Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beyoğlu'nda düzenlenen mitingde halka hitap ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
Buraya gelene kadar yolun sağı solu gümbür gümbür. Dedim resmi rakamı bir alın bakalım. Resmi rakamı aldım şu anda burada 45 bin kişi var. İki gündür İstanbul'un ilçelerinde hemşehrilerimizle ayrı ayrı her biri destan olan buluşmalar yaptık. Burada doğdum, burada büyüdüm. Dün İstanbul'daki maratonumuza cuma namazında Barbaros Hayreddin Paşa Camii'nin açılışıyla başladık. Muhteşem bir cami. Tabii Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa ne demek? Oradan, 'Levent' adını, oranın almasının sebebi; askerleri leventti. O leventlerle ne yaptı; Oradan Deniz Müzesi'nin olduğu yere doğru inişini yaptı. Preveze Zaferi'nin, evet lideri Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa. Onun adını verdik. Cami de tabii muhteşem oldu. O çevrede öyle bir cami maalesef yoktu. Onu yapmak da bize nasip oldu. Bugünkü programlarımızıda inşallah buradan gideceğimiz Ayasofya Camii'nde eda edeceğimiz akşam namazıyla bitireceğiz. Böylece İstanbul'un ruhuna, bu şehri bize emanet eden Fatih'in mirasına uygun bir şekilde kampanyamızı sona erdireceğiz.
Son mitingimiz için Beyoğlu'nu seçmemiz tabii öyle rastgele bir tercih değil. Biliyorsunuz, biz ezelden Kasımpaşalıyız, çocukluğum buralarda geçti, gençliğimiz buralarda geçti. Okmeydanı'nda 13, 14 yaşında futbol oynadığımız dönemler, siyasetteki ilk seçimi Beyoğlu'nda yaşadım. İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olduğumda yine Beyoğlu'yla birlikte yol yürüdüm. Okuduğumuz şiir sebebiyle siyasi yasaklı hale gelip cezaevine girmemiz de aslına bakılırsa tam da Beyoğlu'na yakışır bir duruştu. Bugün de ülkemizin tarihi bir seçimi öncesi yine Beyoğlu'nun huzurundayız.
"Yıllarca Beyoğlu'na da, İstanbul'a da, ülkeye de azap çektirdiler"
Nazım Hikmet'in Beyoğlu'nu anlatan güzel bir şiiri vardır. Bu şiirin bir yerinde Nazım Hikmet şöyle diyor; Burada bütün gözleri bir siyah el bağlıyor. Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor. Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu. Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu. Evet yıllarca Beyoğlu'na da İstanbul'a da, ülkeye de azap çektirdiler. Hem geri bırakarak, yoksul bırakarak, yoksun bırakarak azap çektirdiler. Hem de tertemiz ruhuna kirli ellerini dokunarak azap çektirdiler. Biz İstanbul'u işte böyle azap içindeyken devraldık, çalıştık, çabaladık, mücadele ettik, şehri Fatih'in emanetine uygun eserlerle hizmetlerle donattık. Sonra ülkenin başbakanı olduk. Aynı aşkla, aynı sevda ile 81 vilayetimizin tamamını demokrasi ve kalkınma atılımlarıyla tanıştırdık. Cumhurbaşkanı olduk, ülkemizi bölgesinde ve dünyada model bir demokrasi, model bir gelişmişlik seviyesine çıkarmak için gece gündüz çalıştık.
