Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'da gerçekleştirilen 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılışında konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Kardeşlerim, 16 Nisan halkoylaması ve 24 Haziran seçimleri, milletimizle aramızdaki o güçlü ilişkiyi bir kez daha görmemize sebep oldu. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 52,6 oranına karşılık gelen 26 milyon 330 bin oya ulaşmayı başardık. Buna karşılık 24 Haziran’da milletvekili seçiminde yüzde 42,6 oranını ifade eden 21 milyon 338 bin oy elde ettik.
"Bizim milletimize sadece vefa değil aynı zamanda can borcumuz da var"
Bir önceki milletvekili seçiminde yani Kasım 2015’te bu sayı 23 milyon 681 bindi. Ondan önceki Haziran 2015 seçiminde ise 18 milyon 867 bindi. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de 21 milyon oy almıştık. Görüldüğü gibi AK Parti geçtiğimiz 4 yılda yaklaşık 19 ile 26 milyon arasında bir oy sayısıyla milletimizin teveccühüne mazhar olmuştur.
AB üyesi ülkelerin dörtte üçünün nüfusundan daha kalabalık bir büyüklüğü ifade eden bu sayılar gerçekten çok önemli ve ciddidir. Bize güvenen, inanan, bu gününü ve geleceğini bize emanet eden milletimize layık olmak için daha çok çalışmalıyız.
Hep söylediğim gibi; bizim milletimize sadece vefa değil aynı zamanda can borcumuz da var. Bunun için sadece partimize oy verenlere değil milletimizin tamamına en iyi hizmeti sunmanın boynumuzun borcu olduğuna inanıyoruz.
"Dövizdeki artışı sadece ekonomik sebeplerle izah etmek mümkün değil"
Yeni yönetim sistemimizi işte bu amaçla hayata geçirdik. Türkiye tarihinin en büyük ekonomik saldırılarından birine maruz kalmasına rağmen 2 ayı bulmadan durumu büyük ölçüde kontrol altına aldı. Döviz kurunun bir anda böyle artış göstermesini sadece ekonomik sebeplerle izah etmek mümkün değildir.
Bunu söylemekle asla sorumluluktan kaçmıyoruz. Yaptığımız sadece bir durum tespitidir. Ekonomide eksiklerimiz, sıkıntılarımız, çözmemiz gereken sorunlarımız yok mu? Elbette var.
Seçimlerin hemen ardından da zaten kolları sıvamış, ekonomik reformlar için hazırlıklara başlamıştık. Ama bu gerçeklerle yaşadıklarımız arasında öylesine büyük bir orantısızlık var ki ister istemez işin altında başka şeyler aramak zorunda kalıyoruz. Nitekim krizin kaynağı mahiyetindeki odakların yaptıkları açıklamalar sorunun faklı sebeplere ve saiklere dayalı olarak tırmandırıldığını açıkça gösteriyor.
[Dövizdeki hareketlilik] Cumhurbaşkanı Erdoğan: Krizin kaynağı mahiyetindeki odakların yaptıkları açıklamalar, sorunun farklı sebeplere dayalı olarak tırmandırıldığını açıkça gösteriyor.https://t.co/XjkZ76zpWV pic.twitter.com/iQtyyJQyzQ
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 6 Ekim 2018
"Her kriz beraberinde birçok fırsatı getirir"
Şu gerçeği hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız; her kriz beraberinde birçok fırsatı getirir. Devlet yönetimi olarak bu krizin üstesinden gelmek için normal şartlarda yıllara sari olarak yapabileceğimiz büyük reformları ve köklü değişimleri kısa sürede hayata geçirdik, geçiriyoruz.
"Milletimizi fırsatçıların insafına terk etmeyeceğiz"
Bazıları krizi fırsata çevirmekle fırsatçılığı birbirine karıştırıyor. Döviz kuruyla hiçbir işi olamyan pek çok sektörde bir anda büyük fiyat artışları yaşandığına dair yoğun şikayetler alıyoruz. Değerli arkadaşlar, ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum, bunun adı fırsatçılıktır. Milletimizi fırsatçıların insafına terk etmeyeceğiz. Bunu böyle bilsinler. Serbest piyasas ekonomisi kuralları içinde bu fırsatçılarla mücadele edecek ve kendilerine gereken yaptırımları da uygulayacağız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Döviz kuruyla hiçbir işi olmayan pek çok sektörde bir anda büyük fiyat artışları yaşandığına dair şikayetler alıyoruz. Milletimizi fırsatçıların insafına terk etmeyeceğiz.https://t.co/XjkZ76zpWV pic.twitter.com/8kHGFHkiqJ
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 6 Ekim 2018
"Gerekli her türlü adımı atacağız"
Türkiye’yi faiz, kur, enflasyon şeytan üçgeninden çıkarana kadar gerekli her türlü adımı atacağız. Bizim ekonomi reçetemizde üretim, tasarım, teknolojiyi geliştirmek vardır, ihracat vardır, istihdam vardır, refahın tabana yayılması vardır, hiçbir mağduru ve mazlumu sahipsiz bırakmamak vardır. AK Parti bugünlere bu anlayışla yaptığı hizmetlerle gelmiştir.
