Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27. Dönem 5. Yasama Yılı'nın başlaması dolayısıyla Meclis Genel Kurulu'na hitap etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;
27. Dönem 5. Yasama yılının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bugün vefat haberini aldığımız siyasi tarihimizin önemli isimlerinden, çok kıymetli ağabeyimiz Sayın Oğuzhan Asiltürk’e Cenab-ı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
"Meclis'in ışıkları yanıyorsa bu ülkenin sırtı yere gelmez"
Meclisimiz 2 defa gazilik ünvanı ile müşerref olmuş. Ülkesine ve milletine hizmet yolundan ayrılmamış müstesna bir kurumdur. Her biri diğerinden yoğun geçen yasama yıllarında gece gündüz çalışarak ülkesine hizmet eden siz değerli milletvekillerinin çabası tarihe takdirle kaydedilmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: TBMM’nin ışıkları yanıyorsa, Meclis çalışıyorsa, milletvekillerimiz görevleri başındaysa Allah’ın izniyle bu ülkenin sırtı yere gelmez.https://t.co/69IErOqniT pic.twitter.com/17n68jNqQe
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ışıkları yanıyorsa, Meclis çalışıyorsa, milletvekillerimiz görevinin başındaysa Allah'ın izniyle bu ülkenin sırtı yere gelmez. Tıpkı geçtiğimiz bir asır gibi, önümüzdeki asrın şekillenmesinde de Millet Meclisimizin eşsiz bir rolü olacağına tüm kalbimle inanıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bir süre önce gündeme getirdiğimiz ülkemize tarihimizde ilk defa doğrudan milli iradenin eliyle yeni bir anayasa kazandırma teklifimizin de Meclisimiz tarafından başarıyla hayata geçirileceğini ümit ediyorum.https://t.co/69IErOqniT pic.twitter.com/zbiXnhkBeq
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2021
Bir süre önce gündeme getirdiğimiz ülkemize tarihinde ilk defa doğrudan milli iradenin eliyle yeni bir anayasa kazandırma teklifini Meclisimiz tarafından başarıyla hayata geçirileceğini ümit ediyorum.
"Yeni anayasa, milletimize vereceğimiz en güzel 2023 hediyesi olacaktır"
Biz seferle mükellef olduğumuz inancıyla bu girişimi başlattık. Karar ve takdir yüce meclisindir. Milli irade ile hazırlanmış bu yeni Anayasa teklifimize destek verecek herkese şimdiden teşekkür ediyorum. Meclisimizin, mümkün olursa tamamının uzlaşmasıyla hazırlanacak bir yeni anayasa, milletimize vereceğimiz en güzel 2023 hediyesi olacaktır. Partilerin en kısa zamanda tekliflerini paylaşmasını bekliyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: TBMM’de grubu bulunan partilerin yeni anayasa tekliflerini en kısa sürede kamuoyuyla paylaşmalarını bekliyoruz. https://t.co/69IErOqniT pic.twitter.com/qLIaTbjOy1
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2021
Yaklaşık 30 yıldır işgal altında olan Azerbaycan toprakları ve Karabağ özgürlüğüne kavuştu. Azerbaycanlı kardeşlerimizin sevincine ortak olduk. İnşallah önümüzdeki haftalarda Azerbaycanlı kardeşlerimizle yine bir araya geleceğiz. Karabağ savaşında yaşananlar turnusol kağıdı işlevi görmüştür. İşgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesi veren bir ülkeye ve ona destek veren Türkiye'ye buram buram nefret kokan tutumları asla unutmayacağız. Biz kardeşliğin, yoldaşlığın, işbirliğinin kadrini kıymetini bilen bir ülkeyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Karabağ Savaşı sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmeler Azerbaycanlı kardeşlerimiz kadar bizim için de adeta turnusol kağıdı işlevi görmüştür. https://t.co/69IErOqniT pic.twitter.com/LBkV4qPHV0
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2021
"Herkese gönül kapımızı sonuna kadar açık tutacağız"
Akdeniz'deki hak ve menfaatlerimizi korurken Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin iki devletli çözüm arayışlarına destek olduk. Batı Trakya'daki Türk ve Müslüman unsurların uluslararası anlaşmalarla sağlanan haklarını korumak için mücadeleye devam edeceğiz. Herkese gönül kapımızı sonuna kadar açık tutacağız. Nerede bir mazlum bir mağdur varsa hep yanlarında olmaya gayret göstereceğiz ve gösterdik.
