Çok Bulutlu 3.4ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
TRT Haber 01.07.2022 14:46

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bir oyalama emaresi görürsek en baştaki tavrımıza döneriz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç-Finlandiya'nın NATO üyeliği ile ilgili, "Şayet bu konuda bir oyalama bir riyakarlık emaresi görürsek en baştaki tavrımıza geri döneceğimizden kimse şüphe etmesin" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bir oyalama emaresi görürsek en baştaki tavrımıza döneriz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi Harp Enstitüleri 8'inci Dönem Müşterek Komuta Kurmay Eğitimi, 4'üncü Dönem Komuta ve Kurmay Eğitimi, 10'uncu Dönem Karargah Subaylığı Eğitimi Mezuniyet Töreni'nde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

"Tüm askeri eğitim ve öğretim kurumlarımızı tek çatı altında topladık"

Bilindiği gibi profesyonel askeri eğitim ve öğretim kurumlarımız tarihimizin en sinsi, en alçak, en rezil ihanet şebekesi tarafından adeta ele geçirilmişti. FETÖ’cü alçakların 15 Temmuz’da ordumuzdan gasbettikleri silahları milletimize yöneltmesinin ardından diğer alanlarla birlikte askeri personel yetiştirme sistemimizi de baştan sona değiştirdik. Evvela tüm askeri eğitim ve öğretim kurumlarımızı tek çatı altında topladık. Bu ortak bünyede hem dünyadaki örneklerine hem de günümüz ihtiyaçlarına uygun maziden atiye uzanan birikimi yansıtan ve aynı zamanda modern bir eğitim öğretim sistemi oluşturduk.

Birileri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uzunca bir süre kendini toparlayamayacağı beklentisiyle ellerini ovuştururken biz hızla yeni eğitim öğretim sistemimizi devreye aldık. Bugüne kadar mezun ettiğimiz binlerce subay ve astsubayla, tüm kuvvetlerimizin personel eksiklerini önemli ölçüde tamamlayarak hevesleri bir kez daha kursaklarda bıraktık. Gerçi kahraman ordumuz personel eksiğine rağmen yürüttüğü sınır ötesi harekatları ve aksatmadığı uluslararası misyonlarıyla dimdik ayakta durduğunu herkese ispatlamıştır. Bu yeni dönemde sadece sistemi ve müfredatı yenilemekle kalmadık. Üniversitelerimizin binalarından öğrencilerimizin eğitim öğretim şartlarına kadar her alanda iyileştirmeler yaptık.

"Türk Silahlı Kuvvetleri, gerçek anlamda milletin ordusu haline gelmiştir"

Önce vesayetçilerin, ardından da FETÖ’cülerin adeta kapalı devre haline dönüştürdükleri Türk Silahlı Kuvvetleri personel temin, eğitim, görev ve terfi mekanizmalarını milletimizin tüm evlatlarının erişimine açtık. Böylece Türk Silahlı Kuvvetleri, gerçek anlamda milletin ordusu haline gelmiştir. Bu vesileyle bir kez daha gençlerimizi Milli Savunma Üniversitemizin eğitim öğretim kurumlarına katılmaya, kahraman ordumuzun saflarında yer almaya davet ediyorum.

Türkiye’nin askeri personel eğitim sistemi, kendi ihtiyacını karşılama yanında geniş bir coğrafyadaki dost ve kardeş ülkelerin de istifadesine açıktır. Yeni sistemde 2017 yılından bugüne kadar 417’si dost ve kardeş ülke personeli olmak üzere toplamda 2752 subay taktik, operatif ve stratejik seviyelerde eğitim görmüştür. Halen üniversitemize bağlı çeşitli kurumlarda 27 farklı ülkeye mensup 1168 dost ve kardeş ülke personeline eğitim verilmektedir.

"Ordumuzun üstesinden gelemeyeceği hiçbir tehdit yoktur"

Kurmaylık eğitimini iki aşamalı hale getirerek aday subay ve taktik akademik eğitim tabanını genişlettik. İyi eğitimli, nitelikli, milletine ve devletine sadakatle bağlı, Maneviyatı güçlü disipli bir personel yapısı ve Allah’ın izniyle ordumuzun karada, denizde, havada üstesinden gelemeyeceği hiçbir tehdit yoktur. Bilhassa son 6 yılda harekat alanlarında gösterdiği dosta güven, düşmana korku veren başarılarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, dünyanın sayılı ordularının başında gelmektgedir. Daha geçtiğimiz günlerde Kara Kuvvetlerinin 2231’inci kuruluş yıldönümünün coşkusunu yaşayan bir ülkeye, bir millete de yakışan da işte budur.

