Başbakan Binali Yıldırım, NTV yayınında gündemi değerlendirdi ve soruları yanıtladı.
Çankaya Köşkü'nün seçimden sonra ne olacağı ile ilgili soru üzerine Yıldırım, köşkün Cumhuriyet'in kuruluşuyla anılan bir yer olduğunu, hangi fonksiyonu alırsa alsın öneminin devam edeceğini söyledi.
Yıldırım, başbakanlığın sona ermesiyle Çankaya Köşkü'nün unutulmayacağını vurgulayarak, "Çankaya Köşkü'nün yaşayan tarihi bir gerçeği var. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşadığı ev müze olarak burada, yakın siyasi tarihimizin anılarının olduğu, Ankara'nın değil, aynı zamanda Türkiye'nin de bildiği önemli bir mekan. Dolayısıyla hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın gözümüzün içi gibi bakacağımızdan vatandaşlarımız emin olabilir." şeklinde konuştu.
“Bugüne kadar 22 ilde vatandaşlarımızla bir araya geldik”
Seçimlerde AK Parti İzmir Milletvekili adayı olduğu anımsatılan Yıldırım, "Acaba Başbakan Yıldırım, seçimden sonra Meclis Başkanlığı'na aday olur mu?' diye bir yorum silsilesi geldi. Ne dersiniz?" şeklindeki soruyu, "Şu anda bunları düşünecek durumda değiliz. Bir yandan Cumhurbaşkanımız, bir yandan biz memleketin her köşesini dolaşıyoruz. Bugüne kadar 22 ilde vatandaşlarımızla bir araya geldik, projelerimizi anlattık, desteklerini istedik, sorunlarını dinledik." diyerek yanıtladı.
Yıldırım, "Seçimleri aradan çıkaralım, yeni Meclis oluşsun, cumhurbaşkanlığı seçimi belli olsun, ondan sonra memleketin işleri sahipsiz kalmaz. Bir şekilde bir çözüm bulunur." değerlendirmesinde bulundu.
Bugüne kadar 22 miting yaptığını ve 16 miting daha olacağını anlatan Yıldırım, "Buna Ankara, İstanbul ve İzmir dahil değil. Özellikle Ankara ve İstanbul'u Cumhurbaşkanımızla yapacağız. Ayrıca bir gün İstanbul'da ilçelerde, bir gün Ankara'da ilçelerde, son hafta da seçim bölgem olan İzmir'de geçireceğim. Oyu da İzmir'de kullanacağım." diye konuştu.
"Tamamen bir İslam ve din düşmanlığı var"
Başbakan Yıldırım, Avusturya'nın 7 camiyi kapatma kararına ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
"Doğrusu, Avusturya bir süreden beri izlediği ırkçı politikalar ve söylemlerle zaten Avrupa Birliği'nin genelinden ayrışmış durumda. Yeni seçilen başbakan maalesef gelecek hedeflerini iç siyasette akılcı olmayan kararlarla inşa etmeye çalışıyor.
Avrupa'nın değerleri fikir ve inanç özgürlüğüdür, hoşgörüdür. Alınan bu kararda bunların hiçbirisi yok. Tamamen bir İslam ve din düşmanlığı var. Dolayısıyla popülist söylemlerle uzun vadede siyasette başarılı olma imkanı yoktur. 'Kısa vadeli çıkar elde etme' adına muazzam bir İslam dünyasının tepkisini göze almak hiç de akıllı siyasetçiye yakışan bir şey değildir."
“Din meselesini başımızın üzerinde tutmamız lazım”
Dünyanın, mezhep savaşları, din düşmanlığı ve ırkçılık nedeniyle çok büyük bedeller ödediğine işaret eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Din meselesini başımızın üzerinde tutmamız lazım. Ve üzerinde fikir yürütecek, konuşulacak, yorum yapılacak bir mesele olarak görmeye başladığımız zaman yani dini ağzımızın seviyesine getirdiğimiz zaman, o zaman ortalık karışıyor. O bakımdan fevkalade yanlış bir karardır, ne evrensel hukuk kurallarına ne Avrupa Birliği değerlerine ne de azınlıkların hak ve hukukuna sığacak bir karar değildir.
Hele hele Avusturya'nın yakında Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı'nı alacak olması çok daha durumu vahim hale getirmektedir. Böyle bir Avrupa Birliği ülkesine, bu zihniyetteki yöneticilere Avrupa Birliği nasıl emanet edilir? Bunu Avrupalıların takdirine bırakıyorum. Tahammül edemeyen, kendinden farklı düşünen, kendinden farklı inanan insanlara tahammül gösteremeyenler, birliğin vizyonunu ve hedeflerini gerçekleştirmek için ortaya ne koyacaklar bunu ben merak ediyorum."
"Olağanüstü hal meselesi yeni hükümetin gündeminde olacaktır"
Yıldırım, OHAL'in seçimden sonra kalkabilme ihtimaline ilişkin soru üzerine, vatandaşların bu dönemde her şeyinin normal gittiğini, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ ile mücadelede kendilerine olağanüstü halin önemli bir esneklik sağladığını vurguladı.
Bu mücadelede de ciddi ilerleme kaydedildiğini, mahkemelerin hemen hemen darbeye bizatihi bulaşanların hükümlerini verdiğini anlatan Yıldırım, devam eden çok az dava kaldığını dile getirdi.
Yıldırım, ayrıca ihraç edilenlere, açığa alınanlara, memuriyet dışına çıkarılanlarla bir imkan getirdiklerini kaydetti.
İtirazları İnceleme Komisyonu'nu kurduklarını hatırlatan Yıldırım, bu komisyonun da çok kapsamlı hazırlık yaptığını ve bütün şikayetleri topladığını belirtti.
“Cumhurbaşkanımızın bu açıklaması (OHAL) çok iyi bir açıklama olmuştur”
Bu mücadelede herhangi bir zaaf yaşanmasının çok olası olmadığına dikkati çeken Yıldırım, "O yüzden Sayın Cumhurbaşkanımızın bu açıklaması (OHAL) çok iyi bir açıklama olmuştur. Ümit ederim yakın zamanda olağanüstü hal meselesi yeni hükümetin gündeminde olacaktır ve kaldırılması cihetine gidilecektir." dedi.
Yıldırım, bu seçimin en önemli özeliğinin, hükümetin ve Meclis kompozisyonunun sandıkta belli olması ve vatandaşların Ankara'ya iş bırakmaması olduğunu vurguladı.
Başbakan Yıldırım, olağanüstü halle ilgili kararın, küresel yatırımcılar açısından da önemli bir rahatlamayı beraberinde getireceğini belirtti.
"İttifakımız AK Parti ve MHP'dir"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, "Özellikle AK Parti milletvekili adayları oyuna gelmeyin. İttifakımız AK Parti ve MHP'dir. Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Kendinize dikkat edin, fitneye düşmeyin. MHP'yi dışlamaya gücünüz yetmeyecektir. Bunu böyle bilin." şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Yıldırım, Bahçeli'nin sözlerinin açık olduğunu belirtti.
“Cumhur İttifakı birden bire ortaya çıkan bir ittifak değil”
"Biz bir yol arkadaşlığı kurduk, Cumhur İttifakı'nı kurduk. Cumhur İttifakı birden bire ortaya çıkan bir ittifak değil." ifadesini kullanan Yıldırım, Bahçeli'nin 2016 Ekim ayında sistem değişikliğine ilişkin sözlerini çağrı olarak kabul ettiklerini söyledi. Yıldırım, "O zaman ben başbakandım, partinin Genel Başkanıydım. Kendisiyle temasa geçtik ve ilk toplantımızı 10 Kasım 2016'da yaptık." diye konuştu.
Sistem değişikliğini öngören, Anayasa'daki temel değişiklikleri hayata geçirmeye ilişkin sürecin 9 Aralık'ta anayasa değişiklik teklifinin Meclis’e verilmesiyle başladığını hatırlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu süre içinde iki partinin görevlendirdiği arkadaşlar çalıştı, hazırladı. Biz genel başkanlar olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da görüşlerini alarak değişikliği yaptık, Meclise verdik. Komisyonlar da 21 Aralık'a kadar devam etti, sonradan da ocak ayında Meclis Genel Kurulunda görüşmeler tamamlandı. Nihayet 16 Nisan 2017 halk oylamasına giden süreç geldi.
