Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Hedeflerimize adım adım yürüme kararıyla yola koyulduk"
Türkiye 24 Haziran seçimlerini başarıyla geride bırakarak demokratik olgunluğunu tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir. Milletimiz Cumhurbaşkanlığında şahsıma teveccüh göstererek Meclis’te de partimizi birinci parti yaparak tercihini bir kez daha istikrardan, güvenden, büyümeden, kalkınmadan yana kullanmıştır.
Milletimize layık olabilmek için hemen kabineyi oluşturduk. 100 günlük eylem planımızı ilan ederek, kolları sıvayarak işe başladık. Orta Vadeli Program ile ve 2019-2023 stratejik planı ile ilgili hazırlıklarımızı süratle devam ettirdik. Yeni yönetim sistemimizin verdiği imkanları en iyi şekilde kullanarak hedeflerimize adım adım yürüme kararıyla yola koyulduk.
"Alçak bir saldırıyla karşı karşıya kaldık"
Seçim öncesi bir parça yükselen döviz kurunun makul bir seviyeye düşmesini veya yatay seyre geçmesini beklerken tam tersi bir durumla karşılaştık. Amerikan yönetiminin ülkemiz hakkında açıkladığı olumsuz kararlar bahane edilerek Türk ekonomisini hedef alan alçak bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. Döviz kuru, gece yarısı operasyonlarıyla ne ekonomik gerekçelerle ne de mantıklı bir başka sebeple izah edilemeyecek şekilde yükseldi.
"Dövizin Ağustos'ta 7 TL'ye yükselmesi suikasttır"
Açık konuşmak gerekirse yıl başında 3,8 olan, mart başında yine bu durumu koruyan, nisan başında yaklaşık 4, mayıs başında 4,12 olan, haziranda seçimlerin ertesi günü 4,6'yı bulan döviz kurunun yükselişini buraya kadar anlayabilirdik
Seçim öncesinin belirsizlikleri sebebiyle böyle bir kıpırdanma olabilir diye baktık. Buna karşılık daha sonraki gelişmeleri aynı hüsnüniyetle değerlendiremiyoruz. Temmuz ayı boyunca da aynı seviyelerde seyreden dövizin ağustosta bir anda 7 lira seviyesine yükselmesi başlı başına bir ekonomik suikast girişiminin delilidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dövizin Ağustos'ta 7 TL'ye yükselmesi suikasttır.https://t.co/Ix2dl3aZ86 pic.twitter.com/9sK3HtPTid
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 14 Eylül 2018
Öyle ya ağustos ayında bu ülkede ne siyasi istikrarsızlık yaşandı, ne harp oldu, ne afete maruz kalındı, ne başka herhangi bir fevkaladelik görüldü. Amerikan yönetiminin ülkemizin egemenlik haklarına açıkça saygısızlık olan taleplerine cevap vermedik diye böyle bir sonucun ortaya çıkması, meselenin tamamen siyasi olduğuna işaret ediyor.
"Türkiye bir hukuk devletidir, bir kabile devleti değildir"
Her şeyden önce şunun bilinmesi lazım, Türkiye bir hukuk devletidir, bir kabile devleti değildir. Türkiye'nin yaşadığı bu hadise dünyada artık hiçbir ülkenin siyasi ve ekonomik güvenliğinin kalmadığının ifadesidir.
Türkiye’nin yaşadığı bu hadise, dünyada artık hiçbir ülkenin siyasi ve ekonomik güvenliğinin kalmadığının ifadesidir. Nitekim bu konuda AB, Çin, Rusya, Hindistan başta olmak üzere dünyanın birçok yerinden ciddi rahatsızlık işaretleri gelmeye başladı.
Tabii ülkemize yönelik saldırı diğerlerinden çok daha sinsi, çok daha can sıkıcı, çok daha kasıtlı bir şekilde gerçekleşti. İş, ekonomi sınırlarını aştı ve Türkiye'nin topyekun cezalandırılması boyutuna ulaştı. Ekonomi yönetimimiz başta olmak üzere tüm kurumlarımızla elimizdeki araçları kullanarak bu saldırıyı belirli bir noktada durdurduk. Bununla birlikte mücadelemiz her alanda amansız şekilde sürüyor.
Maruz kalınan saldırının manivelası kur gibi gözükse de asıl kalıcı darbeler, enflasyon ve faizler konusunda alındı, bu sıkıntının çözümü için ekonomi yönetimi kendi programını uyguluyor.
"Şu an şahsen benim sabır safhamdır"
Enflasyon faizin akışıyla oluşur. Bugüne kadar Merkez Bankası defalarca, şu 16 yıllık başbakanlık ve cumhurbaşkanlığım döneminde enflasyonu açıklamıştır ama hiçbir kez enflasyon Merkez Bankasının açıkladığı gibi gerçekleşmemiştir. Bakıyorsunuz yıl ortasında Merkez Bankası enflasyonu tekrar revize ediyor. 3. çeyrekte tekrar revize ediyor. Niye? Madem biliyorsun bu işi. Faizi belirlerken tutuyor da enflasyonu açıklarken niye tutmuyor? Bu gerçekleri şimdi ekim ayında da göreceğiz.
Merkez Bankası sürekli gündeme getirilen faiz artırımını, üstelik oldukça yüksek bir oranla gerçekleştirdi. Diyor ya 'Bağımsızlık', haydi buyur bağımsızlık. Şimdi bakalım bağımsızlığın neticesini göreceğiz. Şu an şahsen benim sabır safhamdır. Bu sabır bir yere kadar. Çünkü biz sömürü manivelalarına eyvallah edemeyiz. Sadece bir kur manivelasıyla bir ülke terbiye edilemez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Merkez Bankası faiz artırımını oldukça yüksek bir oranla gerçekleştirdi. Diyor ya bağımsızlık. Hadi buyur bağımsızlık neticesini göreceğiz. Şu an benim sabır safhamdır ve bu sabır bir yere kadar.https://t.co/Ix2dl3aZ86 pic.twitter.com/HnIpLx4yvf
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 14 Eylül 2018
Ben yatırımcıma bakarım. Acaba benim yatırımcım yatırımlarını yapabiliyor mu? Finans kuruluşlarına gittiği zaman acaba kapıdan onlara 'Buyrun gelin yapılandıralım' diyorlar mı, yoksa 'Kusura bakma' mı diyorlar? Şu ana kadar hiçbir zaman 'Gelin bunu yapılandıralım' diye bir yaklaşım birkaç banka dışında yok. Böyle olunca bizim girişimcimiz, bizim yatırımcımız istenilen performansı ortaya koyabiliyor mu, rekabet piyasası içinde yer alabiliyor mu, alamadığı gibi üretim yapabiliyor mu?
"Çarklar işlemediği anda her şey durur"
Üretim durduğu anda, çarklar işlemediği anda her şey durur. Finans kuruluşlarının işi ne? Bu üretim çarkını döndürmektir. Tabii ki finans kuruluşlarına ihtiyacımız var, tabii ki onlarsız bir ekonomi düşünemeyiz ama şunu da bilmemiz lazım, finans kuruluşlarının ayakta kalışı da özellikle bizim reel ekonominin, yatırımcının güçlü olmasına bağlıdır, onların ayakta kalışına bağlıdır. O tulumbaya suyu koymamız lazım ki tulumbadan su gelsin. Tulumbadan su gelmediği zaman susuz kalırsın, tarlalar da susuz kalır, her yer susuz kalır.
"Suistimalleri yapanlara da gereken dersleri vermemiz lazım"
Buradan hemen gazı alan bastırıp gidiyor. Önüne gelen bakıyorsun zam üstüne zam yapıyor, zam üstüne zam yapıyor. Faizle ilişkisi olsun olmasın ama fırsatı yakalıyor ya oradan giriyor. Onun için tabii burada özellikle de Hazine ve Maliye Bakanlığımızın tüm birimleriyle bu kontrol mekanizmalarını çok iyi çalıştırması lazım. İlgili bakanlıklarımızın bunu çok iyi çalıştırması lazım, bu suistimalleri yapanlara da gereken dersleri vermemiz lazım. Yeter ki enflasyonu döviz kurunu ve piyasa faizlerini kontrol altına alabileceğimiz bir iklime kavuşabilelim. Gelişmeleri takip ediyoruz. Bekleyip göreceğiz.
"Türkiye'de de artık Türk lirası bu noktada geçerlidir"
Dün Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı’nda söz konusu tedbirlerden var. Menkul ve gayrimenkul alım, satım, kiralama, hizmet ve eser sözleşmesi gibi tüm işlemlerde ödeme yükümlülüklerinin artık Türk lirasıyla yapılmasını zorunlu hale getirdik. Bu işletmelerde döviz talep edenleri ilgili mercie şikayet edin. Gereği neyse yaparız. Burası Türkiye ve Türkiye'de de artık Türk lirası bu noktada geçerlidir. Uzun süredir şikayet konusu olan dövizle kira ödemesi sorununu ortadan kaldırdık.
"Öyle 25 kuruşa simit yok"
Kira dövizle alınıyor, personele Türk lirası ödeniyor. Sen elektrik parasını dövizle mi ödüyorsun? Sen su parasını dövizle mi ödüyorsun? Hepsi TL ama gel gör, kira dolar. Öyle 25 kuruşa simit yok. Gereği neyse bu yapılacak.
“Kiralık binalardan kendimize ait binalara geçiyoruz”
Kamuda tasarrufa yönelik önemli adımlar attık. Cari harcamalardan yatırımlara kadar her alanda kamu mali dengesine katkı sağlayacak tedbirler alındı. Bazı bakanlıklar birleşti ve bakanlık sayısı 16’ya düştü.
Bakanlık sayısı 16'ya düşünce şimdi elimizde ciddi manada binalarımız var. Kirada olan yerler vardı. Bütün bu kirada olan yerlerden bakanlıklarımız artık oraları boşaltıyor. Şimdi kendimize ait olan yerlere geçmek suretiyle ödediğimiz kiralardan da kurtularak kamuda ciddi bir tasarrufa gitmiş oluyoruz. Kamu araçlarını hem nitelik hem de kullanım bakımından sınırlandırdık. Kiralık binalardan kendimize ait binalara geçiyoruz. Personel alımını da emekli olan personel sayısına yakın bir seviyeye çekiyoruz.
“Şu anda sıfırdan bir yatırım düşünmüyoruz”
Yatırımları güncellemeye aldık. Bitim noktasına gelenlerle bitmeye uzak olanlar sıralamasında ona göre yatırımlarımızı planlayıp hızlandıracağız. Şu anda sıfırdan bir yatırım düşünmüyoruz. Olmazsa olmaz, fevkaladeliği olan yatırımlar olabilir, ayrı bir konu.
Süren yatırımlar tamamlanacak, müteahhit firmaları mağdur edilmeyecek. Tüm bakanlıklar bu ilke kapsamında ellerindeki yatırım stoklarını gözden geçirecek. Öncelik sıralaması yaparak çalışamlarını yürütecek.
Hazinemiz kamuya ilave gelir sağlayacak altın ve avro tahvilleriyle kira sertifikaları gibi yeni araçlarını devreye soktu. Tüm vatandaşlarımızı özellikle Avrupa'da ve diğer ülkelerde yaşayan kardeşlerimizi bu imkanları değerlendirmeye davet ediyorum. Yurt dışından alternatif kaynak geliştirme çabalarımız da tüm hızıyla sürüyor. Ülkemizin bu süreci süratle geride bırakması için kamunun çabaları yanında özel sektörümüzün ve milletimizin desteğine de ihtiyacımız var.
“Stokçulara gereken cevap verilecek”
Birileri fırsattan istifadeyle milletimizin kafasını bulandırmak, moralini bozmak için bir sürü yalan yanlış haberleri ortalığa yayıyor. Stokçular ortaya çıktı. Bu stokçulara gereken cevabı gerek İçişleri Bakanlığımız gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığımız verecek. Buralara baskınlar yapmak suretiyle 'Sen stokçuluk mu yapıyorsun, gel bakalım bunun bedelini öde.' Bunlara bunun fırsatını vermeyeceğiz. Çünkü stokçuluk Türkiye'de benim normal esnafımı ciddi manada sıkıntıya düşürüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Stokçulara baskınlar yapacağız. Bunlara bunun fırsatını vermeyeceğiz.https://t.co/Ix2dl3aZ86 pic.twitter.com/SnY4moxEcD
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 14 Eylül 2018
"Simsarlara asla meydanı bırakmayacağız"
Okul kitaplarının basılamadığından sağlık ve ilaç hizmetlerinin aksayacağına kadar pek çok dedikodu üretildi. Okul kitapları meselesini dün Bakanımla da görüştük, biz çözdük. Bu ülkede çözülemeyecek bir şey yok. Herkes kendini aldatıyor. Burası bir kabile devleti değil. Bizde artık sistem oturmuş vaziyette. Biz döviz möviz, dolar molar bunların hepsini aşacağız. Çok fazla yok, Allah'ın izniyle 2019 bu noktada başka olacak. Şu anda bizim imkanlarımız bize yeterli ama istiyoruz ki bu süreci daha rahat geçelim. Olay bu. Bunu da başaracağız. Onun için görüşmelerimiz var.
Şu anda birçok liderle oturup konuşuyoruz. Burada da önemli adımları atacağız. Halbuki ne okul kitaplarında ne sağlıkta ne ilaçta ne de diğer hizmetlerde herhangi bir sıkıntı. Diyorlar ki 'İlaçlar yok, bitti.' Sayın Bakan bitti mi ilaçlar? Yok böyle bir şey. Onun için bu kampanyaları biz icraatımızla zaten ortaya koyuyoruz. Böyle bir şey yok. Devleti bu tür manipülasyonlarla köşeye sıkıştırarak haksız kazanç elde etmek isteyen simsarlara asla meydanı bırakmayacağız.
"Bu dönemi yerlileşme ve millileşmenin vesilesi haline getireceğiz"
Türkiye her alanda yerli ve milli duruşa, fikre, üretim ve gayrete ihtiyacı olduğu gerçeği böyle dönemlerde çok daha açık şekilde kendini gösterdi. Bu dönemi her alanda yerlileşme ve millileşme hamlelerimiz güçlendirmenin vesilesi haline getireceğiz. AK Parti olarak iktidara geldiğimiz 2002 yılı Kasım ayından beri ülkemizde yaşanan her şeyin sorumluluğu bize aittir. Karşımıza çıkan sorunlar ne olursa olsun mücadeleden asla kaçmadık.
Geldik, faiz yüzde 63'tü. Yüzde 4,6'ya kadar indirdik. Enflasyon onunla beraber 7 kusura indi. Ondan sonra yüklendiler. Neyle? Gezi olaylarıyla vesaire. Tırmandırma operasyonuydu bu. Şimdi aynen bir başka operasyonla çift haneli rakamlara bunu çıkarmanın gayreti içindeler. Bu bizi teğet geçer demiştik. Geçti mi? Geçti. Allah'ın izniyle şimdi de öyle olacak.
“Ne terbiyesizliklerle ne ahlaksızlıklarla ne provokasyonlarla karşılaştık”
AK Parti iktidarının ilk yılları vesayetle mücadeleyle geçti. Ne terbiyesizliklerle ne ahlaksızlıklarla ne provokasyonlarla karşılaştık, hatırlayın ama hiç birinde yılmadık, hep üzerine üzerine gittik. Bununla da kalmadık, milletin yıllardır birikmiş ne kadar sorunu varsa hepsini birer birer çözdük.
Şu anda Türkiye’nin Cerablus’ta, Afrin’de verdiği mücadele, terörle verdiği mücadele biliniyor. Türkiye bütün bu mücadelelerle nereye geldi, görüyorsunuz. Bizim bu terörle mücadeleden yılacak bir halimiz yok. Göreve geldiğimizde, yüzde 20 gibi savunma sanayinde veya silahlı kuvvetlerimizin ihtiyacını karşılarken, bugün yüzde 65 silahlı kuvvetlerimizin ihtiyacını karşılar hale geldik. Bunlar durup dururken olmuyor, artık kendi kendine yeten Türkiye var, millet var.
“Son umutları 24 Haziran idi, orada da beklediklerini bulamadılar”
Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, bu defa uluslararası alanda çeşitli engellemelerle, ayak oyunlarıyla karşı karşıya geldik. Ülkemizin ve milletimizin hiçbir zaman başını eğdiremeyecekler. Başını yere eğdirmeden tüm bu sıkıntıları birer birer aşmayı nasıl başardıysak, bundan sonra da öyle başaracağız. AB zirvelerinden Davos hadisesine kadar, her yerde onurlu duruşumuzu ortaya koyduk.
Unutmayın, müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış misalı bizi sandıkta ve sahada yenemeyenler, yıllardır kolları ve kanatları altında besledikleri terör örgütlerini, darbecileri, cuntacıları harekete geçirdiler. Milletimizle birlikte bu oyunu da gördük. Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi güçlendirerek her birinin üstesinden geldik.
Son umutları 24 Haziran seçimleri idi, orada da beklediklerini bulamadılar. Neler yapmadılar? Her yerden saldırdılar ama yine beklediklerini alamadılar. Bunun üzerine milletimizin ekmeğine, yani ekonomimize göz dikecek kadar alçaldılar. Allah'ın izniyle biz bu oyunu da bozarız, mutlaka da bozacağız. Türkiye'yi dövizle, faizle, enflasyonla dize getirebileceklerini sananlar, bu milleti hiç tanımıyor demektir, bunu böyle bilelim arkadaşlar. Bu millet en zor zamanında, Çanakkale'de yedi düveli hallaç pamuğu gibi atmış, Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla tamamlamış bir millettir.
“Kim yanımızda kim değil? Bunu görüyoruz"
Bu dönemler, bize karşı karınlarındaki hayasızlığı dökenleri tespit etme yanında, halisane bir şekilde yanımızda olanları da görme imkanı bulduğumuz dönemlerdir. Kim yanımızda kim değil? Bunu görüyoruz. Bu dönemler, fırsatçılık, stokçuluk yapıp kendi ülkesine ve milletine ihanet edenler yanında, imkanları sonuna kadar zorlayıp üretime, yatırıma ve istihdama devam edenleri tespit ettiğimiz dönemler. Bu dönemler ülkenin ve milletin çıkarlarını şahsi siyasi ve ekonomik çıkarlarının üzerinde tutanların, diğerlerinden ayrıştığı günlerdir. Bunları şimdi gayet iyi tanıyoruz.
“2019 mahalli seçimlerine de hazırlanıyoruz”
Türkiye çok yakında bu dalgayı aşacaktır ama fırsatçılık yapanları da fedakarlık yapanları da unutmayacaktır. AK Parti olarak bu zorlu dönemi aşmanın mücadelesini verirken, aynı zamanda 2019 mahalli seçimlerine de hazırlanıyoruz.
Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinde milletimizden 5 yıllık bir yetki aldık. Mahalli seçimlerden de başarıyla çıkarak, 5 yıllık bir dönemde önümüzü gördüğümüzde, orta ve uzun vadeli projelerimize daha sıkı sarılma imkanı elde edeceğiz. Teşkilatlarımızın şimdiden tüm güçlerini ve zamanlarını, mahalli seçimler için seferber etmeye başlamaları gerekiyor.
"Karşılığı olan güçlü isimlerle seçimlere gireceğiz"
Kongrelerin neredeyse büyük çoğunluğunu şimdi yaptık. Şimdiden hazırlanmamız gerekiyor. O bakımdan, karşılığı olan güçlü isimlerle bu seçimlere gireceğiz. Sırtını partiye dayayarak değil, önce 'benim karşılığım nedir...' Ardından da tabii ki partinin adayı dürüst olacak, ehliyet, liyakat sahibi olacak, tevazu ehli olacak. Toplumun içinde sevilen, takdir edilen isimler olacak. Bu isimlerle de beraber inşallah biz Mart 2019 yerel seçimlerine gireceğiz.
Aday belirleme çalışmalarını biraz erken de olsa öne çekip çalışmaları ona göre yürüteceğiz.
“Hiçbirimiz okçular tepesini boş bırakmayacağız”
Gerek teşkilatlarla gerek diğer görevlerde bulunan hiçbir kişinin genel merkezle istişare etmeden harekete geçmemesi gerekiyor.
Unutulmamalıdır ki her görev bizim için kıymetlidir. Hiçbirimiz okçular tepesini boş bırakmayacağız. Kendisine aday olduğu resmen tevdi edilene kadar, her arkadaşımızın mevcut görevlerini hakkıyla yerine getirmesi şarttır. Belediye başkanlarımızdan yeniden aday gösterilenler, zaten işlerine ve seçim çalışmalarına devam edecekler. Bu bayrak yarışında görev değişikliği durumu ortaya çıkan arkadaşlarımızın ise yeni belediye başkanı gelene kadar en küçük bir eksikliğe, aksaklığa mahal vermeden vazifesini yürütmesi gerekmektedir. Seçimlere doğru giden süreçte eksiklik, aksaklık gördüğümüz yerlerde, ihtiyaç duyulması halinde teşkilatlarımızı revize edebilir, güçlendirebiliriz.
“İttifakı gerçekleştirme imkanımız olabilir”
24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanlığında ve Mecliste MHP ile ittifak yapmıştık. Mahalli idareler seçimlerinde böyle bir imkan olur mu bakacağız. Eğer böyle bir imkanı karşılıklı olarak hakikaten ortaya koyabilirsek biz birlikte bunu da değerlendiririz çünkü Cumhur İttifakı'ndaki dayanışmamız ne ise yerel seçimlerde de bu ittifakı gerçekleştirme imkanımız olabilir. Önce arkadaşlarımız ön görüşmelerini yapar, ardından da liderler olarak biz de oturup konuşuruz. Şayet bu mümkün olursa her iki partinin de mahalli idarelerdeki gücünü artıracağına inanıyorum. Şayet bu mümkün olmazsa da kendi hedefimiz doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Diğer partilerin de gizli veya açık benzer ittifak arayışı içerisinde olduklarını biliyoruz. Biz millete karşı hep hasbi, açık, samimi olduk. Şimdi de aynısını yapacağız, her şeyi milletin gözü önünde konuşacağız, tartışacağız.
“Verdiklerimizi dağa gönderenlere bu defa aynı imkanı sağlamayız”
Önümüzdeki seçimleri, ideolojik hamasetle pozisyonlarını koruyan, iş bilmez muhalefet belediyelerinden milletimizi kurtarmanın bir fırsatı olarak görüyoruz.
Batıda ana muhalefet partisi, doğuda bölücü örgütün güdümündeki parti pek çok belediyede adeta taş üstüne taş koymadan sırf ideolojik kamplaşmayla bugüne kadar yönetimde kalmayı başardı ama bu defa eğer biz doğru adaylarla, projelerle milletimizin karşısına çıkarsak işlerinin zor olduğunu düşünüyorum. Şunu da açık söylüyorum, terör örgütüyle birlikte aday olmaya yeltenenler, kusura bakmasınlar bizden demokratik bir yaklaşım bekleyemezler.
ira biz bunun bedelini ağır ödedik. Bu milletin alın terini bu belediyelere biz 'Al bunları oradaki vatandaşımıza, altyapısına, üstyapısına harca' diyerek verirken bu verdiklerimizi oraya değil de dağa gönderenlere bu defa biz aynı imkanı sağlayamayız. İşte biz, kayyımlarla bakın orada kısa sürede ne gibi hizmetler yaptık, her şey ortada. Bunu Güneydoğu'daki, Doğu'daki kardeşlerim çok iyi biliyor.
“Bunları dağa gönder diye vermiyoruz”
Batıda olan, Doğu’da Güneydoğu’da da olacak. Bu çalışmaları merkezi yönetimle yerel yönetim birlikte yapacak. Kusura bakma biz bu paraları size verirken kanal aç diye, ne kanalı, affedersin, terör örgütüne kanallar aç, bunları dağa gönder diye vermiyoruz. Millete hizmetkar ol diye veriyoruz.
Gelecek seçimler farklı olacak. Seçimlerde demokrasinin tüm ilkeleri işlettirilecek. Mart ayına bu anlayışla hazırlanacağız.
Unutmayın, şu temel ilkemiz olmalıdır, hizmet gereklidir ama hizmet yeterli değildir. Yeterli olan nedir? Gönüllere girmektir. Gönüllere girdiğimiz anda bu millet bizi hiçbir zaman unutmaz.
Kaynak: TRT Haber / AA