CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu.
Kılıçdaroğlu sözlerine, "Şundan herkesin emin olmasını istiyorum. Nerede bir haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik olursa halkın partisi CHP onların yanında olacaktır." ifadesini kullanarak başladı.
Haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayan herkesin yanında olmanın görevleri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu görevi yerine getirmeye özen göstereceklerini bildirdi.
Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun CHP Grup Toplantısına katıldığını açıklayarak, kendisine "Hoşgeldin" dedi.
Berberoğlu'nun 464 günlük "esaret" yaşadığını, haksız ve hukuksuz olarak hapiste tutulduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu esareti aştık, dün yemin etti. Şimdi demokrasi üzerine düşen gölgeyi kaldırma görevi Anayasa Mahkemesinde. Bu ayıba mahkemenin son vermesi lazım, bekliyoruz. Sorun Enis Berberoğlu sorunu değildir. Sorun demokrasi, milletvekillerine verilen anayasal hakkın ihlal edilmesi sorunudur."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, konuşmasında, cezaevinde olan gazetecilerin isimlerini saydı. CHP PM üyesi Eren Erdem'in de cezaevinde olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Siz FETÖ ile kol kola gezerken, beraber malı götürürken, Eren Erdem burjuvazi diye sizi eleştiriyordu, FETÖ'yü eleştiriyordu. Ama o şimdi hapiste, parası ve dayısı olanlar dışarıda, hatta bazıları önemli görevlere getiriliyor." dedi.
"Hapisteki işçilere selamlarımızı gönderiyoruz"
Üçüncü havalimanında çalışan işçilerden 24'ünün hapiste olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu işçilerin sorunlarının çözülmesini istedikleri için cezaevine atıldığını iddia etti. Kılıçdaroğlu, "Bu partinin Genel Başkanı olarak, hapisteki bütün işçilere CHP Grubundan selamlarımızı ve saygılarımızı gönderiyoruz." ifadesini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, işçilerin çalışmak, üretmek, kazanmak, evlerine helal ekmek götürmek istediklerini; yolsuzluk, vurgun ve tefecilik yapmadıklarını vurgulayarak, onların haklarını sonuna kadar savunacaklarını bildirdi.
Grup Toplantısına "Cumartesi anneleri"nin de katıldığını belirten Kılıçdaroğlu, bu annelerin, 1995 yılından bu yana "Bizim çocuklarımızın mezarı nerede, onu gösterin." dediğini aktardı. Kemal Kılıçdaroğlu, bu annelerin Galatasaray Meydanı'nda belli bir süre oturup sonra evlerine gittiklerini, cam çerçeve kırmadıklarını, taşkınlık yapmadıklarını belirtti.
"Dış politikada çifte standart olmaması gerekiyor"
Kılıçdaroğlu, dış politikada çok büyük sorunlar olduğunu iddia ederek, dış politikada, "İçeride neyseniz dışarıda da öyle olmalısınız, içeride neyi söylüyorsanız dışarıda da onu söylemelisiniz." kuralı olduğunu ifade etti.
Dış politikada çifte standart olmaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kudüs, İsrail'de Başkent olarak ilan edildi. 80 milyon hep beraber itiraz ettik. Tek başına ülkeyi yöneten Erdoğan miting yaptı, 'bunun hesabını soracağız, Filistinli kardeşlerimizle kucaklaşacağız, Kudüs'te büyükelçilik açacağız' dedi. Aradan bir süre geçti, gitti BM'de konuştu. Filistin ile ilgili ağzından bir cümle çıktı mı? AK Parti'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum; 'Eğer Filistinliler böyle kalsın' diyorsan, oyunu vermeye devam et. 'Filistinlilerin haklarını sonuna kadar savunacağız.' diyorsan, yönünü CHP'ye çevirmenin zamanıdır.
Türkiye'ye İsrail'den gelenler vizesiz gelir, Filistinliler vize almak zorundadırlar. Bize diyorlar ki 'bunu millete hatırlatmayın.' Filistinlilerin ve onların haklarını savunmak bizim görevimizdir. Dışarıya gideceksiniz başka konuşacaksınız, içeriye gelip ahkam keseceksiniz. Bu çifte standarda tahammül edemiyoruz. Milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum; bu çifte standardı gittiğiniz her yerde anlatın, bunların gerçek yüzünü millet görsün."
"Ekonomik krizin sebebi ülkenin yönetilememesi"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ülkenin ekonomik krizin daha henüz başında olduğunu savundu.
Krizin mutfaklara, çiftçiye, esnafa tam yansımadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, 2002 ekonomik krizinden sonra yönetime gelen AK Parti'nin 16 yıldır ülkeyi tek başına yönettiğini, istedikleri kanunu çıkarttığını, bütçeyi yaptığını ancak 16 yılın sonunda Türkiye'nin yeniden ekonomik krizle karşı karşıya olduğunu ifade etti.
"Ekonomik krizin sebebinin Türkiye'nin yönetilmemesi olduğunu" öne süren Kılıçdaroğlu, şunları aktardı:
"Eğer Türkiye akılcı yönetilseydi, devlet geleneklerine bağlı kalınarak yönetilseydi böyle bir ekonomik krizle Türkiye karşı karşıya kalmazdı. Aşırı borçlandılar, dünya kadar vergi topladılar ama yetmedi. Faiz yükü aldı başını gidiyor. Tefecilere teslim olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Özelleştirme de yaptılar, ne varsa sattılar, gene yetmedi. Çünkü tefecilerin faizi çok yüksek. Şimdi tefecilerin faizini ödemek için de borçlanıyorlar. Londra'ya, Washington'a, New York'a, Berlin'e gidiyorlar. Niçin? 'Yeniden bize borç para verin' diye. Yalvarıyorlar. 'Biz bu krizi aşarız, bize ne olursunuz nefes alacak para verin' diyorlar.
Her şeyi dolara bağladılar, 16 yılda Türk Lirası ikinci sınıf para. Dolarla ihale yapıyorsun, dolarla garanti veriyorsun, dolarla kiralar belirleniyor, her şey dolarla. Şimdi, 'Türk lirasına döneceğiz'. Dön kardeşim. Türk lirasına döneceksen, dolarla yaptığın ihaleleri Türk lirasına çevir ama çevirmiyorlar, çeviremez. Bunun sonucu olarak iğneden ipliğe, mercimekten ete kadar, ulaşımdan doğalgaza kadar her şeye yağmur gibi zam geliyor. Bir sorumlu bulunacak. Kim yapıyor bunları? 'Dış güçler.' 16 yıldır memleketi sen mi yönetiyorsun dış güçler mi? Sen yönetiyorsan bu zam yağmuru ne? Kışı göreceğiz hep beraber, karamsar bir kış geçireceğiz ama martta Allah'ın izniyle bu ülkeye baharı getireceğiz."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iktidarın yeni ekonomi programını açıkladığını anımsattı.
Türkiye'nin yıl sonuna kadar 26 milyar dolar borç ödeyeceğini, cari açığın 12 milyar dolar olduğunu, toplamda 38 milyar dolar para bulunması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu anda Merkez Bankasının net rezervinin 28 milyar dolar olduğunu savundu.
"Saray, sarayın çevresi ve halk" olmak üzere üç grup olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Sarayda kriz var mı? Vallahi de billahi de yok. Her türlü yemini ederim sarayda kriz yok. Erdoğan, 'kriz miriz yok' diyor. Doğru diyor. Saraya bakıyor, mutfağa, elektriğe, doğal gaza, cebindeki dolarlara bakıyor, her şey yerli yerinde sürekli artıyor. İsraf haramdır, günahtır ama bu israfı itibar olarak görüyor."