Geçtiğimiz günlerde New York'ta açılışını yaptığımız yeni Türk Evi konumu ve mimarisiyle, Türkiye'nin, insanlığın tamamını kucaklayan yaklaşımının görkemli bir sembolü olarak tarihteki yerini almıştır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri başta olmak üzere çok sayıda misafirimizin katılımıyla hizmete giren yeni Türkevi'miz, kendi vatandaşlarımız ve görevlilerimizle birlikte, tüm dost ve kardeşlerimize de hizmet verecektir.
Türkiye'nin uluslararası alandaki itibarını şimdiden artırdığına bizzat şahit olduğumuz böylesine görkemli bir eseri ülkemize kazandırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Bin yıl önce Anadolu'yu bize vatan yapan devletin armasında, doğuya ve batıya bakan, dolayısıyla geniş bir coğrafyayı kucaklayan çift başlı kartal vardı. Böyle bir miras üzerinde kurulan Türkiye'nin bölgesiyle olan gönül bağını koparmaya çalışmak kimsenin hakkı da haddi de değildir.
"Bu insanlık dışı tutumun sahipleri, aynı zamanda mültecilerle ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmesini ve kararlarını da çiğnemektedirler"
Artık 10'uncu yılını geride bıraktığımız Suriye krizinde, uluslararası toplumun, hem fiili müdahale, hem insani destek, hem mülteci akınının yönetilmesi konusunda ne kadar aciz olduğunu hep birlikte gördük. Türkiye tek başına 4 milyon mazluma kollarını açarken sınırlarına dayanan bir kaç bin mülteci karşısında paniğe kapılan insanlıktan uzak davranışlar sergileyenler oldu. Bu insanlık dışı tutumun sahipleri, aynı zamanda mültecilerle ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmesini ve kararlarını da çiğnemektedirler. Nitekim, Avrupa Birliğinin bölgedeki mülteci trafiğiyle ilgili çalışmaları denetlemek için kurduğu yapının faaliyetlerini de yavaş yavaş sonlandırmaya başladığı görülüyor.
"Avrupa'da kaybolan on binlerce mülteci çocuğun akıbeti hala meçhul"
Akdeniz'in karanlık sularında her yıl kaç bin kişinin umut yolculuğunda hayatını kaybettiğinin istatistiği tutulamıyor. Avrupa'da kaybolan on binlerce mülteci çocuğun akıbeti hala meçhul. Bu konuda bizim milletvekillerimizin yaptıkları girişimler dışında, kayda değer herhangi bir gayret veya çalışma da mevcut değil. Halbuki, sadece bu hususlar bile tek başına, vicdanı, ahlakı, insana saygısı olan toplumları ayağa kaldırmaya, sorumlulardan hesap sormaya yeterli olmalıydı.
"Bazıları hala Suriye’de DEAŞ bahanesiyle terör örgütlerini veya halkıyla kavgalı rejimi desteklemeyi sürdürmektedir"
Bu iki yüzlülüğün benzerini Suriye'deki terör örgütleri konusunda da yaşıyoruz. Özellikle DEAŞ bahanesiyle bölgenin altını üstüne getirenlerin hiçbiri, bu örgütle fiilen mücadele etmemiştir. Sadece Türkiye, bu karanlık örgütle sahada karşı karşıya gelmiş ve birileri tarafından sürekli şişirilen balonu kısa sürede patlatmıştır. Ama bazıları hala Suriye’de DEAŞ bahanesiyle terör örgütlerini veya halkıyla kavgalı rejimi desteklemeyi sürdürmektedir. Tabii biz burada herkesin, terörle mücadele kılıfı altında bölgede kendi ajandasını hayata geçirme peşinde koştuğunu biliyoruz. Sırf bunun için yüzbinlerce insanın ölmesine, milyonlarca insanın evlerinden, ülkelerinden edilerek sefalete sürüklenmesine göz yumanlara, bütün bunlara karşı hakkın ve hakikatin yanında yer almak, boynumuzun borcudur.
