Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup toplantısında konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Öğrenci affı
Konuşmamın hemen başında tüm gençlerimize bir müjde vermek istiyorum. Bir süredir üzerinde çalıştığımız ve kamuoyunda öğrenci affı olarak bilinen teklifi, önümüzdeki günlerde Meclisimizin takdirine sunuyoruz.
Bu teklif, lisans, yüksek lisans, doktora seviyesindeki öğrencilerimizden eğitimlerini bırakmak mecburiyetinde kalanlara belirli şartlarda okullarına dönüş yolunu açıyoruz. Yükseköğrenimlerini tamamlamak isteyen gençlerimize yeni bir fırsat tanıyacak teklifin, şimdiden tüm öğrencilerimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
"Tüm dikkatimizi, bu şehri geleceğe taşıyacak projelere veriyoruz"
Yaklaşık 2 hafta önce de 29 Mayıs tarihinde Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’ndeki İstanbul’un Fethi törenlerinde 560 bin vatandaşımızla bir araya geldik. Dünyanın gözbebeği şehre olan bu sevgimizi, fethin manasının idrakiyle bir kez daha tüm milletimizle paylaştık. İstanbul’u fethetmek kadar ona hizmet etmenin de önemli olduğunu, yaptığı eserlerle ispatlamış bir kadroyuz. Bu anlayışla, tüm dikkatimizi ve enerjimizi, bu şehri geleceğe taşıyacak projelere veriyoruz.
"Yunanistan üzerinden ülkemize karşı oynanan oyunun farkındayız"
Efes 2022 tatbikatı vesilesiyle gittiğimiz İzmir’de hem Ege’deki gelişmelerle ilgili mesajlarımızı muhataplarına tüm açıklığıyla ilettik hem de İzmir teşkilatlarımızla bir araya geldik. Tarihte hep olduğu gibi birileri tarafından şımartılarak üzerimize salınan Yunanistan üzerinden ülkemize karşı oynanan oyunun farkındayız.
Sorun Yunanistan’ın bu oyunun farkında olmaması ya da bu oyunun gönüllü figüranlığına soyunmasıdır. Biliyorsunuz film çekimleri boyunca en çok yorulan, yıpranan, hırpalanan, hatta kolu kanadı kırılan figüranlardır. Ama sahnede onların ismi cismi asla gözükmez. Yunanistan’ın başına geçmişte gelen budur. Şayet yanlışta ısrar ederse bundan sonra da gelecek olan budur.
Biz bölgemizde ve dünyada küresel, siyasi, ekonomik, askeri bir güç olarak varlığımızı tahkim ederek hep sürdüreceğiz. Ama onlar bu kafayla 3 30 yevmiyeyle çalışan figüranlıktan öteye geçemeyeceklerdir. Sağ olsun, İzmir Teşkilatımız da İl Danışma Toplantımızdaki coşkusuyla bu mesajlarımıza çok güzel destek oldu.
"Türkiye’nin çıkarını koruyamamış bu parti bize ders veremez"
Bu arada bizi NATO konusunda taktik hata yapmakla suçlayan CHP’ye de iki çift lafımız var. Ülkemizde zor şartlarda kurulan uçak, silah ve makine fabrikalarını kapatarak savunma sanayiimizi dışa bağımlı hale getiren, adalar meselesinde dirayetli duruş sergileyemeyerek ülkemizi bugünkü tartışmaların içine sürükleyen, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel yönetim sisteminde ülkemizin hak ettiği konumda yer almasını sağlayamayan, velhasıl taktik değil stratejik hatalarıyla Türkiye’nin çıkarını koruyamamış bu parti bize ders veremez.
"Millet bunların eskisinden ne hayır gördü de yenisinden bir hayır beklesin"
Kılıçdaroğlu, CHP eski CHP değil diyor. Millet bunların eskisinden ne hayır gördü de yenisinden bir hayır beklesin. Onlar önce kendi içlerindeki Rum, Yunan, Avrupa, Amerika, PKK, FETÖ sevdalısı beşinci kol elemanlarını temizlesinler. Ülkenin diğer tüm meselelerini Allah’ın izni ve milletimizin desteğiyle biz hal yoluna koyarız.
