Açık 12.3ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
05.09.2019 11:04

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Batı destek vermezse kapıları açmak zorunda kalırız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de kurulması planlanan güvenli bölge ile ilgili, "Batı destek vermezse biz de kapıları açmak zorunda kalırız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Batı destek vermezse kapıları açmak zorunda kalırız

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.

MKYK ve MYK toplantılarında partinin gündemindeki konuları istişare ettik ve AK Parti'nin 18'inci kuruluş yıl dönümünde geçmişten bugüne bir muhasebe yapma imkanı bulduk.

Cumhurbaşkanı olarak uluslararası ilişkiler ile ilgili görevleri de kesintisiz bir şekilde sürdürdük. Bu çerçevede Ukrayna Cumhurbaşkanını ülkemizde misafir ettik. Güven mektubu törenleri vesilesiyle çok sayıda büyükelçiyi, Malezya Başbakanı'nı, Özbekistan Dışişleri Bakanı'nı, FIFA ve UEFA başkanlarını, KKTC Başbakanı'nı, Çekya Başbakanı'nı kabul ettik. Bayramlaşma için çok sayıda liderle telefon görüşmeleri gerçekleştirdik. Rusya Federasyonu ve ABD başkanlarıyla gündemlerimizdeki konularla ilgili çok önemli telefon görüşmelerimiz oldu.

Ayrıca Rusya'daki havacılık fuarının açılışına da katılarak, bu ülkenin geliştirdiği önemli savunma sanayi ürünlerini yerinde inceleme imkanı bulduk. Bunların dışında da ülke ve millet meseleleriyle ilgili kamuoyuna yansıyan veya yansımayan pek çok kabulümüz, toplantımız, görüşmemiz oldu.

"Kutlu davaya zarar veririz"

Türkiye'nin büyümesi, güçlenmesi her anlamda hedeflere doğru ilerlemesi için gece gündüz çalışıyoruz. Milletimizden aldığımız güçle, teşkilatlarımızın desteğiyle, dostlarımızın hayır duasıyla 'durmak yok yola devam' diyerek mücadeleyi sürdürüyoruz. Sizlerin de kendi illerinizde ve görev alanlarınızda benzer bir mücadelenin içinde olduğunuza inanıyorum. Buradaki her bir arkadaşımın en büyük meselesi, sorumluluğunu üstlendiğimiz kutlu davaya hizmet etmek, şahsiyetimizle, siyasetimizle, duruşumuzla, icraatımızla milletimizin gönlünü kazanmaktır.

Herhangi bir arkadaşımız, kendi özel işi ve ilişkileri dahil, şayet herhangi bir konuyu davasına, hizmetin önüne koyuyorsa, üstlendiği görevin hakkını veremiyor demektir. İstisnasız her birimiz, 'önce ülkem, önce milletime hizmet, önce partim' diyerek işlerimize dört elle sarılmak mecburiyetindeyiz. Aksi halde sadece milletimize mahcup olmakla kalmaz aynı zamanda hizmetkarı olduğumuz kutlu davaya da zarar veririz.

Hiç kimsenin böyle bir vebalin altına bilerek ve isteyerek girebileceğine ihtimal vermiyorum. AK Parti millet tarafından kuruldu. Bugüne kadar da milletin desteği ve duası sayesinde ayakta kalmış bir parti.

"Milletimiz bizden atalet değil hizmet bekliyor"

Bizim Rabbimizden başka yönelecek hiçbir mabudumuz, milletimizden başka yaslanacak hiçbir dayanağımız yoktur. Mahallemizde, beldemizde, ilçemizde, ilimizde, ülke genelinde bu anlayışla hizmet eden dava adamlarının emeğini, kibirleri boylarını aşanların kaprislerine feda etmedik, etmeyeceğiz. Hiçbir şehrimizin fitne fücur tacirlerine prim vermeyeceğine inanıyorum. Biz dedikodulara asla kulak asmadan kendi işimize bakacağız. Milletimiz bizden atalet değil hizmet bekliyor. Hakk'ın ve halkın rızasını kazanacak işler yapmaya devam ettiğimiz sürece, Allah'ın izniyle, hiç kimse AK Parti'nin bileğini bükemez.

AK Parti MKYK, Yedinci Olağan Büyük Kongre sürecinin 7 Ekim'de başlamasına karar verdi. Bu çerçevede üye listelerini güncelledik, ölümler ve diğer sebeplerle kayıtları düşenleri belirledik.

Üye sayımızda, yüzde 95'ten fazlası vefatlardan kaynaklanan yaklaşık 290 bin kişilik bir eksilme olduğunu gördük. Yeni üye kazandırma çalışması, AK Parti teşkilatları için hiçbir zaman bitmeyecek daimi bir görev.

"Partimizin 10 milyonun üzerinde üyesi var"

Yeni üye kazandırma çalışması AK Parti teşkilatları için daimi bir görevdir. İl ilçe ve belde başkanlarımızın yeni üye ve kayıt işlemlerini aksatmadan sürdürmeleri önemlidir.

Kongre sürecinde delege listelerinin yenilenmesi, beldelerden başlayarak ilçe ve il kongrelerinin gerçekleştirilmesi, bunlara paralel şekilde kadın ve gençlik kollarının kongrelerinin de gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Şu an itibarıyla partimizin 10 milyonun üzerinde üyesi var. Böyle büyük bir üye kaydına mensup bir başka parti söz konusu değil. Tüm çalışmaların temmuz ayına kadar bitirilmesini hedefliyoruz. Sonra da büyük kongre tarihini belirleyeceğiz.

"Ahde vefayı asla ihmal etmeyeceğiz"

AK Parti'nin en büyük özelliği sürekli kendini yenileme, tazeleme, büyütme geliştirme kabiliyetine sahip olması. Her kongremizin her milletvekili ve belediye başkanlığı seçimini, her görevlendirmeyi işte bu özelliğimizin yeni bir tezahürü olarak gerçekleştirdik. 7'nci Olağan Büyük Kongremize de aynı anlayışla gideceğiz. AK Parti ailesini daha da büyütecek, saflarımızı hem genişletecek hem de daha da sıklaştıracağız. Kuruluşundan bugüne partimize hizmet etmiş hiçbir arkadaşımızı bu safın dışında bırakmayacağız, ahde vefayı asla ihmal etmeyeceğiz.

Yeni isimlerle, yeni değerlerle, yeni hizmet erleriyle kadroları tahkim edeceğiz. Oranın en itibarlı en gayretli en azimli en birikimli en dinamik isimlerini partimizin yönetim kademelerine kazandıracağız. Beldede, ilçede, ilde ve genel merkezde... Gerek genel merkezimizin yapacağı çalışmalar, gerek teşkilatlarımızdan gelecek teklifler, gerekse diğer destekleyici faaliyetlerle bu isimleri bulup çıkarmakta kararlıyız. Ana kademe, kadın ve gençlik kolları olarak şehirlerimizde ne kadar güçlü olursak, seçim dönemlerinde o kadar başarılı oluruz.

 


 

"Çalışmaların ahenk içinde yürütülmesi sorumluluğu teşkilatlara düşüyor"

Milletvekillerimize buldukları her fırsatta seçim bölgelerine gitmeleri, teşkilatlarla birlikte milletle kucaklaşmaları konusunda gerekli talimatları verdik. Aynı şekilde belediye başkanlarımıza millete sadece klasik belediyecilik hizmetleri vermekle yetinmemeleri, her bir insanın gönlüne dokunacak çalışmalar yapmaları gerektiğini ifade ettik.

Tüm bu çalışmaların ahenk içinde yürütülmesi sorumluluğu teşkilatlara düşüyor. Teşkilatlarımız her zaman en önde olacak ki diğer kademelerdeki arkadaşlarımız onları takip edebilsin ve daha büyük bir şevkle, aşla çalışabilsin. Eğer bir şehirde teşkilatımız aksarsa, tökezlerse, işini yapmazsa, Allah göstermesin, diğer her kademe adeta çöker. Bunun için özellikle il başkanlarımızın tek önceliği ve mesaisinin parti olması gerektiğini söylüyorum. Şartları buna uymayan kişiler ya il başkanlığına talip olmayacak ya da tüm işlerini buna göre ayarlayacak. Bu işin başka yolu yok.

