Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Spor Salonu'nda toplanan AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi'ne gelişinde, eşi Emine Erdoğan ile salon dışında toplanan partilileri selamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;
Sizler 84 milyon vatandaşı ile tüm Türkiye'yi tüm coğrafyamızı, milyarlarca dostumuzla tüm dünyayı temsil ediyorsunuz. AK Parti 7. Olağan Büyük Kongremize hoş geldiniz.
"Hangi inançtan, kökenden, mezhepten olursa olsun 84 milyon insanın hepsini selamlıyorum"
Sizlerin şahsında kalbi millet ve memleket sevdasıyla çarpan erkeğiyle kadınıyla, genciyle yaşlısıyla tüm vatandaşlarımı selamlıyorum. Sizlerin şahsında, bu halkın refahı, bu ülkenin kalkınması, bu devletin büyümesi için gecesini gündüzüne katan herkesi selamlıyorum. Sizlerin şahsında, kendisi ve ülkesi için çalışan, üreten, vatan toprağının her karışını alın teriyle sulayan işçimizi, çiftçimizi, esnafımızı, girişimcimizi, her meslekten kardeşimizi selamlıyorum. Sizlerin şahsında, hangi inançtan, hangi kökenden, hangi mezhepten, hangi meşrepten olursa olsun, bu ülkenin 84 milyon insanının hepsini selamlıyorum.
Sizlerin şahsında, Anadolu’yu vatan yapmak için yola çıktığımız günden beri istiklalimiz ve istikbalimiz için gözlerini kırpmadan canlarını ortaya koyan tüm şehitlerimizi, gazilerimizi, bugün de yurt içinde ve yurt dışında aynı mücadeleyi sürdüren tüm kahramanlarımızı selamlıyorum. Sizlerin şahsında, gözü ve kalbi Türkiye'nin üzerinde olan, bugün bu salonu en az sizler kadar heyecanla takip eden tüm kardeşlerimizi, dostlarımızı, ekranları başındaki tüm milletimizi selamlıyorum. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin, hepsinin üzerine olsun.
Kongremiz insanlığa, milletimize hizmet mücadelemizin yeni safhasının ilk adımıdır. Biz bugüne kadar hangi mücadeleyi yürüttüysek hepsini de bu inanç ve iman ve azim sayesinde gerçekleştirdik. Bundan sonra da ynı hissiyatla ter dökmeye gerektiğinde canımızı ortaya koymaya devam edeceğiz. Eksikten ve yanlıştan münezzeh olan sadece Rabb'imizdir. Biz fanilerin elbette hatası ve eksiği olmuştur, olacaktır. Önemli olan istikameti doğru, kalbi ferah, yüreği sağlam, azmi güçlü tutmaktır. Gerisi Allah’ın takdiri ve milletimizin tespit ve takdiridir.
Sayın Bahçeli'ye güçlü Türkiye yolunda bizimle yürüdükleri için şükranlarımı sunuyorum. Mücadelemizin saflarını tahkim ettik ve genişlettik. Hangi partiden olursa olsun, Cumhur İttifakı'na destek olan her bir kardeşime ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Türkiye'yi önce 2023 hedeflerine, ardından da 2053 vizyonuna inşallah Cumhur İttifakı'yla kavuşturacağız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: AK Parti Büyük Kongreleri kadrolarımızı yenilediğimiz, vizyonumuzu güncellediğimiz demokrasi şölenleridir. Bugün de “İnandığın yolda yürü!” diyerek hazırlandığımız 7. Olağan Kongremizi Türkiye için güven ve istikrar azmiyle topluyoruz. pic.twitter.com/EaFkHx9Pe3
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) March 24, 2021
"Yedinci olağan kongremizi 'Türkiye için güven ve istikrar.' azmiyle topluyoruz"
AK Parti büyük kongreleri kadrolarımızı yenilediğimiz bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz hizmetlerin muhasebesini yaptığımız demokrasi şölenleridir. Ekim 2003’teki ilk olağan kongremizde, 'Her şey Türkiye için, bu ışık hiç sönmeyecek.' diyerek yola çıkmıştık. Kasım 2006’daki ikinci olağan kongremizde, 'Türkiye'nin partisi, Türkiye'nin lideri.' diyerek milletimizle kucaklaşmıştık. Ekim 2009’daki üçüncü olağan kongremizde, 'Biz birlikte Türkiye'yiz.' diyerek ülkemizi kucaklamıştık. Eylül 2012'deki dördüncü olağan kongremizi, 'Büyük millet, büyük güç, hedef 2023.' diyerek taçlandırmıştık. Eylül 2015'deki beşinci olağan kongremizde '2023 Kararlılığımızı' tekrar vurgulamıştık. Ağustos 2018’deki altıncı olağan kongremizi, 'Millet bir, hedef bir.' diyerek gerçekleştirmiştik. Bugün de 'İnandığın yolda yürü.' diyerek hazırlandığımız yedinci olağan kongremizi 'Türkiye için güven ve istikrar.' azmiyle topluyoruz. Her bir kongremizde vizyonumuzu daha ileriye taşıdık.
"Büyük rüyalar görmek, bu rüyaların ardından gitmek bize medeniyetimizin emridir"
Biz, siyasetin sadece geçmişle değil aynı zamanda bugünle güncelle de sınırlı kalmaması; yarını, geleceği, umudu kucaklaması gerektiğine inanan bir mefkureye sahibiz. Yarın diye ifade ettiğimiz büyük ufuk, bizim maziden atiye kurulan köprü dediğimiz, geçmişi ve bugünü de içeren kuşatıcılığa özellikle sahiptir. Bunun için bizim inancımızda umutsuzluk, yani yarından ümidini kesmek, küfre eşdeğer görülmüştür. Geçmişimizi hakkıyla bilmeden bugünün hakkını vermeden geleceği inşa edemeyiz. Türkiye’nin bugün bulunduğu yer, şanlı tarihinin şerefli mirasıyla geleceği için belirlediği hedefleri arasındaki ince çizginin tam ortasıdır. Özellikle geleceğe ilişkin tasavvurlarımızı anlatırken, söze daima geçmişten başlamamızın sebebi de işte budur. Büyük rüyalar görmek, bu rüyaların ardından gitmek bize medeniyetimizin emridir. Siyasetin en başta gelen vazifesinin de milletle birlikte bu rüyaları görmek, umutları canlı tutmak, hedefleri koymak suretiyle inşa ve ihya faaliyetinde bulunmak olduğuna inanıyoruz. Milletimiz, yaşadığı onca badireye rağmen hep ayakta kalmayı ve yeniden şahlanışa geçmeyi, bu vasfı sayesinde başarmıştır. Asırlarca 3 kıta 7 iklimi idare etmiş devletini, 7 düvelin leş kargaları gibi başına üşüşmesiyle kaybeden milletimizin İstiklal Marşı'mızda ruh ve vücut bulan zaferinin hikmetini arayanlar, önce buraya bakmalıdır.
"Bu defa farklı bir Türkiye var"
Tek parti faşizminden darbe ve vesayet cenderesine bunların yol açtığı siyasi, sosyal, ekonomik krizlerden nice zorlu mücadeleyi yine aynı anlayışla yürüttük. 19 yılda Türkiye'yi demokraside ve kalkınmada dünyanın en ileri ülkesi haline getirmek için gücümüzü ve cesaretimizi milletimizin binlerce yıllık birikiminden aldık. Bugün dünyanın sağlık ve ekonomik krizini yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizi ve milletimizi, sürekli kendi iç sıkıntılarıyla meşgul ederek son iki asırdır bu tür köklü değişimlerin dışında tutanlar, yine aynı oyunun peşindeler ama bu defa başaramayacaklar.
Gençler, çünkü bu defa farklı bir Türkiye var. Bu defa, kökenine, inancına, meşrebine bakmaksızın 84 milyon vatandaşıyla 'tek millet' diyen bir Türkiye var. Bu defa, rengini şehitlerinin kanından alan bayrağını en tepeye dikmekteki kararını 'tek bayrak' diyerek haykıran bir Türkiye var. Bu defa, vatanının tek bir karışına dahi göz dikenlere dünyayı dar edeceğini 'tek vatan' diyerek ortaya koyan bir Türkiye var. Bu defa, binlerce yıllık devlet silsilesinin son temsilcisi Cumhuriyetini ilelebet payidar kılmak için 'tek devlet' diyerek canını dişine takan bir Türkiye var. Bu defa, sadece elindekilere sahip çıkmakla yetinmeyen, yeni küresel siyasi ve ekonomik düzende hak ettiği yeri alma kararlığını 2023 hedefleriyle, 2053 vizyonuyla, 2071 idealiyle gösteren bir Türkiye var. Bu defa, üzerinde asırlardır sahnelenen senaryoları yırtıp atan, bilhassa da son 8 yıldır önüne kurulan tuzakları birer birer yıkıp geçen, hedeflerinden asla kopmayan bir Türkiye var. Ellerinden gelse, yağmurlu havada ülkemize bir bardak su vermeyecek olanların her gün karşımıza yeni dayatmalarla çıkmaları, bizi yolumuzdan döndüremedi, evet ahdediyorum yine döndüremeyecektir.
"Bugün burada, kendimiz ve tüm insanlık için bu mücadeleyi vermenin ve Allah'ın izniyle başarıya ulaştırmanın ahdiyle bir araya geldik"
İnsanlığı, hakkın, hakkaniyetin, adaletin, merhametin, sevginin, huzurun teminatı olacak bir küresel yönetim anlayışıyla buluşturacak medeniyet nöbetini devralmaya hazırlanıyoruz. Unutmayın, 'İman varsa imkan vardır' bu inançla, 21’inci yüzyılın kapılarını, hem milletimiz, hem tüm insanlık için açmak için yola çıkıyoruz. 2023 hedeflerimizi yeni bir başlangıç haline dönüştürecek 21. yüzyılı ve ötesini kuşatacak güçlü Türkiye'yi inşa ediyoruz. Dünyanın, karmaşık bir endişe bataklığında çırpındığı şu dönemde, biz insanlık için sayısız imkanlar bahşeden bir hafıza denizinde yol alıyoruz. İnsanlığın ihtiyacı olduğu tüm fikirlerin ve değerlerin, bizim hafıza hazinemizde var olduğuna inanıyoruz. Teknolojinin insansız bir dünyaya doğru evrilmeye çalışıldığı tarihi yol ayrımında, biz insanın fıtri güzellikleri üzerinden yeni bir dünya düzeni kurulmasına öncülük etmenin sorumluluğuna talibiz. İnşallah bunu da başaracağız. Bugün burada, kendimiz ve tüm insanlık için bu mücadeleyi vermenin ve Allah'ın izniyle başarıya ulaştırmanın ahdiyle bir araya geldik. Şimdi ahdimizi hep birlikte öyle bir tekrarlayalım ki duyanların kalbindeki pas silinsin, yüreğindeki tereddüt gitsin, gönlündeki aşk harlansın. Tek millet diyor muyuz? Tek bayrak diyor muyuz? Tek vatan diyor muyuz? Tek devlet diyor muyuz? Türkiye için güven ve istikrar diyor muyuz? Büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa ediyor muyuz? Medeniyet nöbetini tekrar devralmaya hazır mıyız? Öyleyse bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.
Biraz önce de ifade ettim, geleceğe bakarken yola geçmişten çıkmamız gerekiyor. Hem millet olarak hem medeniyet olarak. Öylesine köklü öylesine kadim öylesine zengin bir maziye sahibiz ki hepsini anlatmaya kalksak aylar yetmez. Bunun için sadece önemli dönüm noktalarına işaret ederek ülkemize kazandırdıklarımıza gelmek istiyorum.
Coğrafyamızdaki varlığımızı değil muklak hükümramlığmızı Malazgirt Zaferi ile başlatıyoruz. Malazgirt Anadolu'nun tüm renklerinin ortak zaferidir. Sultan Alparslan'ın kefen niyetine giydiği beyaz kaftanı elden ele, kalpten kalbe hiç yere düşmeden bugüne kadar gelmiştir. Askerimiz, polisimiz ve jandarmamız, her bir insanımız da Sultan Alparslan'ın manevi kaftanının birer muhafızıdır. Anadolu Selçuklu devleti coğrafyamızdaki ilk kalıcı mührümüzdür. Sultan Fatih'in İstanbul'u fethi ile Osmanlı'nın dünya tarihinin en büyük devletlerinden biri olma vasfı tartışmasız tescillenmiştir. Bu millet istiklal harbini başarıya ulaştırıp Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak bir kez daha ayağa kalkmıştır. Bu büyük şahlanışın ardından da bizi rüyalarımızdan uzak tutmak için her yolu denemeye devam ettiler.
"AK Parti iktidara geldiğinde karşımızda herşeyi ile tel tel dökülen bir ülke vardı"
Türkiye ne zaman kalkınma hamlesine giriştiğinde karşısına engeller çıkarıldı. Elde edilen kazanımlar bizi ancak 2000'lerin başına kadar getirmeye yetti. AK Parti iktidara geldiğinde karşımızda herşeyi ile tel tel dökülen bir ülke vardı. Demokrasimiz yaralıydı, kalkınmamız eksikti, huzurumuz kaçıktı, hamdolsun umudumuz ve inancımız diriydi. AK Parti Türkiye'de eğitimden sağlığa, sanayiden spora yaptığı yatırımlarla kalkındırdı. Polemik ve kavga siyaseti yerine eser siyasetini getirerek zihniyeti değiştirdi.
"Bugüne kadar toplam 693 bin öğretmenimizin atamasını gerçekleştirdik"
Tarihi dönüşümü en güzel rakamlar anlatıyor. İktidara geldiğimizde ülkemizi eğitim, sağlık, adalet, emniyet, ulaşım, tarım velhasıl neler yaptık bunların sözünü vermiştik. Önce eğitim dedik, bütçede önceliği her zaman bu alana verdik. Milli eğitim bütçesini 2002'de 7,5 milyar lira seviyesinden aldık ve 2021 yılı itibarıyla 147 milyar liraya çıkardık. Nereden nereye. Yükseköğrenim bütçemizi ilave ettiğimizde bu rakam 212 milyar liraya ulaşıyor. Tüm okullarımızın sayısını 50 bin 877'den 87 bin 628'e yükselttik. Yıllarca vatandaşımızın üzerinde yük olan okul kitaplarını her seviyede ücretsiz olarak çocuklarımızın sıralarının üzerine koyduk. Bugüne kadar toplam 693 bin öğretmenimizin atamasını gerçekleştirdik. Eğitimi 4+4+4 şeklinde kademelendirerek zorunlu eğitimi 12 yıla yükselttik. Üniversite sayımızı 76'dan 207'ye, öğrenci sayımızı 15, milyondan 8 milyonun üzerine çıkardık. Üniversiteye girişteki okul katkı puanlarını katsayı farklılıklarını üniversite harçlarını biz kaldırdık. Bay Kemal siz kaldırmadınız biz, biz. O, okulların kapılarında, sağda solda o görüntü yapanlar, harçlarla ilgili konuşanlar, bağırıp, çağıranlar önce bu harçları kim kaldırdı bunu sormaları lazım. Maarif Vakfımız ile 43 ülkede dostlarımıza eğitim veriyoruz.
Atletizm pisti sayısını 12'den 56'ya, yarı-tam olimpik yüzme havuzu sayısını 46'dan 278'e, toplam tesis sayısını da 1575'ten 3 bin 907'ye çıkardık. Ülke genelinde 32 stadyumun yapımını tamamladık, 10 tanesinin inşası, 4 tanesinin de proje ve ihale çalışmaları devam ediyor.
"Hal çadırını hastane yapmadık biz hastane yaptık hastane"
Sağlık alanında hastanelerdeki yatak sayımızı 164 binden 253 binin üzerine, nitelikli yatak sayımızı 19 binden 162 bine çıkardık. Bay Kemal bunlardan haberin var mı? Halkımıza daha iyi hizmet vermek için Adana'nın hal çadırını hastane yapmadık, biz hastane yaptık hastane. Hal çadırı başka bir şey hastane başka bir şey. Milleti bunlarla aldattınız. Sağlık çalışanı sayımızı 1 milyon 77 bine ulaştırdık. Sağlıktaki kalitenin önemli göstergelerinden olan ambulans başına düşen nüfus sayımızı 107 binlerden 14 binlere indirdik. İlkini 2017 yılında Yozgat’ta açtığımız şehir hastanelerimizin sayısını 17'ye, toplam yatak kapasitesini de 22 bin 600'e yükselttik. Halen 9 şehir hastanemizin inşası, 3'ünün ihale süreci, 3'ünün de proje çalışmaları devam ediyor. Bunlar da tamamlandığında, toplamda 43 bin 158 yatak kapasiteli 32 şehir hastanesini ülkemize kazandırmış olacağız.
Bangladeş'te bir sahra hastanesi yandı. Hemen talimatı verdik, Bangladeş'teki sahra hastanesini biz süratle yapıyoruz fakat bunların yanında ciddi sayıda da konutlar yanmış, İçişleri Bakanımız AFAD'la takibini yapmak suretiyle AFAD bu konutları da yapacak ve Bangladeşli kardeşlerimize inşallah bunları da kazandırmış olacağız. Bay Kemal, bunlar Erdoğan'ın reklamı değil, Türkiye'nin ve Türk milletinin tanımıdır.
Sosyal hizmetlerde son 18 yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza 411 milyar liraya varan yardım yaptık. Kamudaki engelli istihdamı 2002 yılında sadece 5 bin 777 iken bugün 58 binin üzerindedir. Yaşlılık maaşını, 2002 yılında aylık 24 liradan aldık, 2021 Ocak ayı itibarıyla 763 liraya yükselttik. Net asgari ücret 2002 yılında 184 lirayken, bu yılbaşı itibariyle 2 bin 825 lira olarak uygulanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: PKK başta olmak üzere tüm terör örgütlerini hezimete uğratarak ülkemiz sınırları içinde eylem yapamaz hale getirdik. Bugüne kadar görmedikleri hesabı ödediler, ödüyorlar ve ödeyecekler.https://t.co/A5gfWaRr8U pic.twitter.com/mrmkVu0jF4
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) March 24, 2021
"PKK başta olmak üzere tüm terör örgütlerini hezimete uğratarak eylem yapamaz hale getirdik"
Adalet, en çok hassasiyet gösterdiğimiz alanlardan biridir. Hakim, savcı ve diğer personel sayısını yüzde 176 oranında artırarak, yargının insan kaynağı kapasitesini güçlendirdik. İktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hakim-savcı sayısı, FETÖ’cü hainlerin yol açtığı tahribata rağmen bugün 21 bin 651'e ulaştı. İstinaf uygulamasını başlattık. Yargının, hukuku daha etkin ve sade şekilde işletebilmesi amacıyla temel kanunların pek çoğunu baştan sona yeniledik. Tabi bütün bunlarla kalmadık fiziki imkanları da geliştirdik. İllerde yaptığımız adalet sarayları, bütün bunların yanında Ankara'mızda Danıştay, bunu yaptık. Anayasa Mahkemesi binasını en güzel anlamda yaptık ve şu anda muhteşem bir Yargıtay binasını inşa ediyoruz ki evvelallah dünyada Yargıtay binamızın benzeri yok. Derdimiz ne? O merdiven altı adalet dağıtımı vardı ya bir zamanlar, artık bunlar yok. Şimdi bütün güzel imkanlarla yargıcımız, savcımız hepsi bu çalışmalarını yürütecekler. Bu yıl Yargıtay adli yılını yeni binasında inşallah açmış olacak.
Adalet arayışının insanlığın bitmeyecek yolculuğu olduğu anlayışıyla, reform gündemimizden hiç ayrılmadık. Son olarak da, geçtiğimiz haftalarda İnsan Hakları Eylem Planımızı milletimizin takdirine sunduk. Ayrıca, milletimizi yeni ve sivil anayasayla buluşturmak için çalışmaya başladık. Askerlerimiz sınırlarımızda, emniyet teşkilatımız şehirlerimizde, jandarmamız kırsalda, sahil güvenliğimiz kıyılarımızda, istihbaratımız her yerde milletimizin huzuru için gece gündüz görev yapıyor. Bu arada PKK başta olmak üzere tüm terör örgütlerini hezimete uğratarak, ülkemiz sınırları içinde eylem yapamaz hale getirdik. Gabar'da, Cudi'de, Tendürek'te, Bestler Dereler'de hamdolsun askerimiz, jandarmamız, polisimiz, güvenlik güçlerimiz yaptıkları mücadeleyle, verdikleri o yiğit mücadeleyle bugüne kadar görmedikleri hesabı ödediler ödüyorlar ve ödeyecekler. Bunlar tabi durup dururken olmadı. Milletimizin günlük hayatına dokunan mahalli idarelerimizi güçlendirdik.
Muhtarlarımızın vatandaşlarımıza daha etkin hizmet verebilmelerini sağlayacak mekanizmaları kurarken, muhtarlarımızın özlük haklarında en çok iyileştirmeyi biz yaptık. Ama Bay Kemal ne diyor? 'Onlara şimdi biz birer de özel kalem atayacağız', gayet anlamlı bir şey, hayırlı olsun. Eğer gelirsen o atamaları da yaparsın. Biz silahından kendilerine verilecek her türlü desteğe kadar muhtarlarımıza bu destekleri zaten verdik, veriyoruz.
"TOKİ kanalıyla ürettiğimiz konut sayısı 1 milyona yükseldi"
Ulaştırmada toplam 932 milyar lira yatırım yaparak ülkemizin alt yapısını yeniledik geliştirdik. Kara yollarında 6 bin 101 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol mesafesini 28 bin 200 kilometreye, 1710 kilometreden devraldığımız otoyol uzunluğunu 3 bin 523 kilometreye yükselttik. Kara yolu tünel sayısını 83'ten 438'e, kara yolu tünel uzunluğunu 50 kilometreden 595 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğunu 311 kilometreden 701 kilometreye çıkardık. Osman Gazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Nissibi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Marmaray, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli, Erkenek, Cankurtaran, Sabuncubeli, Ovit Tünelleri gurur abidesi projelerimiz olarak gönlümüze yerleşmiştir.
İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu, Ankara-Niğde Otoyolunu da otoyol ağlarına kattık. Çanakkale 1915 Köprüsünün de içinde yer aldığı Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu ile Ankara-İzmir Otoyolunun inşası sürüyor. Demiryollarında, toplam 1213 kilometre uzunluğunda hızlı tren ağı inşa ettik. Ülkemizin 11 bin 590 kilometre uzunluğundaki mevcut demiryolu ağını adeta sıfırdan inşa etmişçesine baştan sona yeniledik. İzmir'e İzban'ı, Ankara'ya Başkentray'ı, İstanbul'a Gebze-Halkalı Banliyosunu ve çeşitli şehirlerimizde pek çok metro hatlarını ülkemize kazandırdık.
