Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Modern'i ziyaretinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Bundan tam 104 sene önce başlayan Milli Mücadelemizi zaferle taçlandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere muzaffer ordumuzun tüm mensuplarını rahmetle yad ediyorum. Kadını erkeği, genci yaşlısıyla Milli Mücadele'nin tüm gizli kahramanlarını burada hürmetle, şükranla anıyorum. Milletimizin birliği ile ülkemizin bütünlüğünün korunması, bayrağımızın gönderde gururla dalgalanması, ezanlarımızın semalarımızda hep yankılanması, istiklalimiz ve istikbalimiz uğrunda canlarını ortaya koyan tüm şehitlerimize ve gazilerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Gençlerimizin bayramı olan 19 Mayıs, mensubu olmaktan gurur duyduğumuz aziz milletimizin işgal girişimleri karşısında direniş azminin sembolü, hürriyet aşkının en güçlü nişanesidir. Bu tarih, esarete karşı özgürlüğün, yılgınlığa karşı umudun, Anadolu'nun dört bir köşesinden yükselmeye başladığı bir dönüm noktasıdır.
"19 Mayıs ruhunu yaşatmaya, gelecek nesillere aktarmaya devam edeceğiz"
Tüm yokluklara ve imkânsızlıklara rağmen vatanımızı işgalden kurtaran 19 Mayıs ruhunu yaşatmaya, gelecek nesillere aktarmaya devam edeceğiz. Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz evlatlarımıza, üzerinde gururla yaşayabilecekleri büyük ve güçlü bir Türkiye bırakmak istiyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımızı da zaten uzun süredir yürütüyoruz. Her yıl ortalama yüzde 5,5 oranında büyüyerek milli gelirimizi 236 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirmek bunun hazırlığıdır. İstihdamı, ihracatı, turizmi, 3 kat, 5 kat, 10 kat artırmak bunun hazırlığıydı. Hedeflediğimiz büyük şahlanışı gerçekleştirebilmemiz için ihtiyacımız olan ne varsa hepsini tek tek tamamlayarak ülkemizi bugünlere hazırladık. İnşallah önümüzdeki dönemde çok daha güçlü, çok daha kararlı bir şekilde kalkınma hamlelerimizi sürdüreceğiz.
"O kokulardan geçilmeyen Haliç'i bugünkü hale getirdik"
Cumhuriyet tarihi boyunca sözü en çok edilip de icraatı en az yapılan işlerin başında kültür sanat geliyor. Bizden önceki medeniyetlerin mirası olarak devraldığımız değerleri bir kenara bırakırsak, maalesef özgün kültür sanat ürünleri ortaya çıkarmada uzunca bir süre arzu ettiğimiz mesafeyi kat edemedik. Bunun için hiç uzağa gitmeye gerek yok. Hepimizin içinde yaşadığı İstanbul'un son bir asırdaki serencamını şöyle bir gözden geçirmek dahi bu hakikati ispatlamaya yeterlidir. İBB Başkanlığı görevini devraldığımız günleri hatırlıyorum. Bu şehirde Osmanlı döneminden kalma kültür sanat eserlerinin çoğu ya tahrip edilmiş ya görmezden gelinmişti. Cumhuriyet döneminde yapılan 3-5 eser ise şehrin ne potansiyelini taşıyabilecek ne de ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumdaydı.
Biz belediye başkanlığı dönemimizde sadece şehrin su, temizlik, ulaşım, çevre ve diğer sorunlarını çözmekle kalmadık, aynı zamanda İstanbul'a güçlü bir kültür sanat altyapısı kazandıracak ilk adımları da attık. Bunlardan en önemlisi Haliç Kongre Merkezi'dir. Haliç Kongre Merkezi'nin durumunu, çevresini İstanbullular gayet iyi bilir. Orası mezbahahanelerin olduğu yerdi. Mezbahanelerin olduğu yeri şu anda Haliç Kongre Merkezi'ne dönüştürdük. Bunu dönüştürürken de bir taraftan o kokulardan geçilmeyen Haliç'i bugünkü hale getirdik.
"İstanbul'un en büyük kongre merkezi"
Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız döneminde ülke geneline yaydığımız bu hassasiyeti önümüze çıkartılan engellere rağmen hiç kaybetmedik. Taksim'deki temelinden yıkılmaya başlayan Atatürk Kültür Merkezi binasını daha iyisini, İstanbul'a daha yakışanını yapmak için harekete geçtiğimizde bize neler dediklerini hatırlayın. Aynı şekilde Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nu yıkıyoruz. Buraya daha güzelini, daha büyüğünü yapacağız dediğimizde de neler yaptıklarını hatırlayın. Hemen yanı başında da biz şimdi burada 40 metre derine giriyoruz dediğimizde neler söylendiğini hatırlayınız. Biz 40 metre derine orada girdik, 17 metre derinde İstanbul Kongre Merkezi'ni yaptık. Burası 3 bin ila 4 bin kişi kapasiteli bir kongre merkezi oldu. İstanbul'un en büyük kongre merkezi.
Tarihi yarımadayı geliştirmek için attığımız her adımda bize neler yaptılar neler. Ama biz aldırış etmedik işimize baktık. Hatta içinde bulunduğumuz şu sahil malum antrepolarla doluydu. Bu antrepolarda İş görmez, işe yaramaz haldeydi. 4 nolu antrepo da bizden talep edildiğinde, biz de bu antreponun böyle bir dönüşüme hazır olması için doğrusu pek de umudum yoktu. Ama Oya Hanım, Bülent Bey, Eczacıbaşı ailesi bu işi çok kararlı şekilde ele aldılar. İlk etabında 4 nolu antrepo hemen hamdolsun bir müzeye dönüştü. Ama İstanbul Modern olarak bu işin ikinci etabına da girilince şu andaki İstanbul Modern'i görmüş olduk ve bununla da inanıyorum ki dünya İstanbul'u, İstanbul Modern'le çok daha farklı şekilde tanıyacaktır, tanışacaktır. Gerek Bakanlıklarımızın gerek belediyelerimizin her biri şehrin kültür sanat hayatına katılan yeni bir renk olan kültür merkezlerine, kütüphanelerine çıkarılan zorlukları da hatırlayalım.
"Rami Kışlası, Ankara'daki Millet Kütüphanesi'nden sonra en büyük kütüphanemiz oldu"
Rami Kışlası bunlardan bir tanesi. Şimdi Rami Kışlası, Ankara'daki Millet Kütüphanesi'nden sonra en büyük kütüphanemiz oldu, doluyor taşıyor. 24 saat gençlere açık, ikramlarıyla, her şeyiyle bir başka. Nasip olursa bugün Rami Kışlası'nda gençlerle bir araya geleceğim. Onlarla bu bayramı inşallah kutlayacağız. Sokaklarımızın ateşe verilmesinden edep ve insanlık sınırını aşan hakaretlere varıncaya kadar her yola başvurdular. Farklı düşünen sanatçılarımızı tehdit ettiler. Üzerlerine mahalle baskısı kurarak, bir korku iklimi oluşturarak bu insanları sindirmeye çalıştılar. Ülkenin, milletin hatta doğrudan sanatçılarımızın hayrına olan işlerde bile maalesef bu hoyrat tavırlarından vazgeçmediler.
"Her tuzağı bozduk, her engeli aştık ve bugünlere geldik"
Biz bu sıkıntıların hepsini de göğüsledik, her tuzağı bozduk, her engeli aştık ve bugünlere geldik. Türkiye'nin tüm kültür ve sanat hazinesini en üst düzeyde, en verimli şekilde değerlendirmenin çabası içindeyiz. Kültür ve sanat hayatımıza zenginlik katacak, bu alanda çeşitliliği artıracak her türlü eseri, her türlü projeyi teşvik ediyoruz. Sanatımıza katkı veren herkese, tüm sanatçılarımıza destek olmayı görev telakki ediyoruz. Sanatçıları ve sanat dalları arasında ayrım yapan değil, tüm değerlerini bağrına basan kuşatıcı bir yaklaşımla hareket ediyoruz.
"Yerelden evrensele uzanan yeni bir anlayışı hakim kıldık"
Eskiden resmi ideoloji tarafından cezalandırılmış, yasaklanmış ötelenmiş kim varsa, hangi fikir ve sanat imkanımız varsa hepsine kucak açtık. Türk şiirinin duayen ismi Nazım Hikmet'e, vatandaşlıktan çıkarıldıktan 58 yıl sonra yeniden Türk vatandaşlığı veren biz olduk. Bir yandan yılların ihmallerini giderip yanlışlarını düzeltirken, diğer yandan da yerelden evrensele uzanan yeni bir anlayışı hakim kıldık. Hiçbir komplekse kapılmadan insanlığın ortak birikiminden azami derecede istifadenin gayretindeyiz.
Her yıl tevdi ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'mizle kültür sanat insanlarımıza sahip çıkıyoruz. Ülkemize, sanatçılarımıza ve sanatseverlere hizmet edecek abide eserlerle kültür sanat dünyamızın fiziki altyapısını güçlendiriyoruz. İstanbul'a Atatürk Kültür Merkezi'ni, Ankara'ya Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Binası'nı kazandırarak önemli bir eksiği giderdik. Bir bütün olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve bilhassa da Kongre ve Kültür Merkezi Sergi Salonu ve Millet Kütüphanesi gibi özgün mimari ürünü yapılarımızla tarihe imza attık. Her ne kadar birileri ısrarla bu eserleri karalamak için yalan ve iftira kampanyaları yürütse de milletimiz kendisine kazandırdığımız bu değeri görüyor, takdir ediyor.
"Kültür merkezlerimizin sayısını 42'den 122'ye çıkardık"
Diğer yandan ülkemizin dört bir yanında faaliyet gösteren kültür merkezlerimizin sayısını 42'den 122'ye çıkardık. Son yıllarda belediyelerimiz de kendi şehirlerine gerçekten estetik ürünü ve gayet işlevsel kültür merkezleri kazandırdılar. İstanbul'dan Gaziantep'e ülkemizin her yerinde bu örnekleri bizzat gördük. Örneğin ben yine huzurlarınızda sayın Şahenk'e de teşekkür ediyorum. Göbeklitepe bunlardan bir tanesi. Yurt içinde 5 bin 800 vakıf kültür varlığının restorasyon veya onarımını gerçekleştirdik. Ülke genelinde 165 müzeyi mevcut yerlerinde onarım, restorasyon ve teşhir tanzim düzenlemeleriyle tamamen yeniledik. Ayrıca 59 yeni müzeyi ilk kez ziyarete açarken, 23 müzemizin de binasını yeniden yaptık.
"Yaklaşık 12 bin eseri yeniden ait olduğu topraklara kavuşturduk"
Koleksiyonuyla dünyanın sayılı örnekleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni restore ettik. İslam Medeniyetleri Müzesi'nden İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'ne, İzmir Kültür Sanat Fabrikamızdan Adana Milli Mensucat Müzemize kadar nice eseri ülkemize kazandırdık. Ayrıca Türkiye'den yurt dışına kaçırılan eserlerin tekrar vatanına dönmesi için yoğun çaba sarf ettik. Bir bölümünü naklettik, hala çalışmaları devam eden birçok objeler var. Yaptığımız hukuki ve diplomatik çalışmalar neticesinde şimdiye kadar yaklaşık 12 bin eseri yeniden ait olduğu topraklara kavuşturduk.
Tiyatrodan operaya, sinemadan edebiyata, tezhipten minyatüre kadar her alanda sanatın ve sanatçılarımızın yanında olmayı görev addediyoruz. Levent'te Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa en önemli tezhip sanatının, hat sanatının işlendiği bir camimiz olmuştur. Gerçekten bu eserle de ayrıca övünüyoruz. Çünkü bölgede tezhip nokrasında bu kadar ağırlıklı bir eseri İstanbul'umuza kazandırmak bizlere ayrı bir iftihar vesilesi oldu. Amacımız Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutlayacağımız 2023'e daha güçlü, daha üretken, daha zengin ve daha özgür bir iklimde girmektir. Bu yolda Türkiye'nin değerlerini ülkemizin bu alandaki zengin birikimini tüm renkleriyle kucaklamaya devam edeceğiz. Bugün işte bu çok yönlü gayretlerimizin, ortak çabalarımızın yeni bir sevincini daha paylaşmak üzere bir aradayız.
"İstanbul Modern'in önemli bir boşluğu doldurduğunu da görüyoruz"
Türkiye'nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi İstanbul Modern'in yeni binasını gerçekten sanat camiamıza kazandırmaktan dolayı Eczacıbaşı ailesine çok çok teşekkür ediyorum. Bu projenin ilk adımları merhum Nejat Eczacıbaşı ve Sayın Oya Eczacıbaşı'nın İstanbul'a modern bir sanat merkezi kazandırmak için harekete geçmeleriyle atıldı. Nejat Bey'in ailesinin bu hayale sahip çıkmasıyla işte bugünlere gelindi. İstanbul Modern'in ilk binasını ise 2004 yılında yine bizzat katıldığımız bir programla açmıştık. Bu vesileyle adeta bir modern sanat şölenine de şahitlik etmiştik. O günden bu yana İstanbul Modern, ülkemizin birikiminin küresel ölçekte paylaşılmasına ve geleceğe aktarılmasına vesile oldu. Dünyanın dört bir yanından eserler, sanat ürünleri, İstanbulluların, gençlerimizin ve milletimizin beğenisine burada sunuldu. Şimdiye kadar 8,5 milyon ziyaretçiyi ağırlayan İstanbul Modern'in eğitim programlarıyla 850 bin çocuk ve gencimize ulaşmasını da ben çok çok kıymetli buluyorum, önemsiyorum. Her yaş ve kesimden insanımızı sanatla tanıştıran, sevdiren, İstanbul Modern'in önemli bir boşluğu doldurduğunu da görüyoruz.
Cumhuriyet'imizin 100'üncü yılına bir armağan olarak değerlendirdiğim İstanbul Modern'in yeni binasının şehrimize çok ama çok büyük değer katacağına inanıyorum. İstanbul Modern, yeni binasıyla önümüzdeki dönemde de Türkiye'nin en prestijli çağdaş sanat merkezlerinden biri olmayı sürdürecektir. Bu güzel eserimizin şehrimize, kültür ve sanat camiamıza kazandırılmasına vesile olan Kültür ve Turizm Bakanlığımıza, Eczacıbaşı topluluğuna, Doğuş Grubu'na ve Bilgili Holding'e teşekkür ediyorum.