"Ülkemizi kendi reçetelerimizle hedefe ulaştıracağız"
Türkiye’yi hala siyasi ve ekonomik siyasetin temsilcisi uluslararası kuruluşarın kucağına itmek isteyenlere cevabımızı işte bu şekilde veriyoruz. Ülkemizi kendi reçetelerimizle, kendi çözümlerimizle, kendi programlarımızla hedeflerimize ulaştıracağız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ülkemizi kendi reçetelerimizle, çözümlerimizle, programlarımızla hedeflerimize ulaştıracağız.https://t.co/XjkZ76zpWV pic.twitter.com/8zWtMzPqdR
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 6 Ekim 2018
Elbette her türlü yatırıma, her türlü desteğe, her türlü katkıya açığız. Yeter ki bunun bedelini bize egemenliğimize ve geleceğimize göz dikerek ödetmeye çalışmasınlar. Türkiye borcuna sadıktır. Yeter ki işi diyet borcuna çevirmesinler. İşte o zaman külahları değişiriz.
"Türkiye’nin aynı cendereye sokulmasına izin vermeyiz"
AK Parti döneminde ülkemizi diyet borçlarından kurtarana kadar çok mücadele ettik, çok fedakarlıkta bulunduk. Yeniden Türkiye’nin aynı cendereye sokulmasına izin vermeyiz. Son günlerde finansal danışmanlık hizmeti alınan bir şirket üzerinden yapılan tartışmalar güya bizi töhmet altında bırakarak aslında örtülü bir şekilde ülkemizi yeniden aynı cendereye sokma girişiminden ibarettir. Ama biz bu oyuna gelmeyiz. Bu can bu tende oldukça hiç kimse Türkiye’yi yeniden uluslararası kuruluşların boyunduruğu altına sokamaz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu can bu tende oldukça, hiç kimse Türkiye'yi yeniden uluslararası kuruluşların boyunduruğu altına sokamaz.https://t.co/XjkZ76zpWV pic.twitter.com/A82FHAoKZ9
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 6 Ekim 2018
"Bu millet seni de çok iyi bilir, bizi de çok iyi bilir"
Ana muhalefetin başındaki zat şunu da çok iyi bilsin; sınırlarımız içinde bayrağımızın dalgalanması, ezanlarımızın okunması konusunda ne kadar kararlıysak, bu konuda da aynı hassasiyete sahibiz. Onu da seninle paylaşmayız bunu da böyle bilesin. Bize bu konuda da ders vermeye kalkma. Bu millet seni de çok iyi bilir, bizi de çok iyi bilir.
"Biz bu tırmanışı inşallah devam ettireceğiz"
Biz bu göreve geldiğimizde IMF’ye borcumuz 23 buçuk milyar dolardı. Kılıçdaroğlu, senin bundan haberin yok demek ki. Biz IMF’ye olan borcumuzu sıfırladık. Bizim IMF’ye borcumuz yok. Merkez Bankamızın döviz rezervi 27 buçuk milyar dolardı. Başbakanlığım döneminde 135-136 milyar dolara kadar rezervimizi çıkardık. Tamam, bir düşüş yaşadık ama bu böyle devam edecek diye bir şey yok. Biz yeniden bu tırmanışı inşallah devam ettireceğiz.
"Kendi ayakları üzerinde yükselttiğimiz Türkiye’ye hiç kimse yeniden diz çöktüremeyecektir"
Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlığın olmayacağını biz çok iyi biliyoruz. Kendi ayakları üzerinde yükselttiğimiz Türkiye’ye hiç kimse yeniden diz çöktüremeyecektir. Aksi yöndeki tüm dedikodular, iftiralar, yalanlar FETÖ’cü hainlerin, PKK’lı katillerin, varlıklarını ülkemize ve milletimize düşmanlık üzerine bina etmiş kifayetsizlerin eseridir.
Bu vesileyle 8 şehidimiz oldu ve ben 8 şehidimize şahsım ve milletim adına Allah’tan rahmet diliyorum. Ama biz şuna inanıyoruz ki; bu topraklar şehit kanlarıyla yoğurulmuştur ve biz buralara onlar sayesinde geldik. Tüm ailelerine, milletimize başımız sağ olsun diyoruz.
