Canikli, Balıkesir'de Hasan Basri Çantay Gençlik Merkezi'nde "Gençlerle Buluşma" programında yaptığı konuşmada, uzun süredir CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere muhalefetin, hemen hemen her platformda, her ortamda "2019 Kasım ayına daha çok var. 17-18 ay var. Bu çok uzun bir süre. Toplum bunu beklemez, bekleyemez, onun için bir an önce erken seçime gidelim" diye sayısız söylemleri olduğunu anımsattı.
Kılıçdaroğlu'nun, ana muhalefet partisi başkanlığı görevinden dolayı ciddiye almaları gereken bir kişi olduğunu belirten Canikli, şöyle konuştu:
"Sürekli kendisi, adamları 'erken seçime gidelim' dediler. Tabii bu erken seçim meselesi tüpten çıkan macuna benzer. Çıktığı zaman bir daha yerine koyamazsınız. Ondan sonra yavaş yavaş seçime götürür gerçekten. Madem Kılıçdaroğlu bu kadar çok istiyor erken seçimi, 'tamam gidelim' dedik. Sorun yok, madem bu kadar çok istiyor Kılıçdaroğlu, sonuçta çok muhabbetimiz yok ama ana muhalefet partisi genel başkanı yani. Kararı aldık."
Canikli, süreçte önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sonra da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamasıyla erken seçim kararının 24 Haziran olarak alındığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Cumhurbaşkanımız açıklama yaptığı gün ben de Meclisteydim. OHAL'in uzatılmasıyla ilgili görüşmeler vardı. Hatta cep telefonundan izledik Cumhurbaşkanımızın konuşmasını. Diğer siyasi partiler de oradan dinledi. Hepsi 'Tamam, hodri meydan, biz zaten erken seçim istiyoruz, sorun yok' dediler. Buraya kadar her şey güzeldi fakat ertesin gün başladılar. Kurşun yarası, kurşun girdiğinde hemen acımaz. Sıcaktan insan acıyı hissetmez kurşun girdiğinde. Soğuduktan sonra acımaya başlar kurşun yarasının acısı. Bunların herhalde böyle oldu. Dün çıktılar 'Erken seçim zaten istiyoruz, hodri meydan' dediler ama bugün hepsi sabahtan beri neler söylüyorlar neler. İçler acısı. Aylardan beri seçim istiyorsun, 'Erken seçime gidelim' diyorsun. Biz de sana inanıyoruz, güveniyoruz, itibar ediyoruz ama erkesi gün çark ediyorsun. Böyle bir şey olmaz."
"Her konuşması bize puan kazandırıyor"
Türkiye'nin ana muhalefet başkanıyla ilgili problemi olduğunu vurgulayan Canikli, "Türkiye'nin problemi. Bu problem bizim problemimiz değil." dedi.
Canikli, Kılıçdaroğlu'nun muhalefetinden siyasi olarak memnun bulunduklarını ifade ederek, şunları söyledi:
"Kılıçdaroğlu'nun söylediği her söz, attığı her adım, yaptığı her icraat bize yazıyor, bize kazandırıyor. O kadar gaf içinde oluyor ki aynı konuşma içinde, bir saatlik konuşma yapıyor diyelim, başında kurduğu cümle ile sonunda kurduğu cümle arasında yüzde 100 fark var. Sonunda baştaki cümlesini kendisi yalanlıyor. O kadar örnekleri var ki, bu açından bakıldığında Kılıçdaroğlu siyasi açından bizim için son derece faydalı. Millet güvenmiyor, millete güven vermiyor. Dengeli bir politikası yok. Her konuşması bize puan kazandırıyor."
“Önce 'evet' diyor sonra talepleri alıyor”
Canikli, 2011 seçimleri öncesinde Kılıçdaroğlu'nun, önüne kim gelirse, herkese her istediği sözü vermeye hazır durumda olduğunu anlatarak, "Muhtarlar geliyor, sorunları var, tamam. Öğretmenler geliyor, tamam. Herkese hiç 'hayır' demiyor. Hatta önce 'evet' diyor sonra talepleri alıyor. Hatta Diyarbakır'a gittiğinde biri sesleniyor, 'İşimiz yok iş istiyoruz, fabrika istiyoruz.' 'Tamam size fabrika kuracağım' diyor." ifadesini kullandı.
"En desteksiz atış nobel ödülünü vermek lazım"
Verdiği sözlerinin mali portresini çıkardıklarına dikkati çeken Canikli, şöyle devam etti:
"Gittiği yerde verdiği sözlerini yerine getirmek için ne kadar paraya ihtiyaç var? O zaman bir hesap çıkardık, 220-230 milyar lira sözlerini yerine getirmesi için kaynağa ihtiyacı var. Para nerede? Bütçe belli. Kaynak nerede? Kaynak yok. Biz dedik ki 'Böyle olmaz her gelene söz veriyorsun. Söz verdiğin zaman o verdiğin sözün maliyetini, finansmanın nasıl sağlayacağını söylemen gerekir?' Sıkışınca dedi ki, 'Benim adım Kemal ben bulurum.'
Binlerce yıldan beri namlı, şanlı iktisatçıların çözemediği kaynak meselesini Kılıçdaroğlu dedi ki 'Benim adım Kemal ben çözerim.' Biz de bunun üzerine, 'Sen eğer yüzyılladır insanların çözemediği, nobel ödüllü iktisatçıların çözemediği bu meseleyi çözersen sana ölene kadar her sene nobel ekonomi ödülü verilmesi lazım. Hatta öldükten sonra da verilmesi lazım. Bunu hak ediyorsun. Ama ya atıyorsan, ya çözemezsen.'
Çözmesi mümkün değil. O zaman ölene kadar en desteksiz atış nobel ödülünü vermek lazım Kılıçdaroğlu'na. Problem böyle bir problem. Tabii hiçbir zaman bunlar ne çözecek yöntemleri ortaya koydular ne de kaynakları ortaya koydular."
17 milyar lira ek savunma bütçesi
Bakan Canikli, 2018'de özellikle yaşanan hadiselerin de etkisiyle savunma hizmetleri için ilave paraya ihtiyacın ortaya çıktığını dile getirerek, bu yılın bakanlık bütçesine ilave olarak normal artış oranın ötesinde 10 milyar lira ilave ödenek konulduğunun altını çizdi.
Bunun yanı sıra 7 milyar lira da savunma sanayi bütçesine ilave ödenek konulduğunu aktaran Canikli, şunları kaydetti:
"Bir kalemde 17 milyar sadece ilave ek savunma ihtiyacı, güvenlik için çünkü bu mücadele yürütülürken silaha ihtiyaç var, uçağa ihtiyaç var. Bunların karşılanması, sağlanması gerekir. Fırat Kalkanı Operasyonu'nda kullanılan uçaklarımızdan atılan akıllı mühimmat var. Bir tanesinin maliyeti 600 bin dolar.
Bu İHA'lardan atılan hani o teröristin kafasına isabet eden bombaların maliyeti de 80 bin dolar. Bir tanesi 80 bin dolar. Bazen tek bir terörist için bile atılabiliyor. Tabii tüm bunlar için paraya ihtiyaç var. 2018 yılında 17 milyar lira ilave normal artış oranının üzerinde ödenek aktarıldı. Silah sistemleri, modernizasyonun temini için."
“Türkiye NATO içinde en büyük fedakarlığı yapan ülke konumunda”
Canikli, Türkiye'nin sadece terör örgütleriyle değil, onların arkalarındaki destekçileriyle de mücadele ettiğini söyledi.
Türkiye'nin NATO içinde bugüne kadar en büyük bedeli ödeyen, fedakarlığı yapan ülke konumunda olduğunu belirten Canikli, "Soğuk savaş döneminde Sovyet blokuna karşı Türkiye set oldu. Çünkü Sovyet blokuyla sınırı olan tek NATO ülkesi Türkiye. Yıllar boyunca o riski biz taşıdık. Belki sıcak çatışma yaşanmadı ama yaşanabilirdi. Onun bütün gerginliğini biz, Türkiye olarak üstlendik." diye konuştu.