Dünyanın kendi etrafında döndüğünü diğer herkesin kendilerine hizmet etmekle mükellef olduğunu sananlar tabiattaki her değişimde işin öyle olmadığını görmeye başlıyorlar. Afrika'daki kıtlığın sadece oradaki değil tüm insanlığın sorunu olduğunu yakında anlayacaklar. Hiç kimsenin mutlak bir güvenlik ve refah fanusu içinde yaşamadığı gerçeği daha iyi anlaşılacak. Türkiye işte bu fotoğraf içerisinde demokrasini ve kalkınmasını güçlendirerek dünyada hak ettiği yere gelmesini sağlayacak bir vizyon belirlemiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hiç birimiz için başka Türkiye, vatan, devlet, gelecek yok. Aklımızdan asla çıkarmamalıyız ki bölünerek büyüyemeyiz, parçalanarak güçlenemeyiz.https://t.co/69IErOqniT pic.twitter.com/pj8IKWymyM
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2021
"Hiç birimiz için başka Türkiye yok"
Tıpkı geçtiğimiz bir asır gibi, önümüzdeki asrın şekillenmesinde de Millet Meclisimizin eşsiz bir rolü olacağına tüm kalbimle inanıyorum. Geçtiğimiz 19 yılda eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye kadar devlet ve millet hayatının her alanında gerçekleştirdiğimiz büyük atılımı, bu vizyonun temel altyapısı olarak görüyoruz. Artık siyasi olmaktan çıkıp milli hedefler haline dönüşen bu vizyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisimizden başlayarak, hiçbir ayrım gözetmeksizin, ülkemizin tüm fertleriyle hep birlikte sahiplenmeliyiz. Çünkü hiçbirimiz için başka Türkiye yok. Hiçbirimiz için başka vatan yok. Hiçbirimiz için başka devlet yok. Hiçbirimiz için başka gelecek yok. Aklımızdan asla çıkarmamalıyız ki bölünerek büyüyemeyiz. Parçalanarak güçlenemeyiz. Husumeti körükleyerek kardeşliği kökleştiremeyiz. Saplantılara sarılarak demokrasimizi ilerletemeyiz. Bizi biz yapan değerlerden vazgeçerek ufkumuzu derinleştiremeyiz. Dünyanın gittiği istikamet, farklılıklarımızı değil müştereklerimizi öne çıkararak birbirimize daha sıkı kenetlenmemiz gerektiğini gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kürt sorunu denen meseleyi hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla biz çözdük. Bu meseleyi hala istismar konusu yapmak isteyenlerin maskelerini de aynı şekilde düşüreceğiz. https://t.co/69IErOqniT pic.twitter.com/foAIURpCx0
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) October 1, 2021
Bunu başaramayan toplumların ve ülkelerin başlarına gelenleri ibretle takip ediyoruz. Türkiye’yi bugüne kadar böyle bir duruma düşüremediler, inşallah bundan sonra da düşüremeyecekler. Milletimizin her bir ferdinin feraseti, dirayeti, cesareti, kahramanlığı ve çalışkanlığıyla elde ettiğimiz bu başarıda emeği olan herkese şükranlarımı sunuyorum.
"Adına 'Kürt sorunu' denen meseleyi, hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla çözdük"
Diğer yandan, ülkemize yaptığımız en büyük hizmetlerden biri de güvenlik stratejilerimizi değiştirmektir. Tehditleri kaynağında bulup yok etme esasına dayanan yeni güvenlik anlayışımız sayesinde, sınırlarımızın dibinde bir veya birkaç terör koridoru oluşturulmasının önüne geçtik. Yıllarca terör örgütleri dahil her kesim tarafından istismar edilen ve adına 'Kürt sorunu' denen meseleyi, hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla çözdük.
"Diyarbakır Annelerini bir kez daha buradan selamlıyorum"
Diyarbakır’daki vatandaşlarımıza bizzat söz verdiğimiz şekilde ret, inkar, asimilasyon politikalarını nasıl ortadan kaldırdıysak, geri kalmışlık zincirini nasıl kırdıysak bu meseleyi hala istismar konusu yapmak isteyenlerin maskelerini de aynı şekilde düşüreceğiz. Böylece Diyarbakır Annelerinin şanlı direnişleriyle terör örgütünü tir tir titretebildikleri, onların siyasi uzantılarının gerçek yüzlerini ortaya çıkardıkları bir dönemi başlattık. Bu vesileyle Diyarbakır Annelerini bir kez daha buradan selamlıyorum.
Son 19 yılda ülkemizin demokraside ve kalkınmada katettiği mesafeye, yaklaşık 8 yıldır ardı ardına yaşadığımız çok boyutlu sınamaları da eklediğimizde, ortaya hepimiz için ümit verici bir fotoğraf çıkıyor. Sahip olduğumuz her yeni imkan ve başarıyla üstesinden geldiğimiz her kritik sınama, bizim için aydınlık bir geleceğe giden yolda katettiğimiz mesafe anlamına geliyor. Ülke ve millet olarak, inşallah küresel sistemdeki bu yeni değişimi kaçırmayacak, her alanda hedeflediğimiz seviyelere ulaşacağız.
"Merkez Bankası rezervimiz de 122 milyar dolar seviyesine ulaştı"
Türkiye’nin son 19 yılda elde ettiği her kazanım gibi, ekonominin de sorumluluğu bize aittir. Ülkemizin IMF’ye olan 23,5 milyar dolarlık borcunu, 2013 yılı mayıs ayında tamamen bitirerek, hiç de hoş hatıralarla anmadığımız bir dönemi kapatmış olduk. Birilerinin sürekli nerede diye sordukları Merkez Bankası rezervimiz de 122 milyar dolar seviyesine ulaştı. Geçmişten bugüne baktığımızda ise milli gelirini üç kat artırmış, satın alma paritesine göre dünyada 11. sıraya yükselmiş; yatırımda, üretimde, ihracatta, istihdamda, büyümede rekorlar kırmış bir Türkiye görüyoruz.
Son dönemde yaşadığımız sıkıntıların da aynı resmin içinde olduğunu elbette unutmuyoruz. Ama artılar-eksiler analizi yaptığımızda, artılarımızın kıyas edilemeyecek kadar fazla olduğunun kabul edilmesini de, hak teslimi babından bekliyoruz
"Covid-19 virüsü, dünya genelinde yayılmış hastalıklı ve adaletsiz siyasi ve ekonomik düzeni de açığa çıkardı"
Tedarik zincirlerindeki aksamalar, ham maddeye ve kritik bazı ürünlere erişimdeki darboğazlar halen sürüyor. İşsizlik küresel bir sorun olarak varlığını devam ettirirken, pek çok ülkede bütçe açıkları ve borçluluk oranları tarihi seviyelere ulaştı. Arz-talep dengesinin bozulduğu, enflasyon tehdidinin küresel çapta arttığı, belirsizliklerin çoğaldığı bir dönemdeyiz. IMF ve Dünya Bankası gibi dünya ekonomisine yön verme iddiasıyla inşa edilen kurumlar ise ciddi bir yönetim krizi içindeler. Bizim uzun zamandır zaten maruz kaldığımız küresel kuruluşların ekonomi analizlerinin tarafsızlığına ve şeffaflığına ilişkin soru işaretleri, artık herkesin zihnini kurcalıyor. Bir bakıma Covid-19 virüsü, dünya genelinde yayılmış hastalıklı ve adaletsiz siyasi ve ekonomik düzeni de açığa çıkardı.
Böylesine kritik bir dönemde, iktidarı ve muhalefetiyle bazı hakikatleri açık yüreklilikle ortaya koymak, geleceğe ilişkin yol haritamızı da buna göre belirlemek mecburiyetindeyiz. Her şeyden önce bu salgının Türkiye’de çıkmadığı ve ülkemizin tüm dünyayı sarsan bir krizin etkilerine maruz kaldığı gerçeğinin kabul edilmesi gerekiyor.
"Pek çok farklı destekle, vatandaşlarımızın ve firmalarımızın yanında olduk"
Türkiye ekonomisinin ayakta kalması, üretimin kesintisiz sürmesi, istihdamın korunması için tüm kesimlere yönelik önlemleri devreye aldık. İşgücü piyasasına sunduğumuz pek çok farklı destekle, vatandaşlarımızın ve firmalarımızın yanında olduk. Esnaf ve sanatkarlarımıza hibe, kira ve ciro kaybı destekleri verdik. Vergi ve sosyal güvenlik prim ödemelerine ertelemeler getirdik. Kamuya olan borçların yapılandırılmasına imkan sağladık. KDV ve kira stopajlarında indirimler yaptık.