"İstanbul'u tamamen unuttuğu o eski kötü günlerine döndürdüler"
Attığımız her adımda, girdiğimiz her mücadelede İstanbul yanımızdaydı. Son mahalli seçimlerde 'Her şey güzel olacak.' diyerek, bu şehrin büyükşehir belediyesini devralanlar, İstanbul'u artık tamamen unuttuğu o eski kötü günlerine yeniden döndürdüler. Kardeşlerim, Haliç'in halini biliyorsunuz, değil mi? Haliç neydi? Kokudan geçiliyor muydu? Sütlüce'yi biliyorsunuz, değil mi? Sütlüce mezbahasının olduğu yer neydi? Belediye başkanlığını bu kardeşinize verdiniz. Belediye başkanlığını aldıktan sonra Haliç'in bütün pisliğini 9,5 kilometre uzaklıktaki Alibeyköy taş ocağına borularla naklettik. Daha sonra oranın geri dönüşümle suyunu tekrar Haliç'e indirdik. Şimdi bunu bilmeniz lazım ve bunu da CHP'lilere anlatmanız lazım. Haliç'te balık yoktu, balık oldu. Haliç'te Boğaz'ın suyunu bağladık ve Haliç'in suyunu o pis kokusundan geçilmez halden kurtardık ve şu andaki Haliç haline getirdik. Fakat Beyefendi geldi, Haliç tekrar, maalesef... Şimdi, yarını halledelim, yarından sonra da önümüzdeki yıl 2024'te Büyükşehir'i bunlardan yeniden almamız lazım.
Gençler, anne deyip geçmeyin. Annelerinizin ayaklarının altını öpün. Niye? Cennet annelerin ayakları altındadır, unutmayın. Ben anacığımın ayaklarının altını öperdim her İstanbul'a gelişte, o ayaklarını çekerdi. 'Anam, ayağının altında cennet kokusu var, müsaade et öpeyim.' derdim. Anam derdi ki 'Oğlum ne ediyorsun?', 'Ana, öpeyim de kokusunu alayım.' Zar zor öptürürdü bana. Ne diyor hadiste Peygamberimiz, 'Cennet annelerin ayakları altındadır.' Bak, babaların demiyor. Annelerin ayakları altındadır diyor. Onun için yarınki seçimde aynı zamanda anneler gününe rastgelmesi sıradan bir olay değildir. Bunun da hakkını vermeye var mıyız? Sandıkları patlatıyor muyuz? Unutmayın biz sizinle pazara kadar değil mezara kadar beraberiz.
"Seçimi biz kazanalım da, isterse ülke batsın, bitsin havasıyla yarına odaklanmış durumdalar"
Esersiz, hizmetsiz, sevgisiz, ruhsuz bir şehir haline getirmek istedikleri İstanbul'a ilçe belediyelerimiz ve bakanlıklarımız vasıtasıyla yine biz sahip çıktık. Şimdi de aynı felaketi cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleriyle ülkenin tamamına yaşatmak istiyorlar. Bunun için gözlerini öyle karartmış durumdalar ki ülkenin ve milletin her değerini, kurdukları kumar masasına sürmekten çekinmiyorlar. Ne diyorlar? 'Biz kumar masasında olmayacağız.' Meral Hanım, niye oldun? Tekrar niye döndün? 'Biz noter masasında olmayacağız.' E niye oldun? Niye tekrar döndün? Bunlara inanılmaz. Bunlara güvenilmez. Allah muhafaza, 'Seçimi biz kazanalım da isterse ülke batsın, bitsin.' havasıyla yarına odaklanmış durumdalar. Kendilerini öyle bir şartlandırmışlar ki her gün akıl dışı, ahlak dışı, vicdan dışı bir yöntemle karşımıza çıkıyorlar. Masanın ortaklarından biri oradan kalktığında üç gün boyunca kendisine neler dediklerini, neler çektirdiklerini hatırlayın. Sonra bu ortağı yeniden masaya oturttuklarında nasıl nobranca, saygısızca, pişkince davrandıklarını hatırlayın.
