Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "AB Bakanı olarak açık bir şekilde söylemek isterim, Avrupa'daki pek çok ülkede eğer bizim karşılaştığımız tehditlerin onda biri kadar tehditle karşılaşılsaydı emin olun çok daha sıkı önlemler alırlardı, hukuku askıya alırlardı, sınırları kapatırlardı." dedi.
Çelik, Ceyhan Ticaret Odasını ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin siyasi gündemini doğru bir şekilde değerlendiremezlerse Türkiye'nin ekonomik gündeminin de doğru bir şekilde yönetilmesinin söz konusu olmadığını belirtti.
2002'den bu yana ülkede gerçekleşemez denilen bir çok şeyi gerçekleştirdiklerini, bunda hükümetlerinin istikrarı sağlama konusundaki yüksek performansı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığı döneminde Türkiye'nin sorunlarının aşılmasına dönük reformlara öncülük etmesininin etkili olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Bu dönemde önemsediğimiz konulardan bir tanesi özel sektör ve ticaret odalarımızı Türkiye'nin yönetilmesinde Türkiye'nin ekonomik performansının arttırılmasında daha büyük bir aktör haline getirmek oldu. Sadece devletin liderlik ettiği kalkınma ve ilerleme modellerinin çok başarılı olmadığı görüldü. Devlet reform yapacak, devlet ön açacak, hukuki alt yapıyı hazırlayacak, entegrasyonu sağlayacak, şeffaf bir biçimde mali disiplin sağlanarak yola devam edilecek."
Türkiye gündemi terörle mücadele
Çelik, Türkiye'nin önündeki en önemli gündemlerden bir tanesinin terörle mücadele olduğunu bildirdi.
FETÖ'nün gerçekleştirmeye çalıştığı darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçtiğini, bu bir yıl içerisinde hep beraber Türkiye'nin rotasını sağlam tutmak, Türkiye'yi daha ileri ufuklara götürme konusunda çok büyük bir çaba, gayret içerisinde olduklarına değinen Çelik, şu görüşlere yer verdi:
"Bütün bunlar bu ülkeyi geleceğe dönük vatan kılmak konusundaki irademizin bir göstergesi. Bu süreç içerisinde sadece FETÖ değil PKK ve DEAŞ terör örgütlerinin çok yoğun bir saldırısıyla karşı karşıya kaldık. Ama tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak anlayışıyla ülkemizi büyütmek, ülkemizin güvenliğini koruma konusunda çok önemli mesafeler elde ettik. AB Bakanı olarak açık bir şekilde söylemek isterim, Avrupa'daki pek çok ülkede eğer bizim karşılaştığımız tehditlerin onda biri kadar tehditle karşılaşılsaydı emin olun çok daha sıkı önlemler alırlardı, hukuku askıya alırlardı, sınırları kapatırlardı. Ama Türkiye bütün bu süreç içerisinde, bütün bu zorluklar içerisinde özgürlüklerin dengesini sağlamaya gayret ediyor. Uluslararası hukukla ilişkisine sağlam bir şekilde sürdürmeye devam ediyor ve en önemlisi de alınan önlemlerden vatandaşımızın, tüccarımızın herhangi bir şekilde olumsuz negatif etkilenmemesi için elden gelen gayret gösteriliyor."
OHAL ve ticaret
Bakan Çelik, uzun zamandır OHAL'in ticaret erbabına yönelik olumsuz etkileri olduğuna dair propaganda yapıldığını ifade etti.