"O teröristler bilsinler ki bunu en az 800’le ödeyecekler"
Hep söyledik ya bir ölür bin diriliriz. 8 şehidimiz mi var? O teröristler bilsinler ki bunu en az 800’le ödeyecekler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 8 şehidimiz var. Şehitlerimize şahsım ve milletim adına Allah'tan rahmet diliyorum. O teröristler bilsinler ki, bunu en az 800'le ödeyecekler.https://t.co/XjkZ76zpWV pic.twitter.com/pwQ0ylzG2k
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 6 Ekim 2018
Şu anda zaten Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te her yerde kaçacak delik arıyorlar ve kaçmaya devam edecekler. O delikte inlerine gire gire bunları bitireceğiz. Kandil’de, Sincar’da bitireceğiz. Durmadan onlar kaçacak, biz kovalayacağız. Bu milletin huzurunu, bu milletin refahını yok etmeye bunların gücü asla yetmeyecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te kaçacak delik arıyorlar ve kaçmaya devam edecekler. Onlar kaçacak biz kovalayacağız. Bu milletin huzurunu, refahını yok etmeye bunların gücü asla yetmeyecektir.https://t.co/XjkZ76zpWV pic.twitter.com/kzbhteuhTm
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 6 Ekim 2018
"Ana muhalefet partisine ve onun başındaki malum zata ne diyeceğiz?"
Değerli kardeşlerim eğer 17 yıldır dedikodulara bakarak bu devleti yönetecek olsaydık ülkemizi bir milim öte götüremezdik. Biz her zaman olduğu, kimin ne dediğine değil milletimizin ne istediğine, neye ihtiyacı olduğuna bakacağız. Haydi terör örgütlerinin kuyruk acılarını anladık bunu biliyoruz, hepsinin kuyruk acısı var bunu da biliyoruz, hepsinin kursaklarında bırakılmış hesapları, hevesleri var bunu da biliyoruz.
Son yıllarda tüm terör örgütlerinin başını öyle ezdik, nefeslerini öyle kestik ki ne yapsalar yeridir. Peki ülkemizin yaşadığı sıkıntılara adeta ateşin üzerine benzinle gider gibi yaklaşan ana muhalefet partisine ve onun başındaki malum zata ne diyeceğiz? Biz bu zatın iftiralarını yüzüne vurmaktan, eline tutuşturulan kağıt parçalarının belge değil kağıt parçası olduğunu anlatmaktan yorulduk.
"Bu zat, aynı iftira ve yalan vagonuna binmekten vazgeçmedi"
Kendisini Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız döneminde belki bin defa rezil kepaze ettik. İftiralarını mahkeme önlerinde ispatlayamadığı için kendisinden kazandığımız tazminatların miktarını artık hatırlamıyorum. Ama bu zat, aynı iftira ve yalan vagonuna binmekten vazgeçmedi, vazgeçmiyor. Haktan, hukuktan, usulden o kadar habersiz ki, eline ne tutturulursa hemen grup konuşmasında anlatıyor. Halbuki basit bir araştırma yapsa veya yaptırsa öyle olmadığını görecek ama öyle bir derdi yok.
"Bunların hak hakikat gibi bir derdi yok"
İnternet ve sosyal medya çağında istediğiniz kadar yalan belge, resim ve görüntü üretip yayabilirsiniz. Ülkesine ve milletine karşı sorumluluk mevkiinde olanların bu tür malzemelerle değil gerçek bilgi ve belgelerle ortaya çıkması gerekir. Tabii bunların hak hakikat gibi bir derdi yok. Bunların yöntemi çamur at tutmazsa da izi kalır. Yani malum eski komünistlerin yöntemi.
"Filistin denince akla AK Parti gelir"
Hep Filistinlilerle birlikte olduk, Filistinlilerle yoğrulduk. Filistin denince akla AK Parti gelir, Gazze denince akla AK Parti gelir ve onun lider kadroları gelir. Şayet, Müslümanlara güveni ve inancı yoksa gitsin diğer dini azınlıkların temsilcilerine sorsun.
“Türkiye'de bir defa kriz yok”
CHP'nin bu ülkenin içinde yaşayıp da göremediklerini, Filistinliler, dünya Müslümanları, dini azınlık temsilcileri gayet güzel anlatır. Ana muhalefetin başındaki zat, Filistin'den girdikten sonra rotayı nereye çevirdi, ekonomik krize çevirdi. 'Kriz' diyor. Türkiye'de bir defa kriz yok.
Önce bir ekonomiyi öğren. Türkiye'de ekonomiyle alakalı bir manipülasyon, manipülatif hareket var. Bununla bir fatura kesmeye çalışıyorlar, sen de bu faturanın aktörleri arasında yerini alıyorsun. Bu konuda söyledikleri de aslında kendisinin meselenin ne kadar dışında olduğunu göstermeye yetiyor. Güya resmi ziyaret yaptığımız ülkelere bize para vermeleri için yalvarıyormuşuz. Ne kadar zavallısın. Biz bu ülkelerden özellikle ülkemize yatırımcı davet etmenin çalışmalarını, gayretini yapıyoruz.
Bir insan ekonominin ne olduğundan, ekonomik sistemin nasıl işlediğinden bu kadar habersiz olunca işte böyle saçmalar. Her şeyden önce biz kimseye gidip de para istemedik, istemiyoruz. Bu devirde kim kime yalvardığı, yakardığı için para verir? Bu işlerin usulü, yöntemi, mecraları, kuralları bellidir. Biz gittiğimiz her yerde yönetimlere ve özel sektöre ülkemizin potansiyelini, gücünü anlatıyoruz."
Yaptığımız ziyaretlerde muhataplara Türkiye ekonomisinin büyüklüğünü, gücünü, rakamlarla somut bilgilerle ifade ettik, Türkiye'ye yatırım davetinde bulunduk.
“Kılıçdaroğlu’nun genel müdürlüğü döneminde ilaç yoktu”
Kılıçdaroğlu'nun Sosyal Sigortalar Kurumunu batırıp, zarara uğrattığı o dönemi, yaşayanlar çok iyi biliyor. Hastanelerde Kılıçdaroğlu'nun genel müdürlüğü döneminde ilaç yoktu. Sen bu milleti böyle batırdın. O kuyruklarda benim milletimin çektiği acıları, o kuyruklarda yaşayanlar çok iyi bilir. Bunlar şimdi ne yapıyor? Yurt dışı ziyaretlerini de ülkesini anlatmak için değil, kendi devletini eleştirmek, Türk demokrasisine kara çalmak, çok daha vahimi bölge için maalesef arzu edilmeyen iftiraları atmak için kullanıyorlar.
“Bunun stratejik ortaklığa yakışan bir yanı yok”
İşte son Almanya seyahatinde, 5 yıl 10 aya mahkum olan sözde gazeteci vardı ya, Almanya'da şimdi oraya kaçtı, bir boşluğunu buldu oraya kaçtı, orada da rahat durmadı. Orada da kendisine sahip çıkacak olanları, sözde siyasetçileri buldu. Haber de bize gelince, 'Eğer bizimle beraber orada bulunacaksa biz müşterek bir basın toplantısı yapamayız.
O zaman siz kalkar onunla basın toplantısı yaparsınız, daha sonra da biz onun olmadığı bir basın toplantısını yaparız.' diye haber gönderdik. Çünkü benim ülkemde 5 yıl 10 aya mahkum olmuş bir sözde gazeteciyi siz bu ülkede barındırıyorsanız, bunun stratejik ortaklığa yakışan bir yanı yoktur.
“Elli dereden elli türlü su getiriyorlar”
Aynı durum Almanya'da olsa ve bu kişiler, Türkiye'ye kaçsa elinden tutup, teslim edeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Biz, bugüne kadar stratejik ortaklarımıza hep bunu uyguladık. Ne kadar terörist varsa bizden bunu stratejik ortaklarımız istediği zaman, biz kendilerine teslim ettik. Ama biz maalesef ülkemize ihanet eden, darbe teşebbüsünde bulunanları bulundukları ülkelerden istiyoruz, bize elli dereden elli türlü su getiriyorlar. Bu tüm Batıda böyle. Artık biz anlatmaktan bıktık, onlar dinlemekten bıkmadılar, böyle bir durumla karşı karşıyayız." ifadelerini kullandı.
"Ülkemizin ekonomik büyüklüğü onun söylediği rakamların kat be kat üzerinde"
IMF dayatmaları dışında bir ekonomi yönetimi usulü bilmeyen cahil ana muhalefetin, dünya ticaret sistemini kökten değiştirecek bu tür girişimler karşısındaki şaşkınlığını biz mazur görüyoruz. Eminim onlar da zamanla bu işin manasını kavrayacaklardır.
Yine bu zat, kendince büyük sandığı birtakım rakamları zikrederek, Türkiye'nin borcunu çeviremeyeceğini ima etmeye çalışıyor. Her şeyden önce ülkemizin ekonomik büyüklüğü onun söylediği rakamların kat be kat üzerindedir, be hey cahil, önce bunu bir öğren. Kimden alıyorsun bu aklı? Kim veriyor sana bu aklı?
Dünyada kamu borcunun milli gelire oranı en düşük devletlerden biri Türkiye'dir ve hamdolsun ülkemizin bu konuda hiçbir sıkıntısı yoktur.
“Bizim yüzümüz edebimizden kızarır”
Türkiye'yi "faiz, enflasyon, kur" şer üçgenine sıkıştırmaya çalışanların oyunlarını bozmakla meşgulüz. Bu zatın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ile ilgili yalanlarını defalarca ortaya koymuş olmamıza rağmen hala aynı imalarla konuşuyor olmasını ise ancak yüzsüzlüğü ile izah edebiliyorum. Utanmadan kalkmış benim yüzümün kızarıp, kızarmayacağından bahsediyor. Bizim yüzümüz edebimizden kızarır, edepsizliğimden değil sizin gibi.
Cumhurbaşkanlığı külliyesiyle ilgili bunun iftiralarını dinlemekten bıktık. Hatırlarsanız külliyemiz ilk hizmete girdiğinde oraya gelmeyeceğini söylemişti. Altın klozetlerden falan bahsetti. Bunlar bu kadar iftira ile yetişmiş tipler.
"Her şey cebinizdeki parayla yapılmaz"
Dünyada başarı olarak gösterilen kamu-özel ortaklığı projelerini eleştirmesini mantıktan uzaktır. İşte üçüncü havalimanı, Bay Kemal, o da öyle. Üçüncü köprü, o da öyle. Bunlar nasıl yapılıyor, bunu öğren. Bay Kemal sen anlamazsın sen bu işten. SSK'yı da böyle batırdın zaten.
Bunları öğren bunlar nasıl yapılıyor. Her şey cebinizdeki parayla yapılmaz, aslolan kaynakları çeşitlendirebiliyor musun bay Kemal? Anlamazsın sen bu işten, SSK'yı da öyle batırdın zaten. Bunları biz kaynakları çeşitlendirerek hamdolsun yaptık ve hala da yapmaya devam ediyoruz ve daha çok şeyler yapılacak Allah'ın izniyle.
Türkiye'nin bu kadar kısa sürece bu kadar büyük yatırımları hayata geçirebilmesini bu modele borçlu olduğunu hala anlamayan birine izahat vermeyi söz israfı olarak görüyorum.
G20 toplantısında dünya ülkeleri kamu-özel ortaklığını Türkiye'nin nasıl başardığını öğrenmek istediler. Bu yatırımların nasıl yapıldığıyla ilgili tüm katılımcılara brifing verdik. Bu dünyada sürekli yayılıyor ve örnek olarak gösterilen ülke Türkiye.
"Biz bize yeteriz"
Bu zat ekonomi yönetimimize hizmet vermek üzere ücreti mukabili tutulmuş bir danışman firması üzerinden sorduğu sorularla bizi güya köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Bundan böyle tabii ona bu fırsatı da vermemek için tabii özel sektör bizi ilgilendirmiyor o ayrı bir konu. Geçen bütün bakan arkadaşlarıma söyledim, bunlardan fikri danışmanlık hizmeti de almayacaksınız dedim.
Hiç gerek yok biz bize yeteriz. Eskiden beri soru soran ama cevabını hiç dinlemeyen bu zata değil ama ola ki onun hezeyanlarıyla kafası karışmış olanlar varsa onlara şu gerçekleri ifade etmek isterim. Türkiye, evet bir dönem sadece ekonomisini değil, savunmadan tarıma, sanayiden ticarete her şeyini Amerika'ya teslim etmiştir. Peki bu ne zaman olmuştur biliyor musunuz? Türkiye bu felaketi tek parti CHP ve onun milli şefi İnönü döneminde yaşamıştır.
Osmanlı'nın son dönemlerinde ve cumhuriyetin Gazi Mustafa Kemal'in idaresindeki ilk yıllarında çok isabetli bir tercihle Türkiye kendi sanayisini ve savunma alt yapısını oluşturma konusunda önemli adımlar attı.
“Tek parti CHP'si tutmuş bu fabrikaları hepsinin kapısına kilit vurmuş”
Kendi uçağını, silahını, tankını, topunu, trenini, gemisini, tarım aletlerini, fabrikalarını kurma iradesini ortaya koyan bu dönemi ve tüm yöneticilerini tazimle, hürmetle yad ediyorum. Sonra tek parti CHP'si tutmuş bu fabrikaları hepsinin kapısına kilit vurmuş, savunma sanayi teşebbüslerini adeta birer birer boğmuştur.
Nuri Demirağ'ın uçak ve tren fabrikası, Nuri Killigil'in silah fabrikası gibi daha ince teşebbüslerin önü tek parti CHP tarafından kesilmiştir. Bay Kemal, biraz şöyle hiç olmazsa tarihi oku, oradan bir şeyler edin. Kim bu ülkede ne kazandırdı, ne verdi? Ülkemizi yardım programları aracılığıyla Amerika'ya mahkum hale getiren bu zihniyetin yol açtığı yıkımın etkileri bizim dönemimize kadar maalesef sürmüştür.
Başbakan olarak 2004 yılında acil olanlar dışındaki tüm hazır alımları iptal etmemiş, yerli üretimin kapılarını eğer açmasaydık son 5 yılda yaşadıklarımızın ardından bugün ne halde olacağımızı tahayyül dahi edemezdik.
“İhracatımız geçen ay itibariyle yıllık 165 milyar doları geçti”
IMF’ye borcu 2013’te sıfırladık ve Türkiye’yi bu sıkıntıdan kurtardık. Bugün tıpkı 1994 ve 2001 gibi bir büyük ekonomik enkazın karşısında duruyor olacaktık, o mantıkla hareket etseydik. Son yaşanan hadiseler Türkiye'yi belki bir parça sarsmıştır ama asla yıkamamıştır. Çünkü bugünkü Türkiye ne 1994'ün Türkiye’sidir, ne 2001'in Türkiye’sidir. İhracatımız geçen ay itibariyle yıllık 165 milyar doları geçti. Göreve geldiğimizde neydi ihracatımız? 36 milyar dolar. 36 milyar dolardan nereye geldik? 165 milyar dolara geldik. Daha da artacak.
“Milletimiz geleceğine umutla bakıyor"
Turizmde tarihin en başarılı sezonu geride bıraktık. Hamdolsun 40 milyon turisti ülkemizde ağırlıyoruz. Belki daha da artacak.
Bunlar Türkiye'nin dünyada ne denli cazip hale geldiğini gösteriyor. Uluslararası yatırımcıların ülkemize olan ilgileri kendi ana muhalefetimiz başta olmak üzere aleyhimizdeki çevrilen tüm fırıldaklara rağmen devam ediyor. Çok önemli görüşmeler, temaslar var. Yakında inşallah bunların müjdelerini milletimizle paylaşacağız.
Kredi imkanlarının daralması sebebiyle sıkıntı yaşamalarına rağmen sanayici, tüccar ve esnaf çarklarını döndürmeye devam ediyor. Her sektörün önünü açmak için çeşitli programlar hazırlıyoruz.
Yakında onları da hayata geçireceğiz. Milletimiz geleceğine umutla bakıyor. Çünkü yaşananların geçici bir türbülans olduğunu çok iyi biliyor ve iktidarına güveniyor, kabinesine güveniyor.
“Ülkelerin ve toplumların paradan çok morale ihtiyacı var”
Böyle dönemlerde ülkelerin ve toplumların paradan çok morale ihtiyacı var. Bu gerçeğe rağmen pek çok özel sektör kuruluşunun dahi başvurduğu basit bir yöntemi, Türkiye'nin bu yolla Amerika'ya teslim olduğu iftirasına götürmek açık söylüyorum iş bilmezlik değilse, ihanettir.
Ana muhalefet bu tavrıyla ülkemize yönelik ekonomik saldıranlara destek vermekte, bu çevrelerin değirmenlerine su taşımaktadır. Tabii her bozuk saat gibi bu zatın da arada bir doğru söylediği yok değil. Onlar da oluyor. Mesela bu zat grup konuşmasında Gazi Mustafa Kemal'in 1922'deki Meclis toplantısındaki şu sözüne atıfta bulunuyor.
Orada diyor ki Gazi, 'Balkan muharebesini müteakip vicdani kafası zayıf olanlar, bu milletin artık hayat ve necat bulamayacağına kani olmak zannı batılında bulunmuş oldular.' İşte CHP'nin ekonomik kriz bahanesiyle bugün yaptığı işin adı da bu değil mi? Bu.
Peki Türkiye Balkan Savaşı'nı niye kaybetti biliyor musunuz? Bugün de CHP'nin temsilcisi olduğu siyaset anlayışı yüzünden kaybetti. Evet 'Edirne'ye Enver gireceğine, Bulgar girsin' diyebilecek kadar izanını kaybeden muhalefet anlayışının bugünkü temsilcisi CHP ve artık onun yoldaşı haline gelen HDP'dir. Tablo bu."
"Sayın Bahçeli'ye huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyorum"
Buna karşılık ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarının farkında olan partiler siyasi yelpazedeki farklılıkları bir kenara bırakarak, milli konularda birlikte hareket etmeyi başardı. Ben bu vesileyle sayın Bahçeli'ye de huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyorum. Çünkü milli olma, yerli olma şuurunu yakalamak tabii her yiğidin karı değil.
Bay Kemal'in de zaten böyle bir derdi yok. Cumhur İttifakı işte bunun en güzel örneğidir. Cumhur İttifakı'nı basit bir seçim ittifakı olarak görenler de yanılıyor. Cumhur İttifakı milli ve yerli duruş sahiplerinin ülkenin meseleleri karşısında gösterdikleri dayanışmanın adıdır. Türkiye'de yerlilik ve millilik konusunda onur, gurur ve haysiyet konusunda en son söz söyleyebilecek olanlar, hiç değilse ağızlarına alıp bu kavramları da kirletmesinler.
Milletimiz kimin yerli ve milli olduğunu, kimin proje ürünü olarak bulunduğu koltuğa oturtulduğunu, yenilgi üstüne yenilgi almasına rağmen de orada tutulmaya devam edildiğini çok iyi biliyor. 'Rabb'im bizi siyasi hırsları uğruna ülkesinin aleyhindeki cephelerin gönüllü askerliğine soyunanların şerrinden muhafaza eylesin.' diyorum.
“Bizim siyasetimiz hizmet siyasetidir"
Milletin bize güvendiği, inandığı, sandıkta yetki verdiği sürece tüm güç ve imkanlarımızla ülkeye hizmet etmeyi sürdüreceğiz. Bizim siyasetimiz bildiğiniz gibi hizmet siyasetidir. Hizmet siyasetimizi en iyi gösterebildiğimiz alanların başında ise mahalli idareler, yani belediyeler geliyor. AK Parti belediyelerdeki başarılarıyla milletin gönül kapılarını açmış kadrolar tarafından kuruldu. Bugün de siyasetteki ve bürokrasideki kritik kadroları ile belediyelerde görev alan kadrolar arasında yoğun bir geçişkenlik var.
Kimi zaman belediyelerde başarılı olanlara Mecliste, kabinede, parti yönetiminde ve bürokraside vazife verdik, bazen de buralardakileri belediyelerde görevlendirdik.
Önümüzdeki seçimlerde de bu süreç devam edecektir. Son dönemde yaşadığımız hadiseler sebebiyle Mart 2019 seçimlerinin önemi çok daha artmıştır. 24 Haziran'da Cumhurbaşkanlığı görevini bize tevdi eden, Mecliste partimizi birinci sıraya çıkartan milletimizden mahalli idareler seçimlerinde de benzer bir desteği almamız gerekiyor. Bunu başardığımızda Türkiye'ye önümüzdeki 4, 5 yılda gerçekten çok verimli, çok kıymetli hizmetler getirme imkanına kavuşacağız.
“Yeni yönetim sistemi istikrarı garanti altına aldı”
AK Parti, asla seçimden, sandıktan, milletin karşısına çıkıp hesap vermekten kaçan bir parti olmadı, olmayacak. Buna karşın seçim dönemlerinde zaman ve enerjimizin önemli bir bölümünü saha çalışmalarına ayırmamız gerekiyor. Böyle olunca da orta ve uzun vadeli projeleri hayata geçirmekte gecikmeler yaşayabiliyoruz.
Yeni yönetim sistemi Cumhurbaşkanının ve Meclisin önünde 5 yıllık bir dönemi açarak istikrarı garanti altına aldı. Mahalli idareler seçimlerinde zaten bu 5 yıllık istikrarın önünde herhangi bir engel bulunmuyor.
Türkiye’nin geldiği seviye itibarıyla artık belediye hizmetleri sadece temizlik, kanalizasyon, içme suyu, yol, kaldırım gibi işler olmaktan çıktı. Bunları yapmak zaten belediye başkanlarının boynunun borcu.
Her zaman söylüyorum, hizmet gerektir ama yeterli değildir. Yeterli olan nedir? Gönüllere girmektir, gönülleri almaktır. Artık biz belediye başkanı olacak veya belediye başkan adayı olacak kardeşlerimizden özellikle bunu istiyoruz. Temizlikti, yoldu, kaldırımdı, kanalizasyondu bunlar zaten senin asli görevlerin, bunları zaten yapacaksın ama gönül, tevazu bunu başaracağız.
Onun için bakın bugün burada farklı şeyler var, tevazu, samimiyet, gayret var, bunları yapacağız. Bunu başarmak zorundayız. Kapı kapı dolaşacağız. Alacaksın hanımı yanına, eğer hanımsan alacaksın beyini yanına birlikte evleri dolaşacaksın ve gönüllere gireceksin.
“Akla AK Parti gelir"
Sosyal belediyecilik ve büyük projeler deyince elbette akla AK Parti gelir. 2019 Mart seçimlerinde bu güçlü referansımızı en iyi şekilde kullanarak 2014'ten çok daha ileri bir seviyeye ulaşacağımıza inanıyorum. İşte bakın bütün Güneydoğu'yu, malum siyasi partilerin belediyeleri delik deşik etti mi? Bütün çukurlarla kanallarla her tarafı açtı mı?
Belediyenin araçlarını gereçlerini o işlerde kullandılar mı? Devletin kendilerine gönderdiği parayı, desteği, bunları Kandil'e gönderdiler mi? Ve terör öylemlerinde bunları kullandılar mı? Bakın şu anda aynı uygulamayı nerede yapıyorlar, Münbiç'in çevresinde yapıyorlar. Şimdi Münbiç'in çevresinde de kanallar açmaya başladılar. Kim? YPG/PYD.
Karakter aynı, bunlar aynı cibilliyetin mensuplarıdır. Dolayısıyla kayyumları atadık, kayyumları atadıktan sonra hamdolsun Güneydoğu, Doğu hizmet görmeye başladı. Şimdi bu yeni dönemde Allah'ın izniyle bunlara bu fırsatı vermeyeceğiz. Tedbirlerimiz var, onu da söyleyeyim, bak şimdiden söylüyorum, tedbirlerimiz var. Öyle olur, böyle olur. Bizim ilk hedefimiz bu. Vatan topraklarını biz ihanet içerisinde olanlara teslim etmeyeceğiz.
"Önemli birer ders"
Milletvekili seçimlerinde aday tespitinde yapılan hataların nasıl vahim sonuçlara yol açabileceğini hep birlikte gördük. Bazı illerde gerçekten hiç beklemediğimiz, hayal dahi edemeyeceğimiz sonuçlarla karşılaştık. Bunların her biri bizim için önemli birer ders oldu. Yaşadıklarımızdan ibret alacağız ki tarih tekerrür etmesin.
“Cumhur İttifakı’nın gönüllerde devam edeceğine inanıyorum”
Cumhur İttifakı'nın mahalli idareler seçimlerinde listelerde olmasa bile gönüllerde devam edeceğine inanıyorum. Biz bu ittifaka hiçbir zaman sandık ittifakı gözüyle bakmadık. Bugün de öyle bakmıyoruz. Kendi adaylarımızla girdiğimiz yerlerden en azından mümkün olanlarda bu ittifakı yaşatmanın yollarını arayacağız.
Sizlerden ve teşkilatlarımızdan ricam, mahalli idareler seçimleriyle ilgili hazırlıklarımızda tek ölçümüzün en doğru adayla milletimizin karşısına çıkıp en yüksek oyu elde etmek şeklinde olmasıdır. Adaylarımızın klasik belediyecilik hizmetleri yanında sosyal belediyeciliği de en güzel şekilde anlayacak ve uygulayabilecek isimler olmasına önem vereceğiz. Bu vasıflara sahip milletimizin gönlünde karşılığı olan ve AK Parti'nin değerleriyle çelişmeyen her isim bizim için makbuldür.
“İlgili isimler tarafından çeşitli sunumlar yapılacak”
İstişare ve değerlendirme toplantısının bugün ve yarınki oturumlarında ilgili isimler tarafından çeşitli sunumlar yapılacak. Genel Başkan Yardımcıları Mahir Ünal ve Mehmet Özhaseki, Meclis Grup Başkanı Naci Bostancı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın kendi sorumluluk alanlarıyla ilgili çeşitli hususları paylaşacak.
Yarın yapılacak son değerlendirme toplantısıyla programın sona ereceğini anlatan Erdoğan, daha sonra toplu açılış töreni vesilesiyle Kızılcahamam'da vatandaşlarla hasbihal edecek, hasret gideceklerini söyledi.
Bu iki gün boyunca program aralarında hem heyetler halinde hem de ailelerle sohbetler edecek, karşılıklı görüş alışverişinde bulunacağız. Tevazudan asla taviz vermeyeceğiz.
Genel Merkez hem seçim hazırlıkları hem de partinin gündemindeki diğer hususlara ilişkin yoğun mesai içinde. Düzenli yaptığımız Merkez Yürütme Kurulu, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, il başkanları toplantılarıyla, son dönemde ilçe başkanlarıyla da Genel Merkezde bir araya gelmeye başladık. Bunun ilk bölümünü yaptık, ikinci bölümünü de ayın 15'inde gerçekleştireceğiz.
“Gece gündüz çalışıyoruz”
Cumhurbaşkanlığı kabine üyelerinin gerek 100 günlük icraat programı gerek yeni ekonomi programı, gerekse de 2019-2023 stratejik planı konusunda gece gündüz çalışıyoruz. Bu arada bakanlıkların rutin faaliyetlerinin aksamadan yürütülmesi için de her türlü gayreti gösteriyoruz.
Vatandaşlarımızdan hala bürokrasinin yavaşlığına hatta tıkanıklığına dair şikayetler alıyor olmamız bu konu üzerinde hassasiyetle durmamızın gerektiğini gösteriyor. Değerli arkadaşlar inşallah en kısa zamanda bu meseleyi de çözeceğiz.
Meclis grubunun önünde yoğun bir gündem var. Bütçe en önemli konularımızdan biridir. Bu arada gerek 100 günlük icraat programıyla gerekse de yeni sistemin uyum düzenlemeleriyle ilgili ihtiyaç duyulan acil kanunlar varsa onlar da Meclis grubumuz tarafından değerlendirilecektir.
Seçim öncesi teşkilatlarımızın dinamizmini artıracak her türlü çalışma bizim için önemli Bunun için il ziyaretlerimize yakında başlıyoruz. İmkanlar ölçüsünde hafta sonlarımızı illerimizde geçirmeye gayret edeceğiz. Biz samimiyetle ve gerektiği şekilde çalışır, gayret eder mücadelemizi ortaya koyarsak Rabbimizin neticeleri hayrımıza tebdil edeceğinden şüphe duymuyorum.
Kaynak: TRT Haber / AA