"Ömerlere, Haticelere, Alilere ihtiyacımız var"

Biz büyüklerimizden böyle gördük. Kendimiz böyle çalıştık, sizlerden de aynı şekilde hareket etmenizi özellikle bekliyorum. İşte bu anlayışla teşkilatlarımızda göreve getirilen Ömerlere, Haticelere, Alilere ihtiyacımız var. Sizlerden partimizi ve temsilcisi olduğumuz davanın bayrağını en yukarı taşıyacak isimlerle kongremizi yeniden diriliş şölenlerine çevirmenizi istiyorum." ifadelerini kullandı.

"15 Temmuz üzerinde önemle durulması gereken bir milat"

AK Parti'nin bugün geldiği yeri ve geleceğini değerlendirirken son yıllarda yaşanan tarihi önemi haiz gelişmeler asla göz ardı edilemez. Özellikle 15 Temmuz üzerinde önemle durulması gereken bir milat.

Darbe teşebbüsünün yaşandığı gece omuz omuza, gönül gönüle vererek darbeye direnen ülkedeki tüm kesimleri, Türkiye ortak paydasında bir araya getirmek için çalıştık. Siyasi görüş ve meşrep farklılıklarına bakmadan terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan herkesle iş birliği zeminini güçlendirmek istedik.

Hatta millet ihanete direnirken, darbecilerle anlaşıp tankların arasından kaçan CHP yönetimine bile el uzattık. 7 Ağustos'ta Yenikapı Meydanı'nda sergilediğimiz dayanışma tablosu bunun ilk adımını oluşturdu. Yenikapı'da muhalefeti ve iktidarıyla Türkiye olarak gerçekten tarihi bir dayanışma tablosu sergiledik. Tankların arasından kaçıp gidenleri de biz buraya davet ettik. Son ana kadar yine kaçıyordu. Ama biz buna rağmen son anda geleceğini bildirmesi üzerine onu da kabul ettik.

Ülkenin birliği, beraberliği için elimizden geleni yaptık. Sadece FETÖ ihanet çetesine değil onların arkasındaki kirli ellere de Yenikapı'da çok anlamlı mesaj verdik ancak iyi niyetli tüm çabalarına rağmen bu tabloyu devam ettirmek mümkün olmadı.

"CHP ekibi hep milli irade düşmanlarıyla yol yürümeyi tercih etti"

Yenikapı ruhuna ilk darbe 'kontrollü darbe' söylemiyle bizzat CHP Genel Başkanı tarafından vuruldu. CHP, FETÖ'nün tezlerini, FETÖ'cülerin argümanlarını sahiplenerek kısa sürede fabrika ayarlarına geri döndü. Bununla kalmayan CHP tarihimizin en büyük ihaneti karşısında anayasal çerçevede devreye aldığımız OHAL uygulamasına saldırdı. Daha pek çok söylemi ve eylemiyle bu parti ülkemiz için kritik bir dönemde FETÖ ile mücadeleyi zaafa uğratmaya çalıştı. 17/25 Aralık girişiminden bu yana CHP ve şürekasına maalesef terörle mücadelenin siyaset üstü bir konu olduğunu, ülkemiz ve milletimiz açısından bir beka meselesi olduğunu anlatamadık. Milli meselelerin günlük siyasetin tartışmalarına kurban edilmemesi gerektiğini bunlara bir türlü öğretemedik. Milletin safında yer almak varken artık diyet borçlarından mı, siyaset hırslarından mı, basiretsizliklerinden mi bilmiyoruz CHP ekibi hep milli irade düşmanlarıyla yol yürümeyi tercih etti. Bugün de aynı tavırlarını sürdürüyorlar.

"Cumhur İttifakı, büyük Türkiye ittifakının lokomotifidir"

CHP'nin FETÖ, bölücü terörle mücadele, egemenlik haklarını koruma diye bir derdinin olmadığı ortaya çıktı. CHP'nin ilkesizliği, yalpalamaları, tutarsızlıkları karşısında biz de AK Parti olarak Milliyetçi Hareket Partisi ile Yenikapı'da başlattığımız iş birliğini yeni bir safhaya taşıdık. Cumhur İttifakı, 15 Temmuz direnişinin siyasi alana yansımasıdır. Cumhur İttifakı, Yenikapı ruhunun çelikleşmiş halidir. Cumhur İttifakı, milletimizin her bir ferdinin parçası olduğu 82 milyonluk büyük Türkiye ittifakının lokomotifidir.

