Hafif Sağanak Yağışlı 9.6ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
TRT Haber 10.03.2021 11:18

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kaybolan bir şey yok, hepsi milletin hazinesinde

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası rezervi tartışması ile ilgili CHP'ye tepki göstererek, "Tutturmuşlar şu kadar para nerede? O kadar para hepsi bu milletin hazinesinde ve Merkez Bankası'nda." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kaybolan bir şey yok, hepsi milletin hazinesinde

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

"9 Mart 2003 tarihinde Başbakanlık görevini üstlendik"

9 Mart hem kendi siyasi tarihimiz hem ülkemiz demokrasisi açısından önemli bir yıl dönümüydü. AK Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerinden yüzde 34 oy oranı ve 363 milletvekili ile açık ara birinci parti çıkıp iktidara gelmişti. Ancak iktidar partisinin genel başkanı olarak biz, siyasi yasaklı durumda bulunduğumuz için maalesef meclis dışında kalmıştık.

O dönemde CHP Genel Başkanı olan Sayın Deniz Baykal’ın sergilediği demokratik duruşla mecliste kısa sürede yapılan bir kanun değişikliğinin ardından bu yasağımız kalktı. Siirt'teki milletvekili seçiminin yenilenmesi kararıyla biz de 9 Mart 2003 tarihinde meclisteki yerimizi aldık ve Başbakanlık görevini üstlendik.

Cumhuriyet tarihinin en büyük atılımlarını yaptığımız iktidar yıllarımızın başlangıcındaki bu hadise, milletin iradesinin önünde hiçbir gücün duramayacağının sembolü olmuştur. Bu vesileyle, 3 Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar şu karşımızdaki sırada AK Parti Milletvekili olarak partimize, ülkemize, milletimize hizmet vermiş kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum.

"İstiklal Marşımız, geçmişimizin özeti olması yanında geleceğimizin de rehberidir"

Buradaki programımızın ardından Meclis Şeref Holü’nde tertiplenen, "100. Yılında İstiklal Marşı" sergisinin açılışını yapacağız. Bilindiği gibi 2021’i “Mehmet Akif ve İstiklal Marşı Yılı” ilan ettik. Tam 100 yıl önce bir 12 Mart günü Büyük Millet Meclisinde gözyaşları ve alkışlar içinde kabul edilen İstiklal Marşımız, geçmişimizin özeti olması yanında geleceğimizin de rehberidir. Toplamda 10 kıta olan İstiklal Marşımızın her bir kelimesindeki, her satırındaki ruhu yeni nesillere ne kadar güçlü şekilde aktarabilirsek istikbalimize o derece güvenle bakabiliriz.

İstiklal Marşının lafzı ve manasıyla anlayamayan tek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabileceğine ihtimal vermek istemiyorum. Bu anlayışla yıl boyunca 7’den 70’e vatandaşlarımızın tamamını zihnen ve kalben kuşatacak programlarla İstiklal Marşımızı ve Mehmet Akif Ersoy’u tüm yönleriyle anlatacağız. Yarın da Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezimizde büyük bir anma programı gerçekleştiriyoruz. Yıl boyunca da bu çalışmaları sürdüreceğiz.

Milli iradenin tecelligahı olan bu mekandan, bir kez daha Malazgirt’ten bu yana üzerinde yaşadığımız toprakları vatan haline getirmek için gözlerini kırpmadan ölümün üzerine yürüyen tüm şehitlerimizi, gazilerimizi, kahramanlarımızı rahmetle, minnetle yad ediyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, erinden başkomutanına kadar İstiklal Harbi’mizi zafere ulaştıran ordumuzun tüm mensuplarını hürmetle anıyorum.

Yine 15 Temmuz gecesi bu vatana istiklalini bir kez daha kavuşturan milletimizin her bir ferdini şükranla selamlıyorum. Mehmet Akif’in ömrünün son günlerinde söylediği gibi “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyorum. Türkiye'nin bilhassa son 7-8 yıldır bir istiklal mücadelesi verdiği gerçeğini anlamak istemeyenlere rabbimden hidayet niyaz ediyorum.

"Nükleer güç santrallerinin ülkemize gelişi, sürekli engellenmiştir"

Dünyanın gelişmiş ülkelerinin tamamının çok uzun zamandır faydalandığı nükleer güç santrallerinin ülkemize gelişi, her nedense sürekli engellenmiştir. Biz de Türkiye'ye nükleer güç santrali kazandırmak için yola çıktığımızda, bir kısmı teknik, bir kısmı başka sebeplere dayalı, pek çok sıkıntıyla karşılaştık. Bunun başında CHP zihniyetidir. Zira CHP zihniyetinin, iktidar olmadı ya, hükümet olduğu yıllara şöyle bir baktığımızda bu ülkede enerji ne durumundaydı veya enerji potansiyelimiz neydi, şimdi ne oldu?

