Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclisin 27. Dönem Üçüncü Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda milletvekillerine hitap etti.
"Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum." diyerek sözlerine başlayan Erdoğan, Büyük Millet Meclisinin açılışından bugüne kadar, bu çatı altında milli iradenin üstünlüğü inancıyla ülkeye hizmet eden tüm milletvekillerini saygıyla andığını söyledi.
Halen hayatta olan milletvekillerine sağlık ve afiyet, vefat edenlere Allah'tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstiklal Harbimizin Başkomutanı, Meclisimizin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Cumhuriyetimizin bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum." dedi.
Malazgirt'ten Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin kuruluşuna, İstanbul'un fethinden İstiklal Harbi'ne ve terörle mücadele sürecine kadar bu toprakların vatan olması ve ilelebet öyle kalması için mücadele eden, şehit veya gazi olan tüm kahramanları rahmetle, minnetle yad eden Erdoğan, "Halen tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet şiarıyla sınırlarımız içinde ve dışında canları pahasına mücadele eden güvenlik güçlerimizin her birini Rabbim muhafaza buyursun diyorum. Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Katar'da, Somali'de, Lübnan'da, Balkanlarda ve daha pek çok yerde bayrağımızı gururla dalgalandıran güvenlik güçlerimize Mevla'dan başarılar diliyorum." diye konuştu.
Türkiye'nin yumuşak gücü olarak dünyanın hemen her köşesinde, son derece zor şartlar altında, insani yardım ve kalkınma faaliyeti yürüten sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine de muvaffakiyetler temenni eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu yıl, İstiklal Harbimizin başlamasının 100'üncü yıl dönümü. Bir asır önce Samsun'dan başlayıp Amasya, Erzurum, Sivas duraklarının ardından Ankara'da ilk menziline ulaşan bu kutlu yolculuk, 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin açılışıyla yeni bir safhaya evrilmiştir. Kurtuluş Savaşımızı bizzat sevk ve idare eden Büyük Millet Meclisi, dönemin tüm zorluklarına göğüs gererek, bu mücadeleyi zaferle taçlandırmıştır. 600 yıllık bir çınarın yerine dikilen genç Türkiye Cumhuriyeti fidanı, inşallah 4 yıl sonra bir asrını geride bırakacaktır. Milletimiz, sadece bu topraklardaki bin yıllık varlığı döneminde Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak üç devlet kurmuştur. Cumhurbaşkanlığı forsunda sembolleri yer alan devletlerimize baktığımızda 2 bin 200 yılı aşkın bir mirasa sahip olduğumuzu görüyoruz. Dünyada böylesine derin, yaygın ve kesintisiz devlet tecrübesine sahip bir başka millet yoktur. Bu süreklilik aynı zamanda millet olarak bizim hiçbir zaman esareti kabul etmediğimizi; özgürlüğümüze, onurumuza, ideallerimize hep bağlı kaldığımızı ifade ediyor.
Türkiye'yi sınırları cetvelle çizilmiş, bağımsızlığı bahşedilmiş, müesseseleri suni olarak kurulmuş; medeniyet müktesebatı, tarihi, kültürü, hedefleri olmayan toplumlar ve devletçiklerle karıştıranlar oluyor. Ülkemizin ve milletimizin kadim geçmişini ve bugünkü gücünü anlamayanlara, bu gerçekleri her fırsatta hatırlatmanın görevimiz olduğuna inanıyorum. Bir asır önce 'hasta adam' diyerek adeta gömmeye hazırlandıkları bu millet, İstiklal Harbi ile kıyam etmiş ve hürriyetini tekrar kazanmıştı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Siyaset yaparken de meclis çalışmalarını yürütürken de bu millete karşı sorumlu olduğumuzu unutmayacağız. Önce milletim demeyen hiç kimsenin bu kutlu çatının altında yer almaya hakkı olmadığını düşünüyorum.https://t.co/9NFKFKaotM pic.twitter.com/XBI9qxhBs5
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2019
"Önce milletim, önce memleketim"
"Son dönemde de PKK'dan DEAŞ'a ve FETÖ'ye kadar envaiçeşit terör örgütüyle dize getirmeye kalktıkları bu necip millet, bir kez daha kıyam ederek, istiklaline ve istikbaline olan bağlılığını göstermiştir." diyen Erdoğan, bu süreçte verdiği mücadele ile TBMM'nin de ikinci defa gazilik unvanıyla şereflendiğini vurguladı.
Erdoğan, "15 Temmuz gecesi bu millete sıkılan her kurşun, atılan her bomba, bizi büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolundan vazgeçirmek bir yana, kararlılığımızı daha da perçinlemiştir. İstiklal Marşı 'korkma' diye başlayan bir milleti, darbeyle teslim alacaklarını sananlar, daha gün doğmadan 'hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal' nidasına teslim olmuşlardır. Şayet bugün geleceğimize çok daha güvenle ve cesaretle bakıyorsak, işte bu mücadelenin başarısı sayesindedir." dedi.
Bu vesileyle herkesi, milletin yakın tarihteki en büyük demokrasi, hak ve özgürlük zaferi olan 15 Temmuz'un şanını, şerefini, anlamını koruma hususunda azami hassasiyet göstermeye davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı şekilde, milli iradenin tecelligahı olan TBMM'nin itibarının gözetilmesini de her şeyin üzerinde tutmamız gerekiyor. Çok partili siyasi hayata geçişi sağlayarak ülkemizi demokrasiyle tanıştıran bu Meclise sahip çıkmak, milli iradeye ve hukuk devletine de sahip çıkmak demektir. Bu sebeple, milli iradenin üstünlüğü yerine küçük bir azınlığın çıkarlarını korumayı amaçlayan tüm darbelerin, cuntaların, siyaseti ve hukuku örseleyen nice ayak oyunlarının ilk hedefinde hep bu Meclis olmuştur. Hamdolsun her seferinde milli irade üstün gelmiş, Meclisimiz yeniden millet adına görev üstlenmiştir." değerlendirmesini yaptı.
TBMM'nin, İstiklal Harbini yönetirken de 15 Temmuz'da darbecilerin karşısına cesaretle dikilirken de milletin adına tarihte eşine az rastlanır bir mücadele verdiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"İnşallah gelecekte de bu kutlu çatı altında aynı mücadele kararlılıkla verilmeye devam edecektir. Siyaset yaparken de Meclis çalışmalarını yürütürken de hepimiz önce bu ülkeye ve millete karşı sorumlu olduğumuzu unutmayacağız. 'Önce milletim, önce memleketim' demeyen hiç kimsenin bu kutlu kurumun çatısı altında yer almaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Türkiye'nin en büyük gücü, milletiyle ve onu temsil eden kurumlarıyla sergilediği birliktir, beraberliktir, dayanışmadır. Bu öyle bir güçtür ki ne parayla ne teknolojiyle ne de diğer imkanlarla kıyas kabul eder.
İşte bunun için her fırsatta bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız diyoruz. İşte bunun için terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan tüm kesimleri, milli meselelerde aynı ortak paydada buluşmaya davet ediyoruz. Bu hissiyatla hareket eden herkesle ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın tüm meselelerini konuşmaya, görüşmeye, birlikte hareket etmeye hazırız. Milletimizin ve onların temsilcileri olan siz milletvekillerinin sesine hiçbir zaman kulağımızı ve yüreğimizi kapatmadık, kapatmayacağız. Yeter ki siyasi konulardaki rekabetimizi ve farklılıklarımızı, ülkemize ve milletimize karşı olan sorumluluklarımızın önüne geçirmeyelim. İnşallah önümüzdeki yasama dönemi, Meclis çatısı altında bu yönde örnek bir iş birliği sergileyeceğimiz bir devir olarak tarihe geçecektir."
