CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, kadınlarla beraber mücadele edeceklerini söyledi.
Kadınların belediye başkanı seçilmesine dair yasanın 88 yıl önce bugün çıktığını hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, Artvin'in Kızılkaya beldesinde Sadiye Ardahan'ın ilk kadın belediye başkanı olduğuna değindi.
Grup Toplantısı'nda çok sayıda kadın olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Çiçek tarlası gibisiniz. Son derece güzel" diye seslendi.
"Kadınların gücünü net olarak adalet yürüyüşünde gördük"
Kadınların gücünü ilk kez ve net olarak "adalet yürüyüşü"nde gördüğünü anlatan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Maltepe'de milyonların buluştuğu yerde o milyonların en az yarısı kadındı. Dedim ki, 'Nasıl Cumhuriyet bir kadın devrimiyse o Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracak olan 2019 devriminin sahipleri de kadınlar olacaktır'. Ben bunu söylediğim zaman sarayda oturan zatın uykusu kaçıyor, ben biliyorum. Seni uykusuz bırakacağım, uykusuz. Garibanı görünce esersin, yurt dışına üfürürsün ama benim karşıma çıkmaya cesaret edemezsin. Sende o yürek yok. Dünya kadar televizyonun var, gazetelerin var. Çık karşıma çık Recep Bey."
"Kadınlar çağdaş Türkiye'nin inşasını sağlayacak"
Ülkeye hakkı, hukuku ve adaleti kadınların getireceğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Kadın-erkek eşitliğini savunanlar, yine sizler olacaksınız. Hayatın her alanında kadınlar mücadele edecek, kadınlar olacak ve kadınlar çağdaş Türkiye'nin inşasını sağlayacaklar. Bundan yüzde yüz eminim" değerlendirmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu, taşeron işçilerin kadroya alınmasını gündeme getiren ilk partinin CHP olduğunu, iktidarın uygulamaya soktuğu düzenlemede ise işçilerin beklentilerinin karşılanmadığını savundu.
Kılıçdaroğlu, "Kanun hükmünde kararname ile sözde kadro verdiler. Ama binlerce kişiye kadro vermediler. Buradan söz veriyorum, halkın iktidarında kim olursa olsun, siyasi düşüncesi, kimliği ne olursa olsun bütün taşeron işçilere kadro vereceğiz. Bakana yemek götüren garsona kadro vermediler. Arabaya kadro verdiler, o arabayı kullanan şoföre kadro vermediler. Bu rezilliğe kim son verecek? Kadınların gücüyle halk partisi son verecek." değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmasında otizmli bireylerin sorunlarına da değinen Kılıçdaroğlu, problemlerin acilen çözüme kavuşturulması gerektiğini, özellikle otizmli çocukların eğitimlerinin önündeki engellerin aşılmasının zorunlu olduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Tek adam rejimini yıkacağım. Sonlandıracağım değil, yıkacağım. Dikta yönetimini ve diktatörü oradan alacağım, al aşağı yapacağım. En büyük korkuları bu ülkenin kadınları. O nedenle diyorlar ki kadınlar evde otursun. Kadınlar yeri geldiğinde evde oturacak, yeri geldiğinde hakkını aramak için caddeye, sokağa da inecek. Her kadın evladının, ailesinin en iyi ülkede yaşamasını ister. Türkiye'nin güzel bir ülke olmasını ister. Türkiye'de hak, hukuk ve adalet olsun ister. O nedenle bu ülkenin kadınlarına güveniyorum. Çünkü bu ülkenin kadınları demokrasi, eşitlik, daha fazla söz istiyor. Bu ülkenin kadınları daha fazla milletvekili olmak istiyor. Bu ülkenin kadınları daha fazla belediye başkanı olmak istiyor. Bu ülkenin kadınları Türkiye'nin yönetiminde söz hakkı istiyor."