"TÜSİAD’ın başına gelen beyefendi, dış politikada sen bize ders veremezsin"
NATO meselesinde de İsveç ve Finlandiya terörle mücadelede net, somut ve kararlı adımlar atana kadar duruşumuzu kesinlikle değiştirmeyiz. Ey TÜSİAD’ın başına gelen beyefendi, dış politikada sen bize ders veremezsin. Sen daha çıraksın, kalfa dahi olamadın. Dün bir, bugün iki ne oldu da bu iktidara ders vermeye kalkıyorsun, önce haddini bil, haddini bil.
Bunlar da akıllarını başlarına almadıkları sürece iktidarın kapısından içeri giremezler. Bunu da bilmeleri lazım. Biz dış politikada İsveç, Finlandiya, niye bunlara karşı tavır alıyoruz? Neden? İsveç’in Finlandiya’nın sokaklarında terör örgütleri cirit atarken biz onlara kapılarımızı mı açacağız? Onların yanında mı yer alacağız ey TÜSİAD? Siz onların yanında yer alabilirsiniz. Biz şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız, bunu bilesin.
"Bu kapı, yerli ve milli duruş sergileyene açıktır"
İşte batıyı görüyoruz. Almanya’da caddelerde Alman polisinin nezaretinde bu terör örgütleri yürüyüş yapıyorlar, Fransa’da yürüyüş yapıyorlar. Maalesef İngiltere’de böyle. Avrupa’nın bütün ülkelerinde aynı durumla karşı karşıyayız. Bütün bunlara karşı sizin ali menfaatlerinizi korumak için sesimizi çıkarmayacak mıyız? Kusura bakmayın, sizden önce gelen ağababalarınız da aynı kafadaydılar, görüyorum ki siz de aynı kafadasınız. Eğer TÜSİAD bu gidişiyle devam ederse bu iktidarın kapısını hiç çalmasın ve görüyorum ki sizler aynı merkezden idare ediliyorsunuz. Aynı merkez belli, CHP. Oradan size neyi sufle ediyorlarsa siz de aynen o ağızla konuşuyorsunuz. Sizden önceki ağababalarınız da böyle konuşuyordu, siz de aynı şekilde konuşuyorsunuz. Öyleyse bu kapı, yerli ve milli duruş sergileyene açıktır, yerli ve milli duruş sergilemeyene kapalıdır.
"Aynı delikten bir daha asla ısırılmayacağız"
Toprağa düşen vatan evlatlarının acısıyla her gün yüreğimiz dağlanırken kimse bizden faklı hareket etmemizi beklemesin. Bu konuda ülkemizin temennilerle, ucu açık ifadelerle kaybedecek vaktinin olmadığının özellikle bilinmesini istiyorum. Bizden önceki yönetimlerin düştüğü hataya düşmeyecek, aynı delikten bir daha asla ısırılmayacağız.
"Milli hava yolumuz uluslararası uçuşlarını Türk Hava Yolları ismiyle yapacaktır"
Bu arada dünyada ülkemizin adını Turkey’den Türkiye’ye dönüştürme kararımızı başarıyla hayata geçirirken, diğer alanda aynı yöntemi takip edeceğimizi bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu kapsamda artık milli hava yolumuz da uluslararası uçuşlarını Turkish Airlines değil, Türk Hava Yolları ismiyle yapacaktır. Bu kadarı öküz altında buzağı arayanlara herhalde yeter.
"Terör örgütünün belediye başkanı oraya su dahi getiremedi"
Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Van’daydık. Havalimanından toplu açılış törenini yaptığımız meydana, oradan tekrar dönüş yoluna kadar Van’daki her anımızda vatandaşlarımızla samimi ve coşkulu bir şekilde hasret giderdik. Bu gidişimizde terör gölgesinden kurtulan, depremin ardından yeniden inşa ettiğimiz altyapısıyla yüzünü geleceğe dönen bir Van gördük.
