"Covid-19 Salgını ve Sonrası Psikolojik ve Sosyolojik Değerlendirmeler" başlıklı raporda, insani ilişkilerde kalıcı etki bırakmasının, salgının süresine, salgın sonucundaki ölüm oranlarına, otoritelerin salgını nasıl çerçevelediğine ve salgının farklı dalgalarla devam edip etmeyeceğine bağlı olduğu bilgisine yer verildi.
"Alınan önlemlerin gerekçelerinin açıkça ve ikna edici bir dille anlatılmalı"
İnsanın uzun süre sosyal izolasyona maruz kalmasının ve hoşlandığı birçok aktiviteden mahrum olmasının, öfke duygusuna yol açacağı vurgulanan raporda, karantina veya izolasyon sürecine ilişkin şu ifadeler kullanıldı:
"Bir karantina veya izolasyon süreci söz konusu olduğunda insanlar yeni durumlara uyum sağlamak için belli bir süreye ihtiyaç duyarlar. Karar alıcıların bu durumu göz önünde bulundurarak bu önlemleri aşamalı olarak alması ve kamuyu gerekçeleri ile birlikte basit ve ikna edici bir dille bilgilendirmesi önemlidir. Ayrıca sürecin zaman tanımının net olarak yapılması ve süreçte hayatı kolaylaştırıcı uygulamaların yapılacağına dair güvencenin önceden verilmesi özel önem taşımaktadır."
Salgının kısa ve uzun vadeli sonuçlarından korunmanın ancak ve ancak toplumdaki her bireyin, diğerlerine karşı sorumluluk duygusuyla hareket etmesiyle mümkün olduğuna değinilen raporda, yetkililerin salgın sürecinde topyekun dayanışma anlayışına vurgu yapan mesajlar vermesinin önemine işaret edildi.
Raporda, salgının teknolojik gelişmeyi hızlandırmasının, ilk etapta olumlu bir gelişme olarak görülebileceği ancak uzun vadede kişisel verilerin güvenliğiyle ilgili ciddi bir tehlikeye yol açabileceğine ilişkin kaygı yaratmaya ve eleştirilmeye başlandığı belirtildi.
"Tarımsal teşviklerle kırdan kente göç yavaşlatılabilir"
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO), Covid-19 salgınının süresi uzadıkça gıda tedarikinde sorunlar yaşanabileceğine ilişkin uyarılarının bulunduğu da hatırlatılan raporda, devletin tarımsal faaliyetlere ilişkin yatırımları ve tarımsal teşvikleri yeniden planlaması durumunda uzun vadede bir avantaj sağlanabileceği ve böylece kentsel alandan kırsal alana tersine göç olmasa bile kırdan kente göçün yavaşlatılabileceği kaydedildi.
Yatay mimarinin bir tercihten ziyade zorunluluk haline gelmesinin olası olduğuna değinilen raporda, bu dönüşümün, üst sınıflar arasında yaygınlaşarak zaman içerisinde orta sınıfa doğru inmesinin beklenebileceği bildirildi.
Salgının kent planlamalarına olduğu kadar konut mimarisine de belli ölçüde etkilerinin olacağı belirtilen raporda, çalışma, interaktif uzaktan eğitim ve sportif aktiviteler için uygun tasarlanan konutların yine üst sınıflardan başlayarak, belirli bir hızda yaygınlaşabileceği öngörüsünde bulunuldu.
Raporda, salgın sonrası ülkelerin ekonomik önlemlerle güvenlik tedbirlerini artırma olasılığı nedeniyle göçmenleri daha zor günlerin beklediği tespiti de yer aldı.