İstanbul'daki Suriye konulu dörtlü zirve sona erdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un katıldığı zirve sonrası liderler, ortak açıklama yaptı.
Zirvede liderler, Suriye'de kalıcı barışın çözümü için ortak bildiriye imza attı.
Liderler, bildiride teröre karşı mücadeleye devam etme gerekliliğinin altını çizerken, etkili önlemlerin tam olarak uygulanması ve tüm ilgili tarafların hükümlere riayet etmesi suretiyle sağlanacak kalıcı bir ateşkesin önemini vurguladı.
Bildiride, Suriye'nin egemenliği bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli taahhütleri teyit edildi. Liderler, Suriye'de kimyasal silah kullanılmasına karşı olduklarını teyit ederek, tarafların ilgili sözleşmeye riayet etmelerini istedi.
2 saat 45 dakika süren zirve sonrası ilk açıklamayı Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
"Akan kanın durdurulması hedefimiz"
Sayın Putin, Sayın Merkel ve Sayın Macron'a teşekkürlerimi sunuyorum. Aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sahada tam olarak ateşkesin sağlanması ve akan kanın durdurulması hedefimiz var.
Suriye ihtilafının küresel bir sorun haline dönüşmesinin en önemli sebebi uluslararası toplumun meseleyi yeterince sahiplenmemesidir. Bir çok ülke durumun vehametini ancak krizin etkileri kendi sınırlarına ulaşınca idrak edebilmiştir. Artık bu kayıtsızığa bir son verilmesi gerekiyor. Bugün bizleri İstanbul'da bir araya getiren temel sebep işte budur. Çok uzun bir dönem Suriye krizinden kaynaklanan sıkıntıların yükünü, Suriyeli sivillerle komşu ülkeler, çekmek zorunda kalmıştır.
"Türkiye terör gruplarının palazlanmasına müsamaha göstermeyecektir"
Astana'da yakalanan sinerjiyi daha da ileriye taşıyacağımızı gördük. Bugün gerçekten verimli ve samimi istişareler gerçekleştirdik. Suriye'nin toprak birliğine, siyasi birliğine bağlılığımızı teyit ettik. Siyasi süreçte somut adımlar atılması gerektiğinin altını çizdik. Suriye halkının meşru talepleri doğrultusunda bir siyasi çözüme ulaşılmasını, ülkede istikrarın sağlanması noktasında neler yapılabilir, bunları ele alma fırsatını bulduk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Esed'in geleceği ile ilgili kararı Suriye halkı verecektir.https://t.co/UJ6WoyN4je pic.twitter.com/4Wjx2aXM4x
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 27 Ekim 2018
Gerek dört ülke arasında gerekse uluslararası iş birliğinin artırılması konusunda mutabık kaldık. Bugün ülkemizin güvenli hale getirdiği Afrin, Cerablus gibi Suriye şehirlerinde huzur, güvenlik, barış var. Türkiye ne kendi sınırlarında ne de Suriye'nin herhangi bir bölgesinde terör gruplarının palazlanmasına müsamaha göstermeyecektir. Fırat'ın batısında olduğu gibi doğusunda da milli güvenliğimize yönelik tehditleri kaynağında bertaraf etmeyi sürdüreceğiz.
Zirve katılımcıları olarak gerek sahadaki durumun iyileştirilmesine gerek siyasi süreçte ilerleme sağlanmasına yönelik çabalarımızı artıracağımıza inanıyorum. Diğer ülkeleri de bu gayretlere destek vermeye çağırıyorum.
"Çözüm bulma mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız"
Zirvede Suriye ihtilafının insani boyutunu da konuştuk. İnsani yardımın sürdürülmesi konusunda da mutabık kaldık. Bugün Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü konusunu da ele aldık. Geri dönüş sürecinin, uluslararası hukuka uygun olarak, gönüllülük esasına göre, güvenli biçimde ve Birleşmiş Milletler (BM) ile eş güdüm halinde yürütülmesi gerektiği hususunda fikir birliğine vardık.
Diğer ülkelerden de yaklaşan kış şartlarını düşünerek Suriye halkı için desteklerini artırması çağrısında bulunuyorum. Bugünkü zirve toplantımızda uluslararası topluma önemli mesajlar verebildiğimizi düşünüyorum. Diğer ülkeleri de bu gayretlere destek vermeye çağırıyorum.
Soruna çözüm bulmaya yönelik mücadelemizi hem Astana platformunda hem de bugünkü gibi daha geniş platformlarda sürdürmekte kararlıyız.
Şüphesiz ki bu kararlılığımız aynı şekilde Astana sürecinin bir diğer üyesi konumunda olan İran'ı da ilgilendirmektedir. Bu attığımız adımdan, yaptığımız görüşmelerden tabii ki İran'ı da bilgilendireceğiz.
"Suriye halkı onunla ilgili kararı verecektir"
Liderler açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Toplantıda bir gazeteci, liderlere, "Suriye'nin gelecekteki devlet yapısını ne şekilde gördükleri, Esed'in durumunun ne olacağı ve İdlib konusundaki anlaşmadan memnun olup olmadıkları" sorusuyla birlikte "dörtlü zirvenin genişleyip genişlemeyeceği, ABD'nin ya da başka bir ülkenin katılıp katılmayacağı" yönünde soru yöneltti.
"Öncelikle Esed'in durumu ne olacak?' sorunuzun cevabını vereyim" diyerek sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, soruyu şöyle yanıtladı:
"Her şeyden önce tabii buradaki irade kişilere ait olan bir irade değildir. Esed'in durumunu belirleyecek olan irade Suriye halkının iradesidir. İçeride ve dışarıdaki tüm Suriye halkı, onunla ilgili kararı verecektir. Tabii bize göre Esed, 1 milyona yakın vatandaşının maalesef hayatına kast etmiş bir insan konumundadır. Dolayısıyla bize göre muteber bir konumda değildir. Nitekim şu ana kadar yaşananlar ortadadır. Hala oradaki işte katliamlar aynen devam etmektedir. Temennimiz odur ki artık bu süreç bitmiş olur ve böylece Suriye'de insanlar hayatının nasıl devam ettirecek sorusuna çok da rahatlıkla bir cevap bulmuş olur."
İdlib'te şu an 3,5 milyon insanın yaşadığını aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle devam ettirdi:
"İdlib'te yaşayan bu insanlar oraya nereden geldiler? Onlar da Halep'ten kaçarak, ne yazık ki o varil bombalarından kaçarak İdlib'e geldiler. Son dönemlerde İdlib'te de yaşam hakları ortadan kalktı ve bu defa oradan nereye kaçacaklardı? Kaçacakları tek yer vardı. O da Türkiye. Türkiye'den başka sığınacakları, kaçacakları hiçbir yer yoktu. Zaten bizde 3,5 milyon insan şu anda bize iltica etmiş, bizde. Yeni bir 3,5 milyon insan, ne kadarı İdlib'ten kaçardı, bunu bilemiyoruz ama sağ olsun Sayın Putin ile yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde, attığımız adımlarla İdlib sürecinde 10 maddelik muhtıra gerçekten burada yeni bir süreci başlattı ve bu süreçle orada bir kalıcı -temennimiz odur ki- ateşkesi sağlamış olduk.
Öyle veya böyle kalıcı sürdürülebilir böyle bir ateşkesin devamı, tabii ki orada yaşayan insanları rahatlattı. Fakat, bütün o yıkılan binaları gördüğümüzde, o binaların altında kalan insanları -tasavvur edebiliyor musunuz?-, bunları gördüğümüzde tabii bizler siyasetçi olarak, devlet başkanları, cumhurbaşkanları olarak acaba bunun bedelini nasıl ödeyeceğiz diye düşünmek durumunda kalıyoruz."
Suriye'nin kuzeyinden mülteci olarak gelenlerle ilgili Türkiye'nin attığı adımların ortada olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Onlara yönelik şu anda verdiğimiz destekler ortada. Tabii insani olarak birçok destekleri vermek durumundayız. Nitekim bugünkü yaptığımız görüşmelerde insani olarak ne gibi destekler verebiliriz, eğitimde, sağlıkta, altyapı, üst yapı ne gibi destekler verebiliriz bütün bunları görüşme fırsatını bulduk, bunların adımlarını attık. Temenni ediyorum ki buralarda da mesafe alacağız.
