Binali Yıldırım, Habertürk'te yayımlanan "Türkiye'nin Nabzı" programında, açıklamalarda bulundu.
Soru üzerine, YSK'nin gerekçeli kararının detaylarına henüz bakmadığını belirten Yıldırım, AK Parti'nin seçimin iptaline ilişkin 19 itiraz konusunun olduğunu, YSK'nin bunlardan 2'sini dikkate alarak seçimin tekrarına karar verdiğini söyledi.
Bu itirazlardan birinin sandık kurullarının yasaya uygun teşkil edilmemesi olduğunu, ancak bunu YSK'nin tek başına yeterli görmediğini, yasaya aykırı olarak oluşturulmuş sandık kurullarının usulsüz işlemlerinin seçimin sonuçlarını değiştirip değiştirmediğini de dikkate aldığını ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu:
"YSK, bu iki uygunsuzluk, kanunsuzluk hali birlikte olduğu için seçimi yenileme kararı verdi. Geniş gerekçeli kararda da buna ait detayları göreceğiz. Buradan şu anlaşılması lazım, memur olacak, birtakım vasıfları var, onlara uymayan görevliler olmuş. Esasında kanuna uymayan bir husus ama YSK bunu yeterli görmüyor, 'Bunların görevli olduğu sandıklara bak, oradaki oy sayımı, evrak düzgün ayarlanmışsa, seçim sonucunu değiştirmiyorsa o zaman bu kanunsuzluğu görmezden gelirim, ben bunu müsamaha ile karşılarım.' Eğer değil, buradaki oylar, işlemler seçim sonucunu değiştirecek nitelikteyse o zaman seçimin yenilenmesine karar veririm. Bu gerek ve yeter şartın birlikte oluşması lazım. İşin püf noktası bu."
"Gerekçeli kararda 'oylar çalındı' yazacak halleri yok"
Gerekçeli kararda oyların çalındığı yönünde bir ifadenin bulunmadığının öne sürülmesi konusunda ise Yıldırım, şunları söyledi:
"Gerekçeli kararda 'oylar çalındı' diye bir tarafın söylemini yazacak halleri yok ama biz bunu halk diliyle söylüyoruz. Neden söylüyoruz? Bu oylar çalınmasaydı, 29 bin 400 olarak açıklanan fark 13 bin 700 seviyesine nasıl düştü? Ona bakmamız lazım. Durup dururken mi? Ben vatandaşlarıma buradan sesleniyorum, iki aday var, iki aday arasındaki oy farkı binde 1,5. Yüzde demiyorum. Şimdi normal şartlarda bırakın çalındı, çalınmadı muhabbetini, birbirine yakın. Açıyoruz, sayım yapıyoruz. Sayım yaptığımız zaman düzeltmeler oluyor. Geçersizler geçerli hale geliyor, her iki adayın da oy kaybetmesi ya da kazanması lazım. 4 milyon 150 bin civarında oy almış iki aday da. Burada böyle olmuyor. Aradaki fark yarı yarıya azalıyor. 29 binden 13 bine düşüyor. Bu normal mi?"
Daha iyi anlaşılması için "çalındı" ifadesini kullandıklarını aktaran Yıldırım, ilçe belediye başkanı oyunun 149, meclis üyelerinin oyunun 161, kendisine verilen oyun ise 17 çıktığı Çekmeköy 1119 sayılı sandığı örnek gösterdi. Bunun normal olamayacağını aktaran Yıldırım, düzeltme olduktan sonra 170 oyun çalındığının anlaşıldığını belirtti.
"Çalınmasaydı daha fazla olacaktı"
Kendisinin bazı sandıklarda AK Parti'li olduğu tahmin edilen seçmene İBB Başkanlığı pusulası verilmediği yönündeki iddialarını içeren ifadeleri ve CHP İBB Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun buna karşılık İBB için kullanılan oy sayısının ilçe oy sayısından fazla olduğunu söylediğinin belirtilmesi üzerine Yıldırım, "Fazla olması çalınmadığı anlamına gelmez ki. Çalınmasaydı daha fazla olacaktı. O zırva. Onun bir anlamı yok. 80 bin oy fazla almışım ilçe belediye başkanlarından. Çalınmasaydı 100 bin, 120 bin fazla alacaktım. Onu geç." ifadelerini kullandı.
Çok sayıda insanın seçim günü kendisini arayarak, "Bize iki oy pusulası verildi. Üçüncü oy pusulasını istediğimizde bazıları verdi, bazıları da 'bitti' dedi" şeklinde ifadeler kullandığını dile getiren Yıldırım, "Beni arayan benim oyumun sandığa gitmediğinden endişe duyan insanlardı. Ben bunun önemli sayıda olduğunu düşünüyorum. Bunu destekleyen başka şeyler de var. Bu sadece bana gelen telefonlarla oluşan bir kanaat değil." şeklinde konuştu.
"Sandık başkanı ya da görevlisi bir kişinin hangi partiye oy vereceğini nasıl anlıyor?" şeklindeki soruya ise Yıldırım, "Bir kere hangi sandıkta, hangi mahallede hangi seçmenlerin ağırlıklı olduğu bellidir. Seçmen kümelenmesi var. Mesela Kadıköy'deki seçmenlerin ağırlıklı CHP'ye oy verdiğini buna rağmen Bağcılar'daki seçmenlerin de AK Parti'ye oy verdiğini biliyoruz. Bana gelen telefonlar AK Partililerin ağırlıklı olduğu yerler. Beni kim arar, niye arar?" dedi.
Binali Yıldırım, AK Parti'li sandık müşahitlerinin buna nasıl göz yumduğunun sorulması üzerine ise şu ifadeleri kullandı:
"Bizim temsilcimiz var ama diğer ittifakın 4-5 tane var. Bizimki demek ki fark edemedi. Ben oradaki detayı bilemem ki. Mutlaka olduğunu düşünüyorum ama fark etmemiş olabilir. Herkesin sandık başında bir farklı görevi var. Kimisi pusulaları veriyor, kimi imzaları kontrol ediyor, kimi kimlikleri kontrol ediyor. Herkesin görev taksimi var. Birisi kafasına bunu yapmayı koymuşsa fark edilmesi zordur. Fark edilirse 'pardon' der, fark etmedin mi gitti."
AK Parti'nin iyi örgütlenemediği şeklindeki eleştiriler konusunda ise Yıldırım, "Oldukça düzensizlik fazla, şaibe fazla, oylarımızın korunamadığı gerçeği de ortada. Bunun tabii ki birtakım özensizliklerden, dikkatsizliklerden kaynaklandığı muhakkak. Burada hile yapılmayacağı, bir şey yapılmayacağı varsayımıyla arkadaşlar çalışmış olabilir, iyi niyetle çalışmış olabilir. Oradaki sandık başkanına itimat etmiş olabilir ama sonuçta da bu olaylar patlak vermiştir." şeklinde konuştu.
"Burada bir şaibe ve yolsuzluk olduğu muhakkak"
Yıldırım, "Bu organizasyonu kim yaptı?" şeklindeki soruyu ise, "Ben organizasyon cümlesini kullanmadım. Burada bir şaibe ve yolsuzluk olduğu muhakkak. Bu sadece bir varsayım değil itiraz sürecinde bunu biz tespit etmişiz ve sandıkların yüzde 10'unu saydırdığımız zaman 15 bin oyumuzu geri kazanmışız. Yüzde 90'ı daha sayılmadı. Yüzde 90'ı sayılsaydı, 850 bin sandıkta geri kazanılan oy sayısı 15 bin küsur ise geriye kalan 7,5 milyon oy sayılsaydı aradaki farkın ne olacağını gayet basit bir şekilde bulabiliriz. Aradaki fark kapanırdı ve bizim lehimize önemli miktarda da oy artışı olabilirdi." diye yanıtladı.
Daha önceki seçimde mühürsüz oylar konusunda verilen kararın hatırlatılması üzerine ise Yıldırım, şunları söyledi:
"Bunlar, bu iddialar her zaman olur ama oradaki söyledikleri doğru değil. Mühürsüz oy pusulası var. Seçim bitmeden anlaşılıyor, oylar kullanılırken tespit ediliyor. Sandıklar kapanmadan seçim kurulu toplanıyor bu kararı veriyor. Bu kararı verirken CHP temsilcisi de orada AK Parti temsilcisi de orada. Seçim bittikten sonra alınmış bir karar değil. Orada razı olmuş hepsi. Hepsi pusulaların mühürsüz olmasının bir mahsur teşkil etmeyeceği konusunda bir karar almışlar. O karar alınırken parti temsilcileri de var. Üstelik de bu karar sandıklar kapanmadan alınmış. Kimin ne oy verdiği bilinen bir durum yok. Daha oy verme işlemi devam ediyor. Bu ayrıntıyı kaçırmamak lazım. Şunu söyleyelim bir de işi tersine döndürelim. Ben 13 bin küsur oy fazla alsaydım CHP 'Canınız sağ olsun seçim bitmiştir' diyecek miydi?"
"Kazanınca demokrasi, YSK iptal kararı verince çete oluyor"
Bir önceki yerel seçimde Mansur Yavaş'ın Ankara'da itirazlarının kabul edilmediğinin belirtilmesi üzerine ise Yıldırım, "YSK'nin verdiği kararların sorumlusu ben miyim? Onu anlatamam. Ben şimdi YSK ne karar verir ne vermez, biz o işlere girersek hukuk devletinden başka yere gideriz. YSK'yi göklere çıkardılar, ilk gün, 'En güvendiğimiz kurum YSK'dir' demediler mi? Aday öyle demedi mi? Parti de böyle dedi ama YSK öbür türlü karar verince tu kaka, çete her türlü hakareti yaptılar. Böyle çifte standart olur mu? Bu kadar sürede ne değişti de bu göklere çıkardığınız YSK'yi yerin dibine batırdınız? Burada tamamıyla bir çifte standardı görüyorum. O da şudur: CHP Antalya'da kazanınca demokrasi var, hukuk var, Mersin'de kazanınca demokrasi var, hukuk var, Ankara'da kazanınca demokrasi var, hukuk var. İstanbul'da çalma işi var, şaibe işi, her türlü özensizlik var, bunu YSK ciddi bulup tekrarına karar verince hukuk yok. YSK oluyor çete. Böyle bir anlayış olabilir mi?" ifadelerini kullandı.
Kamera görüntüleri
Soru üzerine kamera görüntüleri konusunda bilgisinin olmadığını kaydeden Yıldırım, "Elimizde belgeler var, yüzlerce. Elimizde somut oyların ya başka adaylara yazıldığına dair veya geçerli oyların geçersiz sayıldığına dair veya oyların olmadığına dair onlarca belge var. Bütün bu belgeleri biz sunduk. Bütün bunların üzerinden işlem yapıldı. Dolayısıyla kamera işi vardı, yoktu ben bilmem. Bunların sonuçlarını, sorumlularını ortaya koyacak olan yargıdır. Biz suç duyurusunda bulunduk. Partimiz suç duyurusunda bulundu. YSK ara kararında bu sorumluların bulunması ve hesabının sorulması konusunda da yazdı." dedi.
"YSK beni de mağdur etmiştir"
YSK'nin kendisini mağdur ettiğini dile getiren Yıldırım, "Doğru yapması gereken işleri doğru yapmadığı için YSK beni de mağdur etmiştir. Oylarımızın bu yaptığı yanlış işlemden dolayı yerini bulmadığı için mağduriyetim var. Üçüncüyü de söyleyebiliriz oy veren 8,5 milyon İstanbullu mağdur." ifadelerini kullandı.
YSK Başkanı Sadi Güven'in şerhi konusunda ise Yıldırım, "Orada bana göre Sadi Bey, bir şeyi gözardı ediyor. Sandık kurullarının yasaya göre kesinleşmeden elimize verilmiyor. Ben size soruyorum bilgisine sahip olmadığınız bir liste var. Bunların doğru olup olmadığını neye göre iddia edeceksiniz? Var mı bir ölçüsü. Süre doldu. Elimde liste yok ki bu adam kamu görevlisi mi değil mi sandık kurulu üyesi veya başkanı olmaya ehliyeti var mı yok mu? İstihareye mi yatacağım, rüyamda mı göreceğim? Bilmeden ben neye göre itiraz edeceğim. Bu söyleneni çok tutarlı görmüyorum. Bir başka iddiası var başkanın. Tek başına değil, sadece iptal sebebi bu değil gerekçeli kararda. Bunların yaptığı işlemlerin sonucu değiştirecek olup olmadığına da bakıyor. O bakımdan bu düşünceye katılmıyorum." ifadelerini kullandı.
"Algı operasyonu yapmaya çalışıyor"
Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''Seçim iptal edildiği için muhafazakar seçmen rahatsız." iddiasına ilişkin soruya, ''Algı operasyonu yapmaya çalışıyor. Böyle bir şey yok. Bizim tabanımız bu konuda çok iddialı ve böyle bir haksızlığa uğradığımız, verilen oyların yerini bulmadığı yönünde çok güçlü bir kanaati var. Ben bunu sahada görüyorum. Günden güne coşku artarak devam ediyor. AK Parti teşkilatı, partimizin kurulduğu günden beri çok canlıdır. Biz onlar sayesinde 14 seçimi açık ara farkla kazandık. O yüzden teşkilatıma çok teşekkür ediyorum. Bu dönemde de teşkilatımızın bu heyecanı, enerjisi sayesinde 23 Haziran seçimlerini büyük bir başarıyla kazanacağınız, buna inanıyorum.'' diye konuştu.
31 Mart seçimlerindeki açıklamasıyla ilgili soruyu yanıtlarken Yıldırım, ''Ben öyle bir laf demedim. Hiç rakam vermedim. 'Kazandık.' dedim. O an bize verilen bilgilere göre, 'Şu kadar sandık açılmış, aradaki fark şu, kalan çok düşük bir miktar, sayılmayan oy var. Buna göre arkadaşlar bir simülasyon yaptılar. Efendim kazandık, açıklayabilirsiniz.' dediler. Ben de açıkladım. Ben o açıklamayı yaparken de söyledim. O günü bugünkü gibi hatırlıyorum. Saat 23.25'ti. O saat itibarıyla bize gelen bilgilere göre biz seçimi kazandık. Bu kadar. Sonra gelen bilgilerle bu durum değişti, olay budur. Bu bir hataysa, bu hatayı ben kabul ediyorum." ifadelerini kullandı.
"Kurgu falan değil, bu da bir algı operasyonudur"
Binali Yıldırım, Avcılar'da bir ailenin evinde yer sofrasında iftar yapmalarına ilişkin sosyal medyada yer alan eleştirilerin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
"O masaya 4 kişi oturamıyor. Masanın yarısı gözüküyor, yer sofrasının siz yarısını görüyorsunuz. Benden sonra daha oturanlar var. O arkadaki masaya da 4 sandalye sığıyor. Salon dediğiniz yer iki kanepe var, arada bu boşluk var. Yani şunu demek istiyorum; bu insanlara da saygısızlıktır. Biz gittik, iftara 2 dakika var, içeri girdik. Bu yer sofrasını bu halde bulduk, oturduk. Benim o insanlara 'Kaldırın bunu, ben yerde yemem yemek.' demem mi gerekiyordu? Ben yerde, yer sofrasında yemek yiyerek bu günlere geldim ve hala daha köyüme gidince yer sofrasında yerim. Ayıp bir şey mi? Öyle bir imkan olsaydı, masa olsaydı masada yerdik. Kim kurgu yapabilir? O insanlar bizi evine davet etmiş, bizi sofrasında ağırlamış, yer sofrasında oturmuş, yemişiz ve dediğim gibi ben 2 dakika kala girmişim. O sofrayı hazır bulmuşuz. Yerde ikram ederse yerde yersin, masada ikram ederse masada yersin. Kurgu falan değil. Bu da bir algı operasyonudur. Kocaman bir yalandır ve bu insanlara hakarettir, hor görmedik, aşağılamaktır. Ben bunu yapanları kınıyorum."
Seçim kampanyasını ne zaman başlatacağına ilişkin soruya Yıldırım, ''Biz başladık zaten. Biz sokaklardayız her gün.'' karşılığını verdi.
Yıldırım, İstanbul'u, İstanbul'un projelerini konuşmayı tercih ettiğini dile getirerek, ''Ben istiyorum ki İstanbulluların beklentileri, sorunları, genel siyasetin gürültüsü içerisinde kaybolmasın. Biz İstanbul'un geleceğine karar vereceğiz. Türkiye'nin geleceğine 24 Haziran'da karar verdik. Bu karar İstanbul'un kararı. İstanbul'un kararını verirken bizi bıraksınlar, İstanbul'u konuşalım. Ben bunu istiyorum.'' dedi.
"Prensip olarak olabilir"
Ekrem İmamoğlu'yla beraber program yapılması talebiyle ilgili soruyu Yıldırım, ''Olabilir, bakarız. Onun için ben karar veremem. Benim tek başıma karar vereceğim bir karar değil ama prensip olarak olabilir." diye yanıtladı.
Binali Yıldırım, İmamoğlu ile birlikte canlı yayına çıkmaları konusunda verdiği cevabın sosyal medyada yanlış aksettirildiğini belirterek, "Tek başıma karar veremem dememi sanki 'Partisine soracak, izin alacak.' gibi yayıyorlar, maksatlı yapıyorlar. İki kişinin programa gitmesine bir kişi karar verebilir mi? Bu kadar açık, bu kadar işi çığırından çıkarmanın anlamı yok. Yani sosyal medya, sorumsuz medya değildir. Sosyal medyada da insanları etkileyeceksiniz ama doğru şeyler söyleyeceksiniz." dedi.
"Kampanyada hep yerelde kalmayı ısrarla sürdüreceğim"
Yıldırım, kampanya sürecinde "beka" vurgusu yapıp yapmayacaklarına ilişkin soru üzerine, "Bu İstanbul'un belediye başkanı seçimidir. Benim gönlüm seçimin İstanbul ölçeğinde devam etmesi. Bunun içinde gayret edeceğim. Kampanyada hep yerelde kalmayı ısrarla sürdüreceğim. Bu kararımdan vazgeçmiş değilim. Bu kampanya sürecinde 23'üne kadar da aynı şekilde yapmaya devam edeceğim. Bence faydalı olan İstanbul'un konuşulmasıdır. İstanbul seçmeninin kanaatinin sandığa yansımadır. Buna gayret edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye İstanbul'da başlattığı seçim çalışmasından dolayı teşekkür eden Yıldırım, ''Hemşehri harekatı başlattı Sayın Bahçeli. Bu kendi teşkilatını, MHP tabanını hareketlendirmek ve daha çok katkı sağlamak için yapılan bir çalışma. Bu da zaten MHP'nin de bu kampanya döneminde genel siyasetten ziyade yerelde kalacağını ve İstanbul seçmeni üzerine çalışacağını gösteriyor. Yapılan her çalışmanın katkısı olur. İstanbul'a baktığımız zaman İstanbul Türkiye'nin özeti. 81 ilin her tarafından burada insanlar var. Hemşehri harekatının sonuç vereceğine inanıyorum.'' diye konuştu.
Yıldırım, Tevfik Göksu'nun Trabzonlularla ilgili açıklamasına ilişkin soruya, "Ben tabii o şeyi de yine çarpıttıklarını düşünüyorum. Orada kastedilen Trabzonluları Pontuslularla özdeşleştirmek değil. Kaldı ki Süleyman Bey İçişleri Bakanı, daha önce bu sözlerin arkasında olduğunu da söyledi Tevfik Beyin.'' ifadelerini kullandı.
Tekrarlanacak olan İstanbul seçimlerinde Saadet Partisi'nin yeniden aday çıkarmasını Yıldırım, şöyle değerlendirdi:
"Onların kararıdır hayırlı olsun ama ben Saadet Partisi'ne oy veren kardeşlerimizin tekrarlanacak seçimde bana oy vereceklerini düşünüyorum büyük bir oranda. Rahmetli Erbakan Hocamız teknik üniversiteden hocamdı. Ben ondan çok etkilendim ve çok şey öğrendim. Erbakan Hoca hayatı boyunca milli ve yerli vurgusu yaparak siyasi ömrünü tamamlamıştır. Onun takip ettiği yolu, onun sağlığında kısmen de olarak gördüğü birçok şeyi onun öğrencileri olarak Recep Tayyip Erdoğan ve biz gerçekleştirdik. Onun hayalini gerçeğe dönüştürdük. Bugün savunma sanayi yüzde 64 yerli oranına çıktı. Bugün artık darbe girişimleri karşısında ceketini alıp giden siyasetçiler yok. Aslanlar gibi direnip darbecileri, darbeyi vuran bir siyaset anlayışı var. Onun için hocamızın ruhu şad olsun. Mekanı cennet olsun diyorum. Saadet Partisi'nden kardeşlerimiz oy verirken elbette bu durumu değerlendirecekler."
"İsrafın hiçbir yerde olmaması gerekir"
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde israf yapıldığı iddialarının sorulması üzerine Yıldırım, "Ölçü şudur yıllık bütçesinin üstünde mi altında mı, üstünde ise iflas etmiş olur. Öyle iflas etme durumu yok. Yani mesela Beylikdüzü Belediyesinin borcunun 600 milyon olduğu söyleniyor. CHP adayının başladığındaki borcu 200 milyon. 3 kat artmış. İsraf haramdır. İsrafı kimse desteklemez. İsrafın hiçbir yerde olmaması gerekir." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, İstanbul'a gelen yıllık 13,5 milyon turist sayısını 22 milyona çıkarma hedefinde olduklarını söyledi.
Deniz ve sağlık turizmiyle beraber kongre ve fuarların da turizmde önemli bir yere sahip olduğunu belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
"Mevcut Atatürk Havalimanı'nın yeri büyük bir kongre ve fuar merkezi ile millet bahçesi olarak düzenleniyor. Avrupa'ya kongreler, fuarlar için 50 milyon insan gidiyor yılda. Biz bunun yüzde 10'una talibiz. O da 5 milyon eder. Bu fuarlara giden insanlar da sadece orada yatma, kalkma, yeme, içme 1500 dolar harcıyor. Bunlar normal turistler gibi değil. Çarpı 5 milyon 7,5 milyar dolar. Buradan geldi mi? Bunun arkasında tabii tepeden tırnağa iğneden ipliğe herkes nemalanıyor. Berberi, bakkalı, mücevhercisi... Turist gelince 40-50 sektör harekete geçiyor, otelcisi, lokantacısı herkes bundan istifade ediyor. Ne oluyor, daha çok işçi almak ihtiyacı duyuyor. İstihdam artıyor."
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, İstanbul'da AK Parti'nin kendini anlatamadığı iddiasını kabul etmediğini dile getirerek, "Biz konuşmuyoruz, eserlerimiz konuşuyor. İnsanlar geçerken 'Ne güzel olmuş Allah razı olsun.' diyor. Yani bizim PR yapma, algı oluşturmada kabiliyetimiz arkadaş kadar yok. Onu kabul etmiyorum. Ama neticede yani bu tip sanal şeyler, çok kısa sürede gerçek ortaya çıkar. Ama bir Avrasya Tüneli orada duruyor. Yıllarca hizmet verecek. Marmaray orada duruyor." dedi.
İstanbul projeleri
İstanbul'a yapılan hizmetleri aktaran Yıldırım, projelerine ilişkin bilgi verdi.
Yıldırım, "Marmaray ile İstanbul'un Kuzey ormanlarını birleştiren yeşil koridorları tekrar hayata geçireceğiz. Bunu yaptığımızda 55 milyon metrekare, yani 7 bin 600 stat büyüklüğünde bir yeşil alanı İstanbul'a kazandırmış olacağız. Bu çok heyecan verici bir proje ve biz bu projeyi gerçekleştireceğiz." şeklinde konuştu.
Kentsel dönüşüme ilişkin soru üzerine Yıldırım, kentsel dönüşümün mutlaka olacağını, bunun için imar barışının geldiğini ancak kenttin deprem dönüşümüne ihtiyacı olduğunu, öncelikli ve ağırlıklı olarak deprem dönüşümünü önemsediklerini söyledi.
Deprem toplanma alanlarını artıracaklarını aktararak, istihdama yönelik projelere değinen Yıldırım, "Gençlerin istihdamını önemsiyoruz. Mesela şunu söylemek istiyorum, yaz aylarında İstanbul'da en az 50 bin gence belediye olarak kısmi zamanlı çalışma imkanı getireceğiz. Yani 3-5 saat çalışacak, onun karşılığında da parasını alacak hem de vaktini geçirecek." ifadelerini kullandı.
Gençlerin çeşitli branşlarda çalışabileceğini dile getiren Yıldırım, diğer projelere yönelik şu bilgileri verdi:
"İstanbul'da ağırlaşan ekonomik şartlar dolayısıyla bazı toplum kesimlerinin ihtiyaçları var. Mesela emekliler, asgari ücretle geçinenler veya hiçbir geliri olmayanlar. Bunlara ilave sosyal destekler yapacağız yani devletin verdiğinden ayrı. Aslında bu yapılıyor. Şu anda diğer rakip adayın açıkladığı bazı destekler var. İşte sosyal destekler. 'Emeklilere şunu vereceğiz, çalışmayanlara bunu, engellilere bunu.' diye. Esasında bunu yıllardan beri hem merkezi hükümet hem de belediyeler uyguluyor."
İstanbul'da büyükşehir belediyesinin sosyal belediyecilik adına 203 bin kişiye evde sağlık hizmeti, 1 milyon 672 bin engelliye seans hizmeti, 105 bin kadına aile sağlığı koruma hizmeti verildiğini ifade eden Yıldırım, 73 bin ihtiyaç sahibi aileye nakdi yardım yapıldığını, 3 bin 260 aileye İstanbul'dan memleketlerine göç etmeleri için destek verildiğini aktardı.
Yıldırım, ayrıca 90 bin aileye eğitim desteği, 150 bin aileye de sosyal yardım kartı verildiğini aktararak, "Bunlar sanki yokmuş gibi arkadaş bu vaatleri yapıyor. Bir kere mevcudu bir öğrense iyi olur." dedi.
"En güzel anket sahanın verdiği tepkidir"
Binali Yıldırım, "İstanbul'da sandığa gitmeyen 1 milyon 700 bin seçmen var. Siz bunun çoğunun AK Parti seçmeni olduğunu mu iddia ediyorsunuz?" şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi:
"Bu bir iddia değil de bir gerçek. Hesap şu, 1 milyon 700 bin, küsuru da var, sandığa gitmeyen var. Bunu nereden hesap ediyoruz? Katılım yüzde 84. Geriye kalıyor yüzde 16. 10,5 milyon seçmen var. 10,5 milyonun yüzde 16'sı 1 milyon 700. Bu geçmiş seçimlere baktığımız zaman yüzde 90'a hiçbir zaman çıkmamış. En fazla yüzde 89'a çıkmış. Dolayısıyla bu yüzde 10'u kafadan çıkarın demektir. 1 milyon veya 900 bin seçmen kalıyor işin pratiği bu. Bu 900 bin seçmen üzerine 23 Haziran'da herkes yoğunlaşacak. Biz, bizim seçmenimizden sandığa gitmeyenlerin olduğunu tespit ettik. Nasıl tespit ediyoruz? Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 24 Haziran'da Cumhurbaşkanımıza oy verip de bu seçimlerde bize, bana oy vermeyen 425 bin seçmen var.
Bu kimin seçmeni olabilir? Yani 'Nereden biliyorlar?' diyorsunuz ya bunlar hep belli yani. Bir önceki seçim, bir sonraki seçim. Memleketine muhtarlık seçimi için gidenler var veya ayrıca sandığa gitmeyen bir kesim var, sandığa gidip bir şekilde geçersiz oy verenler var. Dolayısıyla bu seçmenlerin niye böyle bir karar verdikleri üzerinde biz çalıştık ve onlarla mümkün mertebe bir araya geliyoruz ve dinliyoruz. Onların beklentileri nedir, neler yapabiliriz, kendimizi daha iyi anlatmaya çalışıyoruz, onların gelecek beklentilerini daha iyi anlamaya çalışıyoruz ve tekrar sandığa gelmelerini sağlamak için çalışıyoruz."
Seçmen beklentilerine ilişkin de bilgi veren Yıldırım, son dönemde bir anket yaptırıp yaptırmadığının sorulmasına yönelik de bir açıklamasında "Ben anlamlı bir farkla kazanmak istiyorum." dediğini hatırlattı.
Binali Yıldırım, "Niye anlamlı bir şekilde kazanmak istiyorum? Çünkü tekrar bu tartışmalar yaşanmasın. Yani hadi yine birbirine yakın, başla tekrar, sıkıntı yani. Her seferinde İstanbulluları yoruyoruz. Böyle bir şey olmasın istiyorum dediğim o. Anketler yapılıyor, partimiz yapıyor. İlk kampanyada da bu bana çok soruldu. Anketlerle vaktimi geçirmek istemiyorum. En güzel anket sahanın verdiği tepkidir. İnsanlarla yüzleşiyoruz, karşı karşıya geliyoruz. Onları çokça dinliyoruz, az konuşup çok dinliyoruz. Dolayısıyla sandık en doğru anketi verecektir ve 23 Haziran günü İstanbullular kararını vermiş olacak." değerlendirmesinde bulundu.
"Geleceğe odaklanmamız lazım"
Seçimi kazanamaması durumunda siyasi hayatına nasıl devam edeceğinin sorulduğu Yıldırım, "Niye kazanmak varken kazanmamayı konuşuyoruz. Biz kazanmak için buradayız. Ben kazanmaya odaklanmış vaziyetteyim ve inşallah bu seçimi kazanacağız." dedi.
Yıldırım, seçmene mesajlarını da ileterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Seçmenlere ne diyeyim? Kusura bakmayın sizi biraz yorduk. Yani keşke 31 Mart'ta bu seçim her türlü şaibeden, yolsuzluktan bağımsız olarak tamamlanabilmiş olsaydı da bir daha sizleri 23 Haziran'a kadar meşgul etmeseydik. Ama elde olmayan sebeplerle öyle bir süreç yaşıyoruz. İnşallah bu sefer çok daha güzel bir sonucu elde etmek için gayret edeceğiz. Ben İstanbul'a, beni çocukluğumdan bugünlere getiren bu şehre çok şey borçluyum ve İstanbul'a güveniyorum. İstanbulluların da bunu takdir edeceğine inanıyorum. Bu azim ve heyecanla son güne, ana kadar çalışmalarımıza devam edeceğiz."
Siyasi tercihlere sonsuz saygıları olduğunu vurgulayan Yıldırım, hep birlikte hareket edip, geleceğe odaklanılması gerektiğini söyledi.
Yıldırım, "Kürtleri de kimse çantada keklik görmesin. Her seçimde Kürt oyları masaya konuluyor, taksimat yapılıyor. Ben bunun Kürt kardeşlerimize yapılan büyük bir saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Biz hizmeti etnik kimliğine bakarak değil, bu şehre katma değer sağlayan insanlar olarak herkesi görüyoruz ve ona göre hizmet edeceğiz. HDP'nin adayı yok, dolayısıyla Kürt kardeşlerimizin oylarına da talibim. Türkmenlerin, göçmenlerin, Türklerin oyuna da talibim. Farklı farklı etnik yapılarımız olabilir ama unutmayalım biz bir şehirde yaşıyoruz, kaygılarımız, sevgilerimiz, geleceğimiz ortak." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA