Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2019-2020 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Öncelikle 12 yıllık zorunlu eğitimi 4+4+4 sistemine dönüştürerek çocuklarımızın ve ailelerimizin tercih seçeneklerini genişlettik. Buna ilave olarak okul öncesi eğitimi hızla yaygınlaştırıyoruz. Üniversiteye girişteki katsayı adaletsizliklerini ortadan kaldırarak her öğrencimizin yarışa aynı şartlarda başlamasını sağladık. Milletimizin talebi doğrultusunda Kur'an-ı Kerim ve siyer-i nebi derslerinin tüm ortaokullarda seçmeli olarak alınabilmesini temin ettik. Yükseköğrenim dahil eğitim öğretim bütçesini 10 milyar lira civarında aldık ve bu rakamı içerisinde bulunduğumuz yıl itibarıyla 161 milyar liranın üzerine çıkardık. 16 kat.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Üniversiteye girişteki kat sayı adaletsizliklerini ortadan kaldırarak her öğrencimizin yarışa aynı şartlarda başlamasını sağladık.https://t.co/uhh2niHr9E pic.twitter.com/RmRAvrY6LQ
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 18, 2019
Derslik sayımızı 309 bin ilaveyle 577 bine yaklaştırdık. Öğretmen sayımızı 632 bin ilaveyle 937 binin üzerine yükselttik. Tüm okullarımızdaki toplam sayısı 3 bini bile bulmayan spor salonu sayısını 10 bin 500'e yaklaştırdık. Yine tüm okullarımızdaki laboratuvar sayısı 22 binin altındayken bugün bu sayı 54 bini buldu. Hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm öğrencilerimizin ders kitaplarını ücretsiz veriyoruz. Bir dönem evlatları kıyafetlerinden dolayı okula alınmayan, üniversitelerinin kapılarında ikna odaları kurulan Türkiye'den bugünkü demokratik, özgür ve bilim odaklı eğitim öğretim yapısına geldik.
"Hayatın kendisi gibi dinamik bir süreç"
Dünyadaki gelişmelere, ülkemizin ihtiyaçlarına, milletimizin taleplerine göre okul öncesinden üniversiteye kadar eğitim öğretimin tüm aşamalarında tedrici bir değişim şart. Önemli olan bu değişimi konunun tüm taraflarının katılımı, katkısı ve kararıyla gerçekleştirebilmektir. Ama ülkemizin eğitim öğretim alanında katettiği mesafeyi görmeden ve kabul etmeden diğer konulara doğru şekilde odaklanamayız. Bunun için eğitim, öğretim meselesi önümüzdeki dönemde de önceliklerimiz arasında ilk sırada yer almaya devam edecektir. Akademisyenlerimizden, öğretmenlerimizden resmi ve özel eğitim öğretim kurumları yöneticilerimizden başlayarak velilerimiz ve öğrencilerimiz dahil bu konuda söyleyecek sözü olan herkese gönlümüz ve kulağımız açıktır. Nerede olursa olsun ilmi aramayı emreden bir medeniyetin mensupları olarak ancak bu şekilde hedeflerimize ulaşabileceğimize inanıyorum.
Türkiye yüksek öğrenim alanında da özellikle son 17 yılda çok büyük bir başarıya imza attı. Üniversite sayısının 76'dan 207'ye, öğretim elemanı sayısının 70 binden 168 bine, öğrenci sayısının 1,6 milyondan 8 milyona yükselmiş olması bu başarının en bariz ifadesidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yüksek öğretimde üniversite sayısı 207'ye öğrenci sayısı da 8 milyona çıktı.https://t.co/uhh2niHr9E pic.twitter.com/0xxSY3J1N8
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 18, 2019
Almanya'da yükseköğrenim çağındaki öğrenci sayısı kaç biliyor musunuz? 3 milyon, bizde 8 milyon. Almanya'nın nüfusu bizim nüfusumuzla hemen hemen aynı. Sayın Şansölye bunu öğrenince 'Ben bunu bilmiyordum' dedi. Nitelik noktasında aşmamız gereken şüphesiz ki bir mesafe var ama dikkat edin öğretim üyelerimizin de sayısını da sürekli artırıyoruz. Şimdi bizim arzumuz öğrencimizin niteliğini artırırken şüphesiz ki hocalarımızın da niteliğinin artması ve evlatlarına, öğrencilerine de o denli sahip çıkması gerekir ki biz hem hocalarımızla hem de öğrencilerimizle ayrıca iftihar edelim. Bu adımı atabilir miyiz atarız. Bu millet bunu da başarır.
Eğitim ve öğretim alanı da dinamik bir süreçtir. Okul öncesinden üniversiteye kadar tüm aşamalarda değişim şart. Eğitim öğretim meselesi önümüzdeki yıllarda da önceliklerimiz arasında olmaya devam edecektir.
"Rektör atama kriterleri güncellenecek"
Rektör atama kriterlerini çok daha yükseğe çıkartarak adayları akademik ve idari bakımdan çok sıkı bir inceleme sürecinden geçireceğiz.
"Harç verildiği zaman kıyamet koparanlar şimdi nerede"
Kredi veya burs olarak olarak lisans öğrencilerimize aylık biliyorsunuz 500 lira ödüyoruz. Şimdi yeni bir zam daha gelecek. Yüksek lisans öğrencilerimize bin lira, doktora öğrencilerimize bin 500 lira veriyoruz. Bu imkandan faydalanan öğrenci sayısı 1 milyon 613 bindir. Harç filan var mı? Kaldırdık mı, kaldırdık. Harç verildiği zaman kıyamet koparanlar acaba şimdi nerede? Şimdi ortada yoklar. Ama biz devlet olarak milletimize karşı olan o görevi de yerine getirdik. Üstelik Türkiye attığımız tüm bu tarihi adımlara rağmen, nüfusa göre, üniversite sayısı bakımından hala oldukça mütevazi bir yerde bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Vakıf üniversitelerimizin üzerlerine giderek daha çok yapışan ticari kurum algısının önüne geçmek için bilimsel araştırmalara daha çok yönelmelerini özellikle sağlamalıyız.https://t.co/uhh2niHr9E pic.twitter.com/3AWLO9oAQE
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 18, 2019
"Vakıf üniversiteleri bilimsel araştırmalara yönelmeli"
Bilimsel araştırma projelerimizin ülkemizin ihtiyaçları ve hedefleri ile uyumlu şekilde yürütülmesini Yükseköğrenim Kurulumuz nezdinde koordine etmeliyiz. Üniversitelerimizin araştırma altyapılarına mükerrer yatırımlar yaparak, kaynak israfına gitmelerinin önüne geçmek için de hemen bir envanter çıkarmalı, verimlilik esasına dayalı bir eylem planını da hazırlamalıyız. Vakıf üniversitelerimizin üzerlerine giderek, daha çok yapışan ticari kurum algısının önüne geçmek için bilimsel araştırmalara daha çok yönelmelerini özellikle sağlamalıyız. Bilhassa kalite odaklı gelişme için.
Vakıf dediğimiz zaman farklı şeyler anlıyoruz. Öğrencisinin cebinden ne çıkacak o değil, tam aksine vakıfta, ecdat nasıl tanımlıyor; 'Cebi hümayunundan ödemek suretiyle' diyor. Şimdi de bizim vakıf üniversitelerinin patronları, kendi cebi hümayunlarından değil, orayı doldurmak için gayret ediyorlar. Buna bakmamız lazım.
#SONDAKİKA
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 18, 2019
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ankara'daki üçlü zirvede Suriye konusunda çok önemli kararlar aldık.https://t.co/uhh2niHr9E pic.twitter.com/dNX8j6JLtU
"Suriye'deki krizin çözümü konusunda çok önemli kararlar aldık"
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Astana platformunun 5. zirvesini Ankara'da gerçekleştirdik. Ankara Zirvesi'nde yaptığımız ikili ve üçlü görüşmelerde Suriye'deki insani ve siyasi krizin çözümü konusunda çok önemli kararlar aldık. Zirvenin en önemli kazanımlarından biri siyasi sürece yeni bir dinamizm kazandıracak olan Anayasa Komitesi üyelerinin onaylanmasıdır. Böylece komitenin oluşumundaki tüm pürüzler giderilmiştir. Bir diğer husus ise büyük bir göç dalgası potansiyelini de içinde barındıran İdlib'deki sıkıntılı durumun en azından bir parça rahatlamasını sağlayacak görüş birliğine varılmış olmasıdır.
#SONDAKİKA
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 18, 2019
[Ankara'daki Üçlü Zirve] Cumhurbaşkanı Erdoğan: 2 haftada buradan bir sonuç çıkmazsa kendi hareket planlarımızı devreye sokacağız.https://t.co/uhh2niHr9E pic.twitter.com/i07qxFqnO8
"Kendi planlarımızı devreye sokacağız"
Suriye topraklarının dörtte birinden fazlasını işgal eden Fırat'ın doğusundaki bölücü terör örgütüyle ilgili endişelerimizin muhataplarımız tarafından da önemli ölçüde paylaşıldığını gördük. Bu durum Amerika ile yürüttüğümüz güvenli bölge çalışmalarının bir an önce sonuçlanmasını özellikle güçlendirdi. Zirve sırasında ve sonrasında yaptığımız açıklamalarda ifade ettiğimiz gibi iki hafta içinde buradan bir sonuç çıkmazsa kendi hareket planlarımızı devreye sokacağız. Avrupa ülkelerinden hem İdlib hem Fırat'ın doğusu konusunda çok daha güçlü bir destek bekliyoruz. Artık laf bizi doyurmuyor. Laf ola beri gele yok, icraat bekliyoruz.
"2 ile 3 milyon arasında sığınmacıyı iskan edebiliriz"
3 milyon 600 bin mülteciyi Türkiye'de ağırlıyoruz. Dünyada bunun benzeri yok. Öyleyse Batı da bunun benzerini yapması lazım. Şayet İdlib'de sükuneti hızla sağlamazsak bu bölgede yaşayan 4 milyon insanın yükünü kaldıramayacağımızı açıkça söylüyoruz. Fırat'ın doğusunu güvenli hale getirmek suretiyle buraya güvenli bölgenin derinliğine bağlı olarak 2 ile 3 milyon arasında halen ülkemizde ve Avrupa'da yaşayan Suriyeli sığınmacıyı iskan edebiliriz.
Türkiye'nin mücadelesine verilen desteğin samimiyeti ve boyutu bu sorunların çözümüne veya derinleşmesine yol açacaktır. Biz kendi sınır güvenliğimizi garantiye alma yanında özellikle Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir çözüm için samimi çaba göstermekten asla vazgeçmedik. Buna karşılık bölgede etkinlik gösteren her ülkenin aynı tavır içinde olmadığı da bir gerçektir. Ülkemizin yaklaşımı böylesine insani ve çözüm odaklıyken hala önümüze külfet paylaşımından terör örgütlerine dirsek temaslarına kadar her konuda engeller çıkartılmasını kabul edemeyiz. Önümüzdeki aylarda yaşanacak gelişmeler, Suriye krizinin suhuletle mi çözüleceği, yoksa derinleşeceği mi hususunda belirleyici olacaktır.
Türkiye olarak hem kendi güvenliğimiz hem de Suriyeli kardeşlerimizin geleceği için ilkeli ve aktif tutumumuzu sonuna kadar devam ettirmekte kararlıyız. Yürüttüğümüz bu tarihi mücadelede kamuoyumuzun tüm kesimleri gibi akademi dünyamızdan da destek bekliyoruz.
Kaynak: TRT Haber