Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde 10. Dünya Türk İş Konseyi Kurultayı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Her iş gibi Türk Devletleri Teşkilatı'nın siyasi gücünü ve etkinliğini artıracak olan hususların başında ekonomi alanında kat edeceği ilerleme geliyor. Dünya Türk İş Konseyi'nin yapılacak anlaşmayla teşkilatımızın adeta bir parçası haline gelecek olmasını bu bakımdan çok önemli görüyorum.
Bugün burada hem Anadolu'dan çıkıp dünyanın dört bir yanına dağılan Türk diasporasının hem Türk dünyasındaki kardeşlerimizin ve onların diasporasının hem de İslam dünyasından kardeşlerimizin temsilcileriyle bir aradayız. Sadece Türk diasporası dediğimiz diğer ülkelerde yaşayan, çalışan, eğitim gören Türkiye kökenli insanlarımızın sayısının 8 milyonu bulduğunu düşünürsek, üzerinde yükseldiğimiz zeminin önemini daha iyi anlayabiliriz. Bunu Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, KKTC, Türkmenistan, Macaristan gibi Türk Devletleri Teşkilatı üye ve gözlemci devletleri de dahil etmeliyiz.
"Kültürel, tarihsel, ekonomik bağlarımızı güçlendirmek için çalışıyoruz"
Böylece karşımızdaki resim çok daha anlamlı hala gelecektir. Tabii Batı Trakya gibi, Balkanlar gibi, Kafkaslar'daki diğer kardeş topluluklardaki soydaşlarımız ile İslam dünyasını ve onların diasporasını bu fotoğraftan ayrı tutamayız. Anavatanları ve diasporası ile burada temsil edilen gücün büyüklüğünü sadece bizler bilmiyoruz. Bu tabloyu kendi çıkarlarına tehdit olarak görenler de aynı gerçeğin farkındalar. Türk dünyası gerisindeki yenliğe ve gelişmeye açık muhteşem medeniyet birikimi, güçlü devlet geleneği, sağlam sosyal yapısı, vizyoner sivil toplum kuruluşlarıyla adeta yeni bir uyanış, yeni bir şahlanış içindedir.
Önce fikir olarak ortaya çıkan, sonra eyleme dönüşen, nihayet hedeflere adım adım yaklaşma safhalarından oluşan bu süreci rahmetli Cemil Meriç'in o veciz ifadesiyle şu şekilde tasvir edebiliriz: Düşünmek savaşmaktır. Bir nesil uğruna, bir millet uğruna, bir medeniyet uğruna savaşmaktır.
Buradaki her bir kardeşimiz bir nesil uğruna, bir millet uğruna, bir medeniyet uğruna fikriyle, kabiliyetiyle, azmiyle, çilesiyle, başarısıyla savaşarak bugünlere gelmiştir. Dünya Türk İş Konseyi gibi yapıların katkılarıyla kültürel, tarihsel, ekonomik, sosyal, siyasi bağlarımızı sürekli güçlendirmek için çalışıyoruz. Böylece hem kendi vatanımızda hem diasporadaki kardeşlerimizin önünde yeni bir dönemi inşallah hep birlikte açacağız.
"Çok daha yakın işbirliği içinde olmamız gerekiyor"
İletişim imkanlarının geliştiği şu dönemde anavatan ile diaspora arasındaki bağları güçlendirmek eskisine göre daha kolaydır. Açık konuşmak gerekirse özellikle batı ülkelerinde ne Türkiye'nin ne de diğer dostlarımızın diasporadaki güçlerini bırakın birleştirmeyi teker teker bile yeterince etkin kullanamadığı bir gerçektir. Hem sayısal hem ekonomik ve sosyal olarak bizlerden daha zayıf diasporaların siyasi olarak çok daha güçlü olduğunu yaşadığımız her hadisede tekrar tekrar görüyoruz. Bunun için hep birlikte çok daha fazla çalışmamız, çok daha yakın iş birliği içinde olmamız, çok daha etkin mekanizmalar kurmamız gerekiyor. Bu kurultay gibi platformların iş dünyasından başlayarak sosyal ve siyasi tüm alanlara yayılan bir dalga oluşturacağına inanıyorum.
"İlişkilerimizi bu doğrultuda hızla geliştirmenin yollarını aramalıyız"
Küresel düzeydeki her gelişmeyi kendi ortak hedeflerimizin dinamosu haline getirerek kısa sürede dünya çapında hayırlı neticeler elde edeceğimizden şüphe duymuyorum. Önce kendi aramızdaki, sonra diğer kesimlerle çok boyutlu ilişkilerimizi bu doğrultuda hızla geliştirmenin yollarını aramalıyız. Biz meydanı boş bıraktığımızda terör örgütlerinden vesayet güçlerine, istihbarat teşkilatlarından misyonerlere, her görünümden kirli yapının kuşatmasına maruz kalmamız kaçınılmazdır.
"Asırlık ayrılıklara, hasretlere, acılara, yapaylıklara son vermenin vakti gelmiştir"
Merhum İsmail Gaspıralı'nın "dilde, fikirde, işte birlik "ülküsü tam bir hayal değil. Dün olduğu gibi bugün de birliğimizi ve bütünlüğümüzü sağlamak, idame ettirmek, büyütmek en çok ihtiyacımız olan sacayağıdır. Asırlık ayrılıklara, hasretlere, acılara, yapaylıklara son vermenin vakti gelmiştir. Hep beraber bir olduğumuzda, iri olduğumuzda, diri olduğumuzda, kardeş olduğumuzda hep birlikte Türk dünyası olduğumuzda bunu sağlayabiliriz, endişeniz olmasın.
Türkiye olarak bu doğrultuda üzerimize düşen her şeyi yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.
"Yakın Çağ'ı asıl biçimlendiren Birinci ve İkinci Dünya savaşlarıydı"
İnsanlık tarihi boyunca toplumları ve devletleri kökünden sarsan pek çok dönüm noktalarını yaşandığına şahit oluyoruz. Son asırlarda insanlığın kadim birikiminin ve teknolojideki ilerlemenin etkisiyle adeta hayatın akış hızının arttığı bir sürece girdik. Batılıların yazdığı tarih kitaplarındaki İlk Çağ neredeyse 4 bin yılı, Orta Çağ bin yılı, Yeni Çağ 336 yılı, Yakın Çağ ise 234 yılı ifade ediyor. Fransız İhtilali'ni milat alan Yakın Çağ'ı asıl biçimlendiren Birinci ve İkinci Dünya savaşlarıydı. Bu savaşlarda kurulan statüko artık dünyayı taşıyamıyor. Dolayısıyla yeni bir çağın ayak sesleri daha güçlü şekilde duyulmaya başlandı.
"Türkiye Yüzyılı derken ifade ettiğimiz vizyon tam da budur"
Biz Türkiye olarak tüm hesaplarımızı dünyanın önündeki bu müstakbel çağın lider ülkeleri arasında yer alma üzerine kuruyoruz. Türkiye Yüzyılı derken ifade ettiğimiz vizyon tam da budur. Türk Devletleri Teşkilatı'yla bu vizyonu, soydaşlarımızla paylaştık. İslam dünyasında da benzer arayışlar içindeyiz. Açıkçası orada mesafe kat etmek daha zor ve yavaş oluyor. İnşallah bunu da sağlayacağız. Ancak birleşirsek, bir olursak, birlikte hareket edersek, dünyanın girdiği yeni dönemde arzu ettiğimiz yere hiç şüphem yok ulaşabiliriz. Aksi takdirde kendimizi payımıza, sömürünün, zulmün, sefaletin, acının düştüğü bir düzenin içinde buluruz. Bu söylediklerim, kuzeyimizde, güneyimizde, doğumuzda, batımızda yaşanan hadiselerin bize gösterdiği hakikatin ta kendisidir.
"En azılı Türkiye düşmanları bile artık ülkemizi görmezden gelemiyor"
Çevremizde devletsiz ve vatansız kalmanın ne anlama geldiğinin sayısız örneği var. Diasporadaki her kardeşimiz gerektiğinde dönüp sığınabileceği bir vatanı olduğunu güveniyle yaşadığı yerde kendine bir gelecek inşa etmenin bireysel olarak başarılı olmanın mücadelesini veriyor. Şayet bu güven yoksa rüzgarda savrulan yaprak misali her an kendinizi savrulurken bulabilirsiniz. Bizim yaptığımız birlik çağrılarını sadece siyasi retorik şeklinde görenler, nasıl bir yanılgı içine düştüklerini anladıklarında her şey için çok olacaktır.
Bunlara bakıp da ibret almamak, akıl sahibi hiç kimsenin yapacağı iş değildir. Verdiğimiz mesajları en iyi dünyanın değişen ekonomik trendlerine, ticari ilişkilerine, yeni fırsatlara hızlı uyum yeteneğine bizzat şahit olduğumuz Türk iş dünyasının anladığına inanıyorum.
Diasporamızın da kendilerine yeni bir hayat kurdukları ülkelerden başlayarak tüm dünyaya yayılan başarılarıyla yazdıkları destanı gururla takip ediyoruz. Türk ekonomisinde küresel ekonomik dalgalanmaların etkisiyle yaşanan sıkıntıları adım adım geride bıraktığımız bir dönemden geçiyoruz. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme yolunda kat ettiğimiz her mesafe içerisi ve dışarıyla tüm iş dünyamıza da yeni nefestir.
En azılı Türkiye düşmanları bile artık ülkemizi görmezden gelemiyor, ekonomimizin üzerinde kara bulutlar toplama çalışmalarında başarılı olamıyor. Elbette Türk'ün ezeli ve ebedi imtihanı diye tarif edebileceğimiz bu kadim mücadele, asla bitmeyecektir. Bize düşen görev, kendi sorumluluk alanımızda bu mücadeleyi en iyi şekilde vermektir. Gerisi rabbimizin takdiridir.