Türkiye'nin, Cumhuriyet döneminde yeniden ayağa kalkma mücadelesi verirken aynı zamanda darbeler, vesayet, geri kalmışlık, iş bilmezlik gibi nice sıkıntılarla da boğuşmak zorunda kaldığını belirten Erdoğan, "Şöyle geriye dönüp baktığımızda, demokraside, ekonomide, altyapıda, sanayide, ticarette, eğitimde, sağlıkta velhasıl her alanda uzunca bir süre milletimizin oldukça düşük hizmet standartlarına mahkum edildiğini görüyoruz." diye konuştu.
Bu durumun en önemli nedenlerinden birinin, siyaset kurumunun kendi içindeki rekabeti ülkeye hizmetin üzerinde tutması olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bunu gördüğümüz için yaklaşık 18 yıl önce, Türkiye'nin yönetimine talip olarak milletimizin huzuruna çıktığımızda, ilk önce siyasetin üslubunu ve tarzını değiştirmekle işe başladık. Daha da önemlisi yalnızca karşımızdaki devasa sorunları görmekle kalmayıp, asıl onun gerisindeki büyük potansiyele odaklandık." ifadelerini kullandı.
"Biz ülkemize, milletimize, kendimize ve politikalarımıza inandık." diyen Erdoğan, her şeyden önce TBMM'nin sorunları çözme ve Türkiye'nin önünü açma iradesinin büyüklüğüne de inandıklarını vurguladı.
Demokrasiyi, hak ve hürriyetleri tüm kesimler için genişleterek, inanç ve ifade özgürlüğünü gerçek anlamda tesis ederek güçlendirebileceklerine inandıklarını da söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eğitim öğretimde çocuklarımızı 70-80 kişilik sınıflardan 20-30 kişilik sınıflara indirmek suretiyle onları oralardan kurtarabileceğimize, üniversiteye girmek için yaşanan yığılmayı önleyebileceğimize inandık. Sağlıkta vatandaşlarımızı hastane kapılarında eziyet çekmekten kurtarabileceğimize, herkese insanca hizmet sağlayabileceğimize inandık. Sosyal güvenlikte ülkemizde yaşayan istisnasız herkesi kucaklayabilecek sürdürülebilir bir sistemi kurabileceğimize inandık. Kadınlardan gençlere, engellilerden yaşlılara, kimsesizlerden bakıma muhtaçlara kadar herkesin yanında olabileceğimize inandık. Ulaşımda ülkemizin her yerine kara yoluyla, hava yoluyla, demir yoluyla hızlı, konforlu ve güvenli şekilde erişilebilmesini sağlayabileceğimize inandık.
Enerjide kendi su, güneş, rüzgar, termal ve kömür kaynaklarımızı en etkin şekilde değerlendirebileceğimize inandık. Bayındırlıkta yerleşim yerlerimizin tamamını, insanlarımızın ihtiyaçlarına uygun ve modern bir şehirleşme anlayışıyla dönüştürebileceğimize inandık. Sanayimizi dünyayla rekabet edebilecek düzeye çıkartabileceğimize inandık. Savunma sanayinde ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtarabileceğimize inandık. İhracatımızı hem çeşit hem pazar hem de rakam itibarıyla katbekat artırabileceğimize inandık. Büyümemizi, ülkemizin potansiyeline ve hedeflerine uygun seviyelere yükseltebileceğimize inandık."
"Neyi başardıysak yüce Meclisle gerçekleştirdik"
İstihdamı, herkesin kendisini ve ailesini geçindirebileceği bir iş bulabileceği seviyeye getirebileceklerine de inandıklarını ifade eden Erdoğan, "Adaletten güvenliğe her alanda, milletimizi özlemle beklediği hizmetlere kavuşturabileceğimize inandık. Dış politikada, bayrağımızın onurunu, pasaportumuzun ve paramızın değerini, ülkemizin itibarını hak ettiği yere çıkarabileceğimize inandık. İşte bu inançla yürüttüğümüz Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerimiz döneminde ne yaptıysak, neyi başardıysak, hepsini de yüce Meclisle birlikte, sizlerle birlikte gerçekleştirdik." diye konuştu.
