Tunç, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) tarafından bir otelde düzenlenen Cumhuriyet'in 100. Yılı'nda Türkiye'de İnsan Hakları Sempozyumu'na katıldı.
Konuşmasında, burada ifade edilecek görüş ve düşüncelerin, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı'nın hazırlanmasında kendilerine önemli katkılar sunacağını dile getiren Tunç, sempozyumu düzenleyenlere teşekkür etti.
Türk milletinin inanç ve geleneklerinin temelinin insan üzerine kurulduğunu belirten Tunç, "İnsan haklarını korumanın, hem inancımızın hem de hukukun bir gereği olduğunu biliyoruz. Bu nedenle 21 yıldır reformlarımızın temeline insanı ve insan haklarını koyuyoruz." dedi.
İnsan haklarının, Türkiye'de yeni öğrenilen ya da Batı'dan ithal edilen bir kavram olmadığını vurgulayan Tunç, şunları kaydetti:
"Batı için insan hakları kuralları, adeta kan ile yazılmıştır. Günümüz dünyasında da ne savaşlar ne de akan gözyaşları son bulmuştur. Gazze bunun en bariz örneğidir. 1917'ye kadar ecdadımızın özenle koruduğu, her dinden insanın barış ve esenlik içerisinde yaşadığı Filistin, maalesef günümüzde kanla, gözyaşıyla, zulümle yıkanmaktadır. Müslüman dünyasının gözbebeği olan Filistin'de yaşayan kardeşlerimiz yaşam hakkından mülkiyet hakkına kadar insan haklarının en ağır şekliyle ihlal edildiği bir tabloyla yıllarca karşı karşıya kalmıştır."
"Modern dünya zulmü alkışlıyor"
İsrail'in 7 Ekim'den beri acımasızca sürdürdüğü saldırıların artık insan hakları ihlallerinin çok ötesine geçtiğine işaret eden Yılmaz Tunç, "Sözüm ona insan hakkı savunuculuğu yapan modern dünya, olanlara seyirci kalmakta, hatta oradaki zulmü alkışlayıp destekleyebilmektedir. Buradan, tüm dünyaya soruyoruz, Gazze'de insan hakları nerede?" ifadesini kullandı.
Adalet Bakanı Tunç, şöyle devam etti:
"Abluka süresince Gazze'ye ne elektrik ne su verildi. Bunun neresi insan haklarına uygun? O bölgede insanların ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya girmesi engellendi, engelleniyor. Nerede din ve vicdan özgürlüğü? İnsanlar haksız yere gözaltına alındı, tutuklandı. Hani özgürlük ve güvenlik hakkı? Haksız şekilde gözaltına alınan Filistinlilere dünyanın gözü önünde işkenceler yapılıyor. Hani mutlak bir yasak olan işkence yasağı? İnsanların yıllarca mallarına el konuldu, yerinden, yurdundan edildi. Hani mülkiyet hakkı? Dünyanın birçok ülkesinde Filistin'e destek yürüyüşlerine müdahale ediliyor. Hani toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı? Batı'da İsrail'e tepki gösteren ve Filistin'e destek açıklaması yapan gazeteci, sporcu ve sanatçılar dışlanıyor hatta linçe maruz bırakılıyor. Hani ifade hürriyeti? En önemlisi, masum siviller, bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar dünyanın gözü önünde katlediliyor. Diğer tüm hakların temeli olan yaşam hakkı nerede? Evet soruyoruz."
"Yorum farkı değil ikiyüzlülüktür"
Modern dünyanın Gazze'de yaşananlara gözlerini kapattığını ifade eden Tunç, "Bu tavır bize Batı'nın insan hakları kavramını istismar ettiğini ve işine geldiği gibi kullandığını tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Halbuki bu yorum farkı değil, ikiyüzlülüktür." diye konuştu.
Bakan Tunç, Filistin'in yanı sıra dünyanın birçok bölgesinde masum insanların, sebebi olmadıkları çatışmaların sonucu en ağır insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kaldığını belirtti.
Uluslararası insan hakları kuruluşlarının yaşananlara tepkisiz kaldığını dile getiren Tunç, "Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası insan hakları mekanizmalarının, daha adil ve etkin bir şekilde işlemesi için reforma ihtiyaç duyulduğu inkar edilemez bir gerçektir." dedi.
Filistin'de işkence, zulüm ve işgal politikalarının derhal sonlandırılması gerektiğini vurgulayan Tunç, Filistin'in yalnız olmadığını kaydetti.
"Sessiz devrim niteliğinde adımlar atıldı"
Yılmaz Tunç, Türkiye'nin, yakın geçmişte hak ve özgürlüklerin kamu otoritesi tarafından yoğun şekilde çiğnendiği, toplumun çoğunluğunun ötekileştirildiği bir dönemi yaşadığını söyledi.
Cumhuriyet tarihinde siyasi hayatın, darbe, muhtıra ve anti demokratik uygulamalarla kesintiye uğratıldığını ifade eden Tunç, "21 yıl önce başlayan insan merkezli yönetim anlayışıyla Türkiye, yeni bir dönemin kapılarını araladı. Bu dönemde sivilleşme, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü alanında sessiz devrim niteliğinde adımlar atıldı." dedi.
Bu dönemde vesayetçi anlayışın ortadan kaldırılmasına yönelik mücadelede başarılı olunduğunu belirten Tunç, muhtıracılara, darbecilere, milli irade düşmanlarına fırsat verilmediğini bildirdi.
Tunç, 2002'den bu yana insan hak ve özgürlüklerinin genişletilmesi ve yüksek standartlı demokrasi için birçok reformu hayata geçirdiklerini, bu reformların kağıt üzerinde kalmayıp, her birinin vatandaşların hayatına dokunduğunu ve vatandaşlar tarafından benimsediğini anlattı.
Reform iradesini koruduklarını dile getiren Tunç, "Şimdi sıra, Türkiye Yüzyılı'nı adaletin de yüzyılı yapacak, tüm bu demokratik reformlarımızı taçlandıracak, vesayetçi anlayışı tümüyle tarihe gömecek, yeni, demokratik, özgürlükçü, sivil ve kuşatıcı Anayasayı hep birlikte yapma vaktidir." diye konuştu.
TİHEK Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç da Filistin'de ağır bir trajedi yaşandığını, İsrail'in tüm değerleri ve hukuk kurallarını ihlal ederek sivil ayrımı gözetmeden Gazze'de insanlık suçu işlediğini ifade etti.