"Bu ülkenin kadınları bağımsız Türkiye istiyor"
Her kadının bir Kuvayımilliyeci, bir yurtsever olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, aralarında Kara Fatma, Halide Edip Adıvar, Şerife Bacı'nın da bulunduğu Kuvayımilliyeci kadınların adlarını saydı, salonda bulunanlar da "Burada" diyerek karşılık verdi. "Ben size güveniyorum. Siz buradaysanız bu ülkenin elini kimse bükemez" diyen Kılıçdaroğlu, isimleri okumaya devam etti. Türkan Saylan'ın adını da anan Kılıçdaroğlu, Saylan'ı hep yaşatacaklarını ifade etti.
"Bu ülkenin kadınları bağımsız Türkiye istiyor" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu ülkenin kadınları fesli Kadirleri istemiyor. Deli Kadirleri istemiyor. 'Keşke Yunanlılar galip gelseydi' diyor fesli Kadir. Ve onu ziyarete gidenler. Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal edip fesli Kadir'in önünde diz çökenler. Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal edeceksin, 'Keşke Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılar galip gelseydi.' diyen adama gideceksin, önünde el pençe duracaksın. Sen vatan hainisin."
"Kimseye hakaret etmeyecek, baskı kurmayacaksın"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923 yılında kadınlara yönelik sözlerini kürsüden aktaran Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün "Dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim.' diyemez." dediğini hatırlattı.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Anadolu kadınları başka kadınlara benzemez. Anadolu kadını tuttuğunu koparır. Anadolu kadını diyor ki 'Bağımsız Türkiye istiyorum. Hak, hukuk adalet istiyorum.' Eğer kadın hakkı, hukuku ve adaleti istiyorsa yüzde yüz bu topraklara hak hukuk ve adalet gelecektir. Yürekli kadınlar, bu ülkenin kadınları Anadolu kadınları siz hak, hukuk ve adalet dedikçe sarayda oturan zatın koltuğunda rahat oturmadığını, 'Nereden çıktı bu?' dediğini ben de biliyorum. Ona rahat uyku uyutmayacağız. O sarayında oturacak. Ama diyeceğiz ki 'Bir dakika, konuşmayacaksın, kimseye hakaret etmeyeceksin, kimseye baskı uygulamayacaksın. Kadın erkek eşitliğini sağlayacaksın. Bu ülkenin kadınına sonuna kadar güveneceksin.' Güvendin, güvendin. Güvenmedin seni oradan aşağıya bu ülkenin kadınları indirecek."
"Sen adaletsizliğin timsalisin"
Olağanüstü hal (OHAL) uygulamalarını da eleştiren Kılıçdaroğlu, Dr. Hasan Orhan Çetin'in FETÖ soruşturması nedeniyle açığa alındıktan sonra intihar ettiğini, hakkındaki davada ise beraat kararı verildiğini ifade etti.
Bir insanın hayatına son verdiğini, bir ailenin geleceğinin karardığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Buradan sarayda oturan zata sesleniyorum, sen adaletsizliğin timsalisin, sen yolsuzlukların timsalisin. Sen ülkeyi değil, cebini düşünensin."
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'nun tutukluluğunu da eleştiren Kılıçdaroğlu, bu duruma bir an önce son verilmesini istedi.
Kılıçdaroğlu, "Ben bunları söyledikçe diyorlar ki, 'Ey Kılıçdaroğlu, sen FETÖ'cüleri savunuyorsun.' Ben insan haklarını, demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü, kadın erkek eşitliğini savunuyorum. Ben hiçbir çocuk yatağa aç girmesin, bunu savunuyorum. Ben bu ülkede yoksulluğun kökü kazınsın, her ailede huzur, her evde bereket olsun, bunu savunuyorum. Ama sen bunları anlayamazsın. Neden? Çünkü sen milletten, halktan koptun. Sen badem sütüyle besleniyorsun, biz kuru ekmekle besleniyoruz." diye konuştu.
"CHP her zaman Filistin halkının yanında oldu"
Kılıçdaroğlu, CHP'nin her zaman ve her ortamda Filistin halkının yanında olduğunu, bölgede barışı istediğini, İsrail ve Filistin arasında barıştan yana durduğunu, Filistinlilerin haklarını sonuna kadar savunduğunu söyledi.