Demokrasilerde iktidar kadar muhalefetin de önemli olduğuna inandıkları için bu başarıyı, hiçbir ayrım yapmadan yüce Meclisin tüm milletvekillerine ait gördüklerini belirten Erdoğan, "Demokraside, ekonomide, altyapıda Cumhuriyet tarihinin en büyük atılım hamlesinin gerçekleşmesinde, icraatıyla, teklifiyle, tenkidiyle emeği olan herkese şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'nin uzun, meşakkatli, zaman zaman kesintili de olsa demokraside bugün geldiği yer, hepimizin ortak zaferidir." dedi.
Erdoğan, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin hayata geçilmesiyle herkesi çok daha aydınlık bir geleceğin beklediğini vurgulayarak, "Meclisimizin gayreti, milletimizin takdiriyle hayata geçen yeni yönetim sistemimiz, artık sorunlarımızı herhangi bir müdahaleye meydan vermeden, demokrasinin imkanlarıyla çözebileceğimizin en büyük ispatıdır. Bir yılını geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni, sürekli güncelleyerek, sürekli geliştirerek bizden sonraki nesillere en büyük mirasımız olarak bırakacağımıza inanıyorum." ifadelerini kullandı.
"Tarih ve medeniyet birikiminin yüklediği sorumluluk..."
Kadim bir medeniyet ve tarih birikiminin varisi olmanın, Türkiye'ye büyük itibar kazandırma yanında, ağır sorumluluklar da yüklediğine dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"Bugün bölgemizde ve dünyada, kalbiyle ve gözüyle bizi takip eden yüz milyonlarca insan bulunuyor. Türkiye, yalnızca komşularının değil, onlarla birlikte bugün bize uzak gibi gözükse de aslında aynı tarih ve medeniyet dairesinde birlikte olduğumuz tüm kardeşlerinin ve dostlarının meseleleriyle ilgilenmek zorundadır. Suriye'ye sırtımızı dönemeyeceğimiz gibi Filistin'e, Libya'ya, Pakistan'a, Afganistan'a, Arakan'a, Türkistan'a da sırtımızı dönemeyiz. Irak'ı, İran'ı görmezden gelemeyeceğimiz gibi, Azerbaycan'dan Kazakistan'a, Özbekistan'dan Türkmenistan'a, Kırgızistan'dan Kırım'a kadar Asya coğrafyasının hiçbir köşesine bigane kalamayız.
Kıbrıs'taki, Yunanistan'daki, Bulgaristan'daki soydaşlarımızın haklarını korumak nasıl vazifemiz ise tüm Balkan ve Avrupa coğrafyasına da aynı gözle bakmakla mükellefiz. Akdeniz'in, Ege'nin, Karadeniz'in her karışındaki gelişme bizi doğrudan ilgilendirir. Avrupa'dan Kafkaslara, Orta Asya'dan Güney Asya'ya kadar her yerde bu anlayışla varlık gösteriyoruz. Türkiye olarak bu geniş coğrafyada, sadece yaşatmak, yardımcı olmak ve imkan varsa birlikte kazanmak için çalışırız, mücadele ederiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Birileri sınırlarından binlerce kilometre öteye kaynakları sömürmek, bu uğurda gerekirse terör örgütlerini desteklemek için gidiyo olabilir. Biz ise çevremize sadece yaşatmak yardım etmek anlayışıyla bakıyoruz.https://t.co/9NFKFKaotM pic.twitter.com/yW8IPSukbN
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2019
"İnsani duruşumuzdan asla vazgeçmedik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin sınırları dışındaki hiçbir faaliyetinin işgal, ilhak, istismar amaçlı olmadığının altını çizerek, şunları kaydetti:
"Kendi güvenliğimiz, huzurumuz ve refahımız adına neyin peşindeysek, yakındaki ve uzaktaki tüm dostlarımız için de aynı mücadeleyi veriyoruz. Birileri sınırlarından binlerce kilometre öteye kaynakları sömürmek, bu uğurda gerekirse terör örgütlerini, canileri, diktatörleri desteklemek için gidiyor olabilir. Biz ise çevremize sadece yaşatmak, yardım etmek ve imkan varsa birlikte kazanmak anlayışıyla bakıyoruz. İnsan merkezli bu anlayışın elbette bir bedeli var. Ne bedel ödersek ödeyelim, Türk milletini diğerlerinden ayıran bu insani duruşumuzdan hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz."