OHAL'in "ticaret" adı altında herhangi bir ülkenin, kentin kaynaklarına FETÖ marifetiyle el koymuş, vatandaşları tehdit eden, vatandaşların ticari faaliyetlerini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışanlara hukuk çerçevesinde etkisi olacağını vurgulayan Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu, ülkenin milli güvenliği ile ilgilidir. Bu, esasında gerçekten kazanan insanlarımızın emeğinin korunması için de son derece önemlidir. Önümüzdeki dönemde de tabi ki Türkiye'nin bu terör örgütleri ile mücadelesi devam edecek. Biz, devlet olarak, hükümet, millet olarak FETÖ'nün devletin çeşitli damarlarına sızmış, oralarda tıkanıklık oluşturmuş, kireçlenme yaratmış faaliyetlerini temizleyemezsek kendimiz için güzel bir gelecekten bahsedemeyiz. Türkiye'nin güzel bir geleceğe kavuşmasının birinci maddesi Türkiye'nin FETÖ ile etkili bir şekilde mücadelesini sürdürmesidir. Mahkemeler devam ediyor. Biz de Bakanlık olarak bazı mahkemelere müdahil olduk. Türkiye'nin milli egemenliğinin kaldırılmak istenmesi, Türkiye'nin egemenliğinin bir takım yabancı odaklara servis edilmek, devredilmek istenmesi hepimizi ilgilendiren bir durumdur. Bu Türkiye'nin yaşadığı en büyük tehdittir, en büyük tehlikelerden bir tanesidir. Bunun karşısında çok onurlu, çok vakarlı bir mücadele Cumhurbaşkanımız liderliğinde verilmiştir, verilmeye de devam edilecektir. O yüzden bazı propagandalara kanmamak lazım. Ceyhan'da da Türkiye'nin her yerinde de namuslu ticaret erbabının korunması için, bunların üzerine musallat olmuş terör tehtitinin ve FETÖ'nün çeşitli sektörler üzerinde oluşturmaya çalıştığı gölgenin kaldırılması elzemdir."
DEAŞ ve PKK
Çelik, bugünlerde bazı AB ülkeleri ile bir takım tartışmalar yaşadıklarını anımsatarak, Türkiye'nin hiçbir müttefiki ile olumsuz bir ilişki içerisinde olmak gibi bir arzusu olmadığına dikkati çekti.
Bakan Çelik, geçmiş dönemlerde bazı müttefiklerin terör konusunda çifte standart yaklaşım sergilediğini aktardı.
PKK'nın çeşitli Avrupa ülkelerindeki faaliyetlerini, ekonomik olarak güç kazanma, eleman devşirme şeklindeki faaliyetlerini uzun yıllardır bildiklerini belirten Çelik, özellikle Almanya gibi ülkelerde çok ciddi bir yapılanmanın olduğunu söyledi.
Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından binlerce dosya kendilerine teslim edilmiştir. Fakat henüz bu dosyalardan bir tanesine bile doğru düzgün cevap verilememiştir. DEAŞ ile mücadele söz konusu olduğu zaman Türkiye'ye en yüksek sesle çağrı yapanların, PKK söz konusu olduğu zaman sesiz sedasız bir şekilde mazeret üretmeleri çifte standartın tipik bir örneğidir. Yakın zamanda Türkiye'nin DEAŞ'e destek verdiği şeklinde bir kara propaganda yürütülüyordu. Halbuki Türkiye DEAŞ'ı yıllar önce terör örgütü olarak ilan etmişti. Koalisyon güçleri fiilen daha DEAŞ ile mücadeleye başlamadan önce Türkiye DEAŞ ile mücadele ediyordu." ifadesini kullandı.
DEAŞ Avrupa ve NATO sınırlarından sökülüp atıldı
Çelik, darbe girişiminden sonra bile Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'ye girip DEAŞ'ı ülke sınırlarından söküp attığına işaret etti.
"Türkiye'nin kendi sınırlarından DEAŞ'ı söküp atması aynı zamanda DEAŞ'ın Avrupa sınırlarından ve NATO sınırlarından sökülüp atılmış olmasıdır" diyen Çelik, şöyle devam etti:
"Bunu taktir etmeleri, kıymetini bilmeleri gerekirken bunun tam tersi bir üslupla Türkiye'nin bu şekilde suçlanması gibi bir süreci uzun müddet boyunca yaşadık. Ama sonuç olarak görüldü ki 55 ülkenin DEAŞ ile mücadele etmekte gösteremediği performansı Türkiye tek başına göstermiştir. Ve onu Türkiye sınırlarından söküp attığı gibi Suriye'de de halklara zalimane şekilde davrandığı bölgelerden de söküp atmıştır. Bu kara propaganda da Türkiye'nin sahada gösterdiği gerçeklik sayesinde ortadan kalktı. Ama Türkiye burada bir başka bir şey hatırlattı. Terör konusunda çifte standart olmaz. Terörle mücadele edeceksek ilkeli bir şekilde edeceğiz. O zaman DEAŞ'ın bir diğer unsuru olan PKK, FETÖ ile de aynı şekilde aynı hassasiyetle aynı performansla müttefiklerimizi mücadele etmeye davet ediyoruz."