"2021’i yüzde 9’luk bir büyümeyle kapatmayı öngörüyoruz"
Tüm bunlarla birlikte, toplumun en korumasız kesimlerini sosyal destek ödemeleriyle ayakta tuttuk. Bundan sonra da ihtiyaç halinde her kesimin yanında yer almaya, gereken destekleri sağlamaya devam edeceğiz. İzlediğimiz bu politika sayesinde, dünyadaki pek çok ülkeden pozitif yönde ayrışarak, geçen seneyi büyümeyle kapattık. Çok daha çarpıcı olması açısından, şöyle bir karşılaştırma da yapmak istiyorum: Ciddi bir küresel ekonomik krizin yaşandığı 2009’da hem dünya hem de Türkiye ekonomisi küçülmüştü. Geçen yıl, küresel ekonominin küçülmesi 2009’a göre çok daha şiddetli oldu ve yüzde 3’ün üzerinde bir daralma yaşandı. Buna karşılık Türkiye yüzde 1,8 büyüme başarısı gösterdi. Elbette bu başarıyı, sadece 2020’de bırakmadık. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,2 ve ikinci çeyreğinde yüzde 21,7’lik büyüme oranlarını yakaladık. Böylece dengeli ve sürdürülebilir büyüme hedefimize biraz daha yaklaştık. Yılın üçüncü çeyreğindeki ekonomik gelişmeler, güçlü sanayi üretimi ve ihracat ile hizmetler sektöründeki iyileşmenin de katkısıyla canlı bir şekilde devam ediyor. İnşallah 2021’i yüzde 9’luk bir büyümeyle kapatmayı öngörüyoruz. Büyümeye istihdam artışı da eşlik ediyor.
"Milli geliri 1 trilyon doların üzerine çıkarmayı hedefledik"
Gelecek dönemdeki yol haritalarını da orta vadeli programla belirledik. Program dönemi boyunca, yıllık ortalama yüzde 5,3 büyümeyi, her yıl 1,2 milyon kişiye istihdam sağlamayı, milli geliri 1 trilyon doların üzerine çıkarmayı hedefledik. Esasen, çok daha önce ulaşmak istediğimiz bu hedefleri, yaşadığımız onca badireye rağmen, bir parça gecikmeyle de olsa nihayet gerçekleştirecek olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Elde edeceğimiz büyümenin kalitesi, istikrarı, gelir dağılımı adaletini tesis etmesi ve gençlerimize yeni iş imkanları sağlaması bizim için kritik önemdedir. Bunun için Ekonomi Reform Programı ve Orta Vadeli Program'la belirlediğimiz eylemleri kararlılıkla hayata geçireceğiz.
"2021 için belirlediğimiz 211 milyar dolarlık ihracat hedefinin çok üzerine çıkacağımız anlaşılıyor"
İhracatımız yıllık 210 milyar doları geride bırakırken, ithalatımızı karşılama oranı da oldukça iyi bir yere geldi. Hiç şüphesiz ihracattaki bu gelişmenin gerisinde, Türk sanayisinin başarısı vardır. Sanayi sektörümüz, son derece dinamik ve kabiliyetli yapısıyla, sektörel çeşitliliğini günden güne artırmakta, yeniliklere hızla adapte olmaktadır. Bu sayede, 2021 için belirlediğimiz 211 milyar dolarlık ihracat hedefinin çok üzerine çıkacağımız anlaşılıyor. Güçlü ihracat, toparlanan turizm gelirleri ve altın ithalatıyla ilgili yaptığımız düzenlenmeler sayesinde, cari dengede önemli bir iyileşme başladı.
