İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Hırvatistan'dan Türkiye'ye iadesi sağlanan eserlere ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü ek hizmet binasında basın toplantısı düzenledi.
Soylu, söz konusu toplantının, yurt dışına kaçırılan 20 bin 485 tarihi eserin umut verici bir uluslararası iş birliğiyle izinin bulunması, suçluların yakalanması ve eserlerin ait olduğu yere iadesi dolayısıyla gerçekleştirildiğini söyledi.
"Türkiye, kayıplarının üstüne soğuk su içen bir ülke değildir"
Bir değer yitirildiğinde, onun geri alınamayacağını ifade etmek için "Üzerine bir bardak soğuk su iç" denildiğini anımsatan Soylu, "Tarihi eserlerimiz de yıllar yılı çalınır götürülür ve bu sevimsiz tabirle bunları kabullenirdik. 21. yüzyılda pek çok paradigmayı değiştirdiğimiz gibi, terörden tarihi eser kaçakçılığına kadar, bunu da değiştirdik. Bugün artık Türkiye, kayıplarının üstüne soğuk su içen bir ülke değildir. Operasyon gücüyle, diplomatik ilişkileriyle, yurt içinde ve yurt dışında hakkını arayan, suçluyu arayan, eylem yapan PKK'lıları girdikleri her taşın altında arayıp bulan, içerde ve dışarda, kendisine verilen her zararın hesabını sorabilen bir ülkedir" diye konuştu.
Mala karşı işlenen suçlarda meseleleri çözme oranlarının 2016'dan bugüne yüzde 39'dan yüzde 60,4'e çıktığına dikkati çeken Soylu, artık milletin başına bir şey geldiği zaman itimat ettiği devletin, meseleyi çözdüğünü belirtti.
Kayseri terör saldırısından, Aybüke ve Necmettin öğretmenlerin katillerine kadar, pek çok terör saldırısının faillerinin yakalandığını dile getiren Soylu, suçla mücadeledeki samimiyetleri sayesinde, yurt dışına kaçırılmak istenen tarihi eserlerin de artık Türkiye'de kaldığını, gidenlerin de geri geldiğini vurguladı.
Soylu, geçen yıl 3 bin 973 olayda 276 bin sikke ve tarihi eserin yakalandığını, bu yıl da şu ana kadar 3 bin 391 olayda 232 bin tarihi eser ve sikkenin ele geçirildiğini aktardı.
"Anadolu kökenli eserler ülkemize getirildi"
Bu kapsamda, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çok önemli bir operasyona imza attıklarını dile getiren Soylu, şöyle devam etti:
"Sırbistan ve Hırvatistan arasındaki Bajakova Sınır Kapısı'ndan geçiş yapmak isteyen bir kişide, çok sayıda tarihi sikke ve tarihi eser ele geçirilmesi ve Hırvatistan makamlarıyla bu noktada kurulan iletişim, aslında bu operasyonun fitilini ateşlemiştir. Daha önce de tarihi eser kaçakçılığı suçuna karışan bu kişiye dönük olarak zaten birimlerimizin bir risk analizi süreci söz konusuydu. Sonrasında hem ilgili ülkelerle hem de Kültür ve Turizm Bakanlığımızla titiz bir süreç yönetildi. Hem eserler tek tek bulundu, yurt dışı müzayede katalogları tarandı, diğer eserler bulundu hem de gerekli yazışmalar yapılarak bu eserlerin iadesi sağlandı. Anadolu kökenli bu eserler ülkemize getirildi. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde muhafaza altına alındı. Elbette Sayın Bakanımıza minnettarız, çünkü her anını adım adım takip etti."
Yakalanan bu kişiden yola çıkılarak Türkiye'den kaçak kazılardan ve başka kaynaklardan tarihi eserleri toplayıp Avrupa ve ABD'ye kaçıran bir suç örgütünün takibe alındığını anlatan Soylu, şunları kaydetti:
"30 ayrı ilde eş zamanlı olarak yapılan ve uluslararası ayağında Hırvatistan, Sırbistan ve Bulgaristan'ın da olduğu 'Anadolu Operasyonu' başlatıldı. Anadolu Operasyonu, Cumhuriyet tarihimizin suçtan elde edilen gelire yönelik ilk tarihi eser kaçakçılığı operasyonudur. Operasyon sonucunda, 20 bin 485 adet tarihi eser, 15 dedektör, 14 de silah ele geçirilmiş, 86 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 11'i tutuklanmış, bir kişiye de ev hapsi tedbiri uygulanmıştır. Örgüt liderinin hesapları takip edilerek ulaşılan 26 milyon avroya el konulmuş, 20 bine yakın kültür varlığı da yurt dışına kaçırılmadan ele geçirilmiş ve Adana Müzesi Müdürlüğüne teslim edilmiştir."
Bakan Soylu'dan teşekkür mesajı
Bir ülkenin, bütün bileşenleri ve unsurlarıyla, ürettiği maddi değerlerinin yanı sıra medeniyet birikimiyle ve aynı zamanda hakkı için verdiği mücadele kadar büyük olduğunu anımsatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte bugün burada bizi bir araya getiren tarihi eserlerimizin ülkemize kazandırılması operasyonu, tüm bu hasletlerin bir araya geldiği bir neticedir. Kazandığımız uluslararası başarılar, izansız benzetmelerle bu ülkeyi itibarsızlaştırmaya çalışanlara karşı, öyle sanıyorum ki yeterli bir cevaptır. Bu başarıdaki katkı ve desteklerinden dolayı özellikle bu operasyonun içeride ve dışarıda yönetilmesini sağlayan Kültür ve Turizm Bakanımıza ve kadrolarına, samimi bir iş birliği ortaya koyan Hırvatistan, Sırbistan ve Bulgaristan yetkililerine ve bu kriminal operasyonu başarıyla tamamlayan emniyet ve jandarma teşkilatlarımıza, Sayın Emniyet Genel Müdürümüze ve Sayın Jandarma Genel Komutanımıza, tüm mensuplarımıza sonsuz şükranlarımı sunuyorum."
Anadolu Operasyonu
Cumhuriyet başsavcılıkları talimatıyla 10 Ağustos 2021'de Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde Adana merkezli 30 ilde uluslararası tarihi eser kaçakçılığı yapan suç örgütüne yönelik eş zamanlı olarak "Anadolu" kod adlı operasyon gerçekleştirildi.
Operasyon kapsamında 93 şüpheliden 86'sı gözaltına alındı. Şüphelilere ait 93 ikamet, 17 iş yeri ve araçlarda yapılan aramalarda, tarihi eser olabileceği değerlendirilen 20 bin 485 eser, 15 dedektör, 8 ruhsatsız tabanca, 6 ruhsatsız tüfek, 1699 fişek ve suçtan elde edilen gelir olarak değerlendirilen paralara ve 8 şahsın tüm mal varlıklarına el konuldu.
Gözaltına alınan 86 şüpheliden 44'ü ifadelerinin alınması ardından salıverilirken, 12 Ağustos'ta adli makamlara sevk edilen 42 şüpheliden 11'i tutuklandı, 31'ine ise adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı uygulandı.
Söz konusu operasyonun, başta BM ve UNESCO gibi uluslararası mecralarda Anadolu'dan kaçırılan eserlerin Avrupa ve ABD'de yer alan müzayede evlerinde satıldığı yönündeki tezleri doğrulayan ve adli soruşturmayla ortaya koyan ilk operasyon olma niteliğini de taşıdığı vurgulandı.
Cumhuriyetin birinci asrındaki zorluklara işaret eden ve Cumhuriyetin ikinci asrını gelecek nesillere emanet etmenin altyapısını hazırladıklarını aktaran Soylu, "Bu iş, ayak oyunlarıyla, elin oğluyla iş tutarak, Türkiye'yi büyükelçilere, dış dünyaya şikayet ederek, Türkiye hakkında birtakım karalamalar yaparak olmaz" diye konuştu.
Tarihin en büyük terör kuşatmasıyla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Soylu, TBMM'deki bütçe görüşmelerinde hiçbir muhalefet partisi temsilcisinin, terör örgütleriyle ilgili bir tek cümle kurmadığını, Türkiye'nin terörle mücadelesine atıfta bulunmadığını dile getirdi.
Soylu, bu görüşmelerde, TBMM'ye "kapak atıp" kendisine hakaret eden ve iftira atanlara rast geldiğini belirterek, "Demokrasiyi, milli iradeyi, suçun saklanma merkezi haline getirmeye çalışanlara elbette müsaade edilmemeli. Demokrasi de müsaade etmez. Böyle bir şey kabul edilemez. Böyle bir şey, siyasetin de demokrasinin de milli iradenin de masumiyetine halel getirir" değerlendirmesini yaptı.
Türk Polis Teşkilatının en şanlı ve şerefli döneminin yaşandığını vurgulayan Soylu, salondaki emniyet mensuplarına, "Hepinizle gurur duyuyoruz." diye seslendi.
"Tüm bunların sebebi dünyada oluşturulan güvensizlik iklimi"
Bakan Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Yıllardır bu ülkenin ayağına pranga olan, terörü üreten, milyonlarca insanı ölümden kaçıp bu ülkenin kapılarına getiren biz değiliz. Geçen yıl yakaladığımız 86 ton, bu yıl yakaladığımız 56 ton esrarı bu ülkeye getiren de biz değiliz. Denizlerden göçmen cesedi toplamayalım diye koskoca bir teşkilatın denizlerde 7 gün 24 saat nöbet tutmasına sebep de biz değiliz. Buradaki herkesi makaronuyla ayrı, kaçakçısıyla ayrı uğraştıran da biz değiliz. Tüm bunların sebebi tarif etmeye çalıştığım bu dünyada oluşturulan güvensizlik iklimidir ve bu iklimi oluşturan dünyanın doğusunu kendisine saplantı haline getirmiş, Batı medeniyetinin ta kendisidir."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bizzat çerçevesini çizdiği yeni güvenlik konseptiyle terör mücadelede önemli bir mesafe aldıklarının altını çizen Soylu, artık tehlikeyi oluştuğu yerde karşılayıp, terörü kaynağında kuruttuklarını ve kesintisiz operasyon halinde olduklarını söyledi.
Şehirlerde 31 Aralık 2016'dan bu yana herhangi bir terör olayının yaşanmadığına işaret eden Soylu, "PKK'nın kırsaldaki eylem etkinliği bile son 6 yılda yüzde 95 azalmıştır. Eylem etkinliği anlamında ilginç bir veriyi daha paylaşmak isterim. Tüm terör örgütlerinden 2017'de 697 önemli olay engellenmiştir. Bu sayı her yıl azaldı ve 2021 yılı için 156'ya geriledi. Yani hem gerçekleşen eylem sayıları hem de oluşmadan engellenen eylem sayıları azaldı. Bu da terörle mücadeledeki başarımızın net bir özetidir" diye konuştu.
"İstanbul'umuzda günlük 27-28, Ankara'da 1-2 hırsızlık olmaktadır"
Belli bir kesimin çarşı ve mahalle bekçileri üzerinden yüklendiğini belirten Soylu, "2017'de 284 olan ortalama günlük evden hırsızlık olay sayısı, bugün itibarıyla 151'e gerilemeyi başardı. Bu alanda hedefimiz, ilk etapta 100 sayısının altına inebilmektir. Bugün İstanbul'umuzda günlük 27-28, Ankara'da 1-2, İzmir'de 5-6 hırsızlık olmaktadır" bilgisini paylaştı.
İçişleri Bakanı Soylu, bu yıl aldıkları 2 bin 285 motosikletle emniyet ve jandarma birimlerindeki motosiklet sayısını 6 bin 430'a ulaştırdıklarını aktararak, bu araçlardan hızlı müdahale anlamında çok ciddi verim aldıklarına dikkati çekti.
Uyuşturucu operasyonlarına değinen Soylu, "Türkiye, dünyada yakalanan eroinin yüzde 21'ini, Avrupa'da yakalanan ecstasy tabletin bir buçuk katını tek başına yakalayan, başarısı uluslararası raporlarda yer bulan, bu yıl uyuşturucu operasyonu sayısında 204 bini aşmış ancak ne yazık ki bu mücadelesi iftiralara maruz kalmış bir ülkedir" dedi.
