Yeni yılın ilk günlerinde Türkiye ile Bulgaristan arasında doğalgaz alanında imzalanan işbirliği anlaşmasının yankıları sürüyor.
Anlaşma süresinin 13 yıl olacağı ve yıllık yaklaşık 1,5 milyar metreküpe kadar gaz ticaretine imkan sağlayacağı imza töreninde duyurulmuştu. Anlaşma, Bulgaristan’ın yıllık gaz talebinin yaklaşık yarısına karşılık gelen bir hacimdeki gazın ticaretini mümkün kılacak. Böylece Türkiye, AB üyesi bir ülkenin gaz arz güvenliğini kayda değer şekilde katkı sağlayacak.
Hatırlanacağı üzere Rusya’nın Bulgaristan’a yönelik gaz tedariki durdurmasının ardından Sofya yönetimi direksiyonu Yunanistan’a kırmıştı. Ancak Yunanistan’ın cılız doğal gaz altyapısı nedeniyle Bulgaristan Türkiye’ye yöneldi. Bu gelişme, Ankara’nın on yıllardır AB’nin enerji arz güvenliğine olan katkılarının önümüzdeki dönemde artarak süreceğine işaret ediyor.
ABD’den gelen gaz Avrupa’ya Türkiye üzerinden gidiyor
Bulgaristan ile imzalanan anlaşmanın ardından en çok merak edilen konulardan biri de ticarete konu olacak gazın hangi ülkeden geleceği sorusuydu.
Sürece hakim kaynaklar, başta ABD olmak üzere farklı ülkelerden tedarik edilecek sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG), Türkiye’nin Marmara Bölgesindeki altyapısı sayesinde Bulgaristan’a aktarılacağı bilgisini paylaşıyor. Bu tablo, güçlü altyapısıyla Türkiye’nin aslında ABD ve Avrupa arasında gaz ticaretinde yeni bir aktör olarak rol oynayacağının da göstergesi.
Diğer ülkeler de benzer adım atabilir mi?
Türkiye’nin önümüzdeki aylarda ülkemize vardıktan sonra Saros Körfezi’nde konuşlandırılması beklenen ve Trakya Bölgesindeki doğal gaz altyapısını daha da güçlendirecek Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi (FSRU) de dahil edildiğinde LNG terminali sayısı 5’e çıkacak.
Mevcut tabloda Ankara, hali hazırda boru hatları ve LNG terminalleriyle 15 farklı ülkeden gaz tedariki yapabilen bir konumda. Türkiye’nin bu konumu, Ukrayna-Rusya savaşından sonra arz ve fiyat güvenliği açısından ciddi sorunlar yaşayan AB üyesi ülkelerle kıyaslanamayacak kadar üstün. Örneğin, 1980’lerde LNG terminali planları yapan, ancak boru gazını tercih eden Almanya ilk LNG tesisini çok kısa süre önce hayata geçirebildi.
Bulgaristan anlaşması, Balkan ülkeleri ile Doğu ve Güneydoğu Avrupa’daki ülkelerin, özellikle Kuzey Makedonya, Moldova ve Romanya’nın da dikkatlerinin Türkiye’ye yoğunlaşmasına yol açtı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in Bulgaristan’dan sonraki durağının Kuzey Makedonya olması da bu manada daha da anlamlı bir gelişme olarak öne çıkıyor.
Karadeniz’deki gaz rezervi süreci nasıl etkiler?
Çok farklı ülkelerden gazı topraklarına ulaştırmayı başaran Ankara’nın bir diğer önemli kozu da Karadeniz’de keşfettiği gaz rezervi.
Batı Karadeniz'deki gaz rezervi başta Bulgaristan ve Romanya olmak üzere Doğu Avrupa'daki ve Balkanlardaki ülkelerle gaz ticareti alanındaki işbirliğimizi güçlendirecek.
AB’nin hedeflerine ulaşmasında Türkiye kritik pozisyonda
Avrupa Birliği’nin bir büyüme stratejisi olarak benimsediği Yeşil Mutabakat’ın en önemli hedeflerinden biri de hiç şüphesiz enerji talebinin düşük karbonlu şekilde karşılanması ve ekonomilerinin karbonsuzlaştırılması.
