Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lökke Rasmussen ile ortak basın toplantısında konuştu.
Bakan Fidan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"İslam düşmanlığıyla mücadelede önemli bir adım"
İnsanları birbirlerine karşı kışkırtmalarına seyirci kalınmamalıdır. Danimarka'da bu nefret suçunun engellenmesine ve faillerinin cezalandırılmasına yönelik bir mevzuat çalışması başlatılmıştır. Bu yasa tasarısı kutsal kitaplara yönelik saldırılara para ve 2 yıla kadar hapis cezası öngörmekte. İstişare süreci tamamlanan bu tasarının bugün Danimarka parlamentosuna iletildiğini memnuniyetle öğrendik.
İslam düşmanlığıyla mücadelede önemli bir adım olduğunu düşündüğümüz bu sürecin bir an önce tamamlanmasını da ümit etmekteyiz.
"Vicdan sahibi olan herkes bu vahşete dur demelidir"
Bölgesel gelişmelere ilave olarak ayrıca Filistin'deki gelişmeleri de kendisiyle ele aldık. Gazze'de 7 Ekim'den bu yana bildiğiniz gibi tam bir vahşet yaşanmakta. Gazze'de çoluk çocuk, hasta yaşlı demeden herkesin acımasızca hedef alınması, hastanelerin, camilerin, kiliselerin bile bombalanması bildiğiniz gibi bir insanlık suçudur. İsrail uluslararası hukuku en ağır şekilde ihlal etmektedir. Bu zulüm karşısında sessiz kalamayız, vicdan sahibi olan, insan hayatına saygı duyan, insan haklarına gerçekten inanan herkes bu vahşete dur demelidir. Ateşkes ilan edilmesi için uğraşmalıdır. İnsani yardımların Gazze'ye kesintisiz ulaşması için çaba gösterilmelidir.
"Biz hiçbir zaman zulme ortak olmadık, bu zulme de ortak olmayacağız"
Gazze'de masum sivillerin öldürülmesine ses çıkarmayanlar, İsrail'in cürümlerine kayıtsız şartsız destek çıkanlar bu zulmün ortağı durumuna düşmektedirler. Biz hiçbir zaman zulme ortak olmadık, bu zulme de ortak olmayacağız. Bugün Filistinlilerin kendi topraklarından atılmasına göz yumanlar yarın hukuktan, insan haklarından bahsedemezler. Cumhurbaşkanımızın da açıkça vurguladığı üzere İsrail'den istediğimiz barış çağrısına kulak vermesidir.
"İsrail bir tercih yapmak zorunda"
Gazze'de tüm insanlık bir yol ayrımında. Buradan ya tüm dünyaya yayılacak bir savaş çıkacak ya da büyük bir barış çıkacak. Türkiye'nin tercihi barıştan yanadır. Nitekim bu anlayışla yola çıkarak 7 Ekim'den bu yana soruna taraf olan, sorun hakkında fikri bulunan bütün aktörlerle görüştük. Bölgede çok sayıda ülkeyi ziyaret ederek temas ve istişarelerde bulunduk. Çok sayıda telefon görüşmesi yaptık. Bunlar neticesinde oluşan kanaatimizse, İsrail bir tercih yapmak zorunda, Filistinlilerin varlığını yok saymak, Filistinlilerin haklarını göz ardı etmek, Filistinlilere baskı ve zulüm uygulamak İsrail'e barış getirmedi ve getirmeyecek.
"Krizin yayılmasını önlememiz lazım"
İsrail huzur ve güven içinde olmak istiyorsa Filistinlilerin kendi topraklarında, kendi devletlerinde yaşama haklarına saygı duymak zorundadır. İsrail bunu yapmazsa kendisine her devasında daha da büyüyen bir şiddet ortamı ve sarmalının içinde bulacaktır. Biz Türkiye olarak sorunun tüm taraflarına sağduyuyu telkin ediyoruz. Bölge dışı aktörlere, dayanışma kisvesi altında İsrail'in işlediği suçlara ortak olmamalarını tavsiye ediyoruz. Krizin yayılmasını önlememiz lazım. Aksi takdirde küresel düzeyde çok daha kötü gelişmelere tanıklık edebiliriz. Çözümün yegane yolu 67 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen Filistin Devleti'nin hayata geçirilmesiyle mümkündür. Bu konuda herkes sorumluluk almalı ve somut adımlar atmalıdır.
"Türkiye olarak çabalarımızı bu yapıcı anlayışla sürdüreceğiz"
Bizim garantörlük mekanizması önerimizin ardında işte bu anlayış yatmaktadır. Daha önce vurguladığımız gibi bu mekanizmada Bölgedeki Müslüman ülkelerin de aktif bir rol üstlenmelerini arzu ediyoruz. İsrail ve Filistin arasında kalıcı ve sürdürülebilir barışın tesisi, küresel düzeyde başka sorunların çözümü için de bir başlangıç ve umut teşkil edecektir. Türkiye olarak çabalarımızı bu yapıcı anlayışla sürdüreceğiz.
Hamas'ın terör örgütü olarak tanınmaması
Terörle ilgili yorumlarımızda farklılıklar var. Bizim terör örgütü olarak tanıdığımız YPG ve FETÖ’yü başka ülkeler terör örgütü olarak tanımamakta. Biz de Filistin devletinin bir parçası olan, devlet sisteminde bir siyasi parti olan Hamas’ı da terör örgütü olarak tanımadığımızı söyledik ama bu insanların, sivillerin öldürülmesini kabul ettiğimiz manasına gelmiyor. En baştan itibaren de kınadığımızı söyledik.