Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Antalya Diplomasi Forumu'nda katılımcılara hitap etti.
Bakan Fidan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Değişmeyen husus, diplomasiye duyulan ihtiyaçtır"
Uluslararası ilişkiler her geçen gün daha çok boyutlu ve çok paydaşlı bir görünüm arz ediyor. Klasik diplomasi, devletler arası ilişkilerle sınırlı olup sadece diplomatlar vasıtasıyla yürütülüyordu. Bugün ise devletlerarası ilişkilerin çok ötesine geçmiş bir diplomasiyle karşı karşıyayız. Yeni aktörler, yeni yöntemler, yeni platformlar ve hatta yeni konular diplomasiyi dönüştürmüştür. Değişmeyen husus, diplomasiye duyulan ihtiyaçtır.
Ekonomiden güvenliğe, teknolojiden enerjiye, ulaştırmadan kültüre pek çok alan diplomasinin asli konusu haline gelmiş durumdadır. Çok kutuplu bir uluslararası sistem daha belirgin hale gelirken kaba kuvvet üzerinden sonuç devşirme pratikleri giderek öne çıkıyor. Afrika'dan Latin Amerika'ya, Avrupa'dan Asya ve Orta Doğu'ya egemenlik, refah ve güvenlik arayışının uzlaşıyla çözülmesine ihtiyaç daha da artıyor. İşte bu nedenle bu yılki Antalya Diplomasi Forumu'nun başlığını Krizler Döneminde Diplomasiyi Öne Çıkarmak olarak belirledik. Sizler için yoğun ve kapsamlı bir program hazırladık.
Forum süresince bir yandan katılımcı ülkeleri ve uluslararası toplumu yakından ilgilendiren sorunları tartışırken, diğer yandan stratejik bir bakış açısıyla daha barışçıl ve müreffeh bir geleceğin imkanlarını ele alacağız.
"Mevcut uluslararası düzen, barış üretmiyor, istikrar üretmiyor"
Bildiğiniz üzere mevcut uluslararası düzen, barış üretmiyor, istikrar üretmiyor, adalet ve eşitlik üretmiyor. Güçlü kurumlara ve ortaklıklara ihtiyaç duyulan bu dönemde, uluslararası sistemin giderek zayıfladığı aşikar. Her geçen gün adeta güçlünün haklı olduğunu gösteren olayların yaşandığı bu uluslararası düzende, adaletsizlikler her alanda devam ediyor. Oysa biliyoruz ki adalet üzerine kurulu olmayan hiçbir düzen kalıcı olamaz. Elbette bu kötü gidişatı gören ve küresel adalet için sesini yükselten ilkeli ülkeler de var. Adalet, bizim geleneğimizde çok özel yeri olan bir mefhumdur. Türkiye, sorunların çözümüne her daim yapıcı katkı sağlamakta, krizler ve çatışmalar karşısında ilkeli ve etkin bir tutum sergilemektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yıllardır uygulamakta olduğumuz dış politikamız, yakın coğrafyamızdan başlamak suretiyle barış, istikrar ve refah kuşağı tesis etmeyi hedeflemektedir. Hepimizin uzun zamandır şahit olduğu gibi Sayın Cumhurbaşkanımız bütün samimiyetiyle ve gayretiyle küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıracak, etkin, adil ve kapsayıcı bir uluslararası düzenin kurulması için var gücüyle mücadele etmektedir.
"Gazze'de yaşananlar, uluslararası sistemin meşruiyet krizinin en açık işaretidir"
Uluslararası sistemin etkinlik ve meşruiyetini yitirmiş olması, beraberinde daha fazla şiddet ve vahşeti getiriyor. Bu nedenle kaybedecek zamanımız yok. Diplomasiye hemen şimdi ihtiyacımız var. Gazze'de yaşananlar, uluslararası sistemin meşruiyet krizinin en açık işaretidir. Gazze'nin fotoğrafı uluslararası sistemin ikiyüzlülüğünün gizlenemez şekilde ortaya çıktığı bir felaket halidir. Bugün artık Gazze'deki katliamın suç ortaklığını taşıyamadığı için kendini yakan Amerikalı askerin duruşu, uluslararası sistemin meşruiyet krizinin örtülemez işaretidir.
"Katliamın failleri bu haykırışa kör ve sağır"
Görüyoruz ki batının onurlu insanları da bu vahşete artık kayıtsız kalmıyor. İspanya'da iç savaş sırasında Guernica katliamını Picasso eseriyle ölümsüzleştirmişti. 1937'den sonra ilk kez Guernica'da sirenler bu kez Filistin için çaldı. Yeryüzü halkları ateşkes diyor, küresel vicdan ateşkes diyor. İslam dünyası ayakta, küresel güney ayakta, batının vicdanlı insanları ayakta, insani değerlere sahip çıkan herkes Gazze'deki katliamın durmasını istiyor. Ancak katliamın failleri bu haykırışa kör ve sağır. Bugün uluslararası sistemin krizi derken soyut bir kavramdan bahsetmiyoruz. Mazlumların çığlığının, adalet isteyenlerin haykırışlarının günbegün, anbean bu çözüm üretmeyen sistemin tabutuna çivi olarak çakıldığı bir gerçeklikten bahsediyoruz.
Mazlumların ve mağdurların katliamına ağlamanın bile cezalandırıldığı bir çürümeden, vicdan infazından insan olmanın suç olduğu bir meşruiyet kaybından söz ediyoruz. Bir daha Gazze'deki gibi katliamlar yaşanmasın diye, bir daha Gazze olmasın diye ne yapılacaksa şimdi yapılacaktır.
Gazze halkına yönelik şiddete ivedilikle son verilmesi amacıyla krizin ilk gününden itibaren her seviyede girişimlerimizi başlattık. Bölge ülkeleriyle birlikte garantörlük dahil sorumluluk üstlenmeye hazır olduğumuzu krizin başından bu yana dile getirmekteyiz. Gazze Temas Grubu olarak bugünkü forumda da alternatif çözüm yollarının ne olabileceğini ve akan kanın nasıl durdurulacağını öğleden sonra tartışacağız.