Suat Torun, Hatay'da depremin hemen ardından hasar tespit çalışmalarına katkı vermek ve İnşaat Mühendisleri Odası üyesi olarak gönüllü bilirkişilik yapmak üzere sahaya gittiğini ve 10 gün bölgede kaldığını anlattı.
Meslek odası olarak hasar tespiti yaparken ayrıca bilirkişi olarak savcılık adına gerekli verileri topladığını dile getiren Torun, mimarlar, jeoloji mühendisleri ve inşaat mühendisleri olarak birlikte hareket ettiklerini, araziyi, yapıyı ve tasarımı incelediklerini aktardı.
"Binaların büyük çoğunluğu eski yapılar"
Mühendis Torun, bölgede savcılık adına 200'e yakın, İnşaat Mühendisleri Odası adına ise 300 olmak üzere toplam 500 binayı incelediğini söyledi.
Bu çalışmaları yaparken bir inşaat mühendisi olarak yaptığı çalışmaları paylaşan Torun, delillerin karartılmaması için binaların fotoğraflarını ve videolarını çektiklerini, binanın ne sebeple yıkıldığını tespit etmek için çeşitli çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.
Torun, "Binaların kolon ve kirişlerinden örnekler aldık. Yapının bütünlüğü bozulmuşsa bile her bir donatının ölçümlerini yaptık. Sahadaki numuneleri de yetkililere teslim ettik" dedi.
Hatay'da yapıların çok büyük hasar gördüğünü vurgulayan Torun, sahada gördükleri binaların büyük çoğunluğunun eski yapılar olduğunu ifade etti.
Öncelikli sebep yapım hataları
Torun, depremde yıkıma neden olan hatalar konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sahada en çok rastladığımız sorun beton kalitesizliği yani istenen dayanıma sahip olmayışıydı. Bunun dışında demir gibi donatıların istenen çapta ve yapıda olmadıklarını tespit ettik. Proje ve uygulama hatalarını da gördük. Bir de zemin etütlerinin iyi yapılmaması ve zemin sıvılaşmasından kaynaklı büyük problemlerle karşılaştık. Genelde öncelikli sebep yapım hataları kaynaklı olarak ortaya çıkıyor. Genel başlıkları ise zayıf kolon, düz demir kullanımı, taşıyıcı elemanlara verilen zararlar, kesit yetersizliği, uygunsuz etriye aralıkları, yumuşak kat etkisi ve çerçeve süreksizliği olarak sıralayabiliriz. Proje hataları da gördük. Tasarım yapılırken binanın x ve y düzleminde deprem kuvvetlerini alması için perdeler tasarlanır. Bunların tüm kolonlarının kirişlerle bağlanması gerekir. Yapılmaması halinde yapı hasarları oluşur."
Betonda büyük taneli çakıllar tespit edildi
İncelediği 500'e yakın binada rastladığı sorunları çektiği fotoğraflarla belgeleyen Torun, yıkımların en çok kontrolsüz yapım hataları nedeniyle oluştuğunu tespit ettiklerini ifade etti.
Hatay'da yıkılan bir binanın fotoğrafı üzerinden örnek veren Torun, beton içindeki agrega denilen çakıl, kum gibi malzemenin istenen boyutta olmadığını gözlemlediklerinin altını çizdi.
Betondaki bu çakılların boyutunun 8-10 santimetreye varan büyük çaplarda olduğunu tespit ettiklerini aktaran Torun, "Bu çakılların büyük oluşu deprem açısından büyük risk yaratır ve binanın mukavemetini zayıflatır. Burada kırma taş kullanılması gerekirdi. Bunları maalesef incelediğimiz binalarda göremedik." diye konuştu.
Deniz kumu betonun yapısını bozmuş
Hatay'da binalarda deniz kumu kullanıldığını da tespit ettiklerini belirten ve kumun içinde deniz kabuğunu belgeleyen bir fotoğrafı gösteren Torun, "Deniz kumunun en büyük tehlikesi, tuz oranının yüksek olmasından dolayı betonun yapısını bozar. Bu nedenle beton istenen dayanıma sahip olamaz. Deniz kumunun, binalarda beton içinde bulunan demirin korozyona uğramasına yani çapının küçülmesine, ayrıca paslanıp çürümesine de neden olduğunu gördük. Korozyon nedeniyle 16 milimetre çapında olması gereken demirin 10 milimetreye kadar düştüğünü gördük." ifadelerini kullandı.
Torun, demirlerin açıkta olması ve havayla temas etmesinin de korozyona uğrayarak çap kaybetmelerinin bir diğer nedeni olduğuna dikkati çekti.
Kolonlar daha ince, demir kalitesi yetersiz
Torun, eski yönetmeliklere göre inşa edilen yapıların kolon kesitlerinin yetersiz olduğuna işaret ederek, "Hatay'da eski binalarda genelde 18-20 santimetre dolayında kolonlar, 15-20 santimetre arasında da kirişler tespit ettik. Bu boyuttaki elemanlar kesit yetersizlikleri sebebiyle yapıların hasara uğramasına sebep olmuş. Şimdiki yönetmeliklerde kolon boyutunun minimum 30, kiriş genişliğinin de 25 santimetre olması gerekiyor" şeklinde konuştu.
Betonarme binalarda betonla daha iyi birliktelik sağlayan nervürlü demirlerin de önemine değinen Torun, "Nervürsüz demir beton içinde sıyrılması kolay olduğu için görevini yerine getirememiş. Bu sebepten yapılar çok hızlı hasar almış ve çökmüş. Nervürlü yapılarda yapı hasar alsa da donatı sıyrılmamış, yıkılma olmamıştır. Şimdiki yönetmeliklerde nervürlü demir kullanmak mecburi." ifadelerini kullandı.
Gaziantep bölgesinde hasar tespit çalışmalarına katılan inşaat mühendislerinin de kolonlarla ilgili gözlemlerini aktaran Torun, "Meslektaşlarımız, bu şehirde bazı yapılarda bulunulan mekanı genişletmek amacıyla kolon kesimlerine rastladı. Bu binayı yıkıma götüren, ana taşıyıcı sisteminin tamamen çökertilmesi anlamını taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.
- Demir bükülürken yapılan "küçük" teknik detay yıkıma sebep olmuş
İnşaat çeliğinin bükülmesiyle elde edilen bir sargı donatısı olan etriyelerin birleştirilme yönteminin ve aralıklarının çok önemli olduğunu görsellerle anlatan Torun, şöyle konuştu:
"Bu donatının istenen düzeyde yapılmaması nedeniyle binaların mukavemetinde ciddi sorunlar ortaya çıkmış görünüyor. Çapları 6 milimetre olan ve gönyesi 135 derece bükülmeyen etriyeleri tespit ettik. Hem çap yetersizliği hem de 135 derece bükülmemeleri, görevlerini yerine getirmesine engel olmuş. Deprem olduğunda bu bükümlerin binayı koruyucu bir özelliği vardır. Bu küçük bir teknik detay gibi görünse de yapılmadığında binayı yıkıma kadar götüren büyük bir hatadır."
- Taşıyıcı elemanlara verilen zararlar
Torun, Hatay'da özellikle yıkılan ve ağır hasar alan binalarda tesisat gibi yapı tamir işlerinin taşıyıcı elemanlara zarar verdiğini de gördüklerini belirterek, "Bazı binalarda tesisatın kesilen kolonların aralarına yerleştirilmiş olduğunu da gördük. Tamiratlar sırasında binalara ek yükler de yüklenmiş. Ustaların bilinçsizce yaptığı bu tür yanlışlar, yapılara ağır hasarlar vermiş ve yıkıma sebep olmuş." diye konuştu.
- Yumuşak kat etkisi, yapı yaklaşma mesafesi ve zemin sıvılaşması
Özellikle zemin katlarda betonarme binaların deprem esnasında yıkılmasına neden olan en önemli mimari tasarım hatalarından birinin yumuşak kat meydana gelmesi olduğunu aktaran Torun, bu nedenle yıkılmış bir binanın görselini de paylaştı.
Yapı yaklaşma mesafesini de çok yetersiz bulduklarını dile getiren Torun, "Neredeyse yan yana yapılan binalar gördük. Bu nedenle hasarlı bir bina yanındaki binayı da yıkmış. İki bina arasındaki darlıktan dolayı ağır hasarlı bir binanın yandaki binaya zarar vererek ölümlü bir hasar oluşturduğunu gördük." dedi.
Torun, özellikle yan yatan bazı binalarda yapı hasarlarının yanı sıra zemin sıvılaşmasına bağlı sorunlar ile alt katlardaki çıkmalar nedeniyle çerçeve süreksizliğinin oluşmasına neden olan sorunları tespit ettiklerini söyledi.
- "Taşeronlar ve ustalar eğitilmeli"
Bilirkişi Suat Torun, inşaat yapım işlerinin meslekten gelen kişilerce yapılması ve bu kişilerin altında çalışan taşeronların ve ustaların eğitilmesi gerektiğini vurguladı.
İnşaat mühendisliği lisans derslerinde bu tür problemlerin tekrarlanmaması için müfredata yeni derslerin eklenmesi gerektiğini belirten Torun, "Şu anda bu tür dersler yüksek lisans derecesinde okutuyor. Staj süreleri uygulama deneyimi için uzatılmalı. Tabii toplum bilincinin de oluşması gerekiyor. Mümkün olduğunca dayanıklı olması için çaba gösterilmesi, ev sahibi olmak isteyenlerin evin içinden çok yapının taşıyıcı özelliklerini öğrenip sorgulaması gerektiğini düşünüyorum." dedi.