Soylu, uyuşturucu nedeniyle 35-36 bin kişi civarında olan tutuklu sayısının, bugün 98 bine çıktığını bildirdi.
Uyuşturucu kaynaklı ölümlerde ise azalma yaşandığına işaret eden Soylu, "2017'de 941 olan uyuşturucu ölümlerini, 2020'de 314'e indirebilmek için büyük bir mücadele ortaya koyuldu. Arzla mücadele ediliyor, taleple mücadele ediliyor ve rehabilitasyon yapılıyor. Bu yıl içinde son güncel sayı 160 civarındadır. Madde bağlantılı ölümlerde 2019 yılında dünya ortalaması 35, Avrupa ortalaması 15, bizde ise milyonda 6'dır, 2020 yılında ise bizde milyonda 5,5'e düşmüştür" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin trafik kazalarındaki can kayıplarını 2011-2020 arasında yüzde 50 azaltan iki ülkeden biri olduğunu anımsatan Soylu, bu alanda ülkenin milyonda 13,4'ten, 5,8'e gerilediğini ve bu trendi korumayı arzuladıklarını söyledi.
Soylu, salgın sürecindeki sokağa çıkma yasakları sonrasında tüm dünyada sürücü ve yaya davranışlarında trafiği olumsuz etkileyecek davranış modellerinin geliştiğini de kaydederek, bunu hemen tersine çevirmek durumunda olduklarını vurguladı.
"Sakın böyle bir buluşma talebine olumlu cevap vermeyin"
Aile içi ve kadına yönelik şiddet konusuna da değinen Soylu, Türk gelenek ve göreneklerine uymayan, Batı'dan ithal gaddarlıkla işlenen şiddet olaylarını önlemek için profesyonelleşme yolunda pek çok adım attıklarını dile getirdi.
Sadece illerde bulunan aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadele birimlerini ilçelere yaydıklarını ve sayılarını 1102'ye çıkardıklarını anımsatan Soylu, Kadın Destek Uygulamasına (KADES) gelen ihbar sayısının 250 bini aştığını söyledi.
Bu meselenin kendine ait bir uzmanlık alanı olduğunu ve normal asayiş olayları gibi yaklaşmamak gerektiğini vurgulayan Soylu, şöyle konuştu:
"Herkesten rica ediyorum, şiddet veya şiddet eğilimi gördüğünüz bir hadisede kadınlarla erkeği güya barıştırarak göndermeyin. Bir rakam vereceğim. Bir örnek olarak söylemek istiyorum. Bu yıl 34 kadın uzaklaştırma tedbiri alındığı halde hayatını kaybetti. Bunun yarısı nasıl biliyor musunuz? Güya barışmak suretiyle uzaklaştırma ve tedbir kararı devam ederken bir araya geldikten sonra erkeğin şiddetiyle hayatını kaybeden kadınlar. Burada uzaklaştırma tedbiri alan kadınlara da seslenmek istiyorum, bu örnekler ortadayken, uzaklaştırma tedbiri varken iyi niyetinizle 'tekrar barışırız' düşüncesi içerisinde olarak attığınız adım hayatınıza mal olur. Açık ve net. Hiç buna girmeye gerek yok. Biz emrinizdeyiz. Eğer böyle bir buluşma isteniyorsa, ancak yargının ortaya koyacağı bir süreçle ve güvenlik görevlilerimiz yanınızda olarak ancak bu sağlanmalıdır. Aksi takdirde, her gün hepimizi üzen, medeniyetimize hiç yakışmayan, birilerinin de ideolojik saldırganlığını kabartan durumlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Burada her birimizin sorumluluğu var. Aile içi ve kadına şiddete yönelik izleme merkezlerimizden, bürolarımızdan özellikle uzaklaştırma kararı ve tedbir kararı alan hanımefendilere, kadınlara bakın, böyle bir birliktelik sakın olmasın, sakın böyle bir buluşma talebine olumlu cevap vermeyin, bize bilgi verin, biz size yardımcı olalım. Teker teker her bir uzaklaştırma ve tedbir kararı alınan vakaya böyle yaklaşılmasını buradan tekrar hatırlatmak istiyorum."