Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, bir otelde düzenlenen Bursa Adalet Bölge Toplantısı'nda, terör örgütü PKK tarafından şehit edilişinin dokuzuncu yılında Tunceli'nin Ovacık savcısı Murat Uzun'u rahmetle, minnetle andığını belirtti.
Adli yılın yargı camiasına, adalet teşkilatına ve vatandaşlara hayırlı olmasını dileyen Gül, "Bugün on birincisini gerçekleştireceğimiz bölge değerlendirme toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bugüne kadar yaptığımız değerlendirme toplantılarında dile getirilen konular, görüşler Ankara'da bizler için ev ödevi oldu." dedi.
Bakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü;
Cumhurbaşkanımız liderliğinde hükümetlerimiz döneminde adaletin fiziki çehresini değiştiren altyapı yatırımlarıyla yargıya hız ve kalite getiren teknolojinin önünü açtık, burada önemli çığırlar açtık. Bursa'da da bu hizmetlerin yansımış olduğunu görüyoruz. İznik, Karacabey, İnegöl, Mustafakemalpaşa ve Mudanya adliyelerini ve son olarak da Gemlik ve Orhangazi adliye binalarını tamamladık, vatandaşımızın hizmetine sunduk. Bölge Adliye Mahkemesinden sonra Bölge İdare Mahkemesi de bu adli yıl itibarıyla hizmete sunulmuş oldu. Vatandaşımız, avukatlarımız ve ilgili kurum temsilcileri adli ve idari yargıda istinaf işlemleri için buradan İstanbul'a gitme zahmetinden de kurtulmuş oldu. Bursa bölgenin adeta adli merkezi olmuş durumdadır. Adalet hizmetlerinde yeni bir sayfa açmaktan da öte, adeta burada yeni bir çağ açtık. Hafta sonu açılışını yaptığımız Tahkim ve Arabuluculuk Merkezinin yeni binası bu atılımların yeni halkası oldu. Yine Bursa Merkez Adli Tıp binası ile Bursa Eğitim Merkezi projelerini de çok yakın bir zamanda tamamlamış olacağız.
"Önemli reformlar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz"
Adalet insanlığın üzerinde durduğu en temel sütundur. Bu kutlu arayış ancak yargısal adaletle vücut bulur ve yargı mensuplarının eliyle hayata geçer. Dolayısıyla, makul sürede adil kararı veren bir yargısal işleyiş, milletimizin yargıdan temel beklentisidir. Bu konuda bugüne dek çok önemli yol ve mesafe kat ettik. Önemli reformlar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Şunu da biliyoruz ki her reform iyi ve doğru uygulamalarla hayat bulur ancak.
Asıl beklentimiz yargı paketlerinin arkasındaki temel yaklaşımın, anlayış ve perspektifin benimsenmesidir.
Adliyenin kapısı adaletin kapısıdır. Bu kapıya gelen herkes, hakkına erişeceğini, adalete kavuşacağını bilmelidir. Bu kapıyı çalan herkes en saygın muameleyi görmelidir. Bu HSK tarafından ortaya konan Türk Yargı Etiği Bildirgesi'nde de Türk yargısının millete bir taahhüdü olarak, bir belge olarak karşımızdadır. Vatandaşı temsil eden avukatın da en saygın ve nazik muamele görmesi aynı şekilde hakkıdır. Yargının bu anlamda avukat, hakim, savcıyla beraber adalet binasını ayakta tuttuğunu unutmadan iş birliği, diyalog içerisinde dinlenme hakkını en güzel şekilde sağlayarak gerçekleştireceğine inancımız tamdır. Yeni adli yılda sizlerin bu konudaki özeni daha da artıracağınıza inanıyorum.
"Yargıyı yargıya bırakacak bir hukuk kültürünü oluşturmamız gerekmektedir"
Yargı Reformu Stratejisi'yle güven veren ve erişilebilir bir adalet anlayışını ortaya koyduk. İnsan Hakları Eylem Planı ile "özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye" hedefimizdir. Tüm bunları 2023'e kadar gerçekleştirme irademiz var. Bugüne kadar yasal ve mevzuat anlamında yüzde 50'si hayata geçmiş durumda. İnanıyoruz ki Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında yeni yüzyıla daha adil bir Türkiye, daha adil bir dünya anlamında önemli neticeleri hep birlikte gerçekleştireceğiz. Şüphesiz, bir hukuk devletinde yargı yetkisinin münhasıran yargıya ait olması kadar doğal bir durum yoktur ama bazen bu temel kaideyi hatırlatmak durumunda kalıyoruz. Adaletin yegane tecelligahı adliyelerdir, mahkemelerdir. Yargı yetkisini hiç kimse paylaşamaz. Ancak toplumun hassasiyet gösterdiği bazı olaylarda bu hassasiyeti kullanarak, yargı yetkisini etki altına almaya dönük söylemlere tanık olabiliyoruz. Hepimizin müşterek duygularına, ortak vicdanına hitap eden olayların soruşturma veya davalarını, bağımsız ve tarafsız yargıyı yıpratma kampanyasına dönüştürme girişimlerini asla kabul etmeyiz.
"Yargıyı bırakın işini yapsın"
Emin olun kimse o dosyayı aylarca araştıran, didik didik okuyan, kolluğa müzekkereler yazan, delil kovalayan, gecesini gündüzüne katıp bir sonuca varan yargı mensubundan daha iyi bilemez. Kendisi de bir anne, baba, eş, kardeş olan yargı mensubunun sanki bu vasıflardan hiç haberi yokmuş gibi hedefe oturtulmasını insaflı bulmadığımızı açıkça ifade etmek isterim. Doğru bilgiye dayanan yapıcı eleştiri yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına her zaman destek olur, güç verir. Ancak adalet duygusu gibi yüce bir değerin etkileşim ve spekülasyon unsuru olarak kullanılmasını ise yapıcı eleştiriden tefrik ediyoruz. Bu noktada, 'yargıyı yargıya bırakın işini yapsın' diyoruz. Yargısız infaza herkes için karşı çıktığımız gibi yargının da yargısız infazını asla kabul etmiyoruz. Yargıyı yargıya bırakacak bir hukuk kültürünü medyasıyla, siyasetiyle, akademi ve sivil toplum kuruluşlarıyla hep beraber oluşturmamız gerekmektedir. Yargının kendi bağımsız ve tarafsız mecrasında işlemesi, hataların da o mecrada düzeltilmesi, temel kuraldır, vazgeçilmez ilkedir. Yargının her zaman ve her yerde mükemmel kararlar vermediğinin biz de farkındayız. Ancak eksik, hatalı karara karşı bir itiraz yolunun, bir düzeltme mekanizmasının olduğunu, hukuk düzeni içerisinde olduğumuzu da asla unutmamamız gerekmektedir."