Filistinlilerin "Toprak Günü"ne değinen Kılıçdaroğlu, Filistinlilerin kendi topraklarında hak aradığını, İsrail askerlerinin ise bu gün dolayısıyla düzenlenen gösterilerde Filistinlilere karşı acımasızca davrandığını belirtti. Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"18 Filistinli kardeşimiz hayatını kaybetti, yüzlerce yaralı var. Erdoğan kalktı, konuşuyor, arkadaş sen Mavi Marmara'da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin itibarını 20 milyon dolara satmadın mı? Sen kalktın, 'İsrail terör devletidir.' dedin. Sonra gittin, İsrail'in önünde diz çöktün, el pençe divan durdun. 'Ben ettim, siz etmeyin.' demedin mi? Dedin. Şimdi yine iç politika malzemesi yapıyor. 'Efendim İsrail şöyledir, böyledir.' 9 kişinin kanı yerdedir. 9 kişi Mavi Marmara'da uluslararası sularda hayatını kaybetti. Onların hakkını savunan tek bir lider, tek bir parti vardır. Kılıçdaroğlu ve CHP."
“Biz mazlumun, haklının yanındayız"
Ülkeyi yönetenlerin dış politika yaklaşımlarını eleştiren Kılıçdaroğlu, "Bunların politikası şu, İsrail'e haber gönderiyorlar, 'Böyle olay oldu, biz biraz bağırıp, çağıracağız, siz biraz idare edin'. Trump'a haber gönderiyorlar, 'Biz biraz bağırıp, çağıracağız ama siz idare edin'. Biz bunu bilmeyiz. Biz mazlumun, haklının yanındayız. Kim haksızlığa uğramışsa onun ne görüşüne, ne kimliğine, ne inancına bakarız. İnsansa Allah'ın yarattığı en değerli varlıktır. Ve benim başımın üzerinde yeri vardır." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Mavi Marmara olayından sonra üç şartın ortaya konduğunu, İsrail'in özür dilemesinin bu üç şarttan biri olduğunu, ancak bunun gerçekleşmediğini savunarak, şunları söyledi:
"Mavi Marmara'dan sonra 'Üç şartım var' diyordu. 'İsrail özür dilemeli.' Diledi mi? Hayır. Ama bu gitti Putin'e özür diledi, mektup gönderdi. Yalvardı, yakardı. 'Uçağını düşürdüm. Ben ettim, sen etme. 'Özür dile', 'Hay hay' dedi. Resmi kağıdı aldı, özür diledi ve gönderdi. Ama sen İsrail'den tek sayfalık özür mektubu bile alamadın. Yuttun. Yutturdular sana. Sonra, 'Öldürülenler için tazminat istiyorum' dedi. Verdiler mi? İsrail dedi ki 'Ben tazminat falan vermem. Bir vakıf hesabı açın, ben oraya bağış yapacağım. Siz parayı kime verirseniz verin. Ben tazminat ödemem.' dedi. Gittiler, bir vakıf hesabı açtılar, İsrail parayı oraya bağış olarak yatırdı. Diyordu ki, 'Gazze ablukası kalkmadan asla barış olmaz.' Abluka kalktı mı? Hayır. Ben bu Erdoğan'ı tanımaz mıyım? Ben bu adamı bilmez miyim? Bir adamın ağzında yalan yuva yapmışsa o adamın bu memlekete faydası yoktur.
"Tefeci ekonomisini yıkmak boynumun borcu"
İktidar olması durumunda esnafı faiz borcundan kurtaracağını bildiren Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a işverenlere bir işçi alması için yine Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarması önerisinde bulundu.
Üretim olmazsa, istihdamın da olmayacağına değinen Kemal Kılıçdaroğlu, "Elin parasıyla kalkınma olmaz. Bu tefeci ekonomisini yıkmak benim boynumun borcudur." ifadesini kullandı.