"Montaj kaset kumpası ile alçaklıkta tavan yaptılar"
Bir önceki seçimlerde karşımıza çıkardıkları, bu seçimde de kendi kurduğu partinin adayı olarak yarışa katılan kişiye yaptıklarına bakın. Neler söylediler, hangi hakaretleri ettiler, kimleri devreye soktular? Bunlar işe yaramayınca FETÖ'nün en iğrenç yöntemi olan montaj, kaset kumpasıyla alçaklıkta tavan yaptılar. Üstelik aylardır sürekli 'kaset', 'montaj', 'yapay zeka' diyerek ortalığı velveleye verenler de kendileriydi. Artık kabahatlerinin üzerini örtmek için mi böyle yapıyorlar bilmiyoruz. Ama sonunda dönüp dolaşıp kasetçiliğe soyunan kendileri oldu. Biz siyasetin bu tarz yöntemlerle çirkinleştirilmesine, siyasete çamur bulaştırılmasına hep karşı olduk, bugün de karşıyız. Milletimin bu kasetçilere hak ettiği dersi sandıkta vereceğine inanıyorum. Türkiye'nin her seçimi ülkemiz için ayrı bir yol ayrımı olarak gerçekleştiriyor. Şimdi yine bir yol ayrımındayız. Milletimiz tercihini koalisyon masasının ülkeyi terör örgütlerinin ve tefecilerin eline teslim etme niyetiyle ne diyor bay bay Kemal, Londra tefecilerinden 300 milyar dolar getirecekmiş. İnanıyor musunuz? Yalan dolan. Türkiye Yüzyılı inşallah bunu gerçekleştirecektir. Türkiye Yüzyılı cumhuriyetimizin yeni asrında ülkemizi çıkarmak istediğimiz yerin adıdır.
"Cumhur İttifakı olarak ülkemizi böldürtmeyiz"
İşte bay bay Kemal ve kumar masasındaki arkadaşları güya ülkenin yönetimindeki kişilerle nasıl görüşüyorlar. Bunlar talimatı nereden alıyorlar? Kandil'den alıyorlar. Kandil'de kimler var? Teröristler var. Şimdi bu teröristlere biz bu ülkeyi teslim edebilir miyiz? Biz ülkemizi böldürtür müyüz? Bay bay Kemal bölücü, bay bay Kemal bu teröristlerle işbirliği halinde. Kandil'deki teröristler neyse ne yazık ki bay bay Kemal de o. İşte şu anda bu yuvarlak masanın etrafındakiler ne yazık ki bunlarla işbirliği halinde. Şimdi biz Cumhur İttifakı olarak ülkemizi böldürtmeyiz ve yarınki seçimle inşallah gümbür gümbür sandıklardan çıkacak ve ülkemizi bozmak, bölmek isteyenlere de gereken dersi inşallah sizlerle beraber vereceğiz. Kasımpaşa'nın, Beyoğlu'nun yiğit evlatları buna müsaade etmeyecektir. Terör örgütleriyle yol yürünerek ülke yönetilmez. Tam tersine terör örgütlerinin başı ezilerek ülke yönetilir. Cudi'de biz bunların inlerine girdik mi, Gabar'da bunların inlerine girdik mi, Tendürek'te bunların inlerine girdik mi, Bestler Deresi'nde bunların inlerine girdik mi? Şimdi bu malum terör örgütünün parlamentodaki uzantıları ne diyor? 'Gelir gelmez bu illeri, buraları tekrar aslına döndüreceğiz' İşte bunlara fırsat vermeyeceğiz.
"Bebek katilinin İmralı'daki cezaevi kapılarını kırarak onu da dışarı çıkaracaklarmış"
Terör örgütünün güdümündeki partiye belediyeleri, bakanlıkları, kurumları peşkeş çekerek milletimize hizmet edilmez. Ne diyor bay bay Kemal? 'Eğer Selo'yu kurtarmak istiyorsanız oyu bana verin' diyor. Ve şimdi ben de diyorum ki bu Selo kim? Diyarbakır'da benim 51 Kürt kardeşimin ölümüne neden olan Selo değil mi? Cezaevine niye girdi? İşte bu 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olduğu için. Şimdi bunlar bol bol gidip onu ziyaret ediyorlar. Bay bay Kemal de 'onu ben dışarı çıkaracağım' diyor. Eğer Erdoğan iş başında kaldığı sürece adaletten, haktan, hukuktan başka hiçbir şey tecelli etmez. Teröristlere de bu yol açılmaz. İşte görüyorsunuz çıkıyor malum örgütün başındakilerden bir tanesi bunları biz çözeceğiz diyor. Hatta daha ileri gidip bebek katilinin İmralı'daki cezaevi kapılarını kırarak onu da dışarı çıkaracaklarmış. Ama işe sağlam sarılacağız. Özellikle hanım kardeşlerim kale içeriden fethedilir unutmayın. Gençler unutmayın şurada kaldı bir kaç saat. Ondan sonra inşallah bu işin zaferini birlikte kutlayacağız.