Bakan Tunç, Kazakistan’ın başkenti Astana’da gazetecilerin Diyarbakır’da 21 Ağustos’ta kaybolan ve dün Eğertutmaz Deresi’nde ölü bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’a ilişkin soruşturma ile ilgili bilgi verdi.
Narin Güran’ın bedenine canlı olarak ulaşmak için çok çaba gösterdiklerini ama dün cansız bedenine ulaşıldığını ve milletçe çok üzüldüklerini belirten Tunç, 19 gün boyunca devletin tüm kurumları, jandarma, AFAD ve belediyelerin ilgili kuruluşları ile bütün köylüler, komşular, yüzlerce insanın arama çalışmalarına katıldığını hatırlattı.
Arama çalışmalarının yanı sıra adli soruşturmanın hızlı bir şekilde başlatıldığını anımsatan Tunç, adli soruşturma kapsamında ifadelerin alındığını, özellikle köye giriş çıkış yapanlar dahil araştırılarak bu 19 günlük süre içerisinde 276 kişinin ifadesine başvurulduğunu kaydetti.
Tunç, bu ifadelerden yola çıkılarak ve elde edilen bulgular ışığında Adli Tıp Kurumunun DNA tespitleri yaptığını, amcasının aracının şoför koltuğundaki DNA ile Narin’in DNA'sının uyumlu olduğunun tespit edildiğini dile getirdi.
Bakan Tunç, “Bu nedenle burada da bir gözaltı ve tutuklama gerçekleştirildi. Şu anda amcası tutuklu vaziyette. Tabii dün Narin’in cansız bedeni köye 1 buçuk kilometre uzaklıkta dere yatağında, derenin sığ bir kısmında jandarma ekiplerimiz tarafından tespit edildi. Hemen cumhuriyet savcımıza bilgi verildi. Cumhuriyet savcısının eşliğinde oradan Narin’in cansız bedeni çuval içerisinde bulundu. Çok üzüldük. Keşke canlı olarak bulunabilseydi. Hunharca katledildiğini gördük. Gerçekten bizi derinden yaraladı.” diye konuştu.
Hemen otopsi işlemlerine başlandığını, doku örnekleri alındığını ve bunların bir kısmının Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığında kimyasal, biyolojik ve patolojik incelemeler yapıldığını ifade eden Tunç, bir kısım doku örneklerinin de daha ileri tetkik ve inceleme gerektiren hususlar olduğu için İstanbul Adli Tıp Kurum Başkanlığına gönderildiğini dile getirdi.
Tunç, “İncelemeler neticesinde bir rapor ortaya çıkacak. O rapor ışığında da soruşturmanın seyri devam edecek." dedi.
DNA incelemeleri ve otopsi işlemleri devam ederken dün gece soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarının sayısını da artırdıklarını belirten Tunç, "Köyde şüpheli olarak düşünülen 23 kişi daha gözaltına alındı. Onların şu anda ifade işlemleri devam ediyor. Burada tabii gece saatlerinde elde edilen bulgular sonrasında bir kişi daha köyden tespit edilerek ifadesine başvuruldu, ifadesi alınıyor." şeklinde konuştu.
Narin Güran’ın ölümü ile ilgili sorumluların mutlaka cezalandırılacağını vurgulayan Adalet Bakanı Tunç, şöyle devam etti:
“Narin evladımızın canice katledilmesine sebep olanlar, katledenler kimlerse bunlar mutlaka bulunacak. Adalet bunlardan hesap soracak. En ağır cezayı bunlar alacak. Şu anda soruşturma kapsamında elde edilen bulgular var. İfadeler devam ediyor, çapraz sorgular devam ediyor. Mutlaka bir sonuca ulaşılacağı kanaatindeyiz ve bunun için büyük bir çaba gösteriyoruz.”
Tunç, bizzat Adalet Bakanı olarak günde birkaç kez Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı ile görüşerek soruşturmanın seyri konusundaki titiz çalışmaları yakından takip ettiğine dikkati çekerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Narin Güran’ın katline sebep olanların en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini ve soruşturmayı yakından takip ettiğini anlattı.
Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı titiz bir şekilde sürdürdüğünün altını çizen Tunç, soruşturmanın sürdüğünü ve gözaltında olanların ifadelerinin alınmaya devam ettiğini bildirdi.
Tunç, bu tür elim olayların ve bu tür canice suçların ülkede işlenmemesi için hep beraber gayret gösterilmesi gerektiğinin önemine işaret ederek, “Millet olarak çocuklarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Çocuklarımız çevresindeki tehlikelere karşı en korunmasız kişiler. Onların koruması konusunda başta görev ailelerin, onlar yetişemiyorsa elbette ki devletin. Bu anlamda çocuk istismarının önlenmesi, çocukların cinsel istismarının önlenmesi, çocukların kötü muameleye maruz kalmaması için her türlü tedbirleri almaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Narin Güran ile ilgili soruşturmanın gizli yürütüldüğünü hatırlatan Bakan Tunç, tüm deliller ortaya çıktığında ve suçlular tespit edildiğinde gerekli davaların açılacağını ve kanunlarda belirtilen en ağır cezayla sorumluların cezalandırılacağını vurguladı. Tunç, “Bir nebze de olsa kamuoyunun ferahlatılması gerekiyor. Çünkü millet olarak çok üzüldük. 8 yaşındaki bir kızcağızın bu şekilde canice bir katliama maruz kalması ve hayatını kaybetmesi bizleri derinden yaraladı. Şimdi bize düşen, onu o kötü muameleyi yapan, onu katledenleri bulmak, yargı önüne çıkarmak ve tarafsız ve bağımsız yargımız tarafından da gerekli cezayı o sorumlulara vermek. Bunu yakından takip ediyoruz.” şeklinde konuştu.
İsrail askerleri tarafından Batı Şeria’da öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi’nin durumu ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Tunç, İsrail’in Filistin’de çoğunluğu kadın ve çocuk 40 binden fazla Filistinliyi şehit ettiğini hatırlattı.
Tunç, Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'nin tüm unsurlarının gerçekleştiğine dikkati çekerek, “İsrail devleti soykırım yapan bir devlet olarak tarihe geçti. Yani burada tüm deliller ortada.” dedi.
Uluslararası Ceza Mahkemesinin başlattığı bir soruşturmanın bir türlü davaya dönüşmediğini, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı'nın Binyamin Netanyahu’ya yönelik yakalama talebi olduğunu ama bu kararların icra edilemediğini aktaran Tunç, uluslararası hukuk ve uluslararası sistemin bu konuda yetersiz olduğunu söyledi.
Tunç, “Çünkü sistemin kurgulanması insanlığın sorunlarına çare olacak şekilde kurgulanmamış. Uluslararası Adalet Divanında da İsrail devleti soykırım nedeniyle yargılanıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesinde bir soruşturma var, buraya bizim sivil toplum kuruluşlarımız, barolarımız, Türkiye'nin gayretleriyle elde edilen deliller, TRT'nin, Anadolu Ajansı'mızın elde ettiği deliller Uluslararası Ceza Mahkemesinin savcısına da verilmiş durumda.” diye konuştu.
Uluslararası Adalet Divanında Güney Afrika’nın başlattığı soykırım davasına Türkiye olarak ilk günden bu yana ilgi gösterdiklerini ve geçen ay davaya katılma talebinde bulunduklarını hatırlatan Tunç, Divan'ın aldığı tedbir kararlarının da İsrail tarafından uygulanmadığını, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından da icra edilmediğini belirtti.
Bakan Tunç, zaten İsrail’in bir asırdan bu yana uluslararası hukukun tüm kurallarını ihlal eden, uluslararası sözleşmelere uymayan, uluslararası kuruluşların aldığı kararlara uymayan bir devlet olduğuna işaret ederek, “Yani ona (İsrail’e) devlet demek bile artık mümkün değil. Tabii en son insan hakları aktivisti hem Amerikan vatandaşı hem Türk vatandaşı Ayşenur kızımızın orada şehit edilmesi bizi derinden sarstı. Biz de onun haklarını Türkiye olarak elbette ki takip edeceğiz. O bizim vatandaşımız. Dolayısıyla vatandaşımız olması ayrı, bir de tabii ki orada bir soykırım yapan teröristlerce katledilmesi ayrı, Türkiye olarak biz onun da takipçisi olacağız. Hem Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde hem Uluslararası Adalet Divanı nezdinde de ve kendi gerçekleştireceğimiz hukuki çalışmalarla da onun hakkını sonuna kadar savunacağız.” şeklinde konuştu.