Salgın döneminde küresel düzeyde yatırımlar yüzde 35 azalırken, bizde neredeyse hiç hız kesmedi. Türkiye'nin en büyük şehir hastanelerini, İstanbul'da 45 günde hizmete hazır hale getirdiğimiz 1008'er yataklı iki acil durum hastanesini bu dönemde açtık. Bunların yanında, karayolları, otobanlar, demiryolları, köprüler, tüneller, barajlar, içme suyu ve sulama tesisleri, fabrikalar, savunma sanayi projeleri gibi sayısız yatırımı, salgın döneminde tamamladık. Özel sektörümüz de kendi alanında yatırımları kesintisiz sürdürdü. Geçen yıl düzenlenen 10 bin 449 yatırım teşvik belgesi, bunun en önemli işaretlerden biridir. Organize sanayi bölgelerinin sayısı, geçen yıl kuruluşu tamamlanan 14 yeni yerle birlikte 325'e çıktı.
"Yatırım teşvik sistemimizi çok daha cazip bir yapıya dönüştürerek, nakdi teşvikleri de içeren seçici destekler getireceğiz"
Endüstri bölgelerinden 12'sinde üretim başladı. 11'inde çalışmalar son hızla sürüyor. Sadece bu adımlarla, cari açığın iyileşmesine 25 milyar dolarlık katkı yapacak altyapıyı kurmuş olduk. Özel sektörümüzün dinamizmi ve ekonomi politikalarımızın istikrarı sayesinde, bu dönemde cari açık sorunundan tümüyle kurtulabileceğimize inanıyorum. Bunun için öncelikle, ülkemizdeki uluslararası yatırımların ölçeğini daha yukarılara çekmek istiyoruz. Kendi girişimcilerimizi teşvik etmek yanında, Türkiye'ye henüz yatırım yapmamış küresel markaları ülkemize kazandırmak için de her fırsatı değerlendiriyoruz. Bunun için yatırım teşvik sistemimizi çok daha cazip bir yapıya dönüştürerek, nakdi teşvikleri de içeren seçici destekler getireceğiz.
Yeni sistemde, öz sermaye ağırlıklı ve bölgesel kümelenme öncelikleriyle uyumlu yatımlara daha fazla destek vereceğiz. KOBİ'lerin küresel tedarik zincirlerine eklemlenmesi amacıyla yeni mekanizmalar oluşturmanın hazırlıkları içerisindeyiz. Geçen hafta sonu bilime, araştırmaya, yenilikçiliğe gönül vermiş gençlerimiz başta olmak üzere tüm kuşaklarla TEKNOFEST'te bir kez daha buluştuk. Ülkemizin bu en büyük teknoloji festivaline katılan gençlerimizin her geçen yıl nasıl çıtayı yükselttiklerini bizzat gördük. İnşallah yeni dönemde yatırım, üretim, ihracat ve istihdam altyapımızı, işte bu gençlerimiz eliyle katlayarak büyüteceğiz. Tabii tüm bunları söylerken enflasyon sorununu da göz ardı etmiyoruz.
"Türkiye, enflasyonla ilk defa karşılaşan bir ülke değildir"
Türkiye gelişmiş ülkelerin aksine, enflasyonla ilk defa karşılaşan bir ülke değildir. Enflasyonla etkili mücadelede çok daha fazla deneyim ve araca sahibiz. Makroekonomik politikalardan yapısal reformlara kadar pek çok adım atarak enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız.
"Bankacılık sektörümüzün öncülük edeceğine inanıyoruz"
Gıda tarafında gerek kuraklık gerekse artan girdi maliyetlerinin etkisini azaltacak tedbirler aldık. Bunlardan biri de, fahiş artışları anında tespit edip müdahaleye imkan sağlayacak Erken Uyarı Sistemi'dir. Aynı şekilde rekabet politikalarımızı da mercek altına aldık. Rekabeti bozan, piyasadaki hakim durumunu kötüye kullanan ve fiyatları keyfi bir şekilde belirleyen firmaların üzerine kararlılıkla gideceğiz. Türkiye ekonomisi gücünü, sağlam finansal sektörü ile disiplinli kamu maliyesinden alıyor. Bankacılık sektörümüzün aktif büyüklüğü 6,7 trilyon liraya ulaşırken, sermaye yeterliliği rasyosu yüzde 17,4 ve takibe dönüşüm oranı ise yüzde 3,7 seviyesindedir. Sürdürülebilir bir üretim yapısının oluşturulmasında, KOBİ'ler başta olmak üzere reel kesimin finans sektörü tarafından daha güçlü şekilde desteklenmesi şarttır. Aynı şekilde, reel sektörümüzün sürdürülebilir dönüşümü için yurt dışından fon sağlanması hususunda da bankacılık sektörümüzün öncülük edeceğine inanıyoruz. Bankacılık sektörünü, tamamlayıcı şekilde sermaye piyasalarında da daha güçlü kılmak istiyoruz. Şirketlerimizden, bankacılık sektörüne bağımlılıklarını azaltarak, sermaye piyasası araçları yoluyla yatırımlara uzun vadeli finansman sağlamalarını bekliyoruz. Bu amaçla sermaye piyasalarımızda ürün çeşitliliğini artırarak piyasa altyapısını geliştiriyoruz.