Hava yollarında önemli adımlar attık. 26'dan devraldığımız havalimanı sayımızı 56'ya çıkardık. İstanbul Havalimanının yıllık 90 milyon yolcu kapasiteli ilk etabını devreye aldık. Yurt dışı uçuş noktamızı 60'dan 329'a, uçulan ülke sayısını 50'den 126'ya yükselttik. Salgın sebebiyle durgunluğa girmiş olsa da Türkiye geleceğin en büyük hava yolu ulaşım altyapısına sahip ülkesi olarak dünyada ilk sıralarda yer alacaktır.
Denizcilikte, tersane sayısı 37'den 83'e, yat bağlama kapasitesinin 8 bin 500'den 18 bin 545'e çıktı. Filyos Limanının, Rize İyidere Limanının, Haliç, Tekirdağ, Datça Yat limanlarının yapımları sürüyor. İletişimde, 2002 yılında 3 bin olan geniş bant abone sayısı 85 milyona ve 23 milyon civarında olan mobil telefon abone sayısı 84 milyona yükseldi. Bugün 54 milyona yaklaşan elektronik devlet kullanıcı sayısıyla, bu alanda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdik.
8 yıl önce 145 olan atık su arıtma tesisi sayısının 1170'i, yüzde 35 olan atık su arıtma hizmeti verilen belediye nüfusu oranı da yüzde 89'u buldu. TOKİ kanalıyla ürettiğimiz konut sayısı, hedefimiz olan 1 milyon adete ulaştı. Toplam 35 millet bahçesini hizmete aldık, 22 millet bahçemizi açılışa hazır hale getirdik. Halen 9 millet bahçesi bitme aşamasındayken, 48 millet bahçesinin yapımı ve 33'ünün ihalesi sürüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Son birkaç gündür piyasalardaki dalgalanmalar, Türkiye ekonomisinin temellerini, gerçek dinamiklerini ve yarınını kesinlikle yansıtmıyor.https://t.co/A5gfWaRr8U pic.twitter.com/WjeFQkuqan
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) March 24, 2021
"Son günlerde yaşanan dalgalanmalar Türkiye'nin gerçek potansiyelini ve yarınını yansıtmıyor"
Türkiye'nin, iklim şartları sebebiyle üretimi sınırlı olan birkaç ürün dışında, tarımda dışa bağımlılığı kesinlikle söz konusu değildir. Göreve geldiğimizde vergi gelirlerinin yüzde 86'sını bulan faiz ödemelerini, geçtiğimiz yıl yüzde 16'ya gerilettik. Avrupa ülkelerinde yüzde 97'ler, gelişmiş ülkelerde yüzde 130'lar civarında olan borç stokunun milli gelire oranını yüzde 42,6 seviyesinde tutmayı başardık. İhracatımızı 36 milyar dolardan aldık 170 milyar dolar bandına kadar çıkardık. Her ay yeni ihracat rekorları kırarak, bu yolda yürümeyi sürdürüyoruz. Son birkaç gündür piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, Türkiye ekonomisinin temellerini, gerçek dinamiklerini, taşıdığı potansiyeli ve yarınını kesinlikle yansıtmıyor. Türk sanayisi, salgın dönemindeki performansıyla direncini ve gücünü bir kez daha ortaya koymuştur. Kamu maliyesi ve finans sektöründeki göstergeler, gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkeye göre daha sağlam bir yapıya sahip olduğumuza işaret ediyor.
"Vatandaşlarımdan evlerindeki döviz ve altını ekonomi ve üretime kazandırmalarını istiyorum"
Şimdi artık vakit, daha çok çalışma, üretme, gaza basma, hedeflerimize yürüme vaktidir. Sadece kendilerini güvende hissetmek amacı ile evlerinde döviz ve altın tutan vatandaşlarıma buradan bir çağrıda bulunuyorum. Bu vatandaşlarımdan, milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmalarını istiyorum. Finans kuruluşları, özellikle de katılım finans şirketleri, bu altın ve dövizler için müşterilerine, onları memnun edecek getiri sağlayabilecek alternatifler sunuyor. İş insanlarımıza da, 30 Haziran'a kadar devam eden Varlık Barışı'ndan yararlanarak, yurt dışındaki kaynaklarını ülkemize getirebileceklerini tekrar hatırlatıyorum. Herhangi bir endişeye gerek yok. Kesinlikle biz, kendilerinin bu noktada garantisiyiz. Ülkemize yatırım yapan uluslararası yatırımcılara ise, Türkiye'nin gücüne ve potansiyeline güvenmeleri çağrısında bulunuyorum. Esasen, bu çağrının somut göstergeleri de vardır. Geçen yıl ülkemizde yeni açılan iş yeri sayısı 103 bine yaklaşırken, kapanan sayısı 16 binin altında kaldı.
