Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda Bakanlığının yürüttüğü çalışmalara ilişkin verdiği bilgilerin ardından milletvekillerin sorularını yanıtladı.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili dayanağın 6284 sayılı Kanun olduğunu söyleyen Tunç, İstanbul Sözleşmesi konusunun hep gündemde tutulduğunu belirtti. Tunç, sözleşmeyi imzalama ve fesih yetkisinin yürütmede olduğuna işaret etti.
Sözleşmenin feshinden önceki ve sonraki kadın cinayeti rakamlarına ilişkin soru yöneltildiğini söyleyen Bakan Yılmaz Tunç, bir kadının bile cinayete kurban gitmesinin herkesi derinden yaralayacağını, bunun sayılarla ifade edilmesinden de rahatsızlık duyduğunu kaydetti.
Tunç, şöyle konuştu:
"Son yıllara baktığımız zaman artış değil bir azalma olduğunu UYAP verilerinden görebiliyoruz. 2021'de 343, 2022'de 358, 2023'te 315, bu yıl şu ana kadar da 107. Hiç olmasın, en aza indirelim. Türkiye olarak Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bizim bölgemiz orta sıralarda gözüküyor. Bizim ülkemizde hiç kadın cinayeti olmasın, biz bunu temenni ederiz. Bu anlamda da topyekun mücadeleyi yapmamız lazım."
Cezasızlık algısının ortadan kaldırılmasıyla ilgili çalışmaları zaman zaman gündeme getirdiklerini belirten Tunç, bu konuda alternatif çalışmaların Meclis'e sunulacağını ifade etti. Tunç, "Özellikle cezasızlık algısının ortadan kaldırılması noktasında yasamadan da destek beklediğimizi ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, daha önce yaptığı bir konuşmada kullandığı 'Aile hukuku sil baştan' sözünün yanlış aktarıldığını söyledi. Tunç, kadının soyadıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararları bulunduğunu ifade ederek, "Bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesinin iptal kararları doğrultusunda 9. Yargı Paketi'nde yer alacak." dedi. Tunç, ailenin korunması, kadının korunması, çocukların korunması ve yargı süreçlerinde aile bireylerinin mağdur olmaması anlamında Medeni Kanun'da topyekun bir tarama yapılarak eksiklerin tamamlanması gerektiği yönündeki konuşmasının, "Kanun tamamen değişecek" gibi aktarıldığını söyledi.
Boşanma davalarının daha çok kadınlar tarafından açıldığını gördüklerini belirten Tunç, uzun süren boşanma davalarının kadının mağduriyetine neden olduğunu söyledi. Tunç, "Tazminat ve nafaka ayrı davalar olarak görüldüğünde daha mı kadının, aile bireylerinin lehine olur; bütün bunlar akademisyenlerimizin, barolarımızın, uygulayıcılarımızın birlikte çalışarak sonuca varacağı hususlar." değerlendirmesinde bulundu.
9. Yargı Paketi'yle ilgili hazırlıkların devam ettiğini kaydeden Tunç, Adalet Komisyonu üyesi milletvekilleriyle bir araya geldiğini, muhalefet milletvekillerinin, teklif hazırlanırken kendi önerilerini de sunmak istediklerini söylediğini belirtti. Tunç, "Grup Başkanımızla da görüşeceğiz. Özellikle yargı paketleriyle ilgili düzenleme komisyona sevk edilmeden önce o çalışmanın içerisinde hukukçu milletvekilleri de olsa o çalışmanın daha verimli olmasını sağlar." dedi.
Bakan Tunç, Çocuk İzlem Merkezlerinin yönetmeliğinin gecikme nedenine ilişkin de bilgi verdi. Çocuk İzlem Merkezlerine ilişkin kararnamenin Anayasa Mahkemesi tarafından da iptal edildiğini hatırlatan Tunç, bir hukuki dayanağın gerektiğini, kanuni dayanağı da 9. Yargı Paketi'nde sunacaklarını belirtti.
Bir milletvekilinin, Van'da 83 yaşındaki Makbule Özer'in ikinci kez cezaevine gönderilmesiyle ilgili sorusuna yanıt veren Tunç, "İnfaz ertelemesiyle ilgili süreci tekrar başlattık. Bu yine Adli Tıp Kurumunun raporuna bağlı bir durum." dedi.
Cezaevi şartlarında barınamayacak kişilerle ilgili Adli Tıp Kurumunun heyet raporlarının dikkate alındığının altını çizen Tunç, bu raporlar dışında başka bir şeyin söz konusu olamadığını belirtti.
Özel infaz usulleriyle ilgili geçmişte bir çalışma yaptıklarını hatırlatan Tunç, "Konutta infaz, hafta sonu infaz, geceleyin infaz. Bunlar belli suçlarda gerçekleşen durumlar. Burada 70-75 yaş üstü olanlarla ilgili de özel infaz usulleri var. Bunlar daha da genişletilebilir mi; çalışılabilir, tartışılabilir. Belirli yaşın üstünde, belirli hastalığı olan bazı suçlar bakımından mümkün olamayabilir ama bu konudaki çalışmaları Meclis'imiz önümüzdeki süreç içerisinde tartışabilir." diye konuştu.
Cezaevlerindeki çocukların durumunun sorulduğunu kaydeden Tunç, çocukların devlete emanet olduğunu vurguladı. Bu çocukların eğitimlerinin aksamaması için gerekli çalışmaların yürütüldüğünü belirten Tunç, şu ifadeleri kullandı:
"Cezaevinde çocukların tamamı eğitim görüyor, ana sınıfından üniversiteye varıncaya kadar. MEB ile yaptığımız protokollerle meslek liseleri açtık. Şu anda cezaevlerinde 65 bin 986 öğrenci var. Bunlardan yaşı küçük olan da var, ileri yaşta olanlar da var. Açık öğretim ortaokul okuyan var, 9 bin 389 kişi. Açık öğretim lisesi okuyan var, 43 bin 184 kişi. Açık öğretim ön lisans ve lisans okuyan 6 bin 914 kişi var. Örgün eğitim ortaokula, liseye giden 494 kişi, örgün eğitim ön lisans 1164 kişi, örgün eğitim lisans 1269 kişi. yüksek lisans 61, doktora 21, uzaktan eğitimle ön lisans 38, uzaktan eğitim lisans 91."