Akşam gençlerle Van Denizi’nin kenarında bir araya geldik. Tarımdan sanayiye ve turizme kadar her alanda kabına sığmayan, büyüme ve gelişme yolunda sabırsızlanan bir Van gördük. Van sadece bölgesinin değil, ülkemizin en önemli lokomotiflerinden biri olmaya hazırlanıyor. Biz de gerek son 20 yılda yaptığımız yatırımlarla gerek hala devam eden çalışmalarla gerekse yeni projelerle Van’ın hep yanında olduk, olmayı sürdüreceğiz. Bundan 11 yıl önce Van depreminden hemen birkaç saat sonra şehre vardığımda karşılaştığım manzaraya bugünkü fotoğraf arasında adeta asırlık fark var.
Hamdolsun bu güzel şehri ayağa kaldırma, bu güzel şehrin insanlarına umut aşılama şerefine biz nail olduk. O zaman terör örgütünün belediye başkanı oraya su dahi getiremedi. Biliyorsunuz büyükşehirlerde su getirme görevi belediyenindir ama onlar getiremedi. Biz DSİ kanalıyla Van’ın su problemini çözdük. Bunu benim Vanlı kardeşlerim herhalde çok iyi biliyordur. Bundan sonraki süreçte de durum aynı şekilde devam etti. Altyapısından üstyapısına kadar bütün bunları biz yaptık.
"Edremit, adeta bir yalı kent haline dönmüş"
On binlerce konut inşa ettik Van’da. Şu anda o gün gençlerle yaptığımız sohbeti, Edremit ilçesinin olduğu bölgede yaptık. Edremit, adeta bir yalı kent haline dönmüş. O şekilde modern konutlarla beraber Edremit ilçesi bir güzellik arz ediyor. Bu hale geldi. Erciş’e bakıyorsun, Erciş aynı şekilde. Bunları hep iktidarımız yaptı. Onların da yine konutları yine her şeyiyle çok çok güzel, gezip görmeye de değer, bu halde. Tuşba aynı. Geçenlerde malum bir deprem yaşadılar ve o deprem tabii bizleri ciddi manada üzdü ama Allah’tan burada ölüm vakalarıyla karşılaşmadık. Esasen terör örgütünün pençesinden kurtardığımız, eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye her türlü altyapısını inşa ettiğimiz bölgedeki tüm şehirlerimizde benzer bir kıpırdanma görüyoruz.
Hemen denizin öbür tarafında Bitlis Tatvan aynı şekilde. Orası da ayağa kalkıyor. Bitlis’in Ahlat’ı görülmeye değer. İnşallah Ağustos’un 25’inde Ahlat’ta olacağız ve Ahlat’tan doğru 26 Ağustos’la ilgili anma merasimlerini yaşamaya yürüyeceğiz. Allah’ın izniyle bu dip dalganın önünde terör örgütü artığı siyasetçilerle, yurt dışında ülkemizi karıştırmak için sürekli fitne ateşi yakan mankurtlar başta olmak üzere kimse duramayacaktır.
"Vatan topraklarının her karışına izimizi ve terimizi bırakmayı sürdüreceğiz"
Milletimiz doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle yüreğini açmış bizi bekliyor. Yeter ki biz buna layık olalım. Yeter ki biz buna layık olacak gayreti, çalışmayı, mücadeleyi ortaya koyalım. Yeter ki biz eser ve hizmet siyasetimizi samimiyet ve tevazuu ile taçlandıralım. Emin olun gerisi çok kolay. Bunun için önce 2023 seçimlerini zaferle neticelendirmeliyiz. Böylece hem milletimizin 20 yıllık kazanımlarına sahip çıkacak hem 2023 hedeflerimizden geri adım atılmasına izin vermeyecek hem de 2053 vizyonumuzu güçlendirecek bir başarı kazanmış olacağız. İnşallah 2023’ten sonra da 23 milyon üye hedefiyle daha çok çalışarak vatan topraklarının her karışına izimizi ve terimizi bırakmayı sürdüreceğiz.
"2023 seçimleri için geri sayımın başladığını söyleyebiliriz"
Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri önümüzdeki yılın aşağı yukarı bugünlerinde yapılacak. Dolayısıyla 2023 seçimleri için geri sayımın başladığını söyleyebiliriz. Her ne kadar muhalefet tarafı erken seçim lafları etmeyi sürdürüyorsa, seçim takvimi kendi mecrasında zaten ilerliyor. Aslında muhalefetin erken seçim falan istediği yok. Hatta bizim ülkemizde muhalefet mümkünse hiç seçim olsun istemez. Çünkü bunlar herhangi bir sorumluluk üstlenmeden sadece konforunu yaşayarak siyaset yapmaya alışmışlar. Milletin derdiyle dertlenmek, bölgesel ve küresel krizlerle boğuşmak, eser ve hizmet peşinde koşmak, bunların yapmak isteyecekleri bir iş değil.
