Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Anadolu Ajansı ile Medya-İş Sendikası arasındaki III. Dönem Toplu İş Sözleşmesinin imza törenindeki konuştu.
Türkiye gelişip büyüdükçe ayaklarından çekmeye, önünü kesmeye çalışanların olduğunu anlatan Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Bir kısmı doğrudan bir kısmı da dolaylı yollarla Türkiye'nin önünü kesmeye çalışıyor. Bunlarından birisi de maalesef son yıllarda sıklıkla karşılaştığımız terör saldırılarıdır. Bu terör saldırılarının her birisini münferit olay olarak almak değil, bunların her birisini büyük resmin bir parçası olarak görmek mecburiyetindeyiz. Büyük resmi okumadığımız taktirde, 'Reina'daki saldırı neden oldu', bunu anlamamız mümkün değildir. Büyük resmi iyi anlamadığımız takdirde, 'Niye Beşiktaş saldırısı, niye Kayseri saldırısı oldu, niye Rus Büyükelçisine suikast düzenlendi', bunu görmemiz, anlamamız mümkün değildir. Yoksa bütün bu terör saldırılarının her birisi, tırnak içerisinde söylüyorum, sadece bir adli vakadan ibaret kalır.
Halbuki büyük resim son derece açık ve nettir. Bir asır evvel bu coğrafyayı cetvellerle çizenler, suni sınırlarla suni ülkeler yaratıp, bu yarattıkları ülkeler üzerinden yeni siyasi türbülanslar oluşturanlar ve ne yazık ki bunu başaranlar, Birinci Dünya Savaşı'nın galipleri olarak bunu başaranlar, şimdi bir asır sonra Sykes-Picot'un ikinci perdesini sahnelemeye çalışıyorlar. İkinci Sykes-Picot çok açıktır. Daha fazla parçalanma, daha fazla bölünme, ülkeler içinde daha fazla siyasi ve ekonomik krizler ve hatta derin toplumsal krizlerin oluşturulmasıdır. Dolayısıyla Türkiye'nin şehirlerinde kazılan hendeklerde oluşturulmaya çalışılan siyaset ile Musul ya da Halep'te herhangi bir terör örgütünün ortaya koyduğu faaliyetin ya da Reina'daki saldırının birbirinden hiçbir farkı yoktur. Büyük resmi gören ve bu büyük resmin ikinci perdesinin oynanmasına müsaade etmeyecek olan tek ülke, Türkiye'dir. Güçlü ve büyük bir Türkiye'nin ikinci Sykes-Picot'u durdurabilecek yegane güç olduğunu bilenler, Türkiye'nin güçsüz olmasını, kendi içerisine kapanmasını, birtakım terör örgütlerinin ortaya koydukları birtakım işlerle de meşgul olup siyasi krizler yaşamasını istiyorlar. Dolayısıyla buna karşı uyanık olma mecburiyetindeyiz.”
"Bu oyunu bozacağız"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin, sahada sadece DEAŞ, PKK, FETÖ ya da başka terör örgütleriyle mücadele etmediğini, terör örgütlerine destek veren güçlerle de mücadelesinin bulunduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bir kere daha çok net söylüyorum. Bu ve benzeri terör örgütlerinin tamamının arkasında duranlar lojistik, askeri, istihbarat, politik desteklerini bir hafta vermesinler, sizi temin ederim ki dünyada hiçbir terör örgütü bir hafta ayakta kalamaz. Bütün terör örgütlerinin Boko Haram'dan El Kaide'ye, PYD'sinden PKK'sına, DEAŞ'a kadar hepsinin arkasında bu desteklerin söz konusu olduğu son derece açıktır. Bu desteklerin de niçin verildiği, terör örgütlerinin bu desteklerle ne şekilde hareketlendirildiği de son derece net ve aşikardır. Bu oyunu bozacağız. Bu oyunu bozacak yegane güç, Allah'ın izniyle Türkiye'dir. Türkiye, üzerine hangi güç, ne taraftan gelirse gelsin, hangi gücü kullanarak gelirse gelsin, bu oyunun farkında olduğunu ilan ediyor. Bununla ilgili gerekli tedbirlerini almaya gayret ediyor."
"Oynanan hain oyunun bir parçası olan emperyal dil"
Numan Kurtulmuş, medyada kullanılan dile de dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle buna dikkat etmemiz gerekiyor. Anadolu Ajansı'nı bu konuda tebrik ediyorum, bundan sonra da bunu sürdürmenizi diliyorum. Uluslararası medyada maalesef hakim bir emperyal dilin mevcut olduğunu görüyoruz. Olaylara bakış, sadece görünen resmi çekmekle ibaret kalmadan bu yorumları yaparken de nasıl hakim bir emperyal dilin kullanıldığı, bazen doğrunun yanlış bazen yanlışın nasıl doğru olarak takdim edildiğini biliyoruz. Bu hassasiyetlerle bizim medyada kullanılan dile de dikkat etmemizin son derece önemli olduğunu ifade etmek isterim.
Sadece bir tanesini hatırlatmak istiyorum. Bu bölgedeki daha fazla dezentegrasyon, daha fazla bölünmenin önemli araçlarından birisi, medyada kullanılan dildir. Irak'ın işgaliyle birlikte hemen arkasından medyada kullanılan dili bir hatırlayın. 'Kürt milisler, Şii milisler, Türkmen milisler, Sünni milisler'... Hemen milisler, örgütler, eli silahlı gruplar, kendi etnik ve mezhebi kimlikleri dile getirilerek kullanılmaya başlandı. Bugün de aynı şekildedir. Bu, oynanan hain oyunun bir parçası olan emperyal bir dildir. Bu kadar açık söylüyorum. Eğer sahadaki terör grupları ya da silahlı gruplarla ilgili bir şey söyleyeceksek sahada kol gezen terör örgütlerinin ismini kullanarak konuşalım. Diyelim ki DEAŞ, Haşdi Şabi, PYD, PKK... Buna dikkat edeceğiz. Bu milli bir sorumluluktur. Bu aynı zamanda bölgemizin dirliğinin, birliğinin sağlanması için de önemli bir yoldur."
"Bölgede sorunların çözümü, rızaya dayalı bir anlayıştır”
Bölgede 5-6 yıllık dönemin çok zor geçtiğini, Suriye'de ilk üç yılı iç savaş, ikinci üç yılı da vekalet savaşı haline dönen bu savaşın sonuna gelindiğini aktaran Kurtulmuş, Türkiye'nin, bölgede yeni bir barış perspektifinin öncülüğünü yaptığını vurguladı.
Halep'te önce ateşkesin sağlanması ardından da Suriye genelinde bir ateşkes ve nihayetinde rejimle muhaliflerin oturacağı bir görüşme masasının oluşması için büyük çaba sarf edildiğini belirten Kurtulmuş, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Bu noktada Rusya Federasyonu ile siyasi olarak da önemli bir sürecin başladığını, önemli bir yakınlaşmanın ortaya çıktığını ve bunların da eğer provokasyonlara kurban gitmezse, bu sürecin de en yakın bir süre içerisinde sonuç vermeye başlayacağını söylemek isterim. Biz bölgede bu ayrılıkların hepsinin ortadan kaldırılmasını ve halkların barış içerisinde yaşayacağı bir düzenin kurulmasını isteriz. Bizim başından itibaren söylediğimiz, bu bölgede sorunların çözümü, rızaya ve karşılıklı müzakerelere dayalı bir anlayıştır. Bu anlayışla inşallah Suriye'de Suriye halkının kabul ettiği, barıştan kastımız masada zorla halkına Suriye halkına, muhalefetine kabul ettirilecek bir çözüm değildir, Suriye halkının, muhalefetinin kabul edeceği bir çözümün inşallah masada en kısa süre içerisinde gelişeceğini ve sonuç alacağımızı ümit ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.