"Sınamaların farkındayız"
Türkiye'de çeşitli ülkelerden gelen yaklaşık 5 milyon yabancının bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Esasen Anadolu nüfusunun kahir ekseriyeti, son 150 yıldır neredeyse kesintisiz bir şekilde canını ve geleceğini kurtarmak için bu topraklara akın etmiş insanlardan meydana geliyor." diye konuştu.
Bu yönelişin yakın tarihte de devam ettiğine dikkati çeken Erdoğan, 30 yıl önce Bulgaristan'dan yüzbinlerce soydaşın Türkiye sınırlarına dayandığını, o dönemde kapıları kapatıp, onları zulmün pençesine terk etmenin akıldan bile geçmediğini kaydetti.
Bulgaristan'dan gelen soydaşların ardından Türkiye'ye yönelen göç hareketlerini hatırlatan Erdoğan, "Irak'taki yüzbinlerce Kürt kardeşimiz, üzerlerine yağan bombalardan kaçmak için ülkemize sığındığında yine sınırları kapatmayı asla düşünmedik. Orta Asya'dan, Türkistan'dan, Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan, Kuzey Afrika'dan gelen soydaşlarımızı, dostlarımızı daima bağrımıza bastık. Son olarak Suriyeli kardeşlerimiz rejimin ve terör örgütlerinin baskısı altında ezildiğinde, yine gönlümüzün ve sınırlarımızın kapılarını açtık." dedi.
Suriye krizi uzadığı için halen Türkiye sınırları içinde yaşayan 3 milyon 650 bin misafirin yol açtığı ekonomik, sosyal ve kültürel sınamaların farkında olduklarını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'den başka böyle bir yükü omuzlayabilecek ve bu kadar uzun süre yönetebilecek bir başka ülke olmadığını da biliyoruz. Bununla birlikte, milyonlarca sığınmacıyı ilanihaye kendi topraklarımızda misafir etmeye devam etmek gibi bir düşüncemiz de yoktur. Yaklaşık 8 yıldır ülkemizde misafir ettiğimiz bu insanların evleri, yurtları, vatanları zaten vardır. Bize düşen, sığınmacıların bir an önce kendi ülkelerinde hayatlarını sürdürebilecekleri güvenli bir iklimi oluşturmaktır."
Erdoğan, Türkiye'deki sığınmacıların güvenli bölgelere yerleştirilmesi için uluslararası topluma çok sayıda çağrıda bulunduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya'da dört yıl önce yapılan G-20 zirvesinde, toplantıya katılan liderlere Suriye'de güvenli bölge oluşturmayı ve sığınmacıları kendi topraklarında iskan etmeyi teklif ettiğini, söze gelince herkesin bu projeyi memnuniyetle karşıladığını ancak hiçbir ülkenin atılacak somut adımlar konusunda elini taşın altına koymadığını vurguladı.
Türkiye'ye dönük Suriye kaynaklı terör tehdidinin artık tahammül edilemez boyutlara ulaştığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu durum bizi, Suriye topraklarını gerek ülkemiz gerekse mülteciler için güvenli hale getirme işini bizzat gerçekleştirmeye mecbur bıraktı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarını bu anlayışla hayata geçirdik. İdlib'te, Rusya ve İran'la birlikte yürüttüğümüz Astana Süreci ile büyük bir insani dramın yaşanmasının önüne geçtik. Kolay değil, 4 milyon nüfusu olan bir şehir. Burada zulme uğrayan insanlara verdiğimiz destek çok insani ve tarihi bir durumdur."
Ağırlıklı olarak Cerablus olmak üzere şimdiye kadar, güvenli hale getirilen yerlere geri dönen Suriyeli sığınmacı sayısının 360 bini bulduğunu açıklayan Erdoğan, yaklaşık 4 milyon kişinin yaşadığı İdlib'teki kırılgan durumu kontrol etmek için de tüm taraflarla yakın iş birliği içinde çalıştıklarını belirtti.
Erdoğan, Fırat'ın doğusundaki bölgeyle ilgili uzun ve zahmetli bir süreç yaşadıklarını, bugünkü noktaya tüm bu gelişmelerin sonunda geldiklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır. Fırat'tan Irak sınırına kadar oluşturacağımız 30 kilometre derinliğindeki güvenli bölgede 2 milyon kişiyi iskan etmeyi planlıyoruz.https://t.co/9NFKFKaotM pic.twitter.com/v7tbggHUAu
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2019
"Kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır"
Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğünden, Suriye halkının siyasi ve idari birliğinden yana olduğunu söyleyen Erdoğan, "Suriye'deki mevcudiyetimizin tek sebebi, sınırlarımıza yönelik terör tehditlerinin, aynı zamanda ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşlerini de engelleyen bir bariyer haline dönüşmüş olmasıdır. Biz asla savaştan, çatışmadan, kan dökülmesinden, ölümden, acı çekilmesinden yana değiliz. Tam tersine, hem kendimiz hem de Arap'ıyla, Kürt'üyle, Türkmen'iyle, Süryani'siyle, Ezidi'siyle, Hristiyan'ıyla tüm Suriye halkı için güvenli, huzurlu, müreffeh bir gelecek istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye'nin toprak bütünlüğünden Suriye halkının siyasi birliğinden yanayız. Birileri terör ve sığınmacı yükünü üzerimize yükleyerek Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışıyor.https://t.co/9NFKFKaotM pic.twitter.com/2cyO3pnJl6
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2019
"Buna karşılık birileri, terör ve sığınmacı yükünü ülkemizin omuzlarına yükleyerek, adeta bize diz çöktürmeye çalışıyor." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Soruyorum sizlere. Türkiye böyle bir dayatmayı, böyle bir şantajı, böyle alçakça bir oyunu kabul edecek kadar aciz bir ülke midir? Türkiye, birtakım nevzuhur devletlere yapıldığı gibi masa başında yazılan senaryoların figüranlığını yapacak kadar köksüz bir ülke midir? Türkiye, ecdadından tevarüs ettiği tüm değerleri bir çırpıda kenara atacak, geleceğini başkalarının eline teslim edecek kadar sahipsiz bir ülke midir? Şayet böyle olduğunu düşünenler varsa, hiç kusura bakmasın, milletimizi de bizi de tanımıyor demektir. Açık ve net söylüyorum; biz bu dayatmaya, bu senaryoya rıza göstermeyiz. Millet olarak gerekirse ser veririz ama istiklalimizden ve onurumuzdan kesinlikle taviz vermeyiz.
Suriye konusunda karşı karşıya bulunulan durum tam da budur. Türkiye'yi, terör örgütünün tasfiyesi ve Suriye topraklarının sığınmacılar için güvenli hale getirilmesi konusunda yıllardır oyalayanların bizzat yüzlerine, artık bu oyunun sonunun geldiğini defaatle söyledik. Sınırlarımızın bitişiğindeki sıkıntıyı müttefiklerimizle birlikte çözmek için her yolu denedik, ziyadesiyle sabırlı davrandık, kararlılığımızı da sürekli ifade ettik. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları bu konudaki kararlılığımızın somut birer tezahürüdür. Maalesef, özellikle Fırat'ın doğusunda bu yöntemle arzu ettiğimiz neticelerin hemen hiçbirine ulaşamadık. Türkiye'nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Geldiğimiz noktada, kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır."
