yeni düzenlemelere imza attı. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik perspektifini gerçekleştirmeye çalışan bir AB Bakanlığı var, Türkiye taahhütlerine tabii ki bağlı." dedi.
AB'nin kendilerine "Türkiye ile ilgili endişelerimiz var." dediğini, kendilerinin de buna "Açalım, temel haklar, yargı ve basın hürriyetiyle ilgili 23 ve 24'üncü fasılları, nasıl ilerleme kaydedebileceğimizi konuşalım" diyerek karşılık verdiğini hatırlatan Çelik, "AB'nin Polonya ve Macaristan ile de ilgili endişeleri var. Üyelikten mi atıyor? Yok oturup konuşuyor. Biz bu konuları konuşmaktan, eleştirilerden korksaydık o zaman benim bu fasılların açılmasını istememem lazımdı. Ayrıca fasıl açmak, faslın kapanacağı anlamına gelmiyor. Bu nasıl bir korkudur, fasıl açmak bile bir jest haline getirilebilir mi? Hem ilgili fasılları açmayacaksınız hem ilgili fasıllarla ilgili Türkiye'yi eleştireceksiniz. Bu mantıksız, sağduyusuz bir tutum." değerlendirmesinde bulundu.
Halep'teki durum
"Şu anda dikkatler Suriye'ye, Halep'e çevrilmiş durumda. İnsani yardım konusunda ortak bir inisiyatif söz konusu olabilir mi?" sorusunu yanıtlayan Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımızın bir teklifi var, Sayın Merkel de buna olumlu bakmış. Öneri, Suriye sınırı içerisinde güvenli bir bölgede konutlar inşa edilmesini, bu yolla göç dalgasının orada tutulmasını öngörüyor. Alman hükümetinin Sayın Cumhurbaşkanımızın teklifine destek vermesini bekliyoruz. Bunu beraber yapabiliriz. Böylece hem göç dalgası Suriye içinde karşılanır hem de daha fazla insanın insani ve siyasi krizin parçası olması engellenebilir." dedi.