"Bu reform ihtiyacı da sürekli sabote edilmiştir"

Türkiye’nin askeri personel yetiştirme sistemini çok daha uzun bir süre önce değiştirmesi, yenilemesi gerekiyordu. Ancak tıpkı diğer milli savunma hamlelerimizin önünün sinsice kesilmesi gibi bu reform ihtiyacı da sürekli sabote edilmiştir. Hatta Milli Savunma Üniversitemizi kurarak, yeni eğitim öğretim sistemine geçmemizin ardından da bu sabotaj girişimleri devam etmiş, sistemi çökertmek için her türlü gayret gösterilmiştir. Her yeni sistem gibi bunun da elbette eksikleri, geliştirilmesi gereken tarafları olabilir. Önemli olan yapıcı bir yaklaşımla bu tekliflerin ortaya konmasıdır.

Sistemi tamamen çökertip eskisinin de gerisine düşürme gayretlerini bu kapsamda görmüyor ve dikkate almıyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı geriye değil, ileriye doğru adımlar atmaktır. Ne diyor Yunus Emre? "Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası." Evet, biz de pirin izinden giderek diyoruz ki; Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tüm unsurlarıyla birlikte eğitimi, donatımı, teknolojisi, tecrübesiyle dünyanın bir numarası haline getirene kadar sürekli yeniden doğacağız, sürekli daha ileriye doğru adımlar atacağız.

"Her demokrasi ve kalkınma hamlemizin önü bir şekilde kesildi"

Hatırlarsanız 1800’lü yıllar boyunca dört bir yandan kopartılan vatan topraklarını 1900’lerle birlikte tamamen zapt etmek isteyen müstevilere Çanakkale’de unutmayacakları bir ders vermiştik. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Anadolu’yu paylaşmaya çalışanları da milli mücadeleyle topraklarımızdan kovup Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak binlerce yıllık tarihimizde yeni bir sayfa açmıştık. Cumhuriyet tarihi boyunca da istiklal ve istikbal mücadelemiz kesintisiz devam etti. Asırlık kayıpların tüm insani ve ekonomik yönünü omuzlayan, harap ve bitap vaziyetteki Anadolu’yu yeni bir atılımın kaynağı haline getirmeye çalışan milletimiz, bir yandan da tarihini, medeniyetini ve değerlerini korumanın mücadelesini veriyordu. Küresel siyasi ve ekonomik düzenin kurucuları Türkiye’yi bu sistemin dışında tutmak için her yolu denediler, her yöntemi kullandılar. Gazi Mustafa Kemal’in ülkemizi muhasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma vasiyeti maalesef hakkıyla yerine getirilemedi. Milletimizin desteğiyle başlatılan her demokrasi ve kalkınma hamlemizin önü bir şekilde kesildi. Tek parti faşizmiyle, darbelerle, vesayetle, siyasi güvensizlikle, ekonomik istikrarsızlıkla, toplumsal çatışma çıkarma gayretleriyle, terör örgütleriyle velhasıl akla gelen tüm yol ve yöntemlerle bizim başımızı yerden kaldırmamamız için çok çalıştılar, çok uğraştılar.

Hiç şüphesiz mazisi nice şanla, şerefle, zaferle dolu ordumuz da nasibini almıştır. Aslına bakılırsa Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar ordusunun gerçek durumunu görme imkanını bulamamıştır. Kısa bir süre önce bir Efes Tatbikatı gerçekleştirdik. Bu Efes Tatbikatı’na dünyadan 39 ülke katıldılar. Başarılı bir Efes Tatbikatıyla dünyaya da hamdolsun gayet güzel bir ders verdik. Türkiye küllerinden kalkan bir millet olarak yeniden, her an, her yerde, her türlü zafere hazırdır.

Bunu Azerbaycan’da Karabağ’da gösterdik, bunu Libya’da gösterdik. Bundan sonra nerede nasıl olursa olsun yine göstermeye hazırız. Kıbrıs Harekatı sırasında ve sonrasında maruz kaldığımız ambargolar ile yaşadığımız akıntılar ve sıkıntılar bizi bu acı gerçeklerle gerçekleştirmiştir.

"Terörle mücadelemizi inşallah sıfırı tüketene kadar yürüteceğiz"

Bu tarihten sonra hakikat fark edilmiş olsa da gereken altyapıların kurulması ve dönüşümlerin gerçekleştirilmesi çeşitli bahanelerle hep engellenmiştir. İşte şu anda dün biten NATO görüşmelerinde de herkesin aynen ifade ettikleri gibi, Türkiye terörle mücadelede, teröre karşı vermiş olduğu mücadelede hakkı teslim edilmesi gereken bir ülkedir. Ve biz bu terörle mücadelemizi inşallah sıfırı tüketene kadar yürüteceğiz.

Geniş bir alanda yürüttüğümüz terörle mücadele operasyonları dahi ihtiyacımız olan dönüşümün tam manasıyla hayata geçirilebilmesine yetmemiştir. Hükümete geldiğimizde önce gerçek fotoğrafı görebilmek için epeyce bir uğraşmak mecburiyetinde kaldık. Çünkü hala etkisini sürdüren bürokratik vesayetin önümüze çektiği perdeleri aralamak ve gerisindeki tabloya vukufiyet kesp etmek öyle kolay değildi. Bu safhaya geldiğimizde ise kelimenin tam anlamıyla dehşete kapıldık, hemen kolları sıvadık.

"Savunma sanayiimize özel bir yer verdik"

Demokrasi ve kalkınma hamlemizde savunma sanayiimize özel bir yer verdik. Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi günün ihtiyaçlarına göre donatmaya yönelik güçlü bir savunma sanayii ekosistemi kurmak için harekete geçtik. Bilime, araştırma, geliştirmeye, üretime dayalı savunma sanayii projelerinin önemli bir kısmını himayemize alarak süreçlerin hızla ilerlemesini temin ettik. Attığımız her adımda dışarıda önümüzün kesilmeye çalışılmasını anlayabiliyorduk ama içeride maruz kaldığımız engellemelerin sebebini çözmekte zorlanıyorduk. Her biri farklı ideolojik kimlik, siyasi üslup, teknik gerekçe içeren bu gayretlerin gerisindeki siluetin aslında aynı olduğunu, zaman içinde yaşadığımız hadiseler bize tüm açıklığıyla gösterdi.

Emniyet, yargı darbe girişimiyle sivil bürokraside maruz kaldığımız sabotajların 15 Temmuz darbe girişimiyle de ordudan kaynaklanan engelleme çabalarının sebebi ortaya çıktı. Kamunun her alanında gerçekleştirdiğimiz, yakın tarihimizin en büyük tasfiyesi ve hukuk önünde halen süren hesaplaşma, bir anlamda ülkemizin önündeki mayınları, taşları, dikenleri de temizlemiştir.

"Bunlarla hesaplaşmamızı da her fırsatta ve her zeminde yapıyoruz"

Türkiye, sınır ötesi harekatlarından bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında oyun kurucu konumunu güçlendirmesine kadar tüm önemli başarılarını bu temizliğin ardından hızlandırmış veya gerçekleştirmiştir. Elbette ortada gözüken kuklaların iplerini kimlerin ellerinde tuttuklarını, oyuncuların sahneye koyduğu senaryoların kimler tarafından yazıldığını gayet iyi biliyoruz. Emin olun bunlarla hesaplaşmamızı da her fırsatta ve her zeminde yapıyoruz, yapmayı sürdüreceğiz. İşte bunun için 2023 hedeflerimize çok büyük önem veriyoruz. Aynı şekilde 2053 vizyonumuzu gençlerimize bırakacağımız en büyük miras olarak tarif etmemizin sebebi de aynıdır. Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasında en büyük desteği ordumuzun caydırıcı kabiliyetlerinden, başarılı harekatlarından, vakur ve sağlam duruşundan alıyoruz. Bu vesileyle Malazgirt Zaferi’nden bugüne, yaşadığımız toprakların vatanımız olması ve kalması için gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle, şükranla yad ediyorum. Hala sınırlarımızda ve ötesinde vazife başında olan kahraman askerlerimizin alınlarından öpüyor, rabbim her birini esirgesin diyor, gazalarının mübarek olmasını temenni ediyorum.

"Sözde müttefiklerimizin nasıl sırtlarını döndüklerini unutmadık"

Geçtiğimiz günlerde Madrid’deki NATO Zirvesi’nde müttefiklerimizle küresel ve bölgesel güvenlik meselelerini görüştük ve ülkemizin yaklaşımlarını tekrar ifade etme imkanını bulduk. NATO kuruluşundan bugüne kolay değil 70 yıl çeşitli tartışmaların odağında yer almasına rağmen hala dünyanın en önemli, kapsamlı, etkin güvenlik teşkilatıdır. Türkiye, en eski ve en önemli üyeleri arasında bulunduğu teşkilata verdiği katkılarla daima NATO içerisinde seçkin bir konumda yer almıştır. Ancak bir süredir NATO bünyesinde müttefiklik ilişkisi içinde bulunduğumuz ülkelerin, Türkiye’nin terörle mücadele ve sınırlarını koruma hassasiyetlerine yeteri kadar destek vermedikleri açıktır. Daha 6-7 yıl önce DEAŞ, PKK, YPG, FETÖ gibi terör örgütleri sınırlarımıza dayandığında, NATO üyesi sözde müttefiklerimizin nasıl sırtlarını döndüklerini unutmadık. Hamdolsun kendi güvenliğimizi sağlayacak güce, imkana, kabiliyete sahip olduğumuz için bu eksikliği çok önemsemedik. Ancak terörle mücadelemiz, sınır güvenliğimiz, milli çıkarlarımız bakımından inisiyatif sahibi olduğumuz her durumda bu hassasiyetlerimize uygun tavır koymamız da gayet tabiidir.

"Şartları yerine getirirlerse biz de üzerimize düşen görevi yaparız"

NATO’daki son gelişmelerin bu kapsamda değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Üyelik için başvuran ülkelerin şartlarımızı kabul etmeleri ve bunu yazılı taahhüde bağlamaları ilk adımdır. Son 2 ülke üye olmamıştır. Üyelik davetine tabii olmuştur. Bunlarınki bir üyelik davetidir. Şartları yerine getirirlerse biz de üzerimize düşen görevi yaparız. Şimdi bu taahhütlerin her birinin hayata geçirildiğini görme vaktidir. Şayet bu konuda bir oyalama, riyakarlık emaresi görürsek en baştaki tavrımıza geri döneceğimizden kimse şüphe etmesin.

Biz nasıl herkese karşı açık yürekliysek ve sözlerimizin arkasındaysak aynı tavrı muhataplarımızdan da beklemek hakkımızdır. Bu yaklaşımı sınırlarımız boyunca kurmakta olduğumuz güvenli alanları her şeye ve en başta da müttefiklerimize rağmen oluştururken de sergiledik. Hiç kimseye halan söylemedik, atacağımız her adımı çok önceden ilan ettik, söylediğimizin dışında bir iş de yapmadık.

Ülkemizi güney sınırları boyunca bir terör koridoruyla kuşatmaya çalışanlara cevabımızı bu şekilde verdik, vermeyi sürdüreceğiz. Güvenli alanlarımızın eksik kalan kısımlarıyla ilgili kesintisiz çalışıyoruz. Hazırlıklarımızı tamamladığımız her an ve her yerde yeni operasyonlarla, yeni harekatlarla hedeflerimize doğru ilerlemeye devam edeceğiz.

"Yunanistan konusu hak ettiği kadar bir yere sahiptir"

Yunanistan kullanılarak yürütülen dikkatimizi dağıtma gayretlerinin farkındayız. Bizim hava alanlarımızı, hava etkinlik sahalarımızı sürekli olarak tahrip, tahrik ederek üzerimize gelenlere bizler de hava kuvvetlerimiz başta olmak üzere gerekli dersi gereken yerde verdik, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.

Ege’deki haklarımızdan en küçük bir taviz vermeden, uluslararası anlaşmaların bize verdiği imkanları sonuna kadar kullanarak batıdaki kara, hava, deniz sınırlarımızı koruyacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Aramızdaki ihtilafları diyalog ve müzakereyle çözmeye çalışmak yerene birilerinin eteğinin altına saklanarak kabadayılığa yeltenen Yunanistan yönetimine de hem bölgemizde yaşanan gelişmelerden hem de bir asır önceki hadiselerden ibret almasını tavsiye ediyoruz.

Ege’deki komşumuzun siyasi, ekonomik ve askeri bakımdan bizimle mütenasip konumda yer almadığı bir gerçektir. Bunun için stratejik hesapları içinde Yunanistan konusu hak ettiği kadar bir yere sahiptir. Yunan halkının, sonu kendileri bakımından felaketle bitecek maceralarla koşan yöneticilerine gereken mesajı ve dersi demokratik yollarla vereceğini ümit ediyorum. Şimdiden yaklaşan Kurban Bayramı’nızı tebrik ediyorum. Kurban Bayramının milletimiz için ve tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Allah’tan temenni ediyor, birliğimizin, beraberliğimizin daim olmasını niyaz ediyorum.

Sıradaki Haber
Bakan Kurum: Bu afetin de üstesinden milletimizle birlikte geleceğiz
Yükleniyor lütfen bekleyiniz