Yargı Reformu Strateji Belgesi
Yargı Reformu Strateji Belgesinin ilk paketinin hazırlıklarını tamamladığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Böylesine önemli bir konunun, Mecliste mümkün olan en geniş uzlaşmayla tartışılması ve kabul edilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Daha çok hak ve özgürlükleri genişletmeyi amaçlayan hususları içeren bu paketi yenileri takip edecektir. Gerek komisyonlarda, gerekse genel kurulda bu reform paketlerinin yapıcı bir anlayışla tartışılacağını umut ediyoruz."
"Tüm zamanların turist rekorunu kıracağız"
Turizmde çok bereketli bir sezon geçirildiğine dikkati çeken Erdoğan, "Muhtemelen bu yıl tüm zamanların turist rekorunu kıracağız. Turizm gelirlerimiz geçen yıl yüzde 12 artmıştı, bu yıl yüzde 10 daha artacak. Burada da 50 milyon turisti inşallah yakalayacağız." dedi.
Erdoğan, "Ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirene kadar durup dinlenmeden çalışmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Hem bütçe açığımızın hem de borç stokumuzun milli gelirimize oranı, AB standartlarına göre çok çok iyi bir seviyededir." diye konuştu.
"Deprem gibi hayati meseleler siyaset üstüdür"
Türkiye’nin 17 yıl öncesine göre afetlere daha hazırlıklı olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Deprem gibi hayati meselelerin siyaset üstü olduğuna ve bu şekilde konuşulması, tartışılması, çalışılması gerektiğine inanıyoruz. Aksi yöndeki her tavır ve beyan, hiç kimseye, ülkemize zarar vermekten başka fayda sağlamayacaktır."
"Bir gece ansızın gelebiliriz"
Erdoğan, töreninin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Fırat'ın doğusuna yönelik Türkiye'nin adımlarına ilişkin, "Bunların hepsinin toplam açılımı nedir? Bir gece ansızın gelebiliriz." dedi.
Fırat'ın doğusuna yönelik verdiği mesajların hatırlatılmasının ardından, "Süre tanıdığınızı belirtmiştiniz. Bu konuda bir gelişme var mı?" sorusuna karşılık Erdoğan, "Bunların hepsinin toplam açılımı nedir? Bir gece ansızın gelebiliriz." ifadelerini kullandı.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, "Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri, ben 17-18 yıldır işin içindeyim. Hiçbir zaman açıklanmaz. Eskiden Bakanlar Kurulu, şimdi kabine ve aynı zamanda Milli Güvenlik Kurulu sadece onun detayına hakimdir, sahiptir." diye konuştu.
PYD/YPG gibi terör örgütlerinin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne eklenmesinin söz konusu olup olmadığı sorusuna Erdoğan, bu örgütlerin zaten bulunduğunu söyledi.
Eski bakanlardan Faruk Çelik'in "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde, cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50 artı 1 Türkiye'yi yorar, yüzde 40 olmalı" şeklinde önerisinin olduğunun hatırlatılmasının ardından, "Bu öneri konuşulabilir mi kampta?" şeklindeki soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kızılcahamam'daki kampta onu konuşmamız önemli değil, onun konuşma yeri burası (TBMM). Çünkü Anayasa değişikliği gerektiriyor. O nerede konuşulacak? Burada. Biz sadece iktidar olarak kendimiz ön hazırlık yaparız. Ön hazırlığımızı buraya getirebiliriz. Onun için de tabii iktidarıyla muhalefetiyle el ele vermek ve ondan sonra da böyle bir şey hakikaten gerçekleştirilebilirse bu olabilir. Aksi takdirde bunların üzerinde bizim Kızılcahamam'da durup konuşmamız, asıl o bizi yorar." değerlendirmesini yaptı.
"Oranın düşürülmesine, yüzde 50 artı 1'in yüzde 40'lara indirilmesi önerisine siz nasıl bakıyorsunuz?" sorusuna ise Erdoğan, "O bir defa, bir yıl önce çıkarmış olduğumuz, millete götürüp de milletin onay verdiği yeni yönetim sistemini tekrar gündeme getirmek, asıl milleti o yorar. Daha yeni çıkardık." karşılığını verdi.
Kaynak: AA