Bunu şunun için detaylı anlattım; bizim Ekim 2016'da başlayan bir ittifak, birlikte yol yürüme sürecimiz var. Bu, esasen 15 Temmuz hain darbe girişiminde çok daha güçlü hale geldi. Daha sonra Yenikapı ruhuyla bunu uzun soluklu, uzun vadeli beraber yol yürüme, bir ittifaka dönüştürme kararı aldık.
Bunlar kendiliğinden gelişen konular. Nihayet bunu 24 Haziran'da yapacağımız seçimlere taşıyacak Cumhur İttifakı'nı da kurduk. Bunlarla ilgili yasal düzenlemeleri yaptık."
"MHP'yi dışlamak söz konusu olamaz"
Cumhur İttifakı'nın AK Parti ve MHP'den oluştuğunu hatırlatan Yıldırım, "MHP'yi dışlamak diye bir şey söz konusu olamaz. MHP'nin de AK Parti'yi dışlamak diye bir şeyi olamaz. Çünkü biz beraber çıkmışız bu yola, biz birlikte ittifakız. AK Parti'de, MHP içinde bilgimiz dışında çok lokal bazı olumsuzluklar olabilir ama bunları genele yaymak ve genelde oluyormuş gibi düşünmemiz söz konusu değildir. Her mitingimizde Cumhur İttifakı'na vurgu yapıyoruz. Aramıza fitne sokmaya çalışanlara fırsat vermeyeceğiz." diye konuştu.
"Gündemimizde af yok"
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin af önerisi hatırlatılarak, "Seçimden sonra da ısrarlı olursa tavrınız ne olur?" sorusuna Yıldırım, "Bizim gündemimizde af yok. Sayın Bahçeli bunu gündeme getirdi. Tabii onlar ayrı siyasi parti, biz ayrı siyasi partiyiz. Buna saygı duyarız ama bizim gündemimizde yok. Bu kadar net. Seçimden sonra ne olur ne biter. Meclis kompozisyonu, cumhurbaşkanlığı seçimi belli olmadan bu konuda ortaya bir formül koymak, bir fikir işaret etmek çok sağlıklı bir şey olmaz ama bugünkü durum çok açık ve net; hele hele FETÖ, PKK, bölücü örgütlerle DEAŞ ile mücadele devam ederken milletin vicdanını sızlatacak kararlara bizim 'olur' dememiz mümkün değil." ifadelerini kullandı.
Bahçeli ile konu hakkındaki açıklamadan sonra görüştüğünü anlatan Yıldırım, diğer cumhurbaşkanı adaylarının "Selahattin Demirtaş'ın dışarı çıkması lazım" söylemleri ve cezaevine ziyaretine gitmelerinden rahatsızlık duyan Bahçeli'nin "Nasıl oluyor da bölücüleri cesaretlendiren, Kürt vatandaşlarımızı isyana çağıran biri bu kadar sahipleniyor'' diye düşündüğünü söyledi. Yıldırım, Bahçeli'nin daha sonra "Madem öyle kader kurbanlarına da af olsun" diye bir beyanatı olduğunu da hatırlattı.
"Yunanistan'ın yaptıklarını kabul etmemiz mümkün değil"
Türkiye'nin, Yunanistan ile geri kabul anlaşmasını durdurduğu hatırlatılarak, "Ege'de bunun sonuçları ne olacak? Türkiye'nin daha birtakım tepki içeren kararları olabilir mi?" sorusu üzerine Yıldırım, "Yunanistan'ın bir komşumuz olarak bu yaptıklarını kabul etmemiz söz konusu değil. Biz büyük bir mücadele içerisindeyiz. Bu ülkenin bekasına karşı bir darbeye girişmiş olan, o kadar şehidimizin, gazimizin olmasına sebep olan FETÖ unsurlarını serbest bırakmak, onlara müşfik davranmak iyi komşuluk ilişkilerine sığmaz." dedi.