Son olarak genişleyebilir mi sorusunu sordunuz, bu yine birlikte atacağımız adımdır, birlikte vereceğimiz karardır, ona göre bu dondurulmuş bir yapı değildir. Eğer böyle bir şeyin kararını verirsek, Astana'da olduğu gibi böyle bir adımı burada da atmamız mümkündür."
"60 bin kişinin İdlib'e dönmüş olması, bu sürecin başarıdır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib konusundaki soru üzerine İdlib konusunda aralarında 10 maddelik muhtıranın birçok şeyi cevapladığını belirterek, şunları söyledi:
"Her şeyden önce malum 12 gözlem noktasıyla zaten orada Rusya Federasyonu'yla gayet dayanışma içerisinde bir çalışmamız var. 12 gözlem noktasının dışında da 10 gözlem noktasına Rusya Federasyonu malum sahip. Tüm bunların hepsi bölgenin güvenliğine yönelik adımlardır. Fakat hepsinden öte İdlib muhtırasındaki dikkat çeken konu aşırı radikal güçlerin Türkiye tarafından kontrol altına alınmasıdır.
Ama bunun dışında da rejimin aynı şekilde 15-20 kilometrelik o bölgede herhangi bir tehdidini kaldırma sürecini de Rusya Federasyonu'nun kendi kontrolü altına almış olmasıdır. Bütün mesele burada ağır silahların İdlib merkezinden tamamen çekilerek, bunların merkezde sivil halkı rahatsız etmemesinin sağlanmasıdır. Bunun yanında yine aynı şekilde oradaki yapılacak silahlı saldırılar karşısında bir mutabakat, dayanışma içerisinde Türkiye ve Rusya Federasyonu'nun alacağı tavırdır ve alt birimlerimiz her an çalışmalarını sürdürmektedir. Burada savunma olsun, istihbarat olsun, dayanışmalarını sürdürüyorlar.
Hedefimiz buradaki sivil halkın huzurunu sağlamaktır. Nitekim şu ana kadar da yaklaşık 60 bin kişinin İdlib'e dönmüş olması, bu sürecin başarıdır. Bunun için Sayın Putin'e de teşekkür ediyorum. Burada gayreti olan bütün arkadaşlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum."
"Türk yargısının vereceği karara saygı duymak zorundayız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili soruya da şu yanıtı verdi:
"Merhum Cemal Kaşıkçı ile ilgili olarak ikili görüşmelerimizde bu konuyu ele aldık ve gerekli bilgileri kendilerine verdim. İkili görüşmelerimizde bu konuyu ele aldık. Gerekli bilgileri kendilerine verdim. Şu anda uluslararası medyanın burada oluşu da böyle bir cevabı vermemi gerektirir. Her şeyden önce içeride 18 tutuklu var ve bunlar ülkemize gelen kişilerdir. Bu 18 kişiyi Türkiye'ye kimler gönderdi bunun cevabını tabii ki Suudi yetkililerin vermesi gerekir. Bir diğeri daha sonra bir açıklama Suudi Arabistan'ın yetkili mercilerinden geldi o da yerli işbirlikçilere cesedin teslim edildiğine dair.
[Gazeteci Cemal Kaşıkçı Cinayeti Soruşturması] Cumhurbaşkanı Erdoğan: 18 kişiyi Türkiye'ye kimler gönderdi? Suudi yönetimi bunu açıklamalı.https://t.co/UJ6WoyN4je pic.twitter.com/B4hB5CZR1p
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 27 Ekim 2018
O zaman bu yerli işbirlikçi kimdir? Bunu da yine bu açıklamayı yapan kişi ya da kişilerin ortaya koyması gerekmektedir. Suçun işlendiği yer İstanbul'dur. Eğer kendileri bu işi yapmayacaklarsa bu yargılamayı Türk yargısı olarak bizim yapmaya hazır olduğumuzu kendilerine bu çağrıyı yazılı olarak resmi kanallardan da yapmış bulunuyoruz.
Suudi Arabistan başsavcısını yarın buraya gönderiyor. Başsavcımızla görüşme yapacaklar. Neticesini önemsiyoruz. Emniyet, istihbarat ve yargı hepsi yoğun bir çalışma içerisinde olmuşlardır. Bu çalışmalar bitmemiştir, hala devam etmektedir. Türk yargısının vereceği karara hep birlikte saygı duymak zorunda kalırız."
Kaynak: TRT Haber, AA