Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Temmuz’da yemin ederek resmen göreve başlamasının ardından ilk yurt dışı ziyaretlerini Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yaptı.
Erdoğan, Azerbaycan ve KKTC seyahatleri sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ziyaretlerin Türkiye’de gerek Cumhurbaşkanlığı gerek genel seçimlerde bir gelenek olduğunu belirten Erdoğan, “Seçimlerin hemen ardından KKTC veya Azerbaycan’a ziyaretler yapılır. Şimdi yeni bir yönetim sistemine geçtik, hatta kısa bir süre önce Azerbaycan’da seçimler yapıldı, bu seçimlerin hemen ardından Sayın Aliyev bizi ziyaret etmişlerdi, şimdi de bizim seçimlerden sonra dedik ilk ziyaretimizi Azerbaycan’a yapalım. Aynı gün bir de KKTC’yi ziyaret etmek suretiyle geleneğimizi yine kararlılıkla sürdürelim istedik” dedi.
“Samimi iki kardeş ülke arasında hukukun devamı mahiyetinde cereyan etti”
Azerbaycan ziyaretinin çok çok verimli geçtiğini söyleyen Erdoğan, “Samimi iki kardeş ülke arasında hukukun devamı mahiyetinde cereyan etti. Gerek siyasi gerek askeri gerek ticari ve kültürel, tüm konuları ikili görüşmemizde ele aldık. Daha sonra çalışma yemeğinde heyetler arası görüşmelerimizi gerçekleştirdik” ifadelerini kullandı.
Azerbaycan ziyareti sırasında bölgesel konuları da ele alma fırsatlarının olduğunu dile getiren Erdoğan, gerek TANAP, gerek TAP (Türk Akımı Projesi) projeleri kapsamında adımlar olduğunu belirtti.
“Azerbaycan’dan aldığımız doğalgaz miktarı artacak”
Erdoğan şöyle devam etti:
TANAP bizim ortaklaşa yürüttüğümüz bir proje ve burada Azerbaycan Türkiye ve British Petrol olarak müşterek olarak yürüttüğümüz bir süreç. TANAP’ın da yaklaşık 1400 km’si malum bizim topraklar üzerinden geçiyor ve böylece biz Türkiye olarak bu projeden her türlü istifade edebildiğimiz gibi aynı zamanda Avrupa ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde oraya da gerekli olan doğalgazın verilmesi süreci devam ediyor. Şu anda herhangi bir sıkıntı yok.
En son bildiğiniz gibi Eskişehir’de yine müşterek bir çalışma ile açılışın adımlarını attık, temeli de İstanbul da bir araya gelerek anlaşmayı yapmış adımını atmıştık. Bu bizim Azerbaycan’dan aldığımız doğalgaz miktarını da artırmaya vesile olacak. Böylece şu anda yılda 6 milyar metreküp; bu daha sonra 8’e, 12’ye çıkacak.
“Biz doğalgazda tedarikçi değil, tüketici ülkeyiz”
Doğalgazın Türkiye’de şu an sadece konutlara verilebildiğini ama sanayiye yoğunlaşamadıklarını belirten Erdoğan, “Ağırlıklı olarak Rusya bize ciddi manada doğalgaz temin ediyor. İkinci sırada İran üçüncü sırada Azerbaycan var. Bundan sonra belki kısmen Irak’ta buna girecek. Biz doğalgazda tedarikçi değil, tüketici ülkeyiz. Bir diğer özelliğimiz transit ülke olmamız. Her ne kadar tedarikçi olmasak da Türkiye olarak transit ülke olmamız bir hub oluşturuyor. Tüketici olmamız da cazibeyi artırıyor. Bunlar bu ülkeler için de önem arz ediyor. Şu anda Rusya ile ilişkilerimizin de can alıcı noktası bu. Birinci derecede tüketici ülke olmamız Rusya ile ilişkilerde önem arz ediyor” dedi.
“Temennimiz ticaret hacmini 3 milyar dolara çıkarmak”
Enerjide atılan adımların yanı sıra Azerbaycan’la savunma sanayiinde de ciddi bir dayanışma olduğunu ifade eden Erdoğan şunları söyledi:
“Elimizden geldiğince onların da savunma sanayii alanındaki ihtiyaçlarını karşılama gayreti içindeyiz. Milli Savunma Bakanlıklarımız arasında ciddi manada dayanışma var. Turizm ve eğitim konularında aramızdaki ilişkileri devam ettiriyoruz. Ekonomide en önemli şey şu anda petrolü bir kenara koyacak olursak, 1 milyar 700 milyon dolar gibi bir ticaret hacmine sahibiz. Ama bu yeterli mi, tabii ki değil. Temennimiz bunu 3 milyar dolara çıkarmak, hatta daha da yüksek rakamlara ulaştırmak. Şu anda özellikle Azerbaycan’la bu konuda herhangi bir ihtilafımız söz konusu değil”
“(Dağlık Karabağ konusu) Azerbaycan’a desteğimiz devam edecek”
Erdoğan, “Siyasi noktada ise bütün uluslararası oluşumlarda bugüne kadar Azerbaycan bizim yanımızda yer almıştır, biz de onların yanında yer almışızdır. Uluslararası platformda devam ettirdik ve herhangi bir sıkıntı söz konusu değil” diye konuştu.
Azerbaycan’ın en önemli sıkıntısının Dağlık Karabağ konusu olduğunu dile getiren Erdoğan, “Azerbaycan’ın en önemli sıkıntısı Dağlık Karabağ konusu. Bu konuda biz başından beri kendilerini hep destekledik, desteklemeye devam ediyoruz ve bundan sonra da desteğimiz devam edecektir. Burada üç tane sorumlu ülke var bunlar da ABD, Rusya ve Fransa. Maalesef istenilen performansı ortaya koyamadıkları veya koymadıkları için ne yazık ki bu sorun devam ediyor ve çözülemiyor” dedi.
Erdoğan, “Görünen o ki yine devam edecek ve bizler gündem eğer bu konu olduğu zaman ister NATO’da olsun, ister bir başka platformlarda olsun her zaman Azerbaycan’ın yanında olmak suretiyle tavrımızı ortaya koyuluyoruz. Bu konuda da hiçbir zaman kendilerini yalnız bırakmadık, bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
“Azerbaycan’da ‘da FETÖ çok önemli yerlere sızmış durumda”
FETÖ’yle mücadele konusunda Azerbaycan’la iyi bir ilişkiye sahip olduklarını belirten Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Bu konuda bizim tespitlerimiz var ise kendilerine bildiriyoruz ve kendilerinden istiyoruz. Azerbaycan’da da FETÖ terör örgütü çok önemli yerlere sızmış durumda. Onlar da ciddi manada bunun sıkıntısı içerisindeler. Sağ olsunlar, bize yakaladıklarını teslim ediyorlar, bizde kendilerinden sürekli istiyoruz. Bundan sonraki süreçte de işin yakın takipçisiyiz. Bizde Azerbaycan aleyhinde çalışmalara girenler olursa, onlar da bize bildirdiğinde, elbette biz de onlara teslim ediyoruz.”
“Ülkeler bize görüşme talebinde bulundular”
Brüksel’deki NATO zirvesinde bir dizi görüşmeler yapacağını söyleyen Erdoğan, “Burada Azerbaycan ile ilgili bazı görüşmeler yapmamız gerekirse bunları da özellikle yapmanın gayreti içinde olacağız. Zira, NATO zirvesinde malum burada yoğun ikili görüşmelerimiz söz konusu. Burada ABD, İtalya, Fransa, İngiltere vb. ülkeler bize görüşme talebinde bulundular. Bizim de görüşme talebinde bulunduğumuz ülkeler var. Bunlarla görüşmelerimizi yapacağız ama tabii ki ana hedefimiz zirvede pozitif bir yaklaşım ortaya koyarak NATO ile görüşmelerimizi devam ettirmek olacak” dedi.