“İkili geri kabulü durdurduk”
Bu konuda kafa karışıklığına sebep vermemek gerektiğine işaret eden Yıldırım, "Bizim bir Yunanistan ile ikili geri kabul anlaşmamız var, bir de Avrupa Birliği ile geri kabul anlaşmamız var. İkili geri kabulü durdurduk, Avrupa Birliği ile geri kabul anlaşmasını iptal etmemiz söz konusu değil. Avrupa Birliği ile olan sözümüzdeyiz ancak Yunanistan ile artık böyle bir yükümlülüğümüz olmayacak bu son karardan sonra." ifadelerini kullandı.
Terörle mücadele
Yıldırım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak'ın kuzeyinde yürüttüğü operasyona ilişkin soru üzerine, Türkiye'nin, FETÖ, PKK ve uzantıları PYD, YPG'nin yanı sıra terör örgütü DEAŞ ile aynı anda mücadele eden tek ülke olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin son iki yılda terörle mücadelede konsept değişikliğine gittiğini, "savunma esaslı değil, taarruz esaslı mücadele" yöntemini seçtiğini dile getiren Yıldırım, şunları söyledi:
"Bunun da sonuçlarını gördük. Gittiğim Doğu ve Güneydoğu illerinde bunu görüyorum. İnsanların üzerinde terörün baskısı kalkmış, özgüvenleri artmış. Bayraklarını dalgalandırıyorlar, yaylalarda sürülerini otlatıyorlar.
Müthiş bir heyecan, geleceğe yönelik büyük bir beklenti gördüm. Biz yurt içinde açıkçası terörü gündemin birinci maddesi olmaktan çıkardık. Başbakanlığa başladığımda verdiğim ilk beyanat, terörü milletin gündeminden çıkaracağız dedim.
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu çalışmaları yaptık ve gerek Silahlı Kuvvetlerimiz gerek jandarmamız, polisimiz, güvenlik korucularımız, Özel Kuvvetlerimiz çok iyi bir koordinasyon için başarılı faaliyet yaptılar ancak sınırlarımız dışından da girişler devam ediyor.
Bunu Suriye'de büyük oranda önledik. Fırat'ın batısında 250 kilometrelik, Akdeniz'e kadar, Cerablus'tan Afrin'e kadar bu bölgedeki bütün terör unsurlarını temizledik."
"Hudut ötesi sıcak takip de yapıyoruz"
Fırat'ın batısındaki bölgenin terörden temizlenmesinin ardından yerli halkın memleketlerine dönerek huzura kavuştuklarını ancak Fırat'ın doğusunda terör sorununun devam ettiğini dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdilik Fırat'ın doğusu, Irak sınırına kadar olan bölgeyi bir kenara bırakalım. Münbiç meselesini malum Amerika ile görüşüyoruz. Kuzey Irak'taki olay yeni değil, yıllardır biz terörde en büyük sıkıntıyı Kuzey Irak'tan yaşıyoruz. Çünkü Irak Merkezi Hükümeti zaman zaman kendi iç meselelerine daha çok yoğunlaştığı için bölgedeki PKK faaliyetlerine karşı tedbir almakta zorlanıyor.
Hatırlayın özellikle Kerkük'te, Musul'da olup bitenler... Önce PKK daha sonra DEAŞ'ın orada yaptıkları. Bütün güçlerini de DEAŞ'ı yok etmeye harcadılar. Dolayısıyla oradaki PKK yapılanması konusunda fazla bir katkı sağlayamadılar.
Biz de tabii ki terörden vatandaşlarımızın zarar görmesini önlemek, can ve mal güvenliğini sağlamak için hudut ötesi sıcak takip de yapıyoruz. Bu yeni değil, yıllardan beri yapıyoruz ama şimdi biraz daha farklı bir modele geldi. O da Suriye'dekine benzer bir uygulama."
