Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen, Anadolu Ajansının global iletişim ortağı olduğu Uluslararası Göç Filmleri Festivali'nin (UGFF) 3D sanal stüdyoda gerçekleştirilen online açılış törenine katılan Bakan Soylu, İçişleri Bakanlığı görevi süresince yaklaşık 4 yıldır göç meselesinin hemen hemen her noktasına, hem zorluklarıyla hem de güzellikleriyle temas ettiğini söyledi.
Göçün dünyayı aslında ne noktaya götürmek istediğini, insanlara ne katmak istediğini, buna karşın dünyanın yersiz korkularını, paniğini, hatta göçün istismarını, bilhassa modern dünyanın bu konudaki duvarlarını hep birlikte gördüklerini vurgulayan Soylu, şöyle konuştu:
"Farklı görüşlere sahip pek çok yöneticiyle toplantılar yaptık, konuştuk ve dinledik. İşte tam da bu yüzden böyle bir festivalin sadece kültürel bir etkinlik olmayacağını, bunun çok daha fazlasını ifade ettiğini, daha iyi bir gelecek, daha iyi bir dünya, hayalimize katkı yapacak önemli bir adım olacağını gördük. Bu projeyle inandık ve bu projeyle ilgili çalışmalara başladığımızda düşüncemizde de yanılmadığımızı anladık."
Soylu, hem ilk andan itibaren katılan ve destek veren insanların çokluğu hem de düzenlenen basın lansmanı sonrası aldıkları olumlu tepkilerin kendilerine büyük bir moral ve güç, aynı zamanda yeni fikirler ve ilhamlar verdiğini söyledi.
"Göçü tanımak demek, aslında kendimizi tanımak demektir"
Düzenlenen festivalin kültürel bir etkinlikten daha fazla olduğunu dile getiren Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çünkü göçün pek çok farklı yüzü var. Dünya 2011'den beri sadece bir yüzüne odaklanmış durumdadır. Göçün yüzü sadece sınıra doğru ellerinde bavullarıyla koşan veya bir lastik botta denizin ortasında sürüklenen insan manzaraları değildir. Keza göçü anlamak demek Aylan bebek üzerinden vicdanlarımızı sorgulamak veya göçün toplumsal çatışmaları ile ekonomik etkileri üzerinden uzun uzun analizler yapmak demek değildir. Göçü tanımak demek, aslında kendimizi tanımak demektir. Çünkü bizim göç hatıralarımız sadece 9 yıl öncesinde Suriye iç savaşına uzanıyor değildir. 'Alamancı', 'gurbetçi', 'kesin dönüş' gibi kavramlar sadece benim yaşımdakilerin bile göç hatıralarının ilk kelimeleridir."
"Oysa bu toprakların göç hikayesi, medeniyetimizle aynı tarihte başlamıştır" diyen Soylu, "Hicreti, takvim başlangıcı olarak kabul eden bir inancın sahipleriyiz. Hazreti Nuh'un gemisinin yolcuları olarak aslında hepimiz binlerce yıldır süregelen büyük bir göçün konar göçerleriyiz. İşte bunun için iç içe geçmiş alışkanlıklarımız, inançlarımız, tepkilerimiz, dilimize yerleşen kelimelerimiz ve hatta lezzetlerimiz var. Kabul etsek de etmesek de akarsu üzerine kurulmuş bir su dolabı gibi göçten besleniyoruz ve ondan da güç alıyoruz." ifadelerini kullandı.
Bakan Soylu, gelişmiş birkaç ülkenin sinema ve televizyon sektöründeki ağırlığından, son yüzyılda "kendimizi tanıma hikayesi"nin sekteye uğradığını dile getirerek, şunları anlattı:
"Sosyal ve kültürel iletişimde farkında olmadan az sayıda ve aynı ülkelere odaklanıyoruz, hep onları görüyoruz. Neyi nereden aldığımızı, birbirimizi nasıl geliştirdiğimizi, nasıl anladığımızı, farklı toplumların düşünce ve gelişmişlik düzeyini unutuyoruz. Dünyayı sadece zengin-fakir olarak tasnif ediyoruz. İşte Göç Filmleri Festivali ile yapmak istediğimiz bu kanalları sinemanın gücüne yeniden açmak. Göçü sadece trajedi fotoğraflarıyla değil, kültürümüze ve medeniyetimize katkısıyla öğrenmek değil bilakis yeniden hatırlamak, göçü, güce dönüştürmek, dünyanın medeniyet birikiminin sadece belli başlı ülkelerden değil topyekun bütün insanlığın ürünü olduğunu bilmek ve onu hissetmektir. 21. yüzyılın göç kavramına giydirmek istediği deli gömleğini de yırtıp atabilmektir."
"Göçü fiziksel ve sosyal şartlarıyla yönettik"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yönlendirmesi ve maziden getirilen birikimle göçe farklı bir anlayışla, vicdan ve merhametle yaklaştıklarını vurgulayan Soylu, hem bölgedeki riskleri yönettiklerini hem de göçün insanlarını korumayı başardıklarını dile getirdi.
Göçü fiziksel ve sosyal şartlarıyla yönettiklerini söyleyen Soylu, "Şurası bir gerçektir ki, Türkiye, mazisinden getirdiği göç tecrübesiyle, 21. yüzyılın göç gerçeğini açık ara en başarılı şekilde yöneten ülkedir. İnsanların barınmasından eğitimine ve yerleşik topluma uyumlarına kadar her alana ilişkin çözümler, kurumsal yapılanmalar, yasal düzenlemeler gerçekleştirdik. Açık kapı anlayışı ile yasal olmayan yollardan gelen kimseyi geri çevirmedik. Ama aynı zamanda kamu düzeninden de taviz vermedik." şeklinde konuştu.
Soylu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Önemli bir insan gücü ve maddi kaynak kullandık, ciddi bir tecrübe ve başarı elde ettik. İşte bu başarı bize şimdi bir misyon daha yüklemiştir ki göçü ve aynı göçün çocukları olduğumuzu tüm dünyaya yeniden hatırlatmak. İşte bu misyon doğrultusunda sinemanın gücü ile kendi gücümüzü birleştirdik ve kararlı bir adım attık. İnşallah hedefimize ulaşacağımıza inanıyoruz ve Hazreti Nuh'un gemisinin tüm yolcularını, bu yolculuğumuza katılmaya davet ediyoruz."