Türkiye'nin büyük bir ekonomik kriz yaşadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Saray'a koşulsuz itaat eden beslemeler, müteahhitler ve havuz medyacılarının krizden etkilenmeyeceklerini" ileri sürdü.
Bu krizin yükünü maaş ve ücretleri artmayan işçi ve emeklinin, halkın, Osmanlı'nın deyimiyle "avam"ın çekeceğini savunan Kılıçdaroğlu, iktidarın stokçuluk yapanları suçladığını belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Ne suçluyorsun kardeşim, sen devlet değil misin? Tek başına devletsin, kim yapıyorsa git yakasından tut. 'Bana ihbar et.' Vatandaşları ihbar etmeye davet ediyor. Vatandaş muhbir mi kardeşim? Sen görevini yapsana, stokçuluk yapan, köşeyi dönen, dolar istifleyenler senin adamların. Sen, zaten dolar baronlarının adamı değil misin, onları korumuyor musun, onların yanında değil misin? 5 saatte 84 bin dolar para kazandırmadın mı? Bunların hepsinin belgeleri de dokümanları da var. Esnafı suçlayacak, çünkü gücü ona yetiyor. Çünkü esnaf korkudan ses çıkaramıyor." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 10 soru yöneltti
Hükümetin, birçok ülkeye giderek tefecilerden para istediğini öne süren Kılıçdaroğlu, söz konusu kişilerin "Türkiye'ye güvenmediklerini, ancak bir Amerikan firmasıyla çalışılması halinde borç verebileceklerini" iletmeleri üzerine iktidarın, Amerikan McKinsey ile anlaşma yaptığını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, "3 ayda bir gelip denetleyecekler. Bu söylendiği zaman 'Sıradan bir sözleşme niye bu kadar gürültü koparıyorsunuz' diye bir sürü laf söylediler. Ben Erdoğan'a 10 soru soruyorum. Eğer sarayda beni dinliyorsa not alsın. Not almaktan acizse kendisine bu 10 soruyu göndereceğim, cevaplarını 81 milyon vatandaşım adına bekliyorum." ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik 10 soruyu şöyle sıraladı:
"Erdoğan'a göre, yaşadığımız ekonomik krizin sorumlusu 'dış güçler'di. Dış güçlerin başında da Amerika ve Trump geliyordu. Peki, krizi aşmak için kimden liderlik istiyorsunuz? Bir Amerikan danışmanlık şirketinden... 'Bizi batırıyorlar' dediğiniz bir ülkenin şirketinden sizi kurtarmasını hangi akılla istiyorsunuz?
Erdoğan'a göre bunlar 'ezanımıza bayrağımıza saldıranlar'dı. Peki 'ezanımıza, bayrağımıza saldıranlar'dan para karşılığı yardım istemeyi bu millete nasıl anlatacaksınız? Hangi yüzle bu anlaşmayı yaptınız? Daha acı olanı ise bu tutumunuz 'Biz bu ekonomiyi yönetemiyoruz, gelin siz yönetin' anlamına gelmiyor mu?
Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde Kamu Maliyesi Değişim ve Dönüşüm Ofisi olacak ve bu Ofis'te de 16 bakanlıktan temsilci olacak. Bunların aldıkları her karar, yaptıkları her uygulama, düzenledikleri her rapor, 3 ayda bir McKinsey tarafından kontrol edilecek. Türkiye'de bunu yapacak, kurum, kuruluş ya da şirket yok mu? Bunu içinize nasıl sindirdiniz?
Devletin kozmik odasını FETÖ'ye teslim ettiniz. Şimdi de devletin tüm mali bilgilerini 'ezanımıza ve bayrağımıza saldıranlara' teslim edeceksiniz. Bunu hangi ahlaki temele dayanarak yapacaksınız?
Size Türkiye'de liderlik yapacak McKinsey'e , bu işi ihaleyle mi, yoksa birilerinin tavsiyesi üzerine mi verdiniz? Tavsiye üzerine verdiyseniz, size bu şirketi kim ya da kimler önerdi?
