Recep Akdağ, NTV televizyonunda gündeme dair soruları yanıtlayarak değerlendirmeler yaptı.
"Kimyasal silah kullanıldığını kesin olarak belirledik"
Doğu Guta'daki kimyasal silah saldırısıyla ilgili Akdağ, "Biz bu vahşeti daha önceki yıllarda da gördük. Türkiye sınırlarına gelebilen Suriyelilerden yaptığımız değerlendirmelerle kimyasal silah kullanıldığını kesin olarak belirledik, laboratuvar çalışmaları ve klinik değerlendirmelerle" ifadelerini kullandı.
Bu konuyu Kimyasal Silahların Engellenmesi Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler'e (BM) bildirdiklerini aktaran Akdağ, "Ne yazık ki dünya bu meselelerde kör ve sağır. Birtakım kınamalar yapılıyor ve geçiştiriliyor. ABD, Rusya gibi güçlü ülkeler, bu işe 'dur' deseler, bu iş durur" yorumunu yaptı.
Akdağ, Suriyeli çocukların aşılanmaması konusunda gelen eleştirilere yönelik soru üzerine, 2013'te Harvard'a bir panelde, "Çocukları aşılamak çok önemli ama biz Suriye'deki çocukları aşılasak neyi değiştirmiş olacağız ki... Onlar, üstüne atılan varil bombaları hele hele bu kimyasal saldırılarla yapılan vahşeti önlemiş olmuyoruz. Aşısız çocuklar yerine aşılı çocuklara bu vahşet uygulanmış oluyor" ifadelerini kullandığını anlattı.
"12 maddelik kanun tasarısı da var"
Çocuk istismarına yönelik düzenlemede sadece cezaları çalışmadıklarını vurgulayan Akdağ, "Çocuğun, ailenin korunması, mağdurların ikincil örselenmelerine engel olmak, daha doğru veri toplayıp, verilerden önümüzdeki yıllarda yararlanmak için bir eylem planı hazırladık. Bu eylem planı içinde 12 maddelik kanun tasarısı da var" dedi.
"Üst sınırı 40 seneye çıkarıyoruz"
Akdağ, 12 yaşın altındaki çocuğa tecavüz varsa, 18-20 yıl arası verilen cezayı 40 yıla çıkardıklarını belirterek, "Bir aile üyesi, öğretmeni, yurtta bir çalışanın çocukla ilgisi varsa ya da şiddet kullanılmışsa müebbet hapis cezası veriyoruz. İkisi birdense ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriyoruz. Sadece öldürme durumunda değil. Çocuğa yakınlaşması kolay bir kişi eğer şiddet de kullanmışsa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriyoruz. 12-15 yaş arasında üst sınırı 40 seneye çıkarıyoruz. 15-18 yaş arasında da eğer silah kullanılmışsa, üst sınırı bu şekilde artırıyoruz” dedi.
Recep Akdağ, “Taciz, sarkıntılık ve benzeri suçların cezaları ciddi ölçüde artırılmıştı. Kanunun o tarafına dokunmadık. Orada çok ağır cezalar var. Tecavüz ve tecavüzle birlikte ölüm varsa ağır çok ağır cezalar getirdik. Ağırlaştırılmış müebbet hapis verilen bir kişiye 39 yıla kadar infaz uygulanabiliyor. Biz bunun üst sınırını bir istisna olarak 50 yıla çıkardık. Müebbet hapis cezasında da üst sınırı 40 yıla çıkardık. Türk Ceza Kanunu'nun en ağır hükümlerini getirmiş oluyoruz” ifadelerini kullandı.
"Yeni cezalar, dünyadaki en ağır cezalar"
Akdağ, 12 yaş sınırına yönelik tartışmalara ilişkin de hakimler, Yargıtay mensupları, öğretim üyeleriyle konuştuklarını, Adalet Bakanlığı ile en az 15 toplantı yapıldığını söyledi.
Dünyanın birçok ülkesinde yaşlara göre farklı cezalar olduğuna işaret eden Akdağ, "12-15 yaş arasına yönelik cinsel istismara uygun gördüğümüz yeni cezalar, dünyadaki en ağır cezalar. Bizim kendi kültürümüz, inançlarımız, toplum vicdanı, bütün bunları bir araya getirdiğimizde bu cezaların uygulanmasını uygun görüyoruz" diye konuştu.
"Maksadımız, hadiseler haber olmasın değil, çocuk ve ailesi ifşa edilmesin"
Mağdur çocukların ve ailelerin ifşa olması halinde hayatlarının karardığına dikkati çeken Akdağ, "Cumhuriyet Savcısına resen ya da başvurma yoluyla, savcının yayın durdurma yasağı getirmesinin önünü açıyoruz. Şu şartla ki 24 saat içinde çocuk mahkemesine başvuracak" ifadelerini kullandı.
Akdağ, bu tedbir kararını Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun uygulayacağını belirtti.
Cinsel istismar konusundaki haberler nedeniyle bu düzenlemenin hızlı bir şekilde yapıldığının hatırlatılması üzerine Akdağ, "Burada maksadımız, bu kabil hadiseler haber olmasın değil, çocuk ve ailesi ifşa edilmesin. Bu ince bir çizgidir. Sadece kanun maddeleriyle de bunu başaramayız. Basınımızla, editörlerle, haber müdürleriyle eğitim çalışmaları yapacağız" diye konuştu.
Akdağ, 2010 yılında Çocuk İzleme Merkezlerinin kurulduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:
"Onların Türkiye'deki sayısı 31. Bu eylem planının bir parçası olarak bütün şehirlere onu yaygınlaştırıyoruz ve yeni kurallar getiriyoruz. Burada Cumhuriyet Savcıları görevlendirilecek. Çocuk, buranın dışında hiçbir yerde örselenmeyecek.
Ne karakola ne mahkemeye gidecek ne de kimse onun oraya getirildiğini bilecek. Çocuğun ifadesi, bir psikologla birlikte aynalı bir odada alınıyor. Savcı soracaklarını dışardan psikoloğa soruyor. Psikolog, çocuğun yaşına, o andaki ruhsal durumuna uygun bir şekilde tercüme ediyor bu soruları. Bu şekilde ifadeleri alınmış oluyor.
Bunları bütün Türkiye'ye şimdi yaygınlaştırıyoruz. Eğer mahkeme nadiren de olsa çocukla görüşmek istiyorsa, Çocuk İzleme Merkezine giderek, orada bu işi yapacak. Asla çocukla, fail bir araya getirilmeyecek. Bazen yüzleştirme yapmak gerekiyor.
Yüzleştirme işlemi de yine Çocuk İzleme Merkezinde, çocukla faili bir araya getirmeden, aynalı oda vasıtasıyla yapılacak. Bu hususta çok hassas davranıyoruz. Türkiye'de iyi bir sistem kurmuş durumdayız ama bunu mükemmel hale getirip bütün dünyaya örnek olacak bir şekilde çocuğu korumayı da hedefliyoruz."
"Gerekirse elektronik kelepçe"
"Çocuğun mahkemeye getirilmemesinde bir yaş sınırı var mı?" sorusunun yöneltildiği Akdağ, "Yok, bu 18 yaş altındaki bütün çocuklarımız için" yanıtını verdi.
"Ailenin korunması anlamında, istismarcının takibi nasıl sağlanacak?" sorusu üzerine Akdağ, istismarcının, mağdurun bulunduğu yere yaklaşamayacağını, adresinin emniyet tarafından takip edileceğini, çocuklarla ilgili herhangi bir işte çalıştırılmayacağını kaydetti.
Akdağ, "İstismarcı cezasını çektikten sonra mağdurun yanına yeniden yaklaşırsa tekrar bir cezası olacak mı?" sorusunu, "İnfaz kanunlarına göre tahliye edildikten sonra eğer yaklaşırsa, o infazla ilgili hükümleri mahkeme iptal edebiliyor ve tekrar cezaevine konuyor. Dışarıdaki infaz süresi de tamamlandıktan sonra eğer tekrar böyle bir şey yapmışsa, o zaman yine cezaevine konulacak şekilde cezai hükümler var" diye yanıtladı.
Elektronik kelepçenin Adalet ve İçişleri bakanlıklarının uygulamasıyla ilgili olduğunu kaydeden Akdağ, gerekirse bunun da yapılabileceğini belirtti.
"Birtakım hormonlar yapılacak"
"Kimyasal hadım nasıl olacak?" sorusu üzerine Akdağ, "Bu cinsel isteğin belli bir süreyle baskılanması amacına yönelik bir tedbir. Bu vakaların bir kısmında pedofili var. Bu ya da benzeri ruhsal durumda olanların bir şekilde cezaevinde bulundukları süre içinde rehabilite edilmeleri zaten yapılacak. Cezaevinden çıktıktan sonra da mahkeme kararına bağlı olmak şartıyla, cinsel isteğin baskılanması şeklinde birtakım hormonlar yapılarak da devam ettirilecek. Bu, vakaların tekrarını önlemek açısından doğru bir tedbir, uygulama" dedi.
"Belki de ölene kadar içeride yatacak"
Akdağ, bunun uygulanmasında uzman görüşünün de alınacağını, herhangi bir yan etki durumunda istismarcıya verilen hormonların kesilebileceğini kaydetti. Akdağ, "Bu bahsettiğim şeyler aslında daha ziyade istismar suçlarının, tecavüz ve öldürme olmayanlarıyla alakalı. Neden? Çünkü zaten öbürleri varsa içeriden çıkamayacak ki böyle bir tedbire ihtiyaç olsun. Belki de ölene kadar içeride yatacak" ifadelerini kullandı.
"2018'de eğitimleri daha da artıracağız"
"Çocuk ve ailenin eğitimi konusunda bir düzenleme var mı?" sorusuna karşılık Akdağ, bilinçlenmeyi artırıcı tedbirlerin önemine işaret etti. Kurumların kapasitelerinin artırılacağını belirten Akdağ, çocuklarla ilgili alanda çalışan kim varsa, 2018'de eğitimleri daha da artıraca klarının altını çizdi.
"Avrupa'dan Türkiye'ye giren uyuşturucu"
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hane ziyaretlerini yoğunlaştırarak, risk haritaları oluşturacağını ifade eden Akdağ, bu haritaların, cinsel istismar ve uyuşturucu ile mücadele açısından önleyici tedbirler için yol gösterici olacağını söyledi.
"Zina düzenlemesinden vaz mı geçildi"? sorusunu Akdağ, "Hayır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu husustaki takdirlerini ve beyanlarını hepimiz biliyoruz. Bunlar, başka şekilde düzenlemelerle muhtemelen gelecektir ama çocuk istismarıyla ilgili bir alan olduğu için bu alana mümkün mertebe başka konuları getirmedik?" diye yanıtladı.
"2018-2023 Uyuşturucu İle Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planı'nın" sorulduğu Akdağ, "5 aydır çalışıyoruz. Çok ciddi politika laboratuvarları oluşturduk. Farklı ülkelerin uygulamalarına baktık ve neticesinde taslağımız tamamen hazır" dedi.
Uyuşturucu ile mücadelede de eğitimin önemine işaret eden Akdağ, bu maddelerin piyasaya satışıyla ilgili de çok ciddi tedbirler aldıklarını dile getirdi. Türkiye'nin başarılı bir mücadele verdiğini belirten Akdağ, en büyük sıkıntının Avrupa ülkelerinden Türkiye'ye giren uyuşturucu maddeler olduğunu vurguladı.
"Üretim yeri birinci derece Hollanda"
Akdağ, bu uyuşturucu maddelerin, hapların üretim yerinin birinci derecede Hollanda olduğuna dikkati çekerek, Avrupa'dan gelen uyuşturucuyla ilgili ciddi çalışmalar yapacaklarının altını çizdi.
"Uyuşturucu ile mücadele ataşesi atanması önerisi bu planın içinde. Bu, nasıl olacak?" sorusu üzerine Akdağ, "Nereden uyuşturucu Türkiye'ye geliyorsa, bu ülkelere özel görevliler gönderip, kurumlar arası yapılanmayı kuvvetlendirmek suretiyle bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Bu kişiler emniyet personeli olabilir, gümrük personeli olabilir, MASAK'la ilgili olabilir. Konusuna ya da ülkesine göre buna karar vereceğiz. Hollanda, Belçika, Avrupa'daki bazı diğer ülkeler, Polonya, elbette Afganistan, İran gibi ülkeleri öncelikle düşüneceğiz" yanıtını verdi.
Akdağ, "Atık su analizlerine" ilişkin bir soru üzerine, üç önemli takip araçlarının olduğunu, gençler için her yıl saha araştırmaları yapacaklarını, Adana ve İstanbul'da başlatılan atık su analizlerini 15 şehre çıkararak riskleri değerlendireceklerini, son olarak da piyasadaki uyuşturucunun fiyatını izleyeceklerini söyledi.
Kaynak: AA