Bakan Varank, Sheraton Otel'de gerçekleştirilen "Rekabetçi Sektörler Programı Tanıtım Toplantısı"na katıldı.
Toplantıda yaptığı konuşmada, salgının etkilerine değinen Varank, "Bu kritik süreçte Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi güçlendirmenin, tam üyelik yolundaki çalışmalarımıza odaklanmanın her zamankinden daha elzem olduğunun bilincindeyiz. Ekonomik, siyasi ve sosyal alanlardaki iş birliği faaliyetlerimizi, uyum düzenlemelerimizi hız kesmeden sürdürüyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan hukuk, insan hakları ve ekonomi alanındaki reform paketlerinin bunun güzel bir yansıması olduğunu vurgulayan Varank, "AB ile uyum sürecinde başvurduğumuz başlıca mali araçlardan olan IPA ve Birlik programlarından önümüzdeki dönemde çok daha fazla istifade etmek istiyoruz. Ülkemizin de eş finansman desteğinde bulunduğu bu programlar, aday ülkelerin üyelik öncesi hazırlık çalışmalarına önemli bütçe destekleri sağlıyor" ifadelerini kullandı.
IPA kapsamında 800 milyon Euro destek sağlandı
Varank, bu programlar kapsamında sağlanan desteklerin Bakanlığın genel teşvik ve destek sisteminin önemli bir ayağını oluşturduğunu belirterek, bugüne kadar IPA kapsamında 800 milyon avro destek sağladıklarına, destek verilen projelerin de ekonomik katkının yanında Türkiye'nin AB mevzuat ve standartlarıyla uyumunda da önemli bir işlev gördüğüne dikkati çekti.
Rekabetçi Sektörler Programı'nın 2007-2013 yıllarını kapsayan I. döneminde, Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü artırmayı, bölgeler arası sosyoekonomik farklılıkları azaltmayı ana hedef olarak belirlediklerini hatırlatan Varank, bu dönemde 43 şehirde toplam 520 milyon avro bütçeli 46 projeyi hayata geçirdiklerini kaydetti.
"KOBİ'lere 1 milyar euroluk finansmanı imkanı oluşturduk"
IPA 1 döneminde desteklenen projelerden yaklaşık 1500 KOBİ'nin faydalandığını belirten Varank, 300'e yakın yeni işletmenin bu projeler aracılığıyla kurulduğunu, çeşitli fonlar vasıtasıyla KOBİ'ler için 1 milyar avroluk sermaye finansmanı imkanı oluşturduklarını anlattı.
Varank, Rekabetçi Sektörler Programı'nın 2014-2020 yıllarını kapsayan II. dönemini ise "Rekabetçilik ve Yenilik" temasıyla hayata geçirdiklerine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bu dönemde, dış ticaret dengesiyle istihdama katkı sağlayan, ülkemizin rekabet gücünü yükseltmeyi hedefleyen proje fikirlerine öncelik verdik. Bu kapsamda da bugüne kadar yaklaşık 260 milyon avro bütçeli 41 projeyi destekledik. Bunlar arasında, yerli Kovid-19 aşı ve ilaçlarının geliştirilmesinden otonom araçlara, dijital oyun sektöründen yosundan yakıt elde edilmesine, kanserle mücadeleden dijital dönüşüme kadar çok çeşitli projeler yer alıyor."
1 trilyon euroluk kaynağı harekete geçirecek program
AB'nin 2050 yılı itibarıyla karbon-nötr bir kıta olmayı hedeflediğini anımsatan Varank, "Bu hedefin yol haritasının çizildiği Avrupa Yeşil Mutabakat planını 2019'da ortaya koydu. Sanayisinin ekolojik ve dijital dönüşümünü hayata geçirmek için Yeni Sanayi ve KOBİ Stratejilerini yayımladı. Bu dönüşüm için gerekli yatırımların finansmanı için de 2021-2027 döneminde YatırımAB Programı'nı devreye aldı" bilgilerini paylaştı.
Varank, yaklaşık 1 trilyon euroluk bir kaynağı harekete geçirecek bu programın, yeşil ve dijital dönüşüm için gereken yatırımlara kaynak ve bütçe garantisi sağlayacağına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Ulusal mevzuatımızı ve teşvik sistemimizi AB ile uyumlu hale getirmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”
"COVID-19 süreciyle birlikte yaşanan ekonomik daralmanın etkilerini bertaraf etmek ve AB sanayisini yeniden canlandırmak için bu projelere hız verildiğini görüyoruz. YatırımAB programı dışında, 2021-2027 döneminde Tek Pazar, Ufuk Avrupa ve Dijital Avrupa programları da hayata geçirilecek. Yaşanan bu gelişmeler AB ile ticari, finansal ve siyasi ilişki içinde olan tüm ülkeleri etkisi altına alıyor. Dolayısıyla oluşturulan bu finansman mekanizmalarına aday ülke statüsündeki AB'nin en büyük ticaret ortaklarından olan ülkemizin de erişebiliyor olması oldukça önemli. Türkiye olarak AB'deki bu gelişmeleri yakından izliyor, ulusal mevzuatımızı ve teşvik sistemimizi AB ile uyumlu hale getirmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Yeni dönemde yürütülecek Birlik programlarına katılmak ve AB Katılım Öncesi Mali fonlarının sanayimizin dönüşümüne katkı sağlaması için gerekli adımları zaman kaybetmeden atıyoruz."
Avrupa Yeşil Mutabakatı'na yönelik Ulusal Eylem Planı ve Yol Haritası çalışmalarının devam ettiğini dile getiren Varank, 2021-2027 döneminde AB'den sağlanacak Katılım Öncesi Fonlar ve AB programlarına ulusal katılım noktasında tüm paydaşlarla istişare halinde olduklarını söyledi.
"Türkiye'nin coğrafi konumu ve üretim potansiyeli çok daha stratejik bir noktaya taşınacak"
Varank, Türkiye'nin 1959'daki başvurusuyla başlayan AB üyelik sürecinde 62 yılın geride kaldığına işaret ederek, karşılaşılan her sorunun Türkiye ile AB'nin birlikte hareket etmesinin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu tüm taraflara gösterdiğine dikkati çekti.
Uluslararası tedarik zincirlerinde önemli aksaklıkların yaşandığı Kovid-19 salgını sürecinde Türk sanayicilerinin AB'ye taahhütlerini eksiksiz yerine getirmek için çalıştığını belirten Varank, şöyle devam etti:
"Birçok uluslararası şirket, diğer ülkelerdeki üretimlerine ara verirken Türkiye'deki faaliyetlerine hız verdi. Türk sanayisi AB standartlarına uyum, üretim kalitesi ve taahhütlerini gerçekleştirme noktasında rüşdünü ispat etti. Kovid-19 sonrasında yeniden şekillenecek uluslararası ticaret ve yatırım kararlarında Türkiye'nin coğrafi konumu ve üretim potansiyeli çok daha stratejik bir noktaya taşınacak. AB ile ticari birlikteliğimizin yeni dönemde çok daha ileri taşınacağına, karşılıklı doğrudan yatırımların hız kazanacağına inanıyorum."
"Ülkemizin geleceğini Avrupa'da görüyoruz"
Varank, AB üyelik sürecine sadece şartlar gereği ya da ekonomik çıkar bakımından yaklaşmadıklarını vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"AB'nin insan hakları, hukukun üstünlüğü, fikir hürriyeti ve serbest ticarete dayalı değer yargıları bizim medeniyet anlayışımızla örtüştüğü için AB ile ortaklık kurmak istiyoruz. Cumhurbaşkanımızın sıklıkla ifade ettiği üzere, biz ülkemizin geleceğini Avrupa'da görüyoruz. Avrupa'nın geleceğinin de Türkiye'ye bağlı olduğuna inanıyor, Türkiye'nin üyelik sürecini AB açısından bir sınav olarak görüyoruz. Savunulan temel ilkelerin ne kadar özümsendiği, özellikle çok kültürlülük iddiasının ne kadar samimi olduğu, AB’nin önümüzdeki dönemde ortaya koyacağı yaklaşımla ortaya çıkacak."