Cumhur İttifakı, milli güvenliğin tahkiminin yanında Türkiye'nin demokratikleşmesi, Türk demokrasisine vurulan vesayet zincirlerinin kırılması yönünde de tarihi adımlar attı. 16 Nisan halk oylamasında aziz milletin onayından geçen, 24 Haziran seçimlerinden sonra da tüm kurum ve kurallarıyla devreye giren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, bu adımlardan sadece biri.

Yeni yönetim sistemiyle millet geleceği ve demokratik hakları adına büyük kazanımlar elde etti. Siyasetin vesayet karşısında gücü arttı, bürokratik oligarşi ciddi oranda geriletildi, millet egemenliğinin önündeki birçok engel kaldırıldı.

"Geriye dönüş yok"

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 1961 ve 1982 darbe anayasalarıyla daraltılan siyasi alanı da genişletti. Sivil siyasetin üzerinde yıllardır Demokles'in kılıcı gibi duran yapılar kendi görev alanlarına çekilmiştir. Milletimizin beklentilerine maziden atiye giden tarihi yürüyüşüne en uygun yönetim modelini ülkemize kazandırdığımıza inanıyoruz. CHP'nin yeni sistemden hazımsızlık duymasının nedeni, sistemin getirdiği işte bu büyük demokratik dönüşümdür. CHP ve şürekası imtiyazlarını kaybettikleri için bu kadar rahatsız oluyorlar. Ancak CHP ve ortakları içine sindirse de sindirmese de artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden geriye dönüş yoktur. Milletimiz uzun mücadeleler sonucunda elde ettiği bu kazanımın elinden alınmasına hiçbir zaman müsaade etmeyecektir.

 


 

"Sorun alanları sistemden değil uygulamadan kaynaklanıyor"

Her yenilikte olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde de uygulamadan veya eski alışkanlıklardan kaynaklanan bazı eksiklikler olabilir. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yürüttüğümüz kapsamlı bir çalışmayla tüm eksikleri belirledik ve çözüm yollarını ortaya koyduk. Sorun alanlarının çoğunun sistemden değil uygulamadan kaynaklandığını tespit ettiğimiz için işimizin nispeten kolay olduğunu görüyoruz. Bu sonuçları yakında milletimizle paylaşacağız. Nereden nereye geldik, bunu milletimizle paylaşacağız. Ardından da yürütmeye ilişkin kısımları cumhurbaşkanlığı olarak biz, yasamaya ilişkin kısımları Meclisimiz, siyasi alana dair kısımları da genel merkezimiz hayata geçirecek. AK Parti teşkilatlarından da bu süreci yakından takip ederek milletle paylaşmalarını bekliyorum.

"Oradan buraya aldığımız mesafe ortada"

Türkiye'nin karşılaştığı her meselenin ülkeye bir maliyeti oldu ama diğer taraftan üstesinden gelinen her mesele ülkenin önünde yepyeni bir pencere açtı. Mesela Kıbrıs Barış Harekatı sebebiyle ülkemize uygulanan askeri ambargolar, bizi savunma sanayisinde ilk adımları atmaya yöneltmişti. Sene 1974. Oradan buraya aldığımız mesafe ortada. Ülkemizin sanayisini ve ticaretini bitireceği gözüyle bakılan Gümrük Birliği Anlaşması rekabet gücümüzü küresel çapta artırdığımız bir sürece dönüşmüştür. Hiç şüphesiz ülkemiz bu çerçevedeki en büyük atılımları AK Parti döneminde yaşamıştır.

"Çaresiz bırakma çabalarını boşa çıkardık"

Tüm taahhütlerini çiğneyerek Türkiye'yi Avrupa Birliği tam üyeliğinden mahrum bırakanların tavırlarına cevabı Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar geniş bir coğrafyada yeni açılımlar yaparak verdik. Ülkemizi gizli-açık ambargolarla köşeye sıkıştırmaya çalışanlar bizi sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye her alanda kendi potansiyelimize en üst seviyede değerlendirmeye yöneltti. Özellikle savunma sanayisinde adeta ülkemizi terör örgütleri karşısında çaresiz bırakma çabalarını dünyanın en ileri ürünlerini geliştirerek boşa çıkarttık. Terörle mücadelede ihtiyaç duyduğumuz insansız hava araçlarını, güdümlü mühimmatları, gözetleme ve işaretleme sistemlerini bizden esirgeyenler bugün ürettiğimiz ürünleri şaşkınlıkla takip ediyor.

"Sürekli birilerinden korkar halde yaşarsak yaşama hakkımız olmaz"

Türkiye, Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon arama faaliyetlerinde söz sahibi konuma gelmesini vakitlice edindiği sondaj ve sismik araştırma gemilerine borçlu. Bundan önce kiralama yöntemleriyle gidiyor, dileniyor ve büyük rakamlarla sondaj gemileri, sismik araştırma gemileri alıyorduk ama şimdi kendimize ait iki adet sondaj gemimiz, iki adet de sismik araştırma gemimiz var.

Bir ihtimal belki üçüncü sondaj gemimizin de gelme durumu söz konusu olabilir. Bütün bunlarla beraber, biz Doğu Akdeniz'de şu ne diyor, bu ne diyor, değil. Biz ne diyoruz, biz buna bakıyoruz. Şu anda gemilerimiz bölgede. Bütün firkateynlerimiz korvetlerimiz hepsi yanlarında. Uçaklarımız her an hazır. Kimse burada bizim hakkımız olan konulardan bizi mahrum etmeye kalkamaz. Burada Kuzey Kıbrıs'taki soydaşlarımızın hakları var. Bizim garantör ülke olarak söz söyleme haklarımız var. Bütün bu haklarımızın sonuna kadar savunucusu olacağız. Onları yerinde de aynı şekilde takibini devam ettireceğiz.

"Ülkemize yönelik yaptırım tehditleri bizi korkutmaz"

Türkiye'nin hala ciddi sıkıntı yaşadığı konuları var. Özellikle hava savunma sistemleri, yeni nesil savaş uçakları, yüksek teknolojiye dayalı kimi ürünlerin tedariki konusunda ülkemizin önüne sürekli engeller çıkartılıyor. Hiç şüpheniz olmasın, önümüze çıkartılan her engel bir süre sonra aynı teknoloji ve ürünü kendimizin geliştirmesiyle anlamsız hale gelecektir.

 


 

Ülkemize yönelik yaptırım tehditleri bizi korkutmaz, geri adım attırmaz. Tam tersine yürüdüğümüz yoldaki kararlılığımızı perçinler. Biz sürekli birilerinden korkar halde yaşarsak bilesiniz ki yaşama hakkınız olmaz, hakkımız olmaz. Önümüzdeki dönem bu bakımdan yeni ve gerçekten tarihi önemde gelişmeleri hep birlikte yaşayacağımız bir dönem olacaktır.

Biz bu yolda yürürken birçok korkakları da tanıdık, yani onu da bilesiniz. Bize korkaklık noktasında nasihatte bulunanları da iyi biliriz. Bunu da biliyoruz. Bugün parlamentoda olan siyasi partilerin içerisinde de bu korkakların boyunu posunu her şeyi her şeyini gayet iyi biliriz. Bize 'Ortadoğu'da ne işiniz var' diyenlerin, bunu niye söyledikleri belli. Ama ne işimizin olduğunu onlara gösterdik, gösteriyoruz, göstereceğiz.

"Bunlar hiçbir zaman onurla, gururla, bu milletin şahsiyetini korumadı"

Dün Sivas'ta düzenlenen programlara katıldık. Gazi Mustafa Kemal Sivas'ta manda anlayışını kabul etmedi. Bunlar mandacı, bunlarda bu noktada yürek yok. Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Bestler Deresi'nde olan kahramanların bunlar savunucu değil, aksine onların önünü kesmeye çalışanlardır. Geri planda bunların ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunları içerisinde dış politikada yanlarına aldıkları kişilerin de ne durumda olduğunu da gayet iyi biliyoruz.

Bunlar hiçbir zaman onurla, gururla, bu milletin şahsiyetini korumadılar, koruyamadılar. Tam aksine ürkeklik, korkaklık gösterdiler. Dik durmadılar ama biz her zaman şunu 'dik duracağız ama dikleşmeyeceğiz' dedik. AK Parti'nin güçlü olması ve güçlü kalması Türkiye'nin verdiği bu büyük mücadelenin istikrar içinde yürümesi bakımından da önemli. Sizler AK Parti'ye yaptığınız hizmetlerle aynı zamanda ülkemizin geleceğini de inşa ediyorsunuz. İnşallah tarih her birimizin hizmetlerini altın harflerle kaydedecektir. Hiç endişeniz olmasın.

"Verilen sözlerini bunlar tutmadılar"

Türkiye'de bulunan ve sayıları 3 milyon 650 bini bulan Suriyeli sığınmacıya 8 yıldır ev sahipliği yapıyoruz. Muhalefet ise geldiğimiz anda bunları kovacağız diyor. Bazı illerde de hatta bu tür Suriyeli sığınmacıları illerden kovanları da görüyoruz değil mi? Hangi zihniyet bu? İşte bunlar mandacı zihniyet. Biz ensar olmaya talip olduk. Allah göstermesin muhacir de olabilirdik. Ama biz şu anda böyle bir makamdayız.

Varil bombalarından kaçıp sığınan insanlara kucak açtık. Biz Batı'daki bazı ülkelerin yaptığı gibi 50 tane, 100 tane, 200 tane mülteciye ancak kapı açabilenler değil, tam aksini yaptık. Bize şimdi bazı yerlerde bunlar teşekkür ediyorlar vesaire... Teşekkür edilen olmak da hiçbir destek vermeseler bile bizim için büyük bir onurdur. Şu ana kadar bizim yaptığımız harcamalar 40 milyar doları buldu. Şu ana kadar AB'den bizim bütçemize gelmiyor. Nereye geliyor? Uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla AFAD'a, Kızılay'a geliyor. Ne kadar? Eh işte 3 milyar avro gibi bir destek şu ana kadar geldiği ifade ediliyor. Ama bizimki şu anda çok daha farklı bir konumda. Verilen sözlerini bunlar tutmadılar. Biz ise verseler de vermeseler de bu adımı atmaya devam edeceğiz.

"Biz tabii yine kovalamaya devam edeceğiz"

Güvenli hale getirdiğimiz bölgelere dönen Suriyeli sayısı 350 bini buldu ama bu yeterli değil. Biz diyoruz ki öyle bir güvenli bölge oluşturalım ki bunu Sayın Trump'la, Sayın Putin'le de konuştum. Aynı şekilde Almanya'da Merkel ile konuştuk. İngiltere ile bunları aynen konuştuk. Böyle bir güvenli bölgede 'gelin' dedik, buralarda bizler Türkiye'de çadır kentler var ve biz burada adeta konut yapıyoruz ve bu konutlara da bu güvenli bölgede bunları taşıyalım.

Eğer böyle bir şey yapacak olursak Türkiye olarak biz de rahatlamış oluruz. Şimdi düşünün bizde konteyner kentler, çadır kentler, bunlar var ama buralarda insanca yaşama diye bir durum söz konusu değil. Bir taraftan insanca yaşamak ve yaşatmaktan bahsedeceksiniz, diğer yandan güvenli bölge teklifimize, 'çok güzel bir teklif'...

Bunu Sayın Obama'ya da söylemiştim. 'Çok güzel bir teklif.' Tamam güzel bir teklifse gelin konutların yapımını sağlayalım. Sizler bize mali destek verin, bir taraftan lojistik destek verin. Buraları hemen süratle yapmak suretiyle Suriye bölgesinde, Suriye'nin kuzeyinde işte Sayın Trump'ın yani '20 mil' dediği, 30 kilometre derinlik o bölgede ve bizim sınır boyunca ki 910 kilometre biliyorsunuz buralara, bu konutları yapalım. Böylece insanca yaşama imkanını onlara sağlayalım.

Yani 250 metrekarelik yerel mimarisiyle onlara konutlar yapsak, 300 metrekare olabilir vesaire. Bir de çevresinde şöyle bir ufak 100, 150 metre bahçesi olsa, onu da ekip biçse bu insanlar hiç olmazsa hazır balık değil, balık tutmayı da orada öğrenmiş olur. Bunu yapalım. 'Çok güzel bir teklif.' Tamam güzel teklifse hadi verin, başlayalım bu işe. Ama yok. Biz tabii yine kovalamaya devam edeceğiz.