İşte sel felaketinde İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in halini gördük görüyoruz. Herhangi bir altyapı çalışmaları var mı? Yok… Hiçbir altyapı çalışmaları da olmadığı için bu felaketlerde bakıyorsunuz birisi Bodrum’da seyahatte, öbürü bakıyorsunuz Eskişehir’de seyahatte, öbürü nerede olduğu belli değil böyle garip bir yapı var. Bunlar dertli değil. Bunların millet için, vatan için aşkınan koşmak gibi bir dertleri de yok. Nitekim kazara bir sorumluluk altına girdiklerinde ortaya çıkan manzarayı hep birlikte gördük.
"Güya seçim tarihi belli olsa, adayları hazır"
Her gün seçim lafı ettiği halde, daha adayının ismini zikredemeyenlerin derdinin ülkeye ve millete hizmet olmadığını anlamak için öyle çok da derin analizlere ihtiyaç yoktur. Her şey gün gibi ortada. Bir masa kurmuşlar ama avara kasnak misali buradan çıkan hiçbir siyaset, hiçbir karar, hiçbir irade mevcut değil. Şimdi sizlere Nasrettin Hoca'nın meşhur bir fıkrasıyla altılı masanın durumunu izah etmek istiyorum: Hoca ihtiyaca binaen komşularından birinden borç almak zorunda kalmış. Ancak daha vadesi gelmeden adam alacağı için Hoca'nın kapısını aşındırmaya başlamış. Yine bir gün adam borcunu istediğinde Hoca, 'Şu anda yok ama çok yakında ödeyeceğim' demiş. Buna rağmen adam bırakmamış Hoca'nın yakasını, 'Söyle Hoca, ne zaman, kimden bulup vereceksin borcunu' diye üstelemiş. Hoca, 'Bak komşu, kapının önüne çalı ektim.' Adam 'Niye' diye sormuş. Hoca, 'Koyun sürüsü geçerken yünleri çalıya takılacak' demiş. Adam 'Ee sonra' diye merakla sormuş. Hoca da 'Bizim hatun bu yünleri toplayacak, yıkayacak, tarayacak, eğirecek. Ben de götürüp pazarda satacağım. Senin paranı da işte o zaman ödeyeceğim' demiş. Bu cevap üzerine adam katıla katıla gülmeye başlayınca Hoca, 'Halden bilmez, gördün peşin parayı böyle gevrek gevrek gülersin değil mi?' demiş. Altılı masanın cumhurbaşkanı adayını belirleme meselesi de Hoca'nın borcunu ödeme fıkrası gibi ilerliyor. Güya seçim tarihi belli olsa, adayları hazır.
"Curcuna ittifakından başka ne beklenebilir ki"
Ama tarihi zaten belli olan seçimler için ortada aday yok. Kendilerine 'Adayınızı nasıl belirleyeceksiniz' diye sorulduğunda Nasrettin Hoca'nın borç ödemesinden daha muğlak cevap veriyorlar. Önce 'Oturma sırasında anlaşabilirsek, bir araya geleceğiz' diyorlar. Sonra 'Başarabilirsek, ilkeleri, prensipleri, öncelikleri belirleyeceğiz' diyorlar. Ardından 'Uzun bir aday listesi çıkaracak, her adayın artılarını ve eksilerini tespit edeceğiz' diyorlar. Şayet masanın etrafındakilerden biri arıza çıkarmazsa, 'Uzun listeyi biraz daha kısaltacağız' diyorlar. 'Kısa listedeki adayları herkes, irtibat halinde olduğu yabancı büyükelçilere sunacak, onların icazetini ve kararını bekleyeceğiz' diyorlar. 'Tüm bunları atlattıktan sonra adayları tekrar görüşecek, tartışacak, yeniden masaya yatıracağız' diyorlar. 'Bu süreç içinde şayet seçimi kaçırmaz, sandığa gitmeyi de unutmazsak milletimizin huzuruna bir adayla çıkacağız' diyorlar. Velhasıl Nasrettin Hoca'nın ektiği çalılarla borcunu ödeme ihtimali, altılı masanın cumhurbaşkanı adayı belirleme ihtimalinden daha fazladır. Aylarca masada kimin nerede oturacağının kavgasını vermiş bir curcuna ittifakından başka ne beklenebilir ki...