“Kuzey Kıbrıs halkının bizde özel bir yeri vardır”
KKTC’deki gelişmeleri de BM çerçevesinde gerekli tüm katkıları bugüne kadar sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan şöyle devam etti:
“Özellikle Kofi Annan döneminden beri işin içinde bizzat olan bir kişi, o süreci, takvimi iyi bilen bir kişi, Kıbrıs sorununu çözmek için teşvik eden benim. Annan iki kez bana geldiğinde ve artık çözemiyorum dediğinde, beraber girelim, Türkiye sizi mahcup etmeyecek göreceksiniz, biz her zaman Rum kesiminin bir adım önünde olacağız dedim.
Bana bir hafta müsaade dediler ve bu görüşmeyi biz Davos’ta yapmıştık. Annan bir hafta süre istedi ve bir hafta sonra görüşmeler başladı. Tabi biz yine üzerimize düşeni yaptık. Tabi bizim için en önemli macera Bürgenstock macerasıydı ve bunu ciddi manada ele aldık maalesef yine sözlerinde durmadılar.
O günden bu güne ne zaman masaya bu konu gelse Güney Kıbrıs masadan öyle ya da böyle her zaman kaçmıştır. KKTC masadaki yerini her zaman kararlılıkla korumuştur. Türkiye garantör ülke olarak kararlı duruşunu koymuştur.
Maalesef diğer garantörler aynı tavrı ortaya koymamışlardır. Bundan sonraki süreçte biz konumumuzu yine koruyacağız. Ama nereye kadar? Buna bir cevap bulmak kolay değil. Ama er ya da geç bir devlet olarak, biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, herhalde biz de bir karar vereceğiz. Olacaksa olacak, nasıl olacak bundan sonra bunu da siz düşünün diyeceğiz ve adımımızı da atacağız.
Kuzey Kıbrıs halkının bizde özel bir yeri vardır. Türkiye’deki benim vatandaşım, kardeşim ne kadar önemli ise, KKTC’deki kardeşlerimiz de bizim için aynı derecede önemlidir. Dolayısıyla onlara elimizden geleni desteği ne kadar verdiysek, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.”
“İkinci bir başkan yardımcısı atama durumum olabilir”
Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı için Fuat Oktay isminde nasıl karar verdiği konusundaki soruya şöyle yanıt verdi:
“Fuat Oktay Bey özellikle Başbakanlık’taki Müsteşarlığı döneminde, Afad’daki çalışma döneminde başarılı bir isimdir. Amerika’da önemli yerlerde çalıştı. Ben endüstri mühendislerine çok dikkat ederim, devlet yönetimlerinde de başarılı olurlar. Fuat Oktay üretimi ve katkısı ile MGK’larda yaptığı sunumlar ile hep dikkatimi çekmiştir.
Bunun burada da yansıyacağına inanıyorum. Şu anda bir başkan yardımcısı olarak atadık, ama ileride bir ikinci başkan yardımcısı atama durumum da olabilir. Bir mesafe alalım, nerede bir aksama oluyor olmuyor bakarız. İlerde durumu değerlendirir, gerekli görürsek gerekli adımı atarız.”
“Sivil- asker gibi bir yaklaşım kalmamıştır, aşılmıştır”
Hulusi Akar’ın Genelkurmay Başkanı ilen Savunma Bakanı olarak görevlendirmesi kararını değerlendiren Erdoğan şu ifadelere yer verdi:
“2014 yılı sonunda Avrupa Birliği müktesebatına göre Genelkurmay Başkanlığı’nı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlama süreci ve gerekliliği vardı. O günden bugüne, biz Avrupa Birliği müktesabatında bir şeylere, tatsızlığa fırsat vermeyelim, diye bu işi pek kurcalamadık. Ama yeni yönetim sistemi içinde bu konuyu arkadaşlarımızla değerlendireceğiz.
Bir çift başlılığın olması doğru bir şey değil. Bunu artık bir yoluna koymamız lazım. Bunu kararlılıkla aşacağımızı tahmin ediyorum. Gerek Hulusi Akar Paşa’nın gerek ise Yaşar Güler Paşa’nın ve Ümit Dündar Paşa’nın birbirleri ile olan gönül bağları ve birliktelikleri “şüpheci nazar” ile bakma gibi bir durumu ortadan kaldırmıştır.
Sivil- asker gibi bir yaklaşım kalmamıştır, aşılmıştır. Milli Savunma Bakanı ile Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin arasındaki ilişkiler çok daha dayanışmacı olacaktır. İnanıyorum ki karar alma sürecinde de bir sekteye fırsat vermeyecektir.”
“Genelkurmay Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanabilir”
Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması ile ilgili sorulan bir soruya Erdoğan, “Bağlanabilir, hiçbir manisi yok. Dikkat ederseniz, Hulusi Akar Paşa’yı bakan olarak açıkladık. Aynı anda da Genelkurmay Başkanı’nı, Kara Kuvvetleri Komutanı’nı ve Genelkurmay İkinci Başkanı’nı atadık. Çünkü Silahlı Kuvvetler boşluk kabul etmez. Aslında devlet yönetiminde hiçbir yer boşluk kabul etmez. Nitekim ben aşağıda bakanlarımızı açıklamaya giderken, vekaleten olmaz dedik ve atamaları hemen yapalım diyerek, işi bitirdik” dedi.
“Berat Albayrak Bey’in finans sektörü ile hem pratikte hem de teorikte geçmişi var”
Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Berat Albayrak’ın getirilmesini ve ekonomi yönetimindeki atamaların gerekçelerini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Hazine Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nı birleştirdik. Devlet bankaları da Merkez Bankası da artık bu bakanlıkla ilişkili kurum olarak ilintili hale geldi. Berat Albayrak Bey’in finans sektörü ile hem pratikte hem de teorikte geçmişi var.
Özel sektörde başarıyla çalışmış, son dönemlerde Marmara Üniversitesi’nde bu konunun dersine girmiş, böyle bir geçmişi olmuş bir arkadaşımız olması sebebiyle bu işi çok daha seri derleyip, toparlayacağına ve başarıyla yürüteceğine inanıyorum. Maliye ve hazine bakanlıkları geçmişte zaten tek bir bakanlıktı, ancak sonradan ayrılma süreci oldu. Ama o uygulama fayda getirmedi, zarar getirdi.
Zira maliye hazineden ayrı hareket ediyor, hazine maliyeden ayrı hareket ediyor. Bunlar aslında bir bütünün parçalarıydı. Şimdi biz bunu “deneme - yanılma “ diyelim; neticelerini gördük ve birleştirmeyi uygun bulduk.
Çalışma şemasında Hazine-Maliye Bakanlığı’nın alt birimleri olarak çok önemli kurum kuruluşlar var. Bu adımla birlikte Hazine Maliye Bakanlığı, devlete finans temininde çok daha güçlü bir kaynak oluşturacak.”
“Onların yaklaşımlarını pek umursamıyorum”
Mehmet Şimşek’in kabinede yer almaması sonrası yabancı basında olumsuz yorumlar yapılmasına tepki gösteren Erdoğan, “Yabancı basının yaklaşımlarına göre hareket etmek doğru bir anlayış değildir. Dolayısıyla, onların yaklaşımlarını pek umursamıyorum. Kaldı ki yabancı basın, bizim için hiçbir zaman hayırlı rüyalar görmemiştir. Biz pik yaptığımız zamanda bile hayırlı rüyalar görmemiştir” dedi.
Erdoğan şöyle devam etti:
“Kredi derecelendirme kuruluşları, biz tırmanışta iken bile bize hep eksi verdiler. Buna karşılık, komşuda dibe vurma var; ama bir bakıyorsunuz komşuyu dört derece birden yükseltiyor. Bu nasıl bir kredi derecelendirme kuruluşudur, bunları anlamak mümkün değil. Onun için biz onların açıklamalarına değil, daima kendi işimize bakalım. Türkiye iyi yolda. Yatırımlarımız ortada.
Uluslararası kuruluşların, kredi kuruluşlarının Türkiye’de yatırım yapanlara kredi vermesi de bunu gösteriyor. Nitekim 18 Mart Köprüsü’nün finansmanını dışarıdan temin ettik. Herhangi bir sıkıntı söz konusu değil.
Hatırlarsanız, üçüncü havalimanını başta engellemeye kalkışmışlardı. Önce yerli bankalarımız finansör oldu, baktılar ki bu iş kalmayacak, bizi de oraya katın demeye başladılar. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz, kesiyoruz. Sonradan onlar da arkamıza takılıyorlar zaten. Bundan sonra çok daha iyi olacak.”
“Birileri bu işi tırmandırmaya çalışsa da, bunun düştüğünü göreceksiniz”
Kabine açıklandıktan sonra dolar kurunun 4,75 liraya kadar fırlamasına değinen Erdoğan, “Birileri bu işi tırmandırmaya çalışsa da, bunun düştüğünü göreceksiniz. Bu kadar emin konuşuyorum. Yeminden sonra devir teslim başladı. Hazine ve Maliye Bakanımız elbette ne gerekiyorsa yapacaktır. Burada birçok enstrümanlarımız var. Önümüzdeki süreçte inanıyorum ki faizin de düştüğünü göreceğiz. Ben eminim, sadece devlet bankalarımız değil, özel bankalarımız da gerektiğinde taşın altına eline koyacaktır” dedi.
Erdoğan, “Yüksek faiz, istihdamda düşüşü de beraberinde getirebiliyor. Yatırımcılar, gerçek girişimcilerin, yatırımlarını geliştirmeleri, istihdamlarını artırmaları, elbette kendilerine imkan sunulmasıyla mümkündür. Bu işi sadece devlet bankalarının sırtına yükleyemeyiz” ifadelerini kullandı.
“En büyük özellikleri dürüstlükleri, ehliyet ve liyakatleridir”
Kabinede iş dünyasından birçok ismin yer alması hakkındaki soruya Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
Bu arkadaşlarımız dünyayı iyi tanıyorlar, dünya ile entegre olmakta bir sıkıntıları yok. En büyük özellikleri dürüstlükleridir, ehliyet ve liyakatleridir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na getirdiğimiz arkadaşımız Mehmet Ersoy, turizm sektörü içindeki neredeyse bir numara operatördür. Davet ettik, kırmadı, görevi üstlendi.
Ticaret Bakanlığı’na getirdiğimiz Ruhsar Pekcan sektörün içinde bir iş insanı. Deik ile, TOBB ile yoğun çalışmaları olan bir isim. Kendisine inanıyorum, ondan da çok şey bekliyorum, odalarla ithalat -ihracat konularında yoğun çalışmaları olacak.
Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’ya “Arkadaş işinin başından geleceksin” dedik. Ben bir DEİK Toplantısı’nda “Burada da babayiğitler çıksın, dışarıdan kuru sıkı atmaya benzemez, gelin elinizi taşın altına koyun” demiştim. Sonra da “Madem sağlık sektöründen şikayetin var, o zaman gel sen de bu işin içine gir, hem bu şikayetleri ortadan kaldıralım, hem de özel sektör mantığını devlette daha hakim hale getirelim” dedim. Sağ olsun o da kırmadı.
Milli Eğitim Bakanlığı’na da Ziya Selçuk Bey’i getirdik. Benim ilk dönemimde MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanı idi. Onun da akademisyenlik hayatı var ayrıca okulları var. Okullarında başarı grafiği yüksek. Oradaki başarılarını devlet okullarımıza hakim kılmasını temenni ediyorum.
Gıda Tarım Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli’nin babasından genlerine işlemiş bir başarı var, gıda sektöründe önemli görevlerde bulundu, ekonomi dünyasını da iyi bilen bir isim. Sevk-i idare kabiliyeti olan bir arkadaşımız. Benim ordinaryüs Prof. Reşat Kaynar Hocam vardı, bir gün derste “Türkiye’nin en önemli eksiği sevk-i idareci eksikliği” derdi. Yani bugünkü hali ile organizatör.
Diğer yandan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da çok önemli. Berat Albayrak’ın Bakanlığı dönemindeki müsteşar arkadaşımız Fatih Dönmez yıllardır sektörün içinde başarılı bir arkadaşımız.
Mustafa Varank’ı zaten tanıyorsunuz. Sanayi ve Teknoloji Bakanı’mız ODTÜ mezunu, Amerika’da yüksek lisans öğrenimi oldu. Gayretli, pratik, zeki, tuttuğunu koparır; atom karınca diyebilirsiniz.
Çalışma, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’mız Zehra Zümrüt Selçuk çok zeki, farklı yerlerde eğitim görmüş, iyi bir istatistikçidir, kadın istihdamı ile ilgili önemli çalışmaları var. Aslında ben onu en son İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı Sesrıc ‘de Genel Sekreterliğe direktör olarak teklif ettim. Ama kabine gündeme gelince biz bundan vazgeçelim dedik.
Ben Fatma Betül Sayan Kaya Hanım’dan, Jülide Sarıeroğlu’ndan da çok memnundum; ama parlamentodan kabineye çok fazla isim çekmeyelim istedik.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’na getirdiğimiz Mehmet Kasapoğlu Spor Toto’nun başında idi. Amerika’da eğitim yaptı, Spor Toto’da bize çok ciddi katkıları oldu. Bakanlıkta da başarı olacağına inanıyorum.
Ulaştırma Bakanımız Cahit Turan daha önce Karayolları Genel Müdürlüğü yapmış, özel sektörde üst düzey yöneticilik yapmış, çok çalışkan, dürüstlüğü ile bilinen, saat mefhumu olmayan bir isim.
Çevre Bakanı Murat Kurum’u Emlak Konut’tan aldık. Onu anlatmaya gerek var mı? Emlak Konut’un Murat Kurum ile nasıl uçtuğunu, güçlendiğini biliyorsunuz. İnsanı iyi yöneten, parayı iyi yöneten bir arkadaşımız. Bu sürede İmar Barışı olayımız var. İmar Barışını iyi takip edecek, teslim aldığı noktadan çok daha iyi noktaya götürecektir. Şu anda 3 milyonu aşkın bir müracaatı almış durumdalar. Hedefi yakaladığımız anda Türkiye’miz çok daha güzel bir hale gelecek.
Bu arada Dışişleri Bakanlığı’nda Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanlığı’da Süleyman Soylu, Adalet Bakanlığı’nda ise Abdülhamit Gül, onların da her biri kendilerini ispatlamış arkadaşlarım.”
“Bakanlıkların güçlü olması lazım”
Bakan yardımcılarının birden fazla olabileceğini, bazılarında ikiyi, bazılarında üçü zorlayacaklarını belirten Erdoğan, “Bakanlıkların güçlü olması lazım. İşlevlerine göre belirleyip çalışmaları güçlü hale getirmek istiyoruz. Personelde ciddi manada üst düzey yönetici de azaltmaya gidiyoruz. Amerika’yı düşünün, bir bakanın altında üç tane, dört tane bakan yardımcısı var. Biz de bakanlığın vasfına göre buralarda bu tür adımları atacağız. Bakan yardımcılarını da bakan arkadaşlarımız delege edecek. Sistemin bir diğer özelliği yalın olması” dedi.
“En önemli sözlerimden biri Millet Bahçeleri”
Millet Bahçeleri ve Kıraathaneleri ile ilgili çalışmalara değinen Erdoğan, “En önemli sözlerimden biri Millet Bahçeleri. Bunu hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile hem de belediyelerle yürüteceğiz. Kültür Turizm Bakanlığı ile de Millet Kıraathanelerini süratle yapacağız” dedi.
Bunun için Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nü Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan aldıklarını ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’na devrettiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Amacımız devletin elindeki emlakın tamamen devlet, millet ve ülke için kullanılmasını sağlamak. Çevre Şehircilik planlama yaparken, tüccarın sermayesine baktığı gibi toprak sermayesine bakarak yapması için. Hangi ilde, ilçede arsa, arazi var? Eğer arazi ise süratle bunları arsaya dönüştürmesi hedefleniyor. Çünkü Millet Kıraathaneleri il, ilçelerin büyüklüklerine göre ölçümlenerek yapılacak. Amacımız gençlerimizi kötü alışkanlıklardan kurtarmak hem bunun yerine hem de tüm gençlerimize okuma alışkanlığı kazandırmak. Kitap, dergi okurken, çayı, kahvesi, keki olsun...”
“Millet Kıraathanesi’nin en güzel örneğini Zeytinburnu Belediyemiz yapmış”
Erdoğan, “Millet Kıraathanesi’nin en güzel örneği Zeytinburnu Belediyemiz, Allah rahmet eylesin Turgut Cansever Hoca’mızın bir projesiydi, Merkez Efendi Camii’nin yanında güzel bir proje yapmış. O projeyi hayata geçirmiş Zeytinburnu belediyemiz. Oraya gittiğimde baktım, tüm öğrenciler kendilerine ait açık kabin sisteminde çalışıyor. Kahvesini, çayını kekini alıyor, çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Erdoğan şöyle devam etti:
“Zeytinburnu Belediyesinin yaptığının ötesinde Cağaloğlu’nda eski Millet Kütüphane’si vardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’mız ise burayı restore etti. Orayı buna dönüştürdü ve nefis ve bir proje. Arkadaşlara bunun üzerinde çalışalım dedim. Bu projeyi de bazı büyük yerlerde uygulayalım istiyoruz. Çok güzel ve bambaşka bir proje. İçeri girdiğinizde kültürden öte tarih yatıyor. İstanbul Ankara gibi bazı yerlerde uygulamamız mümkün. Ama asıl hedef gençlik, gençlik, gençlik...”
“Görüşmelerimiz akabinde atamalar yapılacak”
Kurullar ve başkanlıkların atamalarının ne zaman tamamlanacağı yönündeki soruya Erdoğan, “Kurullar ve başkanlıklar var. Başkanlıkta sayı 11 ama artabilir. Atanmış olanlar var atanacak olanlar var. Genelkurmay Başkanlığı belli, Milli İstihbarat Başkanlığı belli, Savunma Sanayi Başkanlığı belli, Milli Güvenlik Kurulu aynı şekilde belli. Diyanet İşleri Başkanlığı belli. Devlet Denetleme Kurulu belli. Strateji ve Bütçe başkanlığı, bende belli... Kendisini çağırdım görüştüm. Görüşmelerimiz, belirlemelerimiz akabinde, diğer başkanlıkların ve kurulların atamaları da yapılacak” yanıtını verdi.
“Yetki karmaşası konusunda endişem yok”
Kurullar, ofisler ve bakanlar arasında yetki karmaşası olmayacağını söyleyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Kurullar ve kurumların hepsi bana bağlı. Ama tüm bu kurum ve kurullarda birer tane vekilim var. Ne demek o? Benim vekilim o kurum ve kurulları benim katılmadığım zaman benim adıma yönetecek.
O bize arkadaşlarla yaptığı çalışmalardan bilgi sunacak. Zaten her gün çalışan kurul değil. İcabında haftada bir gün iki gün gelecekler. Ama başkan sürekli Ankara’da olacak. Herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Kurulların ilgi alanları daha çok bakanlıklarla paralel veya paralellik arz eden konular olacak.
Mesela Yerel Yönetim Politikaları Kurulu, bunun hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ilişkisi var, hem de İçişleri Bakanlığı ile.