"Şoka dayanıklılığı ispatladık"
Şimdi buradan soruyorum, hangi uluslararası yatırımcı geleceğine güvenmediği bir ülkeye gelip şirket kurar ve o ülkenin vatandaşlarıyla iş ortaklığı yapar? Aynı şekilde, ülkemizde dünyanın hemen her devletinden 200 bin uluslararası öğrenci eğitim görüyor. Soruyorum, hangi ana, baba evladını geleceğine güvenmediği, huzurundan ve güvenliğinden emin olmadığı bir ülkeye 4-5 yıllığına eğitime gönderir? Siz, içeride birilerinin 'battık, bittik, yıkıldık, öldük' diye terane tutturduğuna, kendi ülkelerini kötüleme yarışına girdiklerine bakmayın. Bunlar kendi ülkelerinin ve milletinin felaketinden iktidar devşirme hevesinde olan, gözlerini kin ve nefret bürümüş, kifayetsiz muhterislerdir. Türkiye gücünü, ekonomisinin sağlam altyapısından, üretiminden, yetişmiş insan kaynağından, girişimcilerinden, ihracatçılarından, velhasıl reel ekonomisinden alan bir ülkedir. Dinamik iktisadi yapımızla, mali disiplinimizle, serbest piyasaya ekonomisine bağlılığımızla, her türlü şoka dayanıklı olduğumuzu defalarca ispatladık.
"Yerli otomobilin fabrika inşası sürüyor"
ABD'den Rusya'ya, Avrupa Birliği'nden Arap coğrafyasına kadar tüm ülkelerle ilişkileri, Türkiye'nin menfaatleri ve milletimizin beklentileri doğrultusunda şekillendirmeyi sürdüreceğiz. Afrika, Asya ve Avrupa'nın kalbinde yer alan bir ülke olarak, bizim ne doğuya ne de batıya sırtımızı dönme lüksümüz yoktur. Birbiriyle rekabet, hatta gerilim halinde olan ülkelerle aynı anda dengeli, tutarlı ve uzun vadeli iş birlikleri geliştirmenin kolay olmadığını elbette biliyoruz. Ancak Türkiye, hem coğrafi konumu hem ekonomik çıkarları hem de kuşatıcı dış politika vizyonuyla, bunu başaracak güce ve dirayete sahiptir.
Sanayi ve teknolojide, 2002 yılında Türkiye'de 192 Organize Sanayi Bölgesi varken, bunu 133 ilaveyle 325'e yükselttik. Ayrıca, 22 endüstri bölgesi, 79 teknopark, 1242 Ar-Ge Merkezi, 364 tasarım merkezi kurduk. Türkiye Uzay Ajansını faaliyete geçirmek ve Milli Uzay Programını kamuoyuyla paylaşmak suretiyle, bu alanda da iddiayı ortaya koyduk. Yerli otomobilimizin fabrikasının inşası sürüyor, inşallah 2022'nin sonunda milletimizin hizmetine sunulacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gündemimizde, kadınlarımızın haklarını korumayı vicdanlarda değil, kağıtlarda arayanlara söyleyeceklerimiz var.https://t.co/A5gfWaRr8U pic.twitter.com/jYhP0VR4Xb
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) March 24, 2021
"Gündemimizde ekonomi ve hukuk reformlarımızın uygulama programları var"
Gündemimizde, yeni ve sivil anayasa çalışmalarının çerçevesini oluşturacak ilkeler var. Gündemimizde, aile-eğitim-kültür merkezli yeni milli uyanış ve yükseliş ahdimiz var. Gündemimizde, dış politikada, ülkemizin hak ve menfaatlerinden taviz vermeden, diyalog ve huzur odaklı siyasi duruşumuzun temel parametreleri var. Gündemimizde, salgın sonrası yeniden şekillenecek dünyaya ve ülkemizin orada alacağı konuma dair değerlendirmelerimiz var. Gündemimizde, ülkemizin önüne kurulan tuzakları birer birer aşarken, demokrasiden güvenliğe, ekonomiden kalkınmaya kadar bizi hedeflerimize ulaştıracak yol haritalarımız var. Gündemimizde, teröriste terörist diyemeyenlerin riyakarlıkları var. Gündemimizde, kadınlarımızın haklarını korumayı vicdanlarda değil, kağıtlarda arayanlara söyleyeceklerimiz var. Gündemimize, kadınlarımızı dağa göndermek suretiyle arkasından da sahip çıktığını söyleyen namertler var. Diyarbakır'da ağlayan annelerin, yavrularıyla ilgili bir çift laf edemeyenlere söyleyecek çok sözlerimiz var.
Türkiye'ye karşı sergilenen çifte standartları hak ve özgürlük dayatması diye göstermeye çalışanların zavallılıkları da gündemimizde. Tüm taahhütleri yerine getirmemiz veya getirme sözü verdiğimiz halde, Türkiye'ye ısrarla sırtını dönenlerin sinsiliklerinin gündemimizde. Gündemimizde, sırf ülkemizi hedef aldıkları için PKK'dan FETÖ'ye ve hatta DEAŞ'a kadar terör örgütleriyle iş tutanların acizlikleri var. Gündemimizde, son dönemde kesintisiz bir şekilde uğradığımız saldırılar ve bunların üzerine gelen salgın yükü sebebiyle sıkıntıya düşenlere verdiğimiz ve vereceğimiz destekler var.
Gündemlerinde ülkenin ve milletin bugününe ve geleceğine dair her meselenin olduğunun altını çizen Erdoğan, buradaki her başlığın üzerinde saatlerce konuşulmayı, tartışılmayı gerektirdiğini ifade etti. AK Parti Kongresi'nin tam da bunun yeri olduğunu dile getiren Erdoğan, ancak salgın şartlarında il kongreleri gibi büyük kongreyi de hem milletin hem de bu devasa salonda bir araya gelenlerin sağlığını düşünerek gerçekleştirmek durumunda olduklarını aktardı.Velhasıl bizim gündemimizde her mesele var.
"Darbenin üzerinden silindir gibi geçtiği bir halka silahların gölgesinde onaylatılan bu anayasa arkasındaki vesayetçi güçlerin eseridir"
Mevcut anayasamız 1960 darbesi ile ilk şekli verilen 1980 darbesinin ardından yeniden yoğrularak milletimizin önüne konan bir metindir. Türkiye'nin, neredeyse iki asrı bulan anayasa arayışında, milletimizin içine sinen ve dört elle sarılacağı, sahipleneceği bir metne kavuşamadık. Anayasa çalışmalarımızın tamamı, olağanüstü dönemlerde, olağanüstü şartların dayatmasıyla ve olağanüstü yöntemlerle yapılmıştır. Milletin tüm kalbiyle içinde olmadığı bu süreçlerde ortaya çıkan anayasa metinleri de daha ilk günden itibaren hep tartışılmalı olmuş, hep değişiklik talepleriyle karşı karşıya kalmıştır. Mevcut anayasamız, 1960 darbesiyle ilk şekli verilen, 1980 darbesinin ardından da yeniden yoğrularak milletimizin önüne konan bir metindir. Darbenin üzerinden silindir gibi geçtiği, terörden bezmiş, ekonomik sıkıntıların altında ezilmiş bir halka, silahların gölgesinde onaylatılan bu Anayasa, lafzı ve ruhuyla arkasındaki vesayetçi güçlerin eseridir.
Yeni ve sivil anayasa teklifimiz fikri temeli olmadığı için dikkate almayı gerektirmeyen kimi sığ görüşler dışında olumlu karşılanmıştır. Milletimiz nasıl bir anayasa ile yönetilmek istiyorsa biz de öyle bir anayasa istiyoruz. Bu anayasanın ruhunda millet yani insan olmalı. Bu anayasanın merkezinde insanın huzuru, refahı, mutluluğu yer almalıdır. Temelinde ülkemizin gücü, güvenliği, istikrarı, kazanımları ve elbette hedefleri bulunmalıdır. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın kadim devlet anlayışı ile inşa edilmelidir.
Yani bu anayasa, tarihi periyodu içinde de artık geçerliliğini kaybetmiştir. Üstelik bu süre zarfında, anayasanın neredeyse değişmeyen maddesi kalmadığı halde, yine de ortaya ülkedeki herkesi kucaklayacak bir metin çıkmadı. Esasen, dünyaya baktığımızda da anayasaların daha sık değişiğini görüyoruz. Anayasaları uzun yıllar boyunca değişmeyen ülkeler ise bu istikrarı, nispeten soyut ve sade metinlere sahip olmalarına borçludur. Türkiye'nin yeni ve sivil bir anayasayı özellikle tartışması hem kendi tarihimizin hem de gelişen ve değişen dünya şartlarının kaçınılmaz bir gereğidir. Nitekim, yeni ve sivil anayasa teklifimiz, fikri temeli olmadığı için dikkate almayı gerektirmeyen kimi sığ itirazlar dışında her kesimde olumlu yankı bulmuştur.
"Millet mahreçli yeni bir anayasa hazırlamak kolay değildir"
Peki, biz nasıl bir yeni anayasa istiyoruz? Bizim baktığımız yerden, bu sorunun tek bir cevabı vardır. Milletimiz nasıl bir anayasayla yönetilmek istiyorsa biz de işte öyle bir anayasa istiyoruz. Dolayasıyla bu yeni anayasanın ruhunda millet, yani insan olmalıdır. Bu yeni anayasanın merkezinde insanın huzuru, refahı, mutluluğu yer almalıdır. Bu yeni anayasanın özü, tüm değerleriyle, farklılıklarıyla, zenginlikleriyle, hayalleriyle 84 milyon vatandaşımızın tamamını içermelidir. Bu yeni anayasanın temelinde, ülkemizin gücü, güvenliği, istikrarı, kazanımları ve elbette hedefleri bulunmalıdır. Bu yeni anayasa, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diye ifade ettiğimiz kadim devlet anlayışımızla inşa edilmelidir. Bu yeni anayasa, ilhamını ihtişamlı geçmişimizden alan, yönü Türkiye'nin geleceğine dönük, toplumun birlikte yaşama ve geleceğini birlikte kurma iradesinin ürünü, asırlık bir sözleşme, bir vizyon belgesi olmalıdır. Bu yeni anayasa, Üstat Cemil Meriç'in söylediği gibi, 'Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayan köprü' kurmalıdır. Velhasıl yeni anayasa, darbecilerin, vesayetin, şu veya bu dengenin değil, doğrudan milletin anayasası olmalıdır. Elbette ütopik veya bürokratik değil, millet mahreçli yeni bir anayasa hazırlamak kolay değildir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yeni anayasanın ruhunda millet, yani insan olmalıdır. Açık ve şeffaf bir sürecin ürünü olarak hazırlanacaktır. Mümkün olan en geniş mutabakatla ortaya çıkacak yeni anayasa metni de mutlaka milletin onayına sunulacaktır.https://t.co/A5gfWaRr8U pic.twitter.com/zubMtsTSmT
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) March 24, 2021
"Milletimizin gözü önünde tartışmaya açılacaktır"
Türkiye'nin bugün, yeni bir anayasa için hiç olmadığı kadar hazır olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde, AK Parti Genel Merkezi'nde, akademi dünyasında, çeşitli sivil toplum kuruluşları nezdinde yürüyen, hepsini de yakından takip ettiğimiz çalışmalar var. Aynı şekilde diğer partilerin ve ilgili kuruluşların da benzer hazırlıkları olduğunu biliyoruz. Bunlar, önce ilkeler, sonra somut metinler düzeyinde belirli bir olgunluğa geldiğinde bir araya getirilecek ve milletimizin gözü önünde tartışmaya açılacaktır. Bir başka ifadeyle yeni anayasa, açık ve şeffaf bir sürecin ürünü olarak hazırlanacaktır. Yeni anayasa çalışmalarında bu safhaya önümüzdeki yılın ilk diliminde ulaşmayı hedefliyoruz. Mümkün olan en geniş mutabakatla ortaya çıkacak yeni anayasa metni de, mutlaka milletin onayına sunulacaktır. Buradan, siyasi partiler başta olmak üzere, yeni anayasa konusunda sorumluluk üstlenecek herkese çağrıda bulunuyorum. Gelin, ideolojik, zümrevi ve kişisel tüm bagajlarımızı, duvarlarımızı, şerhlerimizi bir kenara bırakarak, Türkiye'yi en az bir asır boyunca taşıyacak lafza ve ruha sahip yeni bir anayasaya kavuşturalım. Biz buna varız ve hazırız. Yeni anayasa sürecinin ülkemize ve milletimize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.
"Mevcudiyetimizi artırmaya devam ediyoruz"
Dünyanın en yaygın dış misyon ağına sahip 5 ülkesi arasında yer alıyoruz. Bayrağımızın dalgalanmadığı hiçbir yer bırakmamak hedefiyle dünyanın dört bir köşesinde mevcudiyetimizi artırmaya devam ediyoruz. Ülkemizin milli menfaatlerine saygı gösteren hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz olmadığına inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde dostlarımızın sayısını artırıp husumetleri gidererek bölgemizi bir huzur adasına çevirmekte kararlıyız. Esasen, bugüne kadar attığımız tüm adımlar da aynı amaca matuftur. Suriye'de, tüm dünya mazlumlara sırtını dönerken, biz sınırlarımızı ve kalbimizi açtık. Rejimin zulmü yanında, DEAŞ'tan PKK-YPG'ye kadar pek çok terör örgütünün acıya ve kana buladığı bu kadim topraklara barışı ve istikrarı getirmek için tüm imkanlarımızı kullandık. Sınır ötesi harekatlarımızla milyonlarca masumun rejim veya terör örgütleri tarafından katledilmesinin önüne geçtik. Ülkenin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün sağlanması konusunda yürütülen çabalara samimi ve yapıcı destek verdik."
Suriye gerçek anlamda Suriyelerin yönettiği bir yer haline gelene kadar bu gayretlerimizi sürdüreceğiz. Suriye halkının yanında olmaya devam edececeğiz.
"Önce aileyi sağlama alacağız"
Okullarda ise hem eğitim hem öğretim kısmında ciddi eksikler, ciddi boşluklar olduğunu görüyoruz. Aklı ve kalbi rehber edinmek yerine, sadece nefis ve zeka üzerine kurulu bilginin çocuklarımıza aktarıldığı bir eğitim sistemi bizi, haktan, hakkaniyetten, irfandan, hikmetten uzaklaştırıyor. Daha açık bir ifadeyle yeni nesiller, binlerce yıllık varlığımızın teminatı olan aile ortamından, aileden tevarüs edilen değerlerden ve nihayet mektepte biçimlenen şahsiyetten mahrum bir şekilde yetişiyor. Bu tablo, bize, yatırımlarımızı kalbe ve akla, yani aileye, eğitim ve kültüre yapmamız gerektiğine işaret ediyor. Medeniyet nöbetini devralacaksak, işe önce buradan başlamamız gerekiyor. Elbette dünyadaki teknolojik, siyasi, sosyal, kültürel gelişmelere sırtımızı dönecek kadar hakikatlerden kopuk değiliz, asla da olamayız. Bizim söylediğimiz, insanı nesne değil, kalbi ve aklıyla özne olarak ele alan kadim medeniyet değerlerimizi, ilhamını geçmişimizden alan yenilikçi bir anlayışla yüceltmemiz, yükseltmemiz gerektiğidir. Taklit eden değil üreten, özenen değil özenilen, hevayı değil fıtratı önceleyen, vakte teslim olan değil yönünü geleceğe dönen, maziden atiye köprüler kuran nesiller yetiştirmek için önce aileyi sağlama alacağız. Türkiye'nin 2053 vizyonunun hamurunu, diğer her şeyin bunların arkasından geldiği bilinciyle aile, eğitim ve kültürle yoğuracağız.
"Türkiye, gerçek anlamda güçlü bir devlet olduğunu göstermiştir"
Türkiye olarak Hazreti Mevlana'nın, 'Ümitsizliğin ardında nice ümitlerin, karanlığın ardında nice güneşlerin olduğu' mesajıyla, elimizdeki imkanları tüm dünyayla paylaşarak, sözümüzü somut duruşa dönüştürdük. Temennimiz, salgın döneminde yaşananların küresel zafiyetlerin giderilmesi konusunda bir milat haline gelmesidir. Güçlü devletlerin, parası çok olanlar değil, vatandaşına ihtiyaç duyduğunda en iyi hizmeti verenler olduğu gerçeği, salgın döneminde açıkça ortaya çıkmıştır. Türkiye, hükümetlerimiz döneminde kurduğumuz sağlam altyapı ve kapasite sayesinde, sağlıktan gıdaya her konuda sergilediği liderlikle, gerçek anlamda güçlü bir devlet olduğunu göstermiştir. Küresel sistemin, salgın döneminde elde edilen tecrübeler ışığında, insanlığın tamamının güvenini kazanacak yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Salgın sonrası dünyayı herkes için daha yaşanılabilir bir yer haline getirmek için buna mecburuz. Siyasi, ekonomik ve askeri alanda işaretleri görülmeye başlanan yeni ve yıkıcı rekabetler, salgının yol açtığı tahribatı daha ağır felaketlere dönüştürmekten başka bir işe yaramayacaktır. Güven ve istikrarı kendisi yanında tüm dünya için de isteyen bir ülke olarak, salgın sonrasına var gücümüzle hazırlanıyoruz. Bugün burada ortaya koyduğumuz birlik, beraberlik, kardeşlik manzarası, işte bu kararlılığın da bir ifadesidir. Rabb'im yar ve yardımcımız olsun diyorum.