"Milletimiz bu abrakadabra siyasetinin defterini düreli çok oldu"
Henüz kendi temel meselelerini çözmeyi beceremeyenlerin, milletimizin sıkıntılarına derman olması mümkün mü? Her hafta bir skandalla, bir kumpasla, bir siyasi ayak oyunuyla gündeme gelenlerin bırakın seçimi, daha önce ifade ettiğim gibi 2023’ü görmeleri dahi muhaldir.
6’lı masa tarafı adaylarını açıklamama stratejilerinden birinin de yıpranma korkusu olduğunu söylüyor. Neymiş? Şayet adaylarını bugünden ilan ederlerse bir sene içinde o isim yıpranabilirmiş. Bu nasıl aday ki ismi gündeme gelir gelmez hemen yıpranıyor? Bu nasıl aday ki millet tanıdıkça sevme, teveccüh etme yerine ondan soğuyor, sırt çeviriyor? Bu nasıl aday ki zaman geçtikçe güneşi görünce eriyen buz misali itibar ve zemin kaybediyor? Bu nasıl aday ki siyaset sahnesinde kaldıkça boyası dökülüyor, makyajı akıyor, gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Bunun adı strateji değil, siyasi hokkabazlıktır, milleti kandırma gayretidir. Anlaşılan o ki; bunlar, defolu ürün satan gözü açık tüccar misali el çabukluğu ve katakulliyle adaylarını sandıktan çıkarabilme peşindeler. Şark kurnazlığı hesaplarıyla sadece kendi seçmenlerini değil, milletimizin tamamının basiret ve ferasetini hafife alıyorlar. Milletimiz bu abrakadabra siyasetinin defterini düreli çok oldu.
"Ya adaylığını açıkla ya da adayını açıkla"
Sandıkta seçmeni aldatmaya çalışanlar aslında kendi çapsızlıklarını, kifayetsizliklerini ortaya döktüklerinin farkında değil. Biz ise milletimize olan saygımız gereği yaptığımız çağrılarla bay Kemal başta olmak üzere CHP'yi ve altılı masayı bu cendereden, bu utanç girdabından kurtarmaya çalışıyoruz.
Bu arada Kılıçdaroğlu'na tekrar söylüyorum: Ya adaylığını açıkla ya da adayını açıkla. Bunu söylediğimden bu yana ortadan kayboldu. Her gün bir kurumun kapısına dayanıyor. Her gün bir yerlere, 'Ya bana katılın ya önümden çekilin' diyerek kürsü yumruklayan, her gün bir başka yalan ve iftira üzerinden 'Hesaplaşacağız' diye höyküren, velhasıl daha düne kadar yere göğe sığmayan bu zatın sesi birden kısılıverdi. Gerçi yine kürsüye çıkıp bir şeyler söylüyor ama üzerinde, yüzünde, sesinde belirgin bir yılgınlığın, çekingenliğin, korkaklığın izini görmemek mümkün değil.
"İşte böyle bir hevesle cumhurbaşkanlığı adaylığı peşinde koşuyor"
Bürokrasideyken batırdığı kurumların, siyasette girdiği her seçimde yenildiği partisinin, bir türlü gün yüzü görmeyen bahtının son deminde şöyle efsane bir çıkış yapmaya hazırlanıyordu. Kadim kültürümüzün, ölümsüz eseri... Bilirsiniz, Dede Korkut'un Boğaç Han hikayesini. Eski Türklerde çocuklar ancak bir kahramanlık gösterdikten sonra isim alabilirlermiş. Boğaç Han da meydana salınan bir boğayı, alnına vurduğu yumrukla yere serdikten sonra isim alma hakkını kazanmış. Bu zat da yaşı biraz geçmiş de olsa, işte böyle bir hevesle cumhurbaşkanlığı adaylığı peşinde koşuyor. 6'lı masanın etrafında, altından ve masanın görünmeyen geri taraflarından yükselen sesler ise işinin zorluğuna işaret ediyor. Öyle ki birileri hemen devreye girip ülkemizin tamamen geride bıraktığını düşündüğümüz bazı tartışmaların fitilini yeniden ateşlemekten bile çekinmedi.
