Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT tarafından bu yıl 5'incisi düzenlenen Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nın finalinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasından öne çıkanlar:
Bu güzel program vesilesiyle sizleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, milletin evinde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Ramazan-ı Şerifinizi canıgönülden tebrik ediyor, Rabbim tuttuğumuz oruçları günahlarımıza kefaret kılarak, bizleri pirüpak bir şekilde bayrama kavuştursun diye dua ediyorum.
Yarışmaya katılan tüm kardeşlerimizi canıgönülden kutluyorum. Jürideki hocalara da emek ve gayretleri için teşekkür ediyorum. Malumunuz içinde bulunduğumuz mübarek ramazan ayı, aynı zamanda Kur'an ayıdır. Kur'an-ı Kerim tilaveti, medeniyetimizde Ramazan-ı Şerifi ihya ve idrak etmenin en güzel yollarından biridir. Kudemanın o veciz ifadesiyle 'Kuran'a bakmak gözün nasibi, dinlemek kulağın nasibi, ezberlemek kalbin nasibi, tefekkür etmek aklın nasibi, yaşamak ise müminlerin nasibi.' olarak görülmüştür. Bu şuurla hareket eden milletimiz, bilhassa ramazan günlerinde Kur'an'ı okumaya, hatmetmeye, hayatına tatbik etmeye ihtimam göstermiştir.
Ramazanın en başından itibaren camilerimizde, hanelerimizde, ders ve sohbet halkalarında bu gelenek nesilden nesile aktarılarak yaşatılmıştır. Ancak son iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını sebebiyle maalesef hem ramazanı biraz buruk yaşıyoruz hem de ramazan geleneklerimizin bazılarını tam manasıyla ihya edemiyoruz. Yine bu sene alınan tedbirlerden dolayı teravihlerimizi evde kıldığımız, iftar sofralarını sadece aile üyelerimizle paylaştığımız, birbirimizi ziyaret edemediğimiz bir ramazan geçirdik.
TRT'ye teşekkür etti
Böyle bir iklimde TRT'nin bu sene 5'incisini düzenlediği "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması" çok farklı bir mana kazandı. TRT, bu yarışma programıyla hanelerimizi Kur'an bülbüllerinin sesleriyle güzelleştirerek, burukluğumuzu bir nebze olsun gidermiştir.
Yarışma, ramazan akşamlarının bir klasiği haline geldi. Her yaştan ve her kesimden insan beğeniyle takip ediyor. Her ne kadar birileri rahatsız olsa da yarışmanın da etkisiyle gençlerimiz ve evlatlarımızın Kur'an'ı öğrenmeye, güzel okumaya, hafızlığa olan ilgilerinin de arttığını müşahede ediyoruz. Katılımcılar arasında gençlerimizin oranının her geçen yıl çoğalmasından, büyük bir bahtiyarlık duyduğumu belirtmek istiyorum. Kur'an-ı Kerim en çok da gençlerimizin o davudi seslerine yakışıyor. Rabbim her birinin sesine, nefesine, yüreğine kuvvet versin diyorum.
TRT yönetimini nitelikli, özgün, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkan programlara imza attıkları için tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Diyanet İşleri Başkanlığımıza da evlatlarımızı Kur'an-ı Kerim ile buluşturan faaliyetleri dolayısıyla takdir ve tebriklerimi iletiyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: TRT yönetimini nitelikli, özgün, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkan programlara imza attıkları için tebrik ediyor, başarılar diliyorum. https://t.co/OIESLR6FEi pic.twitter.com/MeD0Znsg9h
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) May 12, 2021
"İslam düşmanlığı virüsü Avrupa ülkelerinde hızla yayılıyor"
Şimdiye kadar 3 milyonu aşkın insanın hayatına mal olan koronavirüs salgını, bizlere sadece dünya hayatının faniliğini değil, aynı zamanda dünya imtihanını başarıyla vermenin yollarını da tekrar hatırlatmıştır. Paylaşmanın, merhametin, kardeşliğin, empatinin, yaratılana Yaratandan ötürü değer vermenin önemini bu süreçte bir kez daha gördük.
Bencilliği körükleyen, maddiyatı yücelten, bireyi sadece ekonomik varlığa indirgeyen hakim paradigmanın sorunlarımızı çözmek bir yana, nasıl daha da derinleştirdiğinin farkına vardık. Birleşmiş Milletler kürsüsünden yıllardır dile getirdiğimiz 'Dünya 5'ten büyüktür' çağrımızın haklılığına hep birlikte şahitlik ettik. Tüm insanlığı etkileyen salgın günlerinde, ne yazık ki gelişmiş ülkeler ve uluslararası kurumlar, iyi bir imtihan veremedi. Batının, başkalarının kanı, emeği, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri üzerinde inşa ettiği şatafat düzeni, salgınla birlikte bir kez daha ifşa oldu.
Salgının ilk günlerinde maske, ilaç ve solunum cihazı konusunda yaşanan acımasız rekabetin, şimdi aşıyla beraber ayyuka çıktığını görüyoruz. Ağızlarından insan haklarını düşürmeyenler, milyarlarca insanın aşıya uygun şartlarda erişimi konusunda kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Dünyada halen 100'e yakın ülkenin ilk doz aşıya ulaşamamış olması, kimi ülkelerin risklerinden dolayı vatandaşlarına uygulamaktan vazgeçtikleri aşıları güya yardım kılıfı altında Afrika ve Asya'ya göndermek istemesi, meselenin vahametini göstermek açısından kafidir.
Bu süreç, aynı zamanda batı toplumuna sirayet eden sosyal marazları da gün yüzüne çıkarttı. Irkçılık, ayrımcılık, göçmen karşıtlığı, tahammülsüzlük bu sosyal hastalıklardan sadece birkaçıdır. Hiç şüphesiz bunların arasında koronavirüs kadar tehlikeli olanı İslam düşmanlığı virüsüdür. Bu virüs, özellikle Avrupa ülkelerinde hızla yayılıyor. Gerek nefret suçlarıyla ilgili istatistikler, gerek Müslümanlara ait kurumlara yapılan saldırılar, gerekse orada yaşayan vatandaşlarımızdan gelen şikayetler, bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor. 6 milyonu Türk olmak üzere 35 milyon Müslümanın yaşadığı Avrupa, bugün kardeşlerimiz için giderek bir açık hava hapishanesine dönüşüyor.
"Fransız demokrasisine indirilmiş bir giyotin olacaktır"
Başta Fransa olmak üzere birçok batı ülkesinde Müslüman olmak, Müslümanca yaşamak, 'öteki' yaftası yemek için yeterli hale gelmiştir. Bilhassa başörtülü kadınlar, Avrupa'da yükselen bu nefret dalgasından en fazla mağdur olan kesimdir. Hemen her gün sokakta, iş yerinde, okulda, otobüste, pazarda, çarşıda, markette ırkçı faşistlerin saldırısına uğrayan bir vatandaşımızın, Müslüman bir hanım kardeşimizin haberini alıyoruz.
Bundan iki ay önce bir Fransız televizyon kanalında Fransa İçişleri Bakanı ile ırkçı bir partinin genel başkanı arasında yaşanan utanç verici tartışma, sorunun vahametini ortaya koymuştu. Fransa Devlet Başkanı da haddi aşan bir açıklamasında haşa 'İslam'ın bir krizde olduğunu' iddia ederek, yine büyük bir skandala imza atmıştı. Diğer marjinal partilerin doğrudan İslam'ı ve Müslümanları hedef alan eylemlerini burada dillendirme gereği dahi duymuyorum. Onlar zaten aleni bir şekilde 'Avrupa'da ve Fransa'da Müslümanlara yer olmadığını' söyleyerek, bu konuda nerede durduklarını gösteriyorlar. Geldiğimiz noktada durum ürkütücü bir hal almış, Avrupa'da yaşayan Müslümanlar için ciddi bir güvenlik tehdidine dönüşmüştür. Fransa hükümetinin, Müslüman toplumun tepkisine rağmen 'aşırıcılıkla mücadele yasasını' geçirme ısrarı, endişelerimizi daha da artırmıştır.
Yasa tasarısıyla Müslüman kadınların tercih ettikleri kılık-kıyafetle sosyal hayatta var olma hakkı sınırlandırılacaktır. Müslüman genç kızlara getirilen başörtüsü yasağı ise ayrı bir garabettir. Yasa tasarısıyla gençlerimiz, bir dönem ülkemizde olduğu gibi, eğitimleri ile itikatları arasında tercih yapmaya zorlanacaklardır. Yine bu yasayla Müslüman toplumun örgütlenme hakkı, eğitim hakkı, ibadetlerini özgürce yerine getirme hakkı gasbedilecektir. İnsan haklarıyla, inanç hürriyetiyle, Avrupa değerleriyle alenen çelişen böyle bir tasarının kanunlaşması, Fransız demokrasisine indirilmiş bir giyotin olacaktır.
Fransız makamlarını aklıselimle hareket etmeye davet etti
Müslümanların rızası gözetilmeden, 'ben yaptım oldu' inadıyla atılacak adımların faydadan çok zarar getireceğine inanıyoruz. Bu bakımdan başta Fransa Devlet Başkanı Sayın Macron olmak üzere, Fransız makamlarını buradan aklıselimle hareket etmeye davet ediyoruz. Fransa hükümetinin, 12 Nisan tarihinde Senato'da kabul edilen bu yasa tasarısından bir an önce dönmesini bekliyoruz. Türkiye olarak, terörle mücadele ve entegrasyon konusunda Fransa dahil herkesle çalışmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken bir kez daha yarışmaya katılan ve dereceye giren tüm hafızları, tüm karilerimizi tebrik ediyorum. Rabbim, hepimizi Kur'an-ı Kerim'in nuruyla aydınlanan, onun ahlakıyla ahlaklanan kullarından eylesin. Rabbim, bu ramazanı İslam dünyasının buruk geçirdiği son ramazan kılsın.
Ödüller verildi
Konuşmasının ardından "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması"nda bu yıl birinci olan Muhammed İsmail Demirel, ikinci Serkan Yıldız ve üçüncü Mesut Topçuoğlu'na ödülleri verildi.
TRT tarafından bu yıl 5'incisi düzenlenen programın finaline, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren de katıldı.
Ramazan ayı boyunca iftar sofralarına misafir olan programda, yarışma formatının haricinde, bu yıl ilk defa izleyiciler için programın 'İftar Özel' bölümünde sohbetler de gerçekleştirildi. Mustafa Cihat Kılıç'ın sunduğu programda jüri üyeliklerini Dr. Mehmet Ali Sarı, Halil Necipoğlu, Osman Egin ve Hafız Osman Şahin üstlendi.
Türkiye ve yurt dışından 115 yarışmacının katıldığı programda jüri üyelerinin değerlendirmeleri sonucu 6 yarışmacı finale kaldı.