"Terör, terördür. Terörün A'sı, B'si, C'si olmaz"
Çelik, Türkiye'nin bir çifte standartla karşı karşıya kaldığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Mesela Türkiye'de DEAŞ bir saldırı gerçekleştirdiği zaman ve insanlarımızı kaybettiğimiz zaman bazı Avrupa ülkelerinin önemli binalarına Türk bayrağı yansıtıldı, Türkiye'ye 'dayanışma içerisindeyiz' denildi. Türkiye'ye desteklerini gösterdiler. Ama Türkiye PKK saldırısına uğradığında ve PKK saldırısı sonucu insanları kaybettiğimizde aynı müttefiklerimizin 'Biz Türkiye ile dayanışma içerisindeyiz, PKK'ya karşı beraberce mücadele edeceğiz' diyerek bayrağımızı o binalara yansıttığını görmedik. Neden DEAŞ saldırısında Türkiye ile dayanışma için Türk bayrağını binalarına yansıtanlar, PKK saldırırken insanlarımızı kaybettiğimizde aynı dayanışmayı göstermediler? İşte Türkiye'nin itiraz ettiği, Türkiye'nin dünyanın dikkatine sunduğu çifte standart budur. Terör, terördür. Terörün A'sı, B'si, C'si olmaz. Açık bir şekilde 'Evet biz bütün terörü kınıyoruz' deyip de DEAŞ bir saldırı gerçekleştirdiği zaman bütün dünyayı dayanışmaya çağıranların PKK, Türkiye Cumhuriyeti'nde, bir Avrupa devletinde, NATO müttefikinde bu saldırıyı gerçekleştirdiği zaman sessiz kalmalarına itiraz ediyoruz. Bu çelişkiye ve bu çifte standarta dikkat çekiyoruz. "
"Türkiye'nin kimseyle bir husumet İlişkisi yoktur"
Çelik, Avrupa'da bir toplantı için bulunduğu sırada bir gazeteci kendisine "Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sert açıklamaları oluyor Avrupayla ilgili. Bunun ilişkileri gerdiğini düşünmüyor musunuz?" diye soru sorduğunu aktardı.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Ben de ona, 'Sayın Cumhurbaşkanın açıklamaları tek başına yapılmıyor. Tam tersine sizin ülkelerinizden, sizin siyasetçiler, bazı başbakanlar, bakanlar Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı haksız, hukuksuz, mesnetsiz açıklamalar yaptığı zaman Cumhurbaşkanımız devletin başı olarak devletimizin ve milletimizin hukukunu korumak için bunlara cevap veriyor. Dolayısıyla siz açıklamaları bağlamından koparıp değerlendiremezsiniz. O açıklamalar öncesinde sizin, ilişkileri zedeleyen, ilişkilere zarar veren bu açıklamaların niçin yapıldığını sorgulamanız gerekiyor.' Türkiye'nin kimseyle bir husumet İlişkisi yoktur. Biz dünyada ekonominin daha çok büyümesini, serbest ticaretin artmasını, halklar arasındaki sorunların diyalogla, daha çok diplomasiyle çözülmesini istiyoruz. Ama bizi DEAŞ ile mücadeleye davet ederken kendileri PKK'yı, FETÖ'yü himaye edecek şekilde pozisyon alırlarsa kuşkusuz bu çifte standartın altını çizeriz, çizmeye de devam edeceğiz."