"O kadar para, hepsi, bu milletin Hazinesinde"

Son haftalarda bir şey benim dikkatimi çekiyor. CHP zihniyeti mensuplarının yoğun tweet yarışındalar. Yatıyorlar, kalkıyorlar, 'Damat da damat.' Damat kadar taş düşsün başınıza. Şurada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığı yıllardan itibaren, Sayın Berat Bey'in o dönemlerde attığı adımları, acaba CHP zihniyetinin geçmişinde görmek mümkün mü? Var mı böyle bir şey? Yok. Tutturmuşlar 'Şu kadar para nerede?' O kadar para, hepsi, bu milletin Hazinesinde ve Merkez Bankasında. Kaybolan bir şey yok. Eğer kayıp varsa, bunlar sizdedir, sizde. Sizin o kayıp yıllar diye düşündüğümüz zamanlar var ya, orada.

 


 

"Sizin şu anda sözcünüz, Hazine'de aynen çantacı olarak dolaşırdı"

İktidarı devraldığımızda Türkiye'nin IMF'ye 23,5 milyar dolardı. Merkez Bankasının rezervi neydi? 27,5 milyar dolardı. Kimden devraldık? Yine sizden devraldık. Sizin şu anda sözcünüz, Hazine'de aynen çantacı olarak dolaşırdı. Ne yazık ki hiçbir zaman bu ülkenin ne Hazinesini ne Merkez Bankasını güçlendirmediler. Ama bizimle Merkez Bankası da güç buldu, Başbakanlığım döneminde 135 milyar dolara kadar döviz rezervimiz çıktı bizim. Açsınlar baksınlar, ama işlerine gelmez. Şu anda da hamdolsun yine döviz rezervimiz kendini toparlamaya başladı.

"Türkiye elini açan değil, tam aksine el veren bir ülke konumundadır"

Türkiye'nin önceki dönemlerde ne sismik ne de sondaj gemisi vardı. Mevcut Enerji Bakanımız, Berat Bey'in yardımcısıydı. Berat Bey'in görevde olduğu dönemde 3 tane sondaj, 2 tane de sismik araştırma gemisi aldık. Şimdi bir tane daha sondaj gemisini, Fatih Bey'in döneminde alıyoruz. Filomuz, dünyada belki de en güçlü filolardan bir tanesi haline geliyor.

Bu ne demektir biliyor musunuz: Artık ben sismik araştırmalarımı da rahatlıkla yaparım. Bundan sonra sondaj çalışmalarımı da rahatlıkla yaparım. Kimseye muhtaç değilim. Ama nedir, istersem bu gemilerimi dünyanın değişik ülkelerine de kiralarım. Bunlar da öyle basit rakamlar değil, çok ciddi rakamlarla kiraya gidiyor. Şimdi bu bir şeyi gösteriyor: Türkiye elini açan değil, tam aksine el veren bir ülke konumundadır.

"Çok nankörsünüz be"

İşte 'Damat' diye dalga geçtiğiniz Berat Bey'in Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında bu adımlar atıldı. Sadece bu mu? Hayır. Yine o dönemde, bu gemilerle bizler LNG'yi ülkemize çekmek ve burada onları doğal gaza çevirme sürecini başlattık. Aynı şekilde Tuz Gölü'nün altını, doğal gazla depolama sürecine girdik. Bu adımlar o dönemde atıldı. Çok nankörsünüz be. Yahu bunları hiç duymadınız mı, görmediniz mi? İnanın, bunların kulağı vardır duymaz, gözü vardır görmez, kalpleri bunların mühürlenmiştir. Deseler de demeseler de biz yolumuza devam edeceğiz.

"İnşallah üçüncü reaktörün temel atma törenini yapacağız"

Akkuyu Nükleer Santrali de Berat Albayrak'ın bakanlığı döneminde başladı. Bugün Sayın Putin ile inşallah üçüncü reaktörün temel atma törenini yapacağız. Arkadan, birkaç ay sonra da dördüncü reaktörün temel atma törenine inşallah sıra gelecek. Bizler azimle işin üzerine gittik ve nihayet 2010 yılında Akkuyu projesinin anlaşmasını imzalamayı başardık.

Uzun bir hazırlık döneminin ardından, yaklaşık 3 yıl önce, 2018 yılı Nisan ayında ilk reaktörün temelini attık. Akkuyu Nükleer Güç Santrali, yılın her günü, günün 24 saati çalışarak, 4 bin 800 megavatlık kurulu gücüyle elektrik üretecektir. Bu tesis, tek başına ülkemizin ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacak elektrik üretimi gerçekleştirecektir. Bay Kemal bunlardan anlar mısın? O yanındaki çantacıların bunlardan anlar mı? Biraz bunlara kafa yorun, kafa. Kafa yorun da millet de sizi adam sansın.

Bu projenin asıl stratejik boyutu, Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamada kaynak çeşitlendirmesini sağlayacak olmasıdır. Ayrıca bu sayede, dünyada nükleer teknolojiye sahip ülkeler arasında yer almamızı da çok önemli görüyoruz. Dünyanın geleceğinde önemi giderek artan nükleer teknolojinin, sağlıktan savunma sanayine her alanda kullanım sahası genişliyor. İlk ünitesini 2023 yılında hizmete almayı planladığımız santralimizin üçüncü ünitesinin temel atma töreninin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.

"Kurulu gücümüz 96 bin megavatı geçmiş durumdadır"

Kalkınmanın temel altyapısı olan enerji konusunda, geçtiğimiz 18 yılda gerçekten takdire şayan bir gelişme gösterdiğimizi kimse inkar edemez. Bunlar istedikleri kadar inkar etsinler. Biz, işimize bakıyoruz.

2002 yılında toplam enerji kurulu gücümüz 32 bin megavatı bile bulmazken, bugün 96 bin megavatı geçmiş durumdadır. İnanın, bu 'Maliyeciyim.' falan filan diyor ama bunun maliyeci olması bu rakamları değiştirmez. Biz, işimize bakalım. Yerli enerji kaynaklarına dayalı kurulu gücün 19 bin megavattan 61 bin megavatın üzerine çıktı. Yenilenebilir enerji kaynakları ise 12 bin megavat seviyesinden 50 bin megavata ulaştı.

"Yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada 13'üncü sıradayız"

Rüzgar, enerji, güneş ve jeotermal enerji kurulu gücünün 18 yıl önce sadece 36 megavat iken bugün bu rakam 17 bin 437 megavat oldu. Artık karşımızda, geçtiğimiz yıl kullandığı elektriğin yüzde 63'ünü yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elde eden bir Türkiye var. Yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada 13'üncü, Avrupa'da 6'ncı sıradayız.

Diğer yandan ülkemizi enerji üssü haline getirecek projeleri de birer birer hayata geçiriyoruz. TANAP ve Türk Akımı projelerini işler hale getirdik. Azerbaycan'la Avrupa enerji arz güvenliğinin önemli bir halkası olan Trans-Adriyatik Boru Hattı Projesi'ni de tamamladık.

Türkiye'nin ilk yüzer LNG depolama ve yeniden gazlaştırma terminalini Aliağa'da 2016'da, BOTAŞ'a ait ikinci yeniden gazlaştırma terminalini ise Dörtyol'da 2018'de devreye aldık.

Kanuni nisan ayında sondaja başlayacak

Türkiye'nin ilk derin deniz sondaj gemisi Fatih ile Tuna-1 kuyusunda 405 milyar metreküp doğal gaz rezervi bulduk. İkinci derin deniz sondaj gemisi Yavuz, göreve başladığı tarihten itibaren 4 sondaj gerçekleştirdi. Üçüncü derin deniz sondaj gemisi Kanuni, Filyos Limanı'nda sondaja hazırlık çalışmalarına devam ediyor. O da inşallah nisan ayında sondaja başlayacak.

"Gemileri sıfırdan inşa ettirmeye kalksaydık 2 milyar 100 milyon dolar ödememiz gerekecekti"

Türkiye bu üç sondaj gemisini 450 milyon dolara mal etmiştir. Bu gemileri sıfırdan inşa ettirmeye kalksaydık 2 milyar 100 milyon dolar ödememiz gerekecekti. Anladın mı Bay Kemal? Bunun adı finans yönetimidir. Kalkıp da sen bize 'Merkez Bankasının şu kadar parası nereye gitti?' bunları sorma. Siz tarihinize bakın. Sizin dönemlerinizde IMF'e olan borçlanma, Merkez Bankasının rezervleri nasıl buharlaştı, siz bize onun hesabını verin. Bizim böyle verilecek bir hesabımız yok. Biz yere çok sağlam bastık ve emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz.

Bu sondajları kiralık gemiyle yaptırsaydık, satın aldığımızdan çok daha fazla bir bedel ödeyecektik. Bu yöntemle hem ülkemize kazandırdık hem de derin deniz sondajı alanında dünyanın önde gelen birkaç şirketinden birine sahip olduk. Türkiye'ye bu kazanımları sağlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlarımız Berat Albayrak ve Fatih Dönmez'e şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.

"81 ilimizin tamamında 589 yerleşim biriminde doğalgazdan istifade ediliyor"

 Görüldüğü gibi doğalgaz konusundaki dışa bağımlılığımızı önemli ölçüde azaltacak adımları birer birer atıyoruz. Ülkemizin her bir şehrindeki vatandaşlarımızı doğalgazın getirdiği konfora ve temizliğe kavuşturmakta kararlıyız. Yaptığımız yatırımlarla, ülkemizin doğalgaz tüketimi 2002 yılında 17,1 milyar metreküpken, 2020 yılında 47,7 milyar metreküpe yükseldi. Doğalgaz abone sayısı 1,3 milyonken bu rakam 17,5 milyona ulaştı.

Doğalgaz kullanma imkanı sunulan nüfusun oranı son 18 yılda yüzde 25’ten yüzde 80,4’e çıktı. Bu refah düzeyinin nereden nereye geldiğini gösteriyor. Artık kömür kullanan ev neredeyse kalmadı, büyük oranda bütün vatandaşlarımız doğalgaza geçti ve geçiyor. Göreve geldiğimizde ülkemizde sadece 5 il ve 57 yerleşim yerinde doğalgaz kullanılıyordu. Bugün ise 81 ilimizin tamamında 589 yerleşim biriminde doğalgazdan istifade ediyor. Arz güvenliği bakımından önemli olan doğalgaz depolama kapasitemizi 0’dan 3,84 milyar metreküpe ulaştırdık.

"Maden ihracatımız 4,3 milyar dolar seviyelerine geldi"

Geliştirdiğimiz politikalar ve teşvik ettiğimiz yatırımlar sayesinde maden ihracatımız 680 milyon dolardan 4,3 milyar dolar seviyelerine geldi. Linyit rezervimizi 8,3 milyar tondan 19,5 milyar tona, bor kimyasallarının kurulu kapasitesini 730 bin tondan 2 milyon 753 bin tona yükselttik ama bunu işleyerek. Farkımız bu.

Mardin Mazıdağı’nda ülkemizde daha önce hiç olmayan altın izabe tesisinin, Siirt’te de bir adet çinko izabe tesisinin yapımına başladık. Siirt’teki tesisimizi inşallah yakında faaliyete geçiriyoruz. Maden sektöründe faaliyet gösteren iş yeri sayısı 3206’dan 7 binin üzerine, sektörde çalışanların sayısı ise 82 binden 130 bine çıktı. Yapılanları anlatmak önemli ama görmek daha kalıcıdır.

Gelecek dönemde Türkiye'yi enerjinin her alanında geliştirmeye, büyütmeye ve güçlendirmeye devam edeceğiz.

"Milletimize, layık olduğu hizmetleri sunmak için gece gündüz çalıştık"

Enerji konusunda ortaya koyduğumuz tablo, her alana çok daha fazlasıyla teşmil edilebilecektir. Türkiye'ye bu eserleri ve hizmetleri kazandırırken, tek muhatabımız millet oldu. Altyapıdan hak ve özgürlüklere kadar her konuda ihmal edilmişliğin, geri bırakılmışlığın, horlanmışlığın acısını çeken milletimize, layık olduğu hizmetleri sunmak için gece gündüz çalıştık.

"Bunlara da yanlış yolda ilerlediklerini anlatmaya çalışıyoruz"

Türkiye'deki kimi çevrelerden ise kalkınma mücadelesine destek bulamadık. Destek bir yana bu çevrelerin önümüze sürekli çıkarttıkları engelleri aşmak, kesintisiz yürüttükleri yalan ve iftira kampanyalarıyla boğuşmak zorunda kaldık. Neyle karşılaşırsak karşılaşalım, sözümüzü hep milletimize söylemekten, desteği hep milletimizden beklemekten, Allah'ın takdirine ve yardımına sığınmaktan vazgeçmedik.