"Eski Türkiye'ye ait ön yargıların artık Türk siyasetinde yeri yoktur"
Henüz 6'lı masanın adayı belli değilken "meşrep fitnesi" ortaya atıldı. Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü? Nereden çıktı bu? AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak bu tehlikeli tartışmada duruşumuz net. Eski Türkiye'ye ait ön yargıların artık Türk siyasetinde yeri yoktur. Bay Kemal, senin meşrebin ne olursa olsun biz senin meşrebinle ilgilenmiyoruz merak etme. Çık ortaya, namert değil mert ol, adaylığını açıkla veya adayını açıkla. Allah'ın izniyle iktidarda olduğumuz müddetçe hiç kimse bu ülkenin vatandaşlarını, meşrebi, kökeni, kimliği veya siyasi görüşü dolayısıyla ötekileştiremez, hor, hakir göremez. Biz bu zatın bürokrasideki ve siyasetteki beceriksizliğini, kifayetsizliğini her fırsatta yüzüne vururuz ama asla geçmişiyle kimliğiyle veya diğer vasıflarıyla uğraşmayız. Çünkü bu ülkede Anayasa'da belirlenen şartları taşıyan her bir insanımız cumhurbaşkanlığı adaylığı dahil her türlü hakka sahiptir.
"Dizlerini kırıp tarihlerini öğrenmelerini tavsiye ediyorum"
Osmanlının son döneminde ülkeye en büyük hizmetleri vermiş hakanına istibdat iftirası atan cahillere ise ileri geri konuşmak yerine önce dizlerini kırıp tarihlerini öğrenmelerini tavsiye ediyorum. Madem millete hizmet iddiasındasınız, yabancıların iftira dolu hezeyanları yerine önce bu milletin tarihini, kültürünü, inancını doğru şekilde öğrenin. Kürsülerden milletin değerlerini aşağılayan kitapları sallamak yerine gidin milletimizin bu zihniyete verdiği dersleri öğrenin.
Şanlı tarihimizi bilmeden, insanımızı tanımadan, asırlardır bizi bir arada tutan kadim değerleri öğrenmeden ne bu ülkeye, ne de bu millete hizmet edebilirsiniz. Bunlar milletimizin önüne çıktıkça, ajansların güdümünden kurtulup kendileri gibi hareket etmeye başladıkça, gerçek sorularla, gerçek sorunlarla yüzleştikçe asıl kalibreleri daha iyi anlaşılacak. Biz sabır ve azimle çalışacak, kendi işimize bakacak, kendi programımızı uygulayacak, kendi hedeflerimize odaklanacağız. Milletimiz onlar hakkındaki nihai hükmünü önümüzdeki yıl haziran ayında sandıkta verecek.
"Bu kadının dosyası çok kabarık"
6’lı masanın altındaki gizli ortak HDP’nin terör örgütü elebaşılarının emriyle geçtiğimiz günlerde yol açtığı rezalet görüntülerini de unutmadık. İstanbul Kadıköy’de işlenen rezaletin başrolünde yer alan sözde milletvekilinin, yine onun yanında, arkasında yer alan milletvekillerinin geçmişte hangi provokasyonlarda yer aldığını, hangi karanlık niyetlere alet olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bu kadının dosyası çok kabarık. 60 küsur dosyada suç layihası var. Kendisinden bu ihanetinin bedelinin hukuk önünde sorulmasının sonuna kadar takipçisi olacağız. Açık ve net söylüyorum. Süratle dokunulmazlığının kaldırılıp, yine süratle bu türlerinin artık bu kutlu çatı altında yer almalarının mümkün olmadığını AK Parti olarak bizler ortaya koyuyoruz. Meclis’in de bu hususta üzerinde düşeceğini yapacağına inanıyoruz.
Ekonomi değerlendirmesi
Türkiye son 20 yılda karşılaştığı her krizi fırsata, her sınamayı kazanca, her saldırıyı tahkimatını güçlendirmeye dönüştürme konusunda çok büyük bir tecrübe sahibi oldu. Bu durumun ekonomide de geçerli.
Dünyayı sarsan 2008 finans krizinden Türkiye güçlenerek çıktı. Avrupa'yı sarsan 2011 borç krizinden de yara almadan çıkıldı. Gezi Parkı olaylarıyla başlayıp, darbe ve kaos denemeleriyle süren sinsi saldırılardan da dimdik, ayakta çıkıldı. İnsanlığın üzerine kabus gibi çöken koronavirüs salgınından en az hasar, en fazla kazanç sağlanarak çıkıldı.
Karadeniz'in kuzeyinde başlayan savaşın küresel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinden de yine en az kayıpla ve gelen fırsatları değerlendirerek çıkmanın gayreti içindeyiz.
Bu süreçte bedeller ödendi, maddi-manevi nice kayıplar yaşandı. Ekonomik olarak en büyük bedeli de bu son dönemde ödüyoruz. Küresel piyasalardaki dalgalanmalar sürüyor. Amerika, İngiltere, Almanya, İspanya gibi ülkeler başta olmak üzere tüm ekonomiler enflasyonda 40 yıldır görmedikleri seviyelerle boğuşuyor.
"Pompa fiyatlarında ortaya çıkan rakamlar rahatsız edici düzeyde"
Enerjideki dışa bağımlılığı azaltmak için yoğun çaba içindeyiz. Karadeniz'de keşfedilen 540 milyar metreküplük doğal gazı bir an önce milli sisteme bağlamak için gece gündüz çalışıyoruz. Pazartesi günü Filyos'ta Karadeniz Gazı Denize İlk Boru İndirme ve Kaynak Töreni'ni yaparak bu yönde önemli bir adım daha attık.
Petrol fiyatlarındaki aşırı yükselmeye bağlı olarak pompa fiyatlarında ortaya çıkan rakamlar rahatsız edici düzeyde. Keşke ülkemizin her yerinden petrol fışkırıyor olsa da bu durumun önüne geçebilsek ama petrol tüketiminin çok büyük bölümünü ithalatla karşılayan bir ülke olarak hem ham petrol fiyatlarındaki yükselişten hem de kurdaki artıştan anında etkileniyoruz. Petrol fiyatlarının katlanarak artan bugünkü seviyesinin sadece bizim değil, hiçbir ülke bakımından sürdürülebilir olmadığı açıktır.
Bu fiyatların makul fiyatlara düşmesiyle birlikte pompa fiyatlarının da gerileyeceğini ümit ediyoruz. Dünyanın tamamının yaşadığı bu sıkıntıyı biz de göğüsleyecek ve sabırla düzelmesini bekleyeceğiz. Bu arada elbette kendi işimize bakacak, önümüze çıkan fırsatları değerlendirmek için ne gerekiyorsa yapacağız. 'Sel gider kum kalır' veciz ifadesinde olduğu gibi önemli olan, bu küresel dalga dindiğinde hangi kazanımlara sahip olacağımızdır.
"Bunlar ne zavallı"
Bu sorunları tartışırken madalyonun diğer yüzünü de ihmal etmiyoruz. Daha önce çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi, ülkemizde ekonomik sorunlara teşhis yanlış koyulduğu için, tartışmalar ve çözüm arayışları da yanlış mecrada yürümektedir. Öyle diyor TÜSİAD'ın şu anda başındaki, 'Büyüme her şey değildir.' Öyle diyor, 'İhracat endeksli bir büyüme her şey değildir.' İhracat olmazsa büyüme olmazsa sen ayakta duramazsın. Bütün bu adımlar, hepsi CHP ağzı. İhracatın olmayacak, büyüme olmayacak sadece ithalat öyle mi? İthalat seni zaten bitirir, batırır. Böyle şey mi olur? 'İthalata dayalı bir ihracat' dersen bunu aklım alır. Öyle ürünler var ki bu ithalata dayalıdır. Ama ihracatı bir kenara koyacak olursan o ülke zaten yürümez. Biz bunları yapıyoruz ama sizin mantığınız, anlayışınız zaten bu işleri almaz. Bundan dolayı da iki de bir başkan değiştiriyorsunuz. Başka gidecek yeriniz de yok. Türkiye'deki enflasyon, kamu maliyesindeki bozulmadan, arzdaki azalmadan ve talepteki aşırı yükselişten değil de enerjiden kura kadar farklı sebeplerin ağırlıklı olduğu sorunlardan kaynaklandığı için, buna klasik anlayışla çözüm aramak beyhudedir.
Diyorlar ki 'Akademisyenleriniz olacak.' Be zavallı, bizim yanımızda, kurullarımızda akademisyenlerimizin olmadığını sana kim söylüyor? Bizim çalışanlarımızın içinde akademisyenlerimiz de var, partimizin içinde, TBMM'de akademisyenlerimiz de var. Biz kiminle, nerede, nasıl çalışacağını 20 yıldır ispat etmiş olan bir partiyiz. Bay Orhan, bundan sonra hangi akademisyenlerle çalışacağımızı sana sorarız, senin vereceğin isimlerle çalışırız. Kafaya bak. Bunlar ne zavallı.
"İhracatımız rekor kırarak yıllık 243 milyar dolar seviyesine ulaştı"
Cari dengede yılın ilk 4 ayında enerji ve altın hariç 37 milyar doların üzerinde fazladayız. Doğrudan yabancı yatırımlarda son 12 ay itibarıyla 14 milyar dolara yakın bir seviyedeyiz.
Ekonomide "En pahalı mal, bulunmayan maldır." diye bir gerçek var. Biz de dünyanın içinden geçtiği süreçte insanlarımızın karşılaşabileceği en büyük felaketin; işsiz kalmak, evine aş götürememek, çoluğunun çocuğunun karşısına boynu bükük çıkmak olduğuna inanıyoruz.
Türkiye, istihdamda 30,4 milyon rakamıyla tarihinin en yüksek düzeyine ulaştı. İstihdamda bu çıtayı daha da yükseltmek ve hedefi yakalamak için yatırımı, üretimi, ihracatı teşvik ediyor, girişimcilerimize her türlü desteği veriyoruz. Son yayınlanan verilere göre, sanayi üretimi yüzde 10,8 oranında artarak yine beklentileri aştı. İhracatımız rekorlar kırarak yıllık 243 milyar dolar seviyesine ulaştı.
"Kapsamlı ve rahatlatıcı adımlar planlıyoruz"
Ulaşabildiğimiz herkese "Yeter ki üretin, yeter ki çalışın, yeter ki istihdam oluşturun, yeter ki ihracat yapın." diyoruz.
Sadece bu kadarla da kalmıyoruz, dar gelirlilerin ve ücretlilerin hayat pahalılığı sebebiyle ortaya çıkan refah kayıplarını telafi etmek için sürekli yeni programlar devreye alıyoruz. İşçi, memur, emekli, çiftçi hiçbir kesimi ihmal etmeden tüm imkanları seferber ederek her bir insanımızın derdiyle dertleniyoruz, sıkıntılarına çözüm arıyoruz. Bu doğrultuda ocak ayında çok önemli adımlar attık. Temmuz ayında enflasyon farkları ile yine bir rahatlama sağlayacağız. Yılbaşında çok daha kapsamlı ve rahatlatıcı adımlar planlıyoruz. İnşallah önümüzdeki şubat, mart ile birlikte enflasyon da önemli ölçüde gerileyeceği için attığımız adımların, insanlarımızın hayatlarındaki etkilerini daha iyi görebileceğiz.
Sosyal yardım programlarımızın hem miktarlarını artırdık. Hem de kriterlerini esneterek kapsamını genişlettik. Şimdi hiçbir insanımızın gerçek anlamda yokluğa ve yoksulluğa mahkum olmaması için her türlü çabayı sergiliyoruz. Bugün ülkemizdeki sorun, işsizlik veya benzeri yollarla gelir kaybına uğranılması değil, mevcut gelirle daha az satın alma gücüne sahip olunmasıdır. Biz de işte buraya odaklanıyoruz. İnşallah geçtiğimiz 20 yılda ülkemizin her meselesini çözdüğümüz, milletimizin her beklentisine cevap verdiğimiz gibi bu sıkıntının da ötesinden ve üstesinden biz geleceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.