“Karadan ilk defa PKK'yı sahada yok etmeye yönelik ciddi bir adım"
Başbakan Yıldırım, Irak'ın kuzeyinde yürütülen operasyon hakkında, şunları kaydetti:
"Silahlı Kuvvetleri unsurlarımız, Kuzey Irak'ta sınırın 30 kilometre derinliğinde, 300 kilometrekarelik alanda konuşlandı. Yani içerilerden, daha derinlerden gelecek terör faaliyetlerini, teröristleri sınırlarımız içine girmeden etkisiz hale getirmek için faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Bunu havadan çokça yapıyorduk ama bu karadan ilk defa PKK'yı sahada yok etmeye yönelik ciddi bir adımdır. Bunun ötesi Kandil de olabilir Mahmur da olabilir Sincar da olabilir. Bizim için nere olduğunun önemi yok. Tehdit neredeyse terör bize nereden zarar veriyorsa oralar bizim için hedeftir.
Tabii biz bunu komşu ülkelerimizle birlikte yapmayı tercih ederiz. Defalarca da bu konuda görüşmelerimiz oluyor. Onlar da bu konuda isteksiz değil, yapmak istiyorlar da ancak ellerindeki imkanlar, içinde bulundukları şartlar her zaman buna el vermiyor.
O bakımdan biz terörle mücadelede uluslararası hukuktan doğan haklarımızı bugüne kadar kullandık, bundan sonra da kullanmaya devam edeceğiz. Şu bilinmeli; ne Irak'ın ne de Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Bizim derdimiz ülkemizin güvenliğini sağlamak, insanlarımıza kasteden terör örgütünün zararlarını ortadan kaldırmak."
Yıldırım, operasyona dair sürenin söz konusu olmadığını belirtti.
"Bu adamların ne işi var orada silahlarla?"
Amerikalıların PYD/YPG ile iş birliği yaparken bize söyledikleri şu, 'Bu bir tercih değil, mecburiyet' neyin mecburiyeti, orası soru işareti olmakla beraber, 'DEAŞ'ı yok etmek için mecbur kaldık' dediler. Bizce mecbur değillerdi. Ama onun artık önemi yok, geride kaldı. Şimdi DEAŞ bitti kardeşim.
Bu adamların ne işi var orada silahlarla? Amerika bizim müttefikimizse, NATO da ortağımızsa yapacağı tek şey var, 'Hadi kardeşim verdik, güle güle işinize, verin silahları, oturun oturduğunuz yerde' bunun dışında bir tutum dostluğa sığmaz.
Bedelli askerlik
Başbakan Yıldırım, bedelli askerlikle ilgili yaş ve ücret haberlerinin gündeme geldiğinin hatırlatılmasına karşılık, "Bunların hiçbirisinin gerçekle alakası yok. Bu konuda bir ayrıntı, çalışma da söz konusu değil. Seçimlere sayılı günler kaldı. Yeni yönetim bunu gündeme alacaktır. Benim söylediğim sanki Cumhurbaşkanımızla farklı söylüyormuşum gibi anlam da çıkarmaya çalıştılar. Hiçbir fark yok." dedi.
Askerlik çağına gelen 5 milyonun üzerinde gencin olduğunu söyleyen Yıldırım, "Bu gençler, 'Bizi askere alın.' diyor. Biz diyoruz ki 'sizi askere alamayız, bu kadar imkanımız, kapasitemiz yok.' O halde diyorlar ki 'Bizi rahat bırakın hayatımızı yönlendirelim. Evleneceğiz, iş kuracağız, planlarımız var.' Haksız mı, haklı. Askerlik sivildeki vatandaş için bir anlamda ayak bağıdır. Kutsal bir görevdir ama askerliğini yaptın mı diye soruyorlar." diye konuştu.
Yıldırım, her yıl 350 bin civarında asker aldıklarını belirterek, 5 milyonu eritmek için 15 yıl gerektiğini, ayrıca her yıl yeni yetişen gençlerin de olduğunu dile getirdi.
Askerlik konusunun, bedelli, bedelsiz meselesi değil bir memleket meselesi olduğunu ifade eden Yıldırım, yeni hükümetin bu konuda köklü, kalıcı bir çözüm bulması gerektiğini kaydetti.
"Geri kabul antlaşmasını iptal etmemiz söz konusu değil"
Başbakan Yıldırım, Yunanistan konusunda da "İkili geri kabul anlaşmasını, bu son karardan sonra, durdurduk. AB ile geri kabul antlaşmasını iptal etmemiz söz konusu değil." dedi.
Kaynak: AA