Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nın başlangıcında, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı parti örgütünün topladığı imzaları teslim aldı.
Kılıçdaroğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, siyasi partilerin görevinin var olan sorunları çözmek ve Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak olduğunu belirterek, "Vatandaşın derdi varken siyasi partiler kavga ediyorsa burada başka bir sorun var demektir. Biz kavgadan, gerginlikten yana değiliz. Biz vatandaşın sorunu varsa sorunu çözmekten yanayız" ifadelerini kullandı.
"Herkesi ev bark sahibi yapacağız"
Başta İstanbul'un bazı bölgeleri olmak üzere çeşitli kentlerde tapu tahsis belgeleri konusunda sorunlar olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Söz, herkesi ev bark sahibi yapacağız. Tapusunu vereceğiz, alın teriyle güvenceyle gidecek evinde oturacak" dedi.
"Hakim arkadaşlara soruyorum; ne yapıyorsunuz siz?"
Bu anlayıştan Türkiye'yi kurtaracaklarını öne süren Kılıçdaroğlu, "Kimin desteğiyle? Halkın, inananların, demokrasiye sahip olanların, tek adam rejimine ve dikta yönetimine karşı çıkanların desteğiyle" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun 301 gündür tutuklu olduğuna dikkat çekerek, "Enis Berberoğlu. 301 gündür içeride, esir. Hiçbir suçu yok. Konu bir gazete haberi. Önce müebbete hapsettiler. 'Casus' dediler. O yetmedi, 'müebbet olmaz' dediler, 25 yıla indirdiler. Sonra o da bozuldu, 'Ya 25 yıl da olmaz bunu 5 yıl yapalım' dediler. Ya arkadaşlar ne yapıyorsunuz siz? Hakim arkadaşlara soruyorum ne yapıyorsunuz siz? CHP Grubundan Anayasa Mahkemesi üyelerine açık ve net çağrı yapıyorum, sizden bir an önce nasıl olursa olsun bir karar bekliyoruz. Adaletsizliği yaratıyorsunuz, büyütüyorsunuz” dedi.
"Anayasa Mahkemesi'nin başkan ve üyelerine özellikle istirham ediyorum"
Kılıçdaroğlu, “Kardeşim, 'Enis Berberoğlu hapiste kalsın' diyorsanız verin kararınızı adalet arayacağız. Adalet aramamıza engel oluyorsunuz, önüne set çekiyorsunuz. 'Hayır, suçlu değildir' diyorsanız kararınızı verin. Benzer bir olayda da karar verdiniz, 'Burada suç yoktur' dediniz, şimdi 'Suç yoktur' diyemiyorsunuz. Diyemiyorsanız, 'Suçludur' deyin ben de o zaman gideyim hakkımı, adaleti başka bir yerde arayayım. Hem adaletin önünü tıkıyorsunuz hem yargının önünü tıkıyorsunuz. O nedenle Anayasa Mahkemesinin başkan ve üyelerine özellikle istirham ediyorum, 301 gündür bekliyorum artık, hep beraber bekliyoruz, bu insanın vicdanlı insanları bekliyor 301 gün. Niye içeride? Hangi gerekçeyle içeride” ifadelerini kullandı.
"Milletin vekilinin hapiste ne işi var?"
Milletvekilleri için de aynı şeyi söylediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Milletvekilleri hapse atılmaz, onların adı var, milletin vekili diyor. Milletin vekilinin hapiste ne işi var? Gelirler Meclise oturur konuşurlar. 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirip 20 Temmuz'da darbe yapanlar Türkiye'yi farklı bir sürecin içine soktular” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, “Bugün bir darbe süreci yaşıyoruz. Yargı korkuyor darbecilerden. Avukat, savcı, üniversite hocası korkuyor. Korkmayan kim? Allah'ın izniyle biz korkmuyoruz, gücümüzü oradan alıyoruz. Korkmuyoruz, korkmayacağız. Bu ülkeye herkes için demokrasiyi getireceğiz. Bizi sevsin sevmesin, bize oy versin vermesin, bunlar önemli değil, önemli olan şudur; Hangi vatandaşım mağdur olmuşsa hepimiz o mağdurun yanında olacağız. Zalimin karşısında sesimizi çıkarmamak gibi bir süreci asla yaşamayacağız. Hiç kimsenin önünde dilsiz şeytan rolünü oynamayacağız, varsa mağduriyet sonuna kadar üzerine gideceğiz” dedi.