Tır ve kamyon şoförlerine de seslenen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Senin derdini bu Meclis'te, TBMM Genel Kurulunda, bütçe görüşmelerinde, bakanların, başbakanın önünde dile getiren tek kişinin adı Kılıçdaroğlu, o partinin adı da CHP'dir. Şoför kardeşim, beni iyi dinle. Sen, senin gibi yaşayana değil, senin hakkını koruyana değil; sarayda oturup badem sütü içene oy verdin. Bir daha aklını başına al. Senin çıkarını savunan, hakkını, hukukunu koruyan partiye gel, halk partisine gel. Bakın bu diktatör bozuntusu Giresun'a, Ordu'ya gidiyor, ağzından tek bir fındık lafı çıksın. Hiçbir şey söylemiyor, söyleyemez. Fındığı da yabancılara teslim etmek üzere yola çıktılar. Bütün o fındık üreticileri bir süre sonra yabancı şirketlerin yanında işçi olarak çalışacaklar. Buna karşı çıkan kim? Biz. Fındık üreticisinin hakkını, hukukunu sonuna kadar savunan kim? Halkın partisi, CHP. Bakın 2006'da çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 761 bin kişi , 2018 de 2 milyon 124 bine düşmüş. 637 bin çiftçi, kayıt sisteminden düşmüş, ekmiyor.
O nedenle diyoruz; bunların hepsine sahip çıkacağız. İnekleri, yemleri samanı ithal ediyorlar ama tosuncuğu ihraç ediyorlar. Televizyon ihraç edersin karşısında döviz gelir, araba ihraç edersin döviz gelir, tosuncuk ihraç edince beraberinde paraları götürüyor. Nasıl oluyor bu iş? Bunların yatacak yeri yok. O tosuncuk için araştırma önergesi verdik, kaç kişi mağdur oldu, bunların hakkını hukukunu savunalım. Onu da kabul etmediler, tercihlerini halktan yana değil, tosuncuktan yana koydular."
Büyüme rakamlarına eleştiri
Türkiye'nin yüzde 7.4 büyüdüğünün açıklandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Allah aşkına geliri artan, 'biz de büyüdük, ev aldık, hane aldık, gelirimiz arttı' diyen kaç kişi var? 'Gelir arttı' diyorlar. Onların geliri arttı, halkın değil. Onların cüzdanı şişti, siz borç içindesiniz. Emeklinin aylığı, asgari ücret arttı mı? Madem büyüme var, niye artmıyor? O nedenle diyoruz ki ister badem sütü iç, ister badem unuyla beslen bu ülkenin kadınları 2019'da seni oradan aşağı indirecekler." diye konuştu.
"52 şehidimizin daha kanı kurumadı"
Anayasadaki Cumhurbaşkanı yemin metnini okuyan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ne namus kaldı, ne şeref kaldı. Sanatçı denen vatandaş, onun yanında ne işin var? Afrin'de 52 şehidimiz var, yüzlerce yaralımız var. 52 şehidimizin daha kanı kurumadı. Toplanmışlar bir grup, güruh, davul, zurna, klarnet şarkılar türküler... Bir ülkenin değeri vardır. Bırakın şehidi, bulunduğunuz apartmanda eğer bir kişi hayatını kaybetmişse televizyonu bile açmazsınız, gürültü bile yapmazsınız. Komşunun acı günüdür, evde yemek yapar götürürsünüz, onlara bir hafta 10 gün her türlü hizmeti verirsiniz. Ben merak ediyorum, bu rezil adamlar ve onları oraya götüren adam, sen, sen, evet sen, eğer yüreğin yetiyorsa bir Afrin şehidinin evinin bulunduğu sokaktan geç, yaylalar türküsünü söyle bakalım, gücün yetiyorsa...
Diyor ki 'AK Parti'nin üzerinde metal yorgunluğu vardı, Afrin'e gittik, şehitler oldu, metal yorgunluğunu ortadan kaldırdık.' Bu milletin ferasetine ben güveniyorum. Türkiye'yi bu hale getirenlere, bu cümleleri kullananlara ders verecek olan kadınlardır. Şehidi veren sizsiniz, ağlayan sizsiniz, 'vatan sağ olsun' diyenler sizsiniz, sefasını süren orada. Ona o sefayı yaşatmayacak olanlar da yine sizsiniz."
Kaynak: AA