Türkiye İHA ve SİHA sistemlerinde sadece dünyanın konuştuğu bir platform ve altyapı kurmakla kalmadı, aynı zamanda bu oluşturduğu ekosistemin diğer ihtiyaçlara göre ürünler ortaya koyabilmesinin de önünü açtı.
Daha net bir ifadeyle Türkiye, yerli ve milli SİHA hikayesinde başrolde olan Bayraktar TB-2 ile yetinmek yerine, ondan gelen bilgi birikimini TB-3, Akıncı, Bayraktar Dikey İniş Kalkışlı İnsansız Hava Aracı (DİHA) ve Milli İnsansız Muharip Uçak projelerine aktararak yola devam etti.
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen TEKNOFEST 2021’de ilk kez görücüye çıkan Bayraktar DİHA da bu projelerden biri. Söz konusu hava aracı sadece teknik özellikleri, imkan ve kabiliyetleriyle değil ortaya koyduğu yaklaşım tarzıyla da ayrı bir parantezi hak ediyor.
Biz de bu parantez için Savunma Sanayii Araştırmacısı Kadir Doğan ile bir araya geldik ve görücüye çıkan DİHA’nın detaylarını konuştuk.
Dikey iniş-kalkış yapabiliyor
Baykar’ın DİHA’sına dair teknik detaylar pek çok yerde yazıldı. Ancak konuya yabancı olanlar için platformdan kısaca söz edelim ve sonrasında Kadir Doğan’ın yanıtlarına geçelim…
Bayraktar DİHA, bulut altı insansız hava aracı olarak tanımlanan sınıfta yer alıyor. Otomatik seyir uçuşu, otonom kalkış, otonom iniş ve yarı otonom seyir uçuşu yapabiliyor. Elektrik motorlarıyla kalkış yaptıktan sonra seyir uçuş moduna geçiyor ve bu kısımda sadece yakıt motorunu aktif olarak kullanıyor.
Diğer platformlardan farklı olarak iniş modu için dikey iniş, gövde üzerine iniş ve paraşütlü iniş olmak üzere üç farklı yöntemi tercih edebiliyor.
İstihbarat ve keşif için biçilmiş kaftan
Savunma Sanayii Araştırmacısı Kadir Doğan, uzun zamandır konuşulan ancak ilk kez görücüye çıkan Bayraktar DİHA’nın dikey iniş-kalkış yapabilme özelliği sayesinde piste ihtiyaç duymayacağını anlatıyor.
Bu durum son derece önemli bir kabiliyeti de beraberinde getiriyor. Çünkü pist olmadan uçuşa geçebilmek demek, ihtiyaç duyulan hemen her yerde göreve çok hızlı bir şekilde başlayabilmek anlamına geliyor.
Diğer platformlarla haberleşebilecek
Bayraktar DİHA’nın sadece keşif ve gözetleme görevlerini yapabilecek olması sizi yanıltmasın… Sadece bu özellikleriyle dahi çok önemli operasyonların en kritik unsurlarından olabilecek bir platformdan bahsediyoruz.
Kadir Doğan bu durumu şöyle özetliyor:
“TSK’nın elinde çok ciddi seviyede ve farklı klasmanlarda platformlar var. TB-2, ANKA, Akıncı, Aksungur, ATAK helikopterleri ve savaş uçakları ilk akla gelenler. Bu gruba TB-3, milli savaş uçağı, insansız milli savaş uçağı gibi oyuncular da gelecek.
Tüm bunları TSK’nın müşterek harekat kabiliyeti üzerinden ele almak gerekiyor. Ağ merkezli bir sistemle söz konusu platformların hepsinin haberleştiğini düşünün. Bunlara kimi zaman karada topçuların, denizde savaş gemilerimizin dahil olduğunu hayal edin. Çok büyük bir keşif-istihbarat ve vuruş gücüne erişiyorsunuz.
Bu nedenle Bayraktar DİHA’nın muharip gücünün olmaması onun etkisini azaltmıyor. Aksine bu şekilde bir hava aracına olan ihtiyacımızı son derece güçlü bir şekilde gidermiş oluyor.”
Rakibinizi ekonomik olarak da hırpalayabilirsiniz
Kadir Doğan’ın sohbetimiz sırasında sıklıkla kullandığı kavramlardan biri ‘maliyet etkin’ oluyor. Çok genel bir ifadeyle söyleyecek olursak, ortaya koyduğu güçlü etkiye oranla maliyeti daha ucuz olan ürün ve sistemleri kastediyor.
Bayraktar’ın yeni DİHA’sına da bu çerçevede yaklaşıyor Doğan ve “Doğu Akdeniz ve Ege’deki tehdit unsuruna, potansiyel çatışma alanlarına baktığımız zaman en önemli başlıklardan biri ‘karşılık’ ilkesi. Ankara ve Atina birbirlerinin bu bölgedeki her adımına mutlaka karşılık vermek istiyor” bilgisini veriyor.
Şimdi Türkiye, SİHA’larla başlattığı yolculuğu DİHA ile sürdürecek. Alternatiflerine göre çok ucuza mal olan bir platformla saatlerce gökyüzünde kalacak. Doğan da bu duruma işaret ediyor ve şöyle devam ediyor:
“Karşı tarafın da buna benzer bir hamle yapması lazım. Ancak ellerinde benzer bir ürün yok. Bu nedenle ya çok daha farklı platformları uçuracaklar ya da başka ülkelerden benzer ürünler alacaklar.
Her ikisinde de maliyet açısından Türkiye’den çok daha yüksek bir bedel ödeyecekler. Bunu uzun süreye yaydığınızda aslında elinizdeki savunma sanayii araçlarıyla karşı tarafı ekonomik olarak da çok ciddi bir şekilde yıpratabiliyorsunuz. Bu mutlaka üzerinde durulması gereken noktalardan biri.”
İhracat rekorunu DİHA ile kırabiliriz
Kadir Doğan ile sohbetimizin sonuna gelirken sürecin bir de ihracat kısmını ele almak istiyoruz. Bayraktar TB-2’nin Afrika’dan Orta Doğu’ya, Avrupa’dan Asya’ya kadar çok farklı bölgelerde boy gösterdiğini ve değerli bir ihracat başarısına imza attığını biliyoruz.
Peki Bayraktar DİHA’dan da benzer bir hikaye bekleyebilir miyiz? “Bence daha fazlasını beklemek gerek” diyor Doğan. Bunun temel nedenini Bayraktar DİHA’nın sivil kullanım alanı üzerine oturtuyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Bulut altı araçların en önemli özelliklerinden biri de hem askeri hem sivil alanlarda kullanılabilmeleri. Bu nedenle Bayraktar DİHA’yı rüzgar türbinlerinin gözetlenmesinde, stratejik enerji tesislerinin korunmasında, bir üniversitenin eğitimlerinde ya da tarım arazilerinin denetiminde görebilirsiniz.
Kullanım alanının çok fazla olması, bununla birlikte görev için etkili ve ucuz bir sistem olarak öne çıkması Bayraktar DİHA’ların ihracat şansını artıracak etmenler. Bu nedenle TB-2’de ya da örneğin Akıncı’da yakalayacağımız ihracat başarısının çok daha fazlasını Bayraktar DİHA ile yaşayabilir ve bu alandaki ihracat rekorumuzu kırabiliriz.”