Bakan Özer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 20. Milli Eğitim Şurası'nın açılışında katılımcılara hitap etti.
21. yüzyıl dünyasında sosyal, siyasal ve ekonomik alanda büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığına işaret eden Özer, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki büyük değişimlerle, iklim değişikliği, doğal afet, savaş ve göç gibi dünyayı derinden sarsan gelişmelerin yaşandığına dikkati çekti.
Küresel çaptaki bu değişimlerden Türkiye'nin de etkilendiğini belirten Özer, yaklaşık iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının bu değişim ve dönüşümleri çok daha hızlandırdığını aktardı.
Dünyadaki bu gelişmelerin, eğitim sistemini ve mevcut koşullarını değerlendirmeyi ve muhasebe yapmayı zorunlu kıldığını ifade eden Özer, bu ihtiyaçlardan hareketle eğitim politikalarına yön vermesi amacıyla Milli Eğitim Şurası'nın yirmincisini düzenlemeye karar verdiklerini söyledi.
"Geçmişte ülkemizde baskıcı eğitim düzenlemeleriyle sıklıkla karşı karşıya kaldık"
Eğitim sisteminin toplumsal ihtiyaç ve talepleri karşılayabildiği ölçüde başarılı, işlevsel ve demokratik olduğunu vurgulayan Özer, şöyle devam etti:
"Toplumsal taleplerin yok sayılması veya daha kötüsü, baskılanması durumunda ise ancak baskıcı bir eğitim sisteminden bahsedebiliriz. Geçmişte ülkemizde bu baskıcı eğitim düzenlemeleriyle ne yazık ki sıklıkla karşı karşıya kaldık. Bugün eğitim sistemimizde üstesinden gelmeye çalıştığımız pek çok sorunun temelinde geçmişteki toplumsal taleplerden uzak ve baskıcı eğitim politikaları yatmaktadır. Bilhassa 1990'lı yılların sonlarına gelindiğinde, Cumhuriyet tarihinin en sert ve baskıcı eğitim müdahalelerine tanıklık ettik. Bireylerin ve toplumun kalkınması hedefinden uzak, topluma biçim vermeye çalışan bu politikalar, eğitim sistemimizi ileriye taşımaktan ziyade yerinde saymasına sebep olmuş, daha kötüsü kronik sorunlar üretmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın öncülüğünde 20 yıldır eğitim alanında verdiğimiz en büyük mücadele, bu kronik sorunların üstesinden gelerek büyük hedefleri ve vizyonu olan ülkemizi daha ileriye taşımak olmuştur."
Özer, meslek liselerinin önündeki katsayı gibi yükseköğretime erişimi engelleyen adaletsiz uygulamaların kaldırıldığını anımsatarak, 4+ 4+ 4 yıllık eğitime geçiş sayesinde daha çok çocuğun eğitime katılımının sağlandığını aktardı.
Ortaöğretimde okullaşma oranının 2000'de yüzde 44 iken bugün itibarıyla yüzde 88'e ulaştığını kaydeden Bakan Özer, eğitim sisteminin daha demokratik ve daha kapsayıcı bir hale getirildiğini bildirdi.
"Yükseköğretimde okullaşma oranı yüzde 44'lere ulaşmıştır"
Eğitimin, Türkiye'de toplumun geneline yayılmasına ilişkin politikalar sayesinde evrenselleştiğini belirten Özer, eğitimin son 20 yılda gerçek anlamda halkın tüm kesimlerine yayıldığını, yatırımların Türkiye'nin tüm bölgelerini kapsayacak şekilde yapıldığını anlattı.
İddia edildiği gibi eğitim kalitesinde bir düşüşün yaşanmadığını, uluslararası öğrenci başarı araştırmalarının da gösterdiği şekilde eğitim sisteminin başarısının sürekli arttığının altını çizen Özer, şöyle devam etti:
"Bugün gelinen noktada, ülkemizin her bir köşesindeki çocuklarımız ve gençlerimiz, okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin her kademesine erişim imkanına sahip olmuştur. 2000 yılında yükseköğretimdeki okullaşma oranı yüzde 14'ler civarındayken bugün yüzde 44'lere ulaşmıştır. Bugün bizlere düşen, her bir çocuğumuzun kendi potansiyelini gerçekleştirebilmesi ve üretken bir birey olabilmesi için eğitim imkanlarından eşit ve adil şekilde yararlanmasını sağlamaktır. Eğitimde fırsat eşitliğini öyle güçlü şekilde sağlamalıyız ki, çocuklarımızın okul dışı sosyal, ekonomik ve kültürel farklılıkları onların eğitim sürecini ve geleceklerini doğrudan şekillendirmesin. Eğitimde fırsat eşitliğini öyle güçlü sağlamalıyız ki ailelerinin sosyo-ekonomik arka planı çocuklarımızın eğitim sürecinde adaletsizliğe yol açmasın."
Özer, 20. Milli Eğitim Şurası'nın ana temasını "Eğitimde Fırsat Eşitliği" olarak belirlediklerini hatırlatarak, "Amacımız, eğitimde yapılan önemli iyileştirmelerden ve devasa yatırımlardan sonra artık eğitimde niteliği artırmak ve her bir çocuğumuzun nitelikli eğitime erişimini sağlayabilmektir. Bilhassa yaşadığımız bu salgın sürecinde eğitimde fırsat eşitliği gibi tüm dünyanın üzerinde tartıştığı ve önemli adımlar attığı bir meselede paydaşlarımızın görüşlerini almak bizim için çok daha kritik hale gelmiştir." dedi.
Ülkeler arasında ekonomik rekabetin yanında eğitim sistemleri bağlamında da sürekli rekabetin bulunduğuna işaret eden Bakan Özer, birçok ülkenin eğitim sistemini iyileştirmek için devasa bütçeler ayırmasının temel sebebinin eğitim yatırımlarının ülkenin her yönüyle kalkınmasında geleceğe en önemli yatırım olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Milli Eğitim Bakanı Özer, araştırmaların hem iş piyasasının ihtiyaç duyduğu becerilerin sağlanmasında hem de genç işsizliğin azaltılmasında mesleki ve teknik eğitimin stratejik öneme sahip olduğunu gösterdiğini kaydederek bu çerçevede mesleki ve teknik eğitimi Türkiye'nin geleceği açısından stratejik bir mesele olarak gördüklerini ve Şura'da kapsamlı şekilde tartışılmasını istediklerini dile getirdi.
Eğitimde niteliği artıracak en önemli unsurun öğretmenler olduğunu vurgulayan Özer, öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin de Şura'da tartışılarak ele alınmasını istedi.
Bakan Özer, şunları kaydetti:
"Şunu çok iyi biliyoruz ki, eğitimde istediğimiz alanı güçlendirelim, istediğimiz alana yatırımlar yapalım. Bir eğitim sistemi ancak öğretmenleri kadar başarılı ve güçlüdür. Dolayısıyla öğretmenlerimize yapılacak her yatırım, eğitim sistemimizin başarısını doğrudan etkileyecektir. Öğretmenlerimizin üstlendiği görev ve sorumluluk, sosyal ve mali haklarına yönelik yasal bir güvenceyi de zorunlu hale getirmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde müjdesini verdiği Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun Şura sonrasında meclise sunulacak olmasından dolayı büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu hususta destekleri için Sayın Cumhurbaşkanı'mıza huzurlarınızda bir kez daha şükranlarımı sunuyorum."