Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Vakıf Haftası ve Restorasyonu Tamamlanan 250 Eserin 7 Bölgeden Canlı Bağlantılı Toplu Açılış Töreni"nde katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, katılımcıları tören dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde misafir etmekten duyduğu bahtiyarlığı dile getirdi.
"Vakıf Kuran Kadınlar" temasıyla düzenlenen Vakıf Haftası'nı da kutlayan Erdoğan, hafta dolayısıyla düzenlenecek etkinliklerin güçlü vakıf geleneğinin ve kadınlar tarafından kurulan vakıfların daha iyi anlaşılmasına ve yaşatılmasına katkı sağlayacağına inandığını belirtti.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Kadınlarımızın eğitim öğretim, sağlık, din ve kültür alanında hayata geçirdiği vakıflar yüzyıllardır Müslümanların ayak bastığı topraklara ab-ı hayat oluyor. Divriği Ulu Cami'den Mardin Hatuniye Medresesi'ne, Ankara'da Melike Hatun Camisi'nden Kayseri Gevher Nesibe Şifahanesi'ne, Kudüs'te Hürrem Sultan İmarethanesi'nden Mekke, Medine ve Mısır'daki Gülnuş Emetullah Cami çeşme ve hastanesine binlerce eser, coğrafyamızın dört bir köşesinde halen insanlığı hizmet veriyor. Ben bu vesileyle 'Hayrun nas men yenfeun nas.' ilkesini kendilerine şiar edinerek, bu yolda gayret eden, 'İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır' emrine uyarak vakıf kuran, hayır yapan, geride insanlığa faydalı eserler bırakan bütün vakıf sahiplerine teşekkür ediyor, beka alemine irtihal edenlere ise Allah'tan rahmet niyaz ediyorum."
“İlk vakıf sahibinin biz kullanıcılar üzerinde hakkı vardır”
Vakıf kurmak ve eser inşa etmek kadar bunları yaşatmak ve gelecek nesillere en güzel şekilde teslim etmenin de önemine vurgu yapan Erdoğan, "İlk vakıf sahibinin biz kullanıcılar üzerinde hakkı vardır. Her vakfiye aynı zamanda bizlere tevdi edilmiş bir emanettir. Emanete sahip çıkmak ise bizim inancımızın, itikadımızın bir gereğidir." ifadesini kullandı.
“Türkiye'nin bu talihsiz yıllarında pek çok vakıf eseri talan edildi”
Herkesin vakıf eserlerine ihtimam göstermesi, onları koruması ve vakıf senetlerine mütenasip bir şekilde kullanmasının şart olduğuna işaret eden Erdoğan, "Bu konuda yakın zamana kadar çok iyi bir imtihan verilmediğini görüyoruz. Ülkemiz maalesef bir dönem vakıf eserlerinin korunması noktasında büyük ihmalkarlıklara, hatta ihanete varan aymazlıklara şahit olmuştur. Özellikle tek parti CHP'si döneminin bu meselede sabıkası kabarıktır. Türkiye'nin bu talihsiz yıllarında pek çok vakıf eseri talan edilