Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri Töreni'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar:
Geçen sene yaşadığımız olağanüstü şartlar nedeniyle törenimizi maalesef gerçekleştiremedik. Bugün inşallah hem 2019'un hem de 2020'nin ödüllerini beraber vereceğiz.
"Gittiğimiz her yerde ecdadın geride bıraktığı bir mühre rastlıyoruz"
Binlerce yıla sahi kadim mirası sürekli zenginleştiren milletimiz, kültürün farklı alanlarında nadide eserler üretmiştir. Bugün sadece sınılarımız içinde değil gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde bu eserlerle karşılaşıyoruz. Gittiğimiz her yerde ecdadın geride bıraktığı bir mühre rastlıyorsunuz. Bu eserlerin değeri maalesef uzun yıllar bilinemedi. Kültürümüze ve kültür mirasımıza sahip çıkma noktasında da ciddi sıkıntılar yaşadık. Bir dönemki kısır ve bağnaz bakış açısı binlerce yıllık mirasımıza sırtını dönmüştü. Bu dönemde birçok sanat eser müzelerin depolarında unutulmaya terk edildi. Bu yıkım ekibinin karşısındaki az sayıda çilekeş insanlar kurdukları müzelerle hazinemizi yaşatmaya çalıştılar. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Türk kültür ve sanatına sahip çıkan herkese teşekkür ediyorum.
"Kültürle ilgili tartışmalarda dili ihmal ediyoruz"
Kültürle ilgili tartışmalarda dili ihmal ediyoruz. Ülkemizdeki kültür meselesi işin uzmanları tarafından dil meselesinin dışında değerlendiriliyor. Oysa bir milleti maziden atiye taşıyan kültürse o kültürün en önemli unsuru da dildir. Kültür dil kabında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan medeniyet de olmaz. Dilini kaybeden bir millet herşeyini kaybetmiş demektir. Dil meselesine yeterince eğilmiyoruz. Caddelerde bir bakıyorsunuz buralarda bizim dil yok. Tabelalarda bambaşka şeyler var. Bunu kaybettiğimiz anda biz kendimizi kaybetmiş oluruz.
"Türkçemiz tarihimizin en büyük kelime katliamına maruz bırakıldı"
Dilde sadeleştirme niyetiyle çıkılan yolda Türkçemiz tarihimizin büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Asırlar boyunca kullana kullana Türkçeleştirdiğimiz kelimelere getirilen yasaklar, iddia edildiği gibi dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya yetmemiştir. Bilakis dil cellatlarının elinde güzel Türkçemiz, bir müddet sonra bizzat Gazi'nin ifadesiyle bir çıkmaza saplanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup, anlayamaz durumdadır. Sadece gençlerimiz değil, üniversite mezunu insanlarımız bile 70-80 sene evvel yazılan eserleri okurken zorluk çekiyor. Çoğu insan Yahya Kemal, Ömer Seyfettin, Fuat Köprülü, Ziya Gökalp'i, nispeten daha sade eserler bırakan Necip Fazıl, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar'ı dahi sözlük yardımı olmadan anlayamıyor.
"Türkçemiz plaza dili ile daha da kötüleşmektedir"
Bu vahim tablo, son yıllarda kullanımı giderek yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmektedir. 'Forward etmek', 'down olmak', 'set etmek', 'aksiyon almak' gibi ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır, ben de anlamıyorum. Aynı şekilde kısaltma bahanesiyle uydurulan ve ne olduğu anlaşılmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir. Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumdayız.
8.6ºC
Ankara