Coğrafi konumları nedeniyle Balkanlar, Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinin LNG’ye erişimi güç. Bu bölgedeki ülkeler enerji taleplerini yoğunluklu olarak kömürle karşılıyor. Sınırlı yenilenebilir enerji kaynaklarından da henüz yeterince yararlanamıyorlar. Doğal olarak düşük karbon hedeflerine varılması güçleşiyor. İşte bu noktada Türkiye’nin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Ankara hem güçlü doğal gaz altyapı imkanlarına hem de BOTAŞ gibi boru hatlarının güvenliği ve işletilmesi alanında deneyimi on yıllara uzanan yetkin bir kuruma sahip. Bu nedenle Balkanlar, Doğu ve Güneydoğu Avrupa’nın ‘yeşil dönüşümünde’ Türkiye’nin öne çıkması sürpriz olmaz. Bu gelişmelerin AB tarafından yakından takip edildiği de anlaşılıyor.
Türkiye’nin 14-15 Şubat tarihlerinde ev sahipliği yapacağı doğal gaz zirvesine tedarikçi ve tüketici çok sayıda ülkenin katılması bekleniyor. Bu zirvede Ankara’nın enerji diplomasisinde attığı adımların önemli yansımalarının görülebileceği ve çeşitli anlaşmaların imzalanabileceği üzerinde duruluyor.
Referans gaz fiyatı İstanbul’da belirlenebilir
Yakın bir zaman öncesine kadar kimi çevreler ısrarla Türkiye’nin ‘enerjide köprü ülke olma’ söylemini tekrarlıyor ve bu söylem üzerinden kısır tartışmalar yürütülüyordu. Esasında son dönemde kaydedilen tüm gelişmeler Türkiye’nin enerji alanındaki gerçek hedefini ve vizyonunu da ortaya koyuyor.
Türkiye’nin güçlü doğal gaz altyapısı, bölgesinin en büyük doğal gaz piyasasına sahip olması, spot ve vadeli olarak gaz ticaretine imkan veren bölgesel bir nitelik kazanması beklenen İstanbul Enerji Borsası, Ankara’nın amacının doğalgazda ticaret merkezi olma olduğunu gösteriyor. Türkiye esasında bölgesine şeffaf ve güvenilir bir doğal gaz ticaret merkezi kazandırabilecek kapasiteye sahip en önemli ülke olarak öne çıkıyor.
Atılan adımlar, Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkeleriyle İstanbul Enerji Borsası’nda serbest rekabet kurallarına göre belirlenecek fiyat üzerinden doğalgaz ticareti yapılmasının da önünü açıyor. Böylece Türkiye, enerji güvenliğinin arz tarafındaki konumunu fiyat güvenliğinde oynayacağı yeni rolle pekiştirecek bir kimliğe bürünüyor.
Bölgemizdeki gaz ticaretinde endeks olarak kullanılabilecek gaz fiyatının İstanbul Enerji Borsası’nda serbest rekabet kurallarına belirlenmesi ülkemiz için her yıl milyarlarca dolarlık yeni bir kazanç anlamına da geliyor.
55 milyar metreküp/yıl üzerindeki gaz tüketimiyle tek başına Güneydoğu ve Doğu Avrupa’daki onlarca ülkenin toplamı kadar gaz tüketimi bulunan, yaklaşık 40 milyar metreküp/yıl transit gaz sevkiyatının yapıldığı Türkiye piyasasında gazın şeffaf şekilde ve serbest rekabete dayalı olarak ticaretinin yapılması uzmanlarca paha biçilmez bir imkan olarak değerlendiriliyor.
Bu zengin ticaret ortamının bankacılık ve sigortacılık sektörlerimizin gelişmesine de imkan sağlayabileceği ve enerji tacirlerine olan ihtiyacın artmasının da gençlerimiz için ilave istihdam da yaratacağı belirtiliyor. Türkiye doğal gaz piyasasının serbestleşmesiyle elde edilecek kazanımların Ankara’nın enerji denkleminde bölgesinde ve AB’yle ilişkiler bağlamında elini daha da güçlendireceği anlaşılıyor.