Ayrıca bir de ofisler var. Örneğin Finans Ofisi. Görevi dünyadan para bulacak, yani icrai bir yanı da var. Direk olarak Cumhurbaşkanı’na bağlı çalışacak. Dünyadaki para üreten yerlerle ilişki kurarak Türkiye’ye para getirme gayreti içinde olacak.”
"Nefsini bil, kendini bil, haddini bil"
TBMM Genel Kurulu'ndaki yemin töreni sırasında CHP milletvekilleri salonu terk etmişti. Erdoğan'a o tavır da soruldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
"Muhalefetin bu tür yaklaşımları kendilerine zarar verir. Bize hiçbir zarar vermez. Bunların hepsi milletin gözü önünde oluyor. Gizli saklı değil. Örneğin İstiklal marşı okunacağı anda bile birilerinin kaşına gözüne bakarak ayağa kalkanlar milletin gözünden kaçmadı. İstiklal Marşı bu milletin marşıdır belli bir grubun marşı değildir. Cumhurbaşkanı içeri girerken ayağa kalkmış kalkmamış hiç umurumda değil. O da yine kendilerine fatura ettikleri bana göre bir harekettir.
Tayyip Erdoğan cumhurun başkanı olarak oraya inmiştir ve 26 milyon 334 bin kişinin oyunu almış bir Cumhurbaşkanı var. Kabul edersin etmezsin, bu 26 milyon 334 bin kişiye saygısızlıktır. Onun için de yine benim bir hocamın ifadesiydi. Nefisini bil, kendini bil, haddini bil derler. Bu işler rastgele olan işler değil."
"Teröre karşı mücadelemizi asla geri adım atmadan devam ettireceğiz"
"Terörle mücadelede asla geri adım atmayacağız" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Süleyman Bey'e tavır koymuşlar ya da diğer arkadaşlara, Hulusi Bey'e tavır koymuşlar ki şimdi kimin kime neden tavır koyduğu ortada. Şimdi söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Şimdi Milli Savunma Bakanımız ne yaptı? Vatanı korumanın, teröre karşı dış güçlere karşı mücadelesini verdi, Süleyman Bey ne yaptı? Teröre karşı, dış güçlere karşı amansız bir mücadele verdi. Şimdi bütün bu mücadeleyi verenlere karşı eğer burada bir ittifak oluşuyorsa, bu onların kim gerçek kimliklerini göstermesi bakımından çok önemli, ama bizim için önemli değil. Biz sadece güler geçeriz. Ama şunu bilsinler ki biz teröre karşı olan mücadelemizi asla geri adım atmadan devam ettireceğiz."
"Sen Kürdü Kürde vurdurmuşsun"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündeminde Muharrem İnce'nin, Selahattin Demirtaş'ı cezaevinde ziyareti de vardı.
Erdoğan şöyle devam etti:
"Biz ne dedik İstanbul’dan Ankara’ya adalet adı altında yürüyüş yapanlar bu yürüyüşü kimle yaptılar? Terör örgütünün desteklediği kişilerle yaptılar. İlk ziyaretini kime yaptı adayları? Söylediğimde birileri gocunuyor. Terör örgütünün arkasında olduğu ve adeta bir terörist başı gibi, 53 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olan bir kişi bu ve Diyarbakır’da sokağa döktü herkesi. Sorumlusu kim? Sen bir partinin başında olduğunu söylüyorsun, ölenler kim Kürt, öldüren kim onlar da Kürt. Sen Kürdü Kürde vurdurmuşsun.
Bunlar Kürt’lerin adına konuşuyor. Yasal boşluktan istifade geldi aday oldu. Temenni ediyorum bu dönemde parlamento o boşluğu doldurulacaktır, yasal düzenlemelerle bunları da önü kapanacaktır. İç ve dış terör bunlarla mücadelemiz devam edecektir. Ciddi mesafeler aldık ama bunu hiç rehavete kapılmadan devam ettireceğiz."
Kaynak: TRT Haber