Canikli, Türkiye'nin terör örgütlerince toprak bütünlüğüne, egemenliğine yapılan saldırılarla karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Böyle bir ortamda, dönemde müttefikimiz Amerika, terör örgütüne binlerce tır dolusu silah ve mühimmat veriyor. En son sofistike silah sistemleri, bizde olmayan, bize vermedikleri, parayla satın alamadığımız... Zeytin Dalı Harekatı'nda teröristler bunları kullandılar. Özellikle hava araçlarına karşı roket sistemleri, son derece etkili. Kara unsurları, kara araçları, hepsini kullandılar. Bunları veren de Amerika. Örgüt üyeleri, teröristler, Almanya başta olmak üzere bütün Avrupa'da istedikleri gibi dolaşabiliyor, geziyor. Finansal kaynaklar sağlıyorlar.
Almanya da bizim müttefikimiz. Yıllarca kader birliği yaptık, 1. Dünya Savaşı başta olmak üzere. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Yani savaş, mücadele, sadece görünen o teröristlerle değil, onlar birer piyon. Bu, FETÖ için de geçerli. Onlar birer taşeron. Üst aklın desteği olmadan bu kadar stratejik hamle yapmaları kesinlikle mümkün değil."
“Bir süre sonra savaş Türkiye topraklarında olacaktı”
Afrin'deki operasyonda bir kez daha terör örgütlerinin hepsinin aynı yerden kumanda edildiğini, desteklendiğini gördüklerini anlatan Canikli, "Orada tespit edilen tahkimatlar, tüneller ancak güçlü bir üst akıl tarafından hayata geçirilebilir. O kadar sofistike ve karmaşık. O tahkimatların, tünellerin amacının da savunma değil, oralardan Türkiye'ye saldırmak amacıyla inşa edildiği çok net. Eğer biz, Afrin Operasyonu'nu şimdi yapmasaydık bir süre sonra savaş Türkiye topraklarında olacaktı. Bunu ertelemek için Türk Silahlı Kuvvetleri bu sınır ötesi operasyonu gerçekleştirdi." ifadesini kullandı.
"Bu coğrafyada çok ciddi bir operasyon yapılıyor"
Terör örgütünün çok açık bir şekilde Türkiye topraklarının yüzde 25'ini istediğini söyleyen Canikli, şöyle devam etti:
"Suriye'nin kuzeyinde oluşturmak istedikleri bir siyasi oluşuma katmak için istiyorlar ve bunu gizlemiyorlar. Terör örgütü PKK ve yandaşları bunu zaten sürekli zikrediyor. Türkiye'nin belli bölgesinin kopartılarak, başka bir siyasi oluşuma dahil edilmesi hedeflerini saklamıyorlar ve sen, bu terör örgütüne açıkça destek veriyorsun.
Eskiden gizli, istihbarat örgütleri tarafından yapılırdı. Biz biliyoruz, daha önce de 30 yıl önce de müttefiklerimiz, PKK'ya destek veriyordu ama bu kadar açık yapılmıyordu. Filmlere konu olan casusuluk olayları üzerinden yapılırdı, yardımlar, teröristlerin desteklenmesi. Şimdi her şey açık. Biz de zaten tırları sayıyoruz, görüntüye alıyoruz, havadan takip ediyoruz.
Amerika'nın terör örgütüne verdiği silah yüklü tırları hem yerde sayıyoruz hem fotoğraflarını çekiyoruz hem de havadan İHA'larla tespit ediyoruz. O kadar netki. Aynı şekilde binlerce uçak dolusu bunlara mühimmat ve her türlü desteği veriyorlar."
“YPG, PYD'nin PKK'nın Suriye kolu olduğu konusunda tereddüt kalmadı”
"Bunlar için Amerika ile konuşmuyor musunuz?" diye kendilerine sorulabileceğini dile getiren Canikli, şunları söyledi:
"Konuşmaz olur muyuz? PYD'nin, YPG'nin PKK'nın kendisi olduğunu, birlikte hareket ettiklerini, aralarında organik bir ilişki olduğunu gösteren bütün fotoğraf, bilgi, belgeleri hepimiz muhataplarımıza defalarca verdik, dosyalar oluşturduk. YPG, PYD'nin PKK'nın Suriye kolu olduğu konusunda bugün hiçbir tereddüt kalmadı.
Kendileri de inkar edemiyor, verdiğimiz bilgi ve belgeler çerçevesinde. Cumhurbaşkanımız Trump'a, Dışişleri Bakanımız, onların Dışişleri Bakanı'na, ben Savunma Bakanlarına defalarca söyledik. Onlar başka şey söylüyor. Net ve kesin olan şu, bu coğrafyada çok ciddi bir operasyon yapılıyor."
“El altından Türkiye tehdit edilmek isteniyor”
Canikli, ABD'nin Türkiye'nin parasını ödediği silah mühimmatlarını teslim etmeyi geciktirdiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Direkt söylemiyorlar ama örtülü bir ambargo uyguluyorlar. Hatta daha da ileri gidiyorlar. Türkiye'yi havadan gelecek, özellikle balistik füzelere karşı şu anda uçaklarla korumaya çalışıyoruz. Bu tür saldırılara karşı koruyacak balistik füze savunma sistemimiz yeterli değil. Buna ihtiyacımız var, toprakları korumamız lazım.
Yıllarca Amerika'dan parasıyla talep ettik, vermediler. En sonunda hava füze savunma sistemi olan S-400'leri Rusya'dan aldık. Teşekkür ediyoruz Rusya'ya, ihtiyacımız olan bu sistemi bize verdi. Şimdi Amerika, 'Sen böyle bir sistemi Rusya'dan nasıl alırsın? Sana ambargo uygulayacağım' diyor. S-400'leri aldığımız şirket bir resmi devlet şirketi.
'Ambargo kapsamındaydı, sen ondan alışveriş yaptın. Sana da ambargo uygulayacağım.' diyor. Can havliyle 'İhtiyacımız var' diyoruz, vermiyor. Sonra başka yerden temin ediyoruz, 'Sana ambargo uygulayacağız.' diyor. Hatta el altından 'M-35 uçaklarıyla ilgili projeden seni çıkarabiliriz.' diyor. Yıllar önce NATO ülkeleri bir araya gelmiş, böyle bir ortak proje geliştirmişler.
Şu anda sonuçlanıyor, uçaklar teslim edilmeye başlanıyor. Biz de bu projede, bir ticari anlaşma çerçevesinde paramızı ödemişiz. Böyle bir şey olabilir mi? El altından Türkiye tehdit edilmek isteniyor. Biz bu tür tehditlere pabuç bırakacak bir ülke değiliz."
"Antitank füzesi imha eden sistem"
Zeytin Dalı Harekatı'nda havada ve karada kullanılan mühimmatın yüzde 96-97'sinin yerli olarak üretilebildiğini aktaran Canikli, "Onlar bize vermiyor, satmıyor. Biz de hemen yerlisini geliştiriyoruz. 'Kötü komşu ev sahibi yapar' diye bir laf vardır, biraz öyle oldu." değerlendirmesinde bulundu.
"Fırat" isminde yeni bir sistemin Türk mühendisler tarafından geçen ay tamamlandığını belirten Canikli, "Tankın altı yerine bomba, bir de radar konuluyor. Tanka karşı bir antitank füzesi atıldığı anda onu tespit ediyor, havada onu izliyor. Tanka muhtemel yaklaşma zamanını tespit ediyor. Tanka 10 metre kala tankın üzerindeki bomba, otomatik olarak ateşleniyor ve imha ediliyor. Basit gibi görünüyor ama altında çok ciddi bir mühendislik var. Yüzde yüz yerli mühendislerimiz tarafından şu anda yapılıyor ve tanklarımıza monte ediliyor." diye konuştu.
Kaynak: AA