Bu anlaşmanın tutarı, kapsamı ve süresi nedir? Bunları açıklayacak mısınız? Biliyorum ki açıklamayacaksınız, 'ezanımıza, bayrağımıza saldıranlar' bunu biliyorlar ama necip Türk milleti bunu öğrenemeyecek. Bu tutum aynı zamanda sizin gayrıyerli ve gayrımilli karakterinizi göstermiyor mu?
Diyorsunuz ki 'Söz konusu danışmanlığın hiçbir icra fonksiyonu ya da yetkisi olmayacaktır. Fonksiyonsuz ve yetkisiz bir şirkete hangi vicdanla milyonlarca dolar para ödeyeceksiniz? Fonksiyonsuz ve yetkisiz bir şirketse neden 3 ayda bir 16 bakanlığı denetlesin?
'Allah aşkına', neyin nasıl tasarruf edileceğini Türkiye'de hiç kimse bilmediği için mi Mckinsey firmasından milyon dolarlar ödeyip görüş alacaksınız?
Sevgili Erdoğan, 15 Mart 2015 tarihinde Balıkesir'de yaptığın konuşmada, 'Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir?' diyordun. McKinsey ile yapılan anlaşma, devleti bir şirket gibi yönetme arzusundan mı kaynaklanmaktadır? Bu anlayış 'hanedan devlet' anlayışı değil midir?
McKinsey'in üç ayda bir düzenlediği raporları kamuoyuna açıklayacak mısınız? Açıklayamazsınız. 'Ezanımıza bayrağımıza saldıranlar' raporları bilecek ama bizler, 600 milletvekili dahil, öğrenemeyeceğiz. Bu sizin vatanseverlik anlayışınızı mı yansıtıyor?"
Kılıçdaroğlu'nun "Kendi milletine ve devletine güvenmeyip bir Amerikan şirketine güvenen bir hükümetin Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yeri yoktur. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni ve 16 bakanlığı bir Amerikan şirketine denetletiyorsanız sizin sarayda da yeriniz yoktur. Düşün milletin yakasından." şeklindeki ifadelerini partililer ayakta alkışladı.
"Onur, gurur ve haysiyet sahibiysen anlaşmayı iptal et, uçağı da iade et"
6 Mart 1922 tarihinde TBMM'deki gizli bir toplantıda Gazi Mustafa Kemal'in "Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir." ifadelerini kullandığını aktaran Kılıçdaroğlu, bir yabancıya teslim olanların geleceği olamayacağını kaydetti.
İktidarın 21. yüzyılda Türkiye'ye "kendi kendini yönetemeyen, denetleyemeyen ve kurumlarına güven duymayan" bir duruma getirdiğini savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sarayda oturuyorsun, kışlık sarayda, yazın oluyor yazlık sarayda, bir yere gideceksin uçan sarayda... Yetmiyor, şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomisini Amerikalılar'a teslim edeceksin. Amerika şirketine teslim edeceksin, milletin önüne çıkacaksın yüzün kızarmadan 'yerli, milli' diyeceksin. Saraydaki zata çok açık ve net söylüyorum, onurun, gururun ve haysiyetin varsa, onur, gurur ve haysiyet sahibiysen anlaşmayı iptal et, uçağı da iade et."
Bu arada, grup salonunda, tahliye edilen ve dün Genel Kurul'da yemin eden CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'na partililer ilgi gösterdi.
Toplantı salonuna gelen bir grup işçi, "Sendika hakkı engellenemez" şeklinde sloganı attı.
"Cumartesi Anneleri" ile 24 Haziran'da seçim gecesi tutuklanan ve 83 gün tutuklu kalan Antalya Gençlik Kolları üyeleri de salonda yer aldı.
Öte yandan, salondakilere "Erdoğan'a McKinsey Soruları" başlıklı, Kemal Kılıçdaroğlu imzasını taşıyan broşür dağıtıldı.
Kaynak: AA