Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin ardından arama-kurtarma çalışmaları hala devam ediyor. Enkaz altından çıkarılan her bir kişi diğerlerine umut oluyor. Özellikle de çocuklar…
Diyarbakır’da 81 saat sonra enkazdan çıkarılan 7 yaşındaki Beşir, Hatay’da yıkılan enkazdan 72 saat sonra çıkarılan 5 yaşındaki Hazal, 48 saat sonra çıkarılan 2 aylık Muhammed ve daha nice mucize kurtuluşlar gerçekleşti.
Enkazdan çıkarılan çocuklarla ilgili gelen haberler akıllara “Çocuklar enkaz altında yetişkinlere göre daha uzun süre mi hayatta kalıyor?” sorusunu getiriyor. Konuyla ilgili Acil Tıp Uzmanları Derneği (ATUDER) Yönetim Kurulu Başkanı ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Acil Tıp Uzmanı Prof. Dr. Başar Cander’le konuştuk.
Yaşam üçgeni daha kolay oluşuyor
Daha önceki depremlerde de benzer durumların yaşandığını söyleyen Prof. Dr. Cander, “Çıkarılan çocukların çoğunda travma yok dikkat ederseniz. Üzerine darbe gelmemiş. Yaşam üçgeni daha kolay oluşmuş bu bir sebep” diyor.
Çocukların enkaz altında yetişkinlere nazaran daha uzun süre dayanabilmesinin bir başka sebebi ise yaşları itibarıyla daha sağlıklı olmaları ve kronik rahatsızlıklarının olmaması. Prof. Dr. Cander bu durumu şöyle açıklıyor:
“Organları daha tolerans gösterebilecek kapasitede olduğu için bu bir avantaj. Mesela yaşlı bir kişinin bir kalp hastalığı varsa onun durması daha zordur.”
Bir diğer avantaj ise daha küçük oldukları için vücutlarındaki kas kütlelerinin daha az olması. Deprem sonrası enkaz altında kalanlarda yaşanan ezilme sendromu görülebiliyor. Ancak kas kütleleri daha az olan çocuklar, bu problemleri bir yetişkine göre daha az yaşıyor.
“Optimal bir soğukluk metabolizmayı yavaşlatabilir”
Deprem sonrası merak edilen bir başka soru ise soğuk havaya rağmen çocukların hayatta kalmaları. Hatta bu konuda hipoterminin olumlu etkisi olduğu bile ifade edildi.
Prof. Dr. Cander, hipoterminin bu depremde belirleyici bir faktör olduğunun altını çiziyor ve sözlerini sürdürüyor:
“Hipoterminin yaşamda kalmaya, pozitif yönde etki etmesini söylemek için daha fazla delile ihtiyacımız var. Ama şunu söyleyebiliriz. Hipotermi değil de optimal bir soğukluk, vücut metobalizmasını yavaşlatan dolayısıyla tüketimi azaltan ama çok da aşırı etkilemeyen durumlar bunu uzatmış diye yorumlanabilir.”