"Kapıları açmak zorunda kalırız"

Türkiye'de 3 milyon 650 bin Suriyeli yaşıyor. Şimdi İdlib tehdidi var. Bunun dışında Afganistan'dan gelenler de var. Bir taraftan geliyor, bir taraftan geri gönderiyoruz. Bunlar var ama bu yolculuk bizi farklı yere doğru götürebilir. Onu da söyleyeyim. Farklı yer nedir? Böyle oldu oldu, olmadı biz de kapıları açmak zorunda kalırız. Yani ya destek vereceksiniz verin, vermeyecekseniz kusura bakmayın bir yere kadar bu işi katlandık, katlanıyoruz. Bu yükü sadece biz mi çekeceğiz? Bu insanlara bu tür zulme, kusura bakmayın biz vesile olamayız. Siz de bakalım nasıl taşınırmış bunu bir görün. Misafir ettiğimiz sığınmacıların yükünün paylaşımı konusunda AB başta olmak üzere bugün buradan söylüyorum dünyadan olması gereken desteği alamadık, almak için de bunu yapmak zorunda kalabiliriz. Bunu söylüyorum. Tabii bu işleri yoluna koyana kadar biz bu desteğimizi vermeye devam edeceğiz.

 


 

ABD ile mutabakata varma çabası

İdlib'deki gelişmeler, Türkiye'ye yönelik sayıları milyonları bulacak yeni bir sığınmacı akını tehlikesini ortaya çıkardı. Rusya ile yakın iş birliği içinde İdlib'i güvenli halde tutarak, insanların kendi evlerinde yaşamalarını temin etmeye çalışıyoruz.

Türkiye'deki Suriyelilerin önemli bir bölümünün yaşadığı Fırat'ın doğusu ile Irak sınırı arasındaki Suriye topraklarını da güvenli hale getirecek adımlar attık, ABD ile bu konuda bir mutabakata varmanın çabası içerisindeyiz.

"Fırat'ın doğusundaki duruma daha fazla seyirci kalma şansı yok"

Geçmişteki tecrübeler bu tür konularda bizi ihtiyatlı davranmaya itti. Tüm gelişmeler bizim istediğimiz güvenli bölge ile muhataplarımızın kafasındaki güvenli bölge arasında çok ciddi farklar olduğunu gösteriyor. İdlib tarafında milyonlarca yeni sığınmacı tehdidiyle karşı karşıya bulunan Türkiye'nin Fırat'ın doğusundaki duruma daha fazla seyirci kalma şansı yoktur. Geçtiğimiz günlerde de ifade ettiğim gibi, Eylülün son haftasına kadar Fırat'ın doğusundaki güvenli bölge oluşumunu kendi istediğimiz şekilde fiilen başlatmakta kararlıyız. Bunu Amerikalı dostlarımızla birlikte yapmak hepimiz için en ideal yoldur ama böyle bir zemin oluşmazsa hazırlıklarımız tamam, kendi imkanlarımızla bu işe başlayacağız.

Hedefimiz ülkemizdeki Suriyeli kardeşlerimizden en az 1 milyonunu 450 kilometrelik sınır hattı boyunca oluşturacağımız güvenli bölgede iskan etmektir. Gerekirse dostlarımızdan alacağımız desteklerle yeni şehirler inşa ederek bu bölgeyi Suriyeli kardeşlerimiz için yaşanabilir hale getirmektir. Önümüzdeki günler ve aylar bu çerçevede vereceğimiz büyük mücadeleyle geçecektir."

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu dolayısıyla bu ayın sonunda ABD'de olacağım, burada görüşmeler yapacağım.

TBMM'nin yeni yasama yılının açılışı da ekim ayında yapılacak 4-6 Ekim'de Kızılcahamam'da Genişletilmiş İstişare Toplantısı düzenlenecek.

Kaynak: TRT Haber  AA

Sıradaki Haber
Bakan Ziya Selçuk: Kayıt parası soruşturmaları tamamlandı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz