Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, MÜSİAD EXPO 2024 Uluslararası Ticaret Fuarı ile Turizm Yatırım Forumu'nda konuştu.
Oorta vadeli programı kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceklerini vurgulayan Yılmaz, enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürmeyi hedeflediklerini belirterek şunları kaydetti;
Orta vadeli programımızın özünü yüksek enflasyonu düşürmek oluşturuyor. Temel amacımız enflasyonu kalıcı bir şekilde tek haneli rakamlara düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak, istikrarlı bir ortamda büyümek ve gelirimizi adaletli bir şekilde dağıtmaktır. Enflasyon büyüme açısından da gelir dağılımı bakımından da zararlı etkileri hem ülkemizde hem tüm dünyada kanıtlanmış bir meseledir. Enflasyonla mücadele ederken geçici bazı zorluklar yaşayabilirsiniz. Büyüme açısından ve diğer birtakım açılardan. Ama şunu unutmayalım enflasyonu düşürmeden öngörülebilirlik sağlayamazsınız. Enflasyonu düşürmeden belirsizlikleri azaltamazsınız, enflasyonunu oluşturduğu sisli ortamdan faydalanıp fırsatçılık yapanlara tam anlamıyla engel olamazsınız.
Dolayısıyla enflasyonu düşürmek en temel önceliğimiz. Enflasyonu düşüreceğiz ki sürdürülebilir sağlıklı uzun vadeli büyüme sağlansın. Kısa vadede her şer tartışılabilir. Türkiye’nin en yüksek büyüme oranlarına ulaştığı dönemler enflasyonun düşük olduğu dönemlerdir. Bu gerçeği hepimizin görmesi lazım. Kısa vadeli popülist birtakım hareketlenmeler sürdürülebilir bir büyüme anlamına gelmiyor. Geçmişe bakın enflasyonu düşürdüğümüz dönem büyümeyi arttırdığımız, gelir dağılımını iyileştirdiğimiz bir dönemdir. Başka bir yol aramamızın anlamı yok. Enflasyonu düşüreceğiz büyümemizi sağlıklı bir temelde geliştireceğiz. Büyümenin nimetlerini elbette bütün toplumsal kesimlere yayacağız. Gerek kobiler, gerek bölgesel kalkınma, kadınlar gençler bütün bunları sürece dahil eden, kapsayıcı büyüme dediğimiz anlayışla gelir dağılımını ve fırsat eşitliğini aklımızdan çıkarmadan politikalarımızı uyguluyoruz.
Orta vadeli planın para politikaları, maliye politikaları ve yapısal dönüşümlerden oluşan 3 sac ayağı bulunuyor. Maliye politikamız depreme rağmen oldukça dikkatli bir şekilde yönetiliyor. Geçen sene yıl ortalarına gittiğiniz zaman bütçe açıklarının yüzde 10’a gideceğine dair söylemlerinin olduğu bir dönemdeydik. Ama yıl sonunda bütçe açığımızı biz 5.2 ile tamamladık. Bu yılı da inşallah 5’in biraz altında tamamlayacağız. Depremin etkisin çıkarırsanız geçen yılki bütçe açığından, bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1,6 sadece. Bu maliye politikasının ne kadar dikkatli yürütüldüğünün bir ifadesi. Bu yıl da yine deprem yükümüz yüksek. Geçen yıl ve bu yılı bugünkü fiyatlarla ifade edecek olursak. Geçen yıl 1 trilyona yakın, bu sene 1 trilyon üzerinde bir tahakkuk var merkezi yönetim bütçesinde. İkisini toplayıp bugünkü parasal değerlerle ifade edecek olursak. 2,5 trilyon Türk lirası civarında deprem rehabilitasyon harcaması var Türkiye’nin. İşin güzel tarafı şu. Bu harcamalar geçici dönemsel harcamalar ve yatırım niteliğinde harcamalar. Aynı zamanda ülkenin geleceğine dönük harcamalar. Bunlar bir süre sonra azalacak. Gelecek yıldan itibaren bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3’lere gelmesini bekliyoruz. Burada oluşacak mali alanımızı reel sektörümüzün güçlenmesi ve sosyal refah için değerlendirmeye kararlıyız. Biz sağlıklı bir bütçe ile gideceğiz ama burada oluşacak imkanları da üretimi, istihdamı, ihracatı desteklemek için değerlendirmeyi düşünüyoruz.
Yeni bir Nüfus Politikaları Kurulu oluşturacağız. İlgili tüm bakanlıklarımızla benim başkanlığımda bir Nüfus Politikaları Kurulu kuracağız. Çünkü doğurganlık hızımız Fransa’nın altına düştü. Şu an yüzde 1,5. Çok ciddi anlamda bir nüfus meselemiz var. Bundan 5-10 sene sonra bunun işgücü piyasalarından tutun sosyal güvenliğe, yaşlı bakım hizmetlerine varıncaya kadar birçok alanda çok önemli etkiler doğuracağını birlikte göreceğiz. Bizim ne yapıp edip nüfus politikalarında farklı bir çerçeve oluşturmamız lazım. Çok boyutlu bir mesele bu. İlgili tüm bakanlarımızın olduğu yeni bir kurulu oluşturacağız ve nüfus politikalarına çok daha dikkatli şekilde bakacağız.