"Nakit rezervimizi güçlü tutma politikamızı sürdüreceğiz"
Reel sektör sermaye piyasalarında finansman teminini teşvik etmek için Tahvil Garanti Fonu'nu, sürdürülebilir çevre dostu projelerin daha uygun şartlarda finansmanı için de Yeşil Tahvil ve Sukuk Rehberini hayata geçirdik.
Kamu maliyesindeki güçlü duruşumuzu, salgın döneminde de taviz vermeden devam ettirdik. Bütçe açığının milli gelire oranını, bu yıl ve gelecek yıl için yüzde 3,5 olarak belirledik.
Bu sene, esnaf destekleri, aşı ve tıbbi malzeme alımları, kısa çalışma ödeneği kaynaklı prim kaybı ödemeleri, afetler için yapılan harcamalar, memur ve emeklilerimize yapılan enflasyon farkı ödemeleri ile eşel-mobil uygulamaları, bütçe açığı üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturdu. Bu ilave maliyetlerin bütçeye getirdiği yüklerin hafifletilmesi amacıyla bazı tedbirler aldık. Ekonomik aktivitedeki canlanma da gelir tarafındaki performansı yükseltti. Bu sayede, sene sonundaki yüzde 3,5'lik bütçe açığı hedefimize rahatlıkla ulaşacağımız anlaşılıyor.
Bütçe açığını düşürerek borçlanma ihtiyacını azaltırken, borç stokunun yapısını da güçlendirdik. Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokumuzun milli gelirimize oranı, Maastricht Kriteri olan yüzde 60'ın oldukça altındadır. Diğer ülkelerin merkez bankalarının atacağı adımları da dikkate alarak, temkinli ve ihtiyatlı bir borç yönetimi politikası uygulamaya devam edeceğiz. Yurt dışı kaynaklı dalgalanmalara karşı hazırlıklı olmak için nakit rezervimizi güçlü tutma politikamızı sürdüreceğiz.
"Sıfır atık projemizden mavi bayrak uygulamalarına kadar sayısız eser ve hizmeti ülkemize kazandırdık"
Dünyanın gündeminde giderek daha çok öne çıkan konulardan birin de çevre sorunları ve iklim değişikliğinin yol açtığı doğal afetler olmuştur. Ülkemizi, kökleri inancımızda ve kültürümüzde güçlü şekilde bulunan çevre hassasiyetimizle, bu konuda zaten farklı bir yere taşımıştık. Bilhassa Çevre ve Şehircilik Bakanlığınız vasıtasıyla gerçekleştirdiğimiz her proje, çevre konusunda ülkemizin yüz akı çalışmaları olarak kayıtlara geçti. Şehirlerimize kazandırdığımız birer nefes borusu olarak gördüğümüz millet bahçelerimizden orman varlığımızı artırmaya, sıfır atık projemizden mavi bayrak uygulamalarına kadar sayısız eser ve hizmeti ülkemize kazandırdık.
Geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ilan ettiğimiz Paris İklim Anlaşması'nı Meclisin takdirine sunma kararımız, başlattığımız Yeşil Kalkınma Devrimi'nin de ilk müjdesidir. Türkiye bundan sonra atacağı her adımını, bu anlayışla planlayacak ve hayata geçirecektir..
Avrupa Yeşil Mutabakatıyla da uyumlu şekilde bu süreci devam ettirerek, insanlığa, vatandaşlara ve gelecek nesillere karşı sorumluluklarımızı yerine getirmekte kararlıyız. Bu kapsamda; enerjide, yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam gücümüz içindeki oranını, güneş, rüzgar, nükleer üretim imkanlarına ağırlık vererek daha da artıracağız. Doğal gaz tedariki, üretimi ve depolanması konusundaki yatırımlarımızı hızlandıracağız.
Akkuyu'da çalışmaları süren nükleer güç santralinin ilk etabını 2023'te hizmete açacağız. Yeni güç santrallerinin inşası için de gereken adımları atacağız.
Sanayide bir yandan enerji yoğunluğunu azaltacak yüksek teknolojili altyapılarına yönelirken, diğer yandan düşük emisyonlu ve temiz üretim tekniklerinin ağırlıkta olduğu uygulamaları teşvik edeceğiz.
Ulaştırmada, demiryolu ve denizyolunun yük ve yolcu taşımacılığındaki payını çoğaltacağız. Elektrikli ve hibrit, kullanımı oranını yükselteceğiz. Binaların tamamının enerji kimlik belgesine sahip olmasını sağlarken, sıfır enerjili bina standardını yaygınlaştıracağız. Tarımda, gıda atığını azaltacak tedbirler başta olmak üzere üretim, tedarik, geri dönüşüm sistemlerini güçlendireceğiz. Orman ve su gibi önemli yutak alan kaynaklarının kapasitesini önce 2 katına, sonra 3 katına çıkartacağız.
Sıfır atık uygulamasını, evsel atıkların tamamına yakınını kapsayacak şekilde genişletecek, geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanım alanlarını çeşitlendireceğiz. Her biri ciddi çalışmalar ve fedakarlıklar gerektiren bu yükümlülüklerin altına girmemizin sebebi, bu meseleyi kendimiz ve tüm insanlık için bir küresel güvenlik sorunu olarak görmemizden kaynaklanıyor. Bu doğrultuda yapılacak yatırımların finansmanı için, gelişmiş ülkelerin fonları başta olmak üzere tüm ulusal kaynakları kullanacağız. Afetler konusunda artık arama, kurtarma ve yeniden inşa yanında risk yönetimi aşamasına geçtiğimiz bir döneme girdik. İklim değişikliğiyle bağlantılı şekilde bu risk yönetimi planlarımızı daha da geliştireceğiz.
Giderek daha dengesiz ve sert hale gelen meteorolojik hadiselere karşı kapsamlı bir erken uyarı sistemi kuracağız. Bereketli su kaynaklarımızın ülkemizin daha kurak bölgelerine aktarılmasıyla ilgili yeni projeler geliştireceğiz. Ormanlarla birlikte yüreğimizi de yakan yangınlara insansız hava araçları, uçaklar, helikopterler ve diğer imkanları kullanarak etkin müdahale konusunda dünyadaki örnek konumumuzu daha da güçlendireceğiz.
Giderek daha kıymetli hale gelen su kaynaklarının etkin kullanımı ve iklim değişikliğine uyumlu altyapılar kurulması için hemen harekete geçeceğiz.
"Eylem planları hazırlayacak ve uygulamaya koyacağız"
Tarım ve hayvancılıkta sürdürülebilir teknikleri yaygınlaştıracağız. Ormancılık faaliyetlerini de iklim değişikliyle uyumlu hale dönüştüreceğiz.
Sağlıktan turizme her alanda bu doğrultuda eylem planları hazırlayacak ve uygulamaya koyacağız. Böylece, 2053 vizyonumuzun bu en önemli ve iddialı hedefini adım adım hayata geçireceğimize inanıyorum. Yeşil Kalkınma Devrimi diye ifade ettiğimiz önümüzdeki yeni sürecin, partiler üstü bir sahiplenmeyi hak ettiği kanaatindeyiz. Önümüzdeki dönemde üzerinde hassasiyetle duracağımız hususlar arasında aile kurumunun güçlendirilmesi, eğitim öğretim sistemimizin geliştirilmesi konuları da vardır. İnşallah bu konuları, yeri geldiğinde Meclisimizle, yeri geldiğinde diğer kurumlarımız ve ilgili kesimlerle geniş geniş konuşacak, tartışacak ve yol haritalarımızı beraberce belirleyeceğiz.