Milletimizden alamadıkları iktidar vizesini, ülkesinin felaketinde arayacak kadar muvazeneyi yitirenler olabiliyor. Bunlara da yanlış yolda ilerlediklerini anlatmaya çalışıyoruz. Şahsımıza, ailemize, Meclis'teki, partideki, hükümetteki çalışma arkadaşlarımıza saldırarak bizi yolumuzdan alıkoyabileceklerini sananları acı bir tebessümle takip ediyoruz. Halbuki, kendilerini böyle zelil bir duruma düşüreceklerine, bizimle vizyonda, projede, yatırımda, icraatta, eserde yarışsalar, ülkemiz ve milletimiz adına daha hayırlı bir iş yapmış olacaklar.

"Muhalefete düşen…"

AK Parti İzmir İl Kongresi'nde, muhalefete bizimler nasıl yarışacakları konusunda birkaç tüyo verdim. Şimdi bir kez daha tekrarlayayım ki kimse 'Duymadım.', 'Görmedim.', 'Haberim yok.' diyemesin. Muhalefete düşen; 'Bunlar eğitimde 324 bin yeni derslik yaptı.', 'Biz 648 bin yeni derslik yapacağız.' demektir. 'Bunlar 132 yeni üniversite açtı.', 'Biz 264 yeni üniversite açacağız.' demektir. Bunlar 2 bin 145 yeni spor tesisi yaptı, biz 4 bin 290 yeni spor tesisi yapacağız demektir. 'Bunlar aralarında şehir hastanelerinin de bulunduğu 1524 yeni sağlık tesisi inşa etti.', 'Biz 3 bin 48 yeni sağlık tesisi inşa edeceğiz.' demektir.

Muhalefete düşen, 'Bunlar 22 bin kilometre bölünmüş yol yaptı.', 'Biz 44 bin kilometre bölünmüş yol yapacağız.' demektir. 'Bunlar 11 bin 600 kilometre demiryolunu yeniledi.', 'Biz 22 bin 200 kilometre demiryolunu yenileyeceğiz.' demektir. 'Bunlar sınırlarımız içinde bir dönem on binlerle ifade edilen terörist sayısını 300'ün altına düşürdü, biz bir tane bile bırakmayacağız.' demektir. 'Bunlar yılda 60 milyar lira sosyal yardım yapıyor.', 'Biz 120 milyar lira yapacağız.' demektir.

Muhalefete düşen, 'Bunlar 126 yeni organize sanayi bölgesi açtı.', 'Biz 252 organize sanayi bölgesi açacağız.' demektir. 'Bunlar elektrikte kurulu gücümüzü 92 megavata çıkardı.', 'Biz 184 megavata çıkartacağız.' demektir. 'Bunlar 1 milyon toplu konut yaptı.', 'Biz 2 milyon yapacağız.' demektir. 'Bunlar orman varlığımızı 2 milyon hektar artırdı.', 'Biz 4 milyon hektar artıracağız.' demektir. 'Bunlar 600 yeni baraj yaptı.', 'Biz 1200 yeni baraj yapacağız.' demektir. 'Bunlar turist sayısını 52 milyona kadar çıkardı.', 'Biz 104 milyona çıkartacağız.' demektir.

"Vizyonda, hedefte, projede kendimizle yarışmaya devam ederiz"

Eğer bu hedefleri kuru sözle bile olsa ifade edemiyorsanız, lütfen milletin vaktini boşa harcamayın. Şayet kamuoyunun önüne şöyle en basitinden bile olsa bir projeyle çıkamıyorsanız, ülkenin enerjisini boş yere heba etmeyin. Siyaseti hayırda rekabet haline dönüştüremiyorsanız, yalan ve iftirayla şerrinizi kimseye bulaştırmayın. İnşallah bu mesajlarımız yerini bulur da Türkiye 2023 hedefleri arasına, vizyon sahibi bir muhalefete kavuşma sevincini de ekler. Aksi takdirde biz, hep söylediğimiz gibi 2023 seçimlerinde de vizyonda, hedefte, projede kendimizle yarışmaya devam ederiz.

"Sokakları ve meydanları dolduran çöp yığınları görüyoruz"

Bugün yeniden, ülkemizin çeşitli şehirlerindeki ilçelerde, sokakları ve meydanları dolduran çöp yığınları görüyoruz. Bugün yeniden, musluklardan su akmadığı için tankerlerin ardında oluşan su kuyrukları görüyoruz. Bugün yeniden, her yağmurda su altında kalan binalar, iş yerleri, sokaklar görüyoruz. Bugün yeniden, yetersiz toplu taşıma hizmetleri sebebiyle üst üste yığılmış insan manzaraları görüyoruz.

"CHP'nin belediyelerinin ülkeyi getirdiği hal işte budur"

İşçinin, emekçinin, çalışanların isimlerini dillerinden düşürmeyen hatta 'Biz devletin belirlediği ücretten daha fazlasını vereceğiz.' diye böbürlenen CHP'nin belediyelerinin ülkeyi getirdiği hal işte budur. Tabii istismarcılık bunların genine işlemiştir. Parti teşkilatlarındaki, belediyelerindeki, yanlarında yörelerinde tuttukları kesimler arasındaki taciz, tecavüz, hırsızlık, arsızlık hadiselerini bile görmezden, duymazdan gelenlerin elbette millete hizmet gibi bir davası olmaz.

"Tüm vatandaşlarımıza hastanelerimizi açtık"

Türkiye salgınla mücadelesini ilk vakanın tespit edildiği günden beri kararlılıkla yürüten ülkelerin başında geliyor. Pek çok ülke adeta sağlık sisteminin çöküşü gerçeğiyle kendi içine kapanırken biz tüm vatandaşlarımıza hastanelerimizi açtık. Bugün hala gelişmiş ülkeler başta olmak üzere çoğu yerde öyle istediğiniz gibi hastaneye gidemez, teşhis ve tedavi talep edemezsiniz. Ancak telefonla yaptığınız başvuru kabul edilirse hastane kapısından içeri alınma hakkına sahip olabilirsiniz.

"Yaşlı bakımevlerinde yaşanan toplu ölümleri hatırlayın"

İlk aylardaki maske kargaşasını hatırlayın, yine ilk aylardaki yoğun bakım yatağı, solunum cihazı krizlerini hatırlayın. Yaşlı bakımevlerinde yaşanan toplu ölümleri hatırlayın. Dünyayı anlatıyorum. Dünyanın devlerini anlatıyorum. İnsanların üzerlerine çöken umutsuzluk iklimini hatırlayın. Hamdolsun Türkiye hiçbir zaman böyle bir duruma düşmedi.

"Hayatlarının her alanını kuşatan tedbirlerle süreci yönettik"

Vatandaşlarımızın sadece sağlıklarını değil, istihdamdan eğitime kadar hayatlarının her alanını kuşatan tedbirlerle süreci yönettik. Utanmadan, sıkılmadan öyle tweetler atıyorlar ki biz maskesiz kalmışız, halkımıza maske dağıtamamışız. Bu ne vicdansızlıktır, terbiyesizliktir ya? 146 ülkeye maske gönderen bir ülke var. Biz dünyada nerede bir sıkıntı varsa oranın imdadına yetişmeyi, kendi medeniyetimizin özellikle bize yüklediği bir görev telakki ettiğimiz için bu adımları attık. Ama bunların böyle bir derdi yok. Bunların böyle bir medeniyet sevdası, bir medeniyet yarışı yok. İnançlarından ötürü böyle bir adımı atma dertleri de yok ama bizde bu dert var.

"Gelişmeleri değerlendirerek normalleşme haritamızı güncelleyeceğiz"

Bugün Türkiye, aşılama konusunda dünyada en üst sıralarda yer alıyor. Tedbirlerde de iyi bir noktadayız.  Son kabine toplantısında, şehirleri vaka sayısı, yoğun bakım yatak sayısı, aşılama oranı gibi kriterlere göre dört gruba ayırarak renklendirdik. Yeni kontrollü normalleşme adımlarını da bu renklere göre kademeli olarak belirledik.

Böylece durumu iyi olan illerin kazanımlarına sahip çıkmalarını, durumu kötü olan illerin de iyiye doğru gitmek için çalışmalarını sağlamayı hedefliyoruz. Dolayısıyla o şehirdeki insanlar, hangi renkte yer alacaklarına, dolayısıyla hangi imkanlardan faydalanabileceklerine kendileri karar veriyorlar. Hiç şüphesiz ideal olmamakla birlikte bu sistemin nispeten adil olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki hafta yapacağımız kabine toplantımızda, illerimizdeki gelişmeleri değerlendirerek normalleşme haritamızı güncelleyeceğiz. Temizlik, maske ve mesafe kurallarına uyarak, ülkemizi bu musibetin yol açtığı sıkıntılardan kurtarabileceğimize inanıyorum.

Sıradaki Haber
Ekonomide gözler Cuma günü açıklanacak reform paketinde
Yükleniyor lütfen bekleyiniz