"Polislere mutlaka 3600 ek gösterge verilmelidir"
Kılıçdaroğlu, polislerin çalışma koşulları ve özlük hakları konusunda da büyük sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu, tüm olumsuzluklara rağmen canları pahasına görev yaptıklarını söyledi.
Polislerin çalışırken aldıkları maaş ile emekli aylıkları arasında yüzde 100 farklılık bulunduğunu ifade ederek, "Polislere mutlaka 3600 ek gösterge verilmelidir. Neden? Polisi sevdiğimiz, saygı duyduğumuz için. Polis emeğinin karşılığını alsın diye." şeklinde konuştu.
Son zamanlarda bazı yetkilerin bilinçli olarak polislerden alınıp başka kurumlara devredildiğini, bunun tehlikeli olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tüm dünyada suça karışan yabancıların işlemlerini güvenlik güçleri görür. Bizde ise bunların değerlendirmesini Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne verdik. Göç İdaresi ne bilecek? Terörle mücadeleyi ne bilecek? Yabancıya ikamet tezkeresi veriyorsunuz; tamamı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne verildi. İkamet tezkerelerinin kime verildiğini polis dahi bilmiyor. Hükümete sormak istiyorum; siz bazı terör örgütlerinin militanlarını özel olarak korumak mı istiyorsunuz? Onları polislerin elinden alıp başka bir yere mi yönlendirmek istiyorsunuz? Göç İdaresi Genel Müdürlüğündeki yabancılarla ilgili istihbarat güvenlik güçlerine verilmiyor. Niye verilmiyor? CHP dışında kimse de bunu dillendirmiyor. Korku dağları bekliyor. Biz niye dillendiriyoruz? Biz ülkemizi seviyoruz. İnsanımızın huzur içinde yaşamasını istiyoruz."
"Bu katliamlara siyasal ortam hazırlandı"
Konuşmasında, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde (ESOGÜ) bir araştırma görevlisinin silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitiren dört kişiye Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen Kılıçdaroğlu, böyle bir olayın nasıl yaşandığının çok iyi sorgulanması gerektiğini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kısa süre önce AK Parti'nin Genel Başkanı olan zat şöyle bir açıklama yaptı; 'Tanıdığınız FETÖ'cüleri ihbar edin. Nerede bildiğiniz bir FETÖ mensubu varsa bildirin'. Vatandaşı, muhtarları muhbirliğe zorladı. Bir baktık ortalık ihbardan geçilmiyor. Bu katliamı yapan kişi de kime kızdıysa 'FETÖ'cü' diye damgalamış. Kimse korkudan bir şey söyleyemiyor, 'Söylersem beni de FETÖ'cü ilan edecek' diye. Herkes korkuyor. Ve bir cadı avı başlatıldı. Hapishaneler tıklım tıklım dolduruldu. Hakimler önündeki dosyaya bakmadılar, yapılan suçlamaya baktılar. FETÖ'cü diye suçlama varsa atın içeri, hiç gözünün yaşına bile bakmayın. Aile boyu suçlamalar yapıldı. Ve sonuçta bu katliamlara siyasal ortam hazırlandı. Ölen kişinin kanları, muhbirliğe vatandaşı davet edenin yakasındadır. Herkesin bunu bilmesi lazım."
"OHAL uygulamasına karşıyız"
OHAL uygulamasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, "20 Temmuz darbesinden sonra milletin ensesinde boza pişirmeye başladılar. Her türlü haksızlığı, her türlü hukuksuzluğu yaptılar. Gazetecileri, öğretim üyelerini, avukatları, doktorları, öğrencileri, yakaladıklarını hapse attılar. Niçin? Birisi talimat veriyor. O talimata uygun olarak yapıyorlar. Olağanüstü Hal'e karşıyız. 20 Temmuz darbesini sürecini başlatan Olağanüstü Hal uygulamasına karşıyız" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Düne kadar övünüyorlardı 'OHAL'i biz kaldırdık' diye. Orada da doğruyu söylemiyorlardı. OHAL'i kaldıran rahmetli Bülent Ecevit'tir. Herkes bu gerçeği bilsin. OHAL, milli iradeye kayyum atamaktır. Milli iradeyle seçilen belediye başkanlarına kayyum atıyorsunuz. OHAL, parlamentonun yetkilerini elinden almaktır. OHAL zam demektir, zulüm demektir. OHAL milyonlarca aileyi mağdur etmek demektir. Bu yüzden biz OHAL'i değil demokrasiyi savunuyoruz" ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA