AK Parti Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Adalet Kurultayı'nın sonuç bildirgesinde seçimleri yok saydığını belirterek, "Örneğin 16 Nisan'da yapılan halk oylaması sonuçlarını gayrimeşru olarak nitelendiriyor. Böyle bir şey olamaz. Adalet mülkün temelidir. Dolayısıyla, bütün kurumların adaletsizlik içinde olduğu söylemi devleti yok saymaktır." dedi.
Yazıcı, yaptığı açıklamada, Kılıçdaroğlu'nun 29 Ağustos'ta açıkladığı Adalet Kurultayı'nın sonuç bildirgesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
CHP'nin, son dönemde gündem konusu yaptığı çalışmalarla kafa karışıklığı içinde olduğunu, her ne kadar partinin isminde 'halk' kelimesi yer alsa da halkla iletişim kurma konusunda sürekli sorunlar yaşadığını ifade eden Yazıcı, "CHP, millet adına işlev gören, milletin görevlendirdiği kurumlara karşı topyekun savaş açmış durumda." dedi.
Adalet Kurultayı sonuç bildirgesinde, "demokrasi", "adalet" ve "huzur" kavramlarına vurgu yapıldığını aktaran Yazıcı, "Siyasi partilerde demokrasinin en önemli aracı özgür, demokratik ortamda yapılmış seçimlerdir, seçim sonuçlarıdır. (Kılıçdaroğlu) Bildiride seçimleri yok sayıyor, gayrimeşru olduğunu iddia ediyor. Örneğin 16 Nisan'da yapılan halk oylaması sonuçlarını gayrimeşru olarak nitelendiriyor. Böyle bir şey olamaz. Adalet mülkün temelidir. Dolayısıyla bütün kurumların adaletsizlik içinde olduğu söylemi devleti yok saymaktır." diye konuştu.
"Kılıçdaroğlu, hakimlere suç isnadında bulunuyor"
Yazıcı, Kılıçdaroğlu'nun demokrasi kavramına vurgu yapılmasına rağmen seçimlerin yok sayıldığını, adalet talebine karşın topyekun yargı erkinin töhmet altında bırakıldığını ve 'siyasi erkten talimat alarak icra ettiğini söylemek' suretiyle hakimlere suç isnadında bulunduğunu bildirdi.
Yazıcı, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminin ardından etkin ve seri şekilde mücadeleyi sürdürecek mekanizmalara ihtiyaç duyulduğunu, bu amaçla 20 Temmuz'da Milli Güvenlik Kurulu'nun olağanüstü hal uygulamasına ilişkin tavsiye kararı aldığını, Bakanlar Kurulu kararının TBMM'de onaylanması sonrasında da olağanüstü hal ilan edildiğini hatırlattı.
"CHP, Türkiye'nin gerçeklerinden kopuk görüntü veriyor"
Adalet Kurultayı sonuç bildirgesinde, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminden söz edilmediğini, buna karşın anayasal bir kurum olan 20 Temmuz'daki olağanüstü hal uygulamasının "darbe" olarak nitelendirildiğini söyleyen Yazıcı, "Bütün bu jargonları birlikte değerlendirdiğimizde CHP, Türkiye'nin gerçeklerinden biraz kopuk görüntü veriyor." dedi.
"Hüküm giyenlere done hazırlama işlevi görüyor"
Bildirgedeki "İktidarın 20 Temmuz darbesiyle yeni bir darbe hukuku oluşmuş, can ve mal güvenliği kalmamıştır." ifadesini değerlendiren Yazıcı, şunları söyledi:
"Bildirgede, Türkiye'de terörle mücadele yokmuş gibi davranılıyor. Türkiye, PKK, DEAŞ ve FETÖ ile çok kararlı ve etkin şekilde mücadele ediyor. Bu mücadeleyi çok daha etkin şekilde sürdürme ve sonuçlandırma amacıyla anayasal bir kurum olan olağanüstü hal yönetim şekli 20 Temmuz'da yürürlüğe girmiş. Bunları küçümsemek amacıyla 'darbe hukuku' demek suretiyle yapılanları sulandırmaya çalışıyor. Elbette yargılanan sanıkların, katillerin cezalarını sonuçta mahkemeler tayin ve takdir edecek. Türkiye'nin uluslararası hukuk gereğince tarafı konumunda bulunduğu AİHM süreçlerinde soruşturulmuş olabilecek. Bana göre o süreçlerde sanıklara, ki o tarihlerde hüküm giymiş olanlara kolaylık sağlayacak done hazırlama işlevi görüyor bu söylemler, bu insanlar, bu söylemleri savunmalarında veya başvurdukları merciler nezdinde kendilerini haklı çıkaracak argüman olarak kullanacaklar. Bunları ileride göreceğiz."
"Kişilerin suç işlemesi halinde nasıl davranılacağı belli"
Adalet Kurultayı sonuç bildirgesindeki "tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması" talebine de değinen Yazıcı, "Bu, yargının işi. Türkiye'de mevcut ceza hukuku pratiği belli. Parlamenter olan kişilerin suç işlemesi halinde nasıl davranılacağı, bunun da pratiği bellidir. Bunları mahkemeler tayin ve tahkik ediyor, edecek. Buna siyaset karışamaz, müdahale edemez, etse bile yargıç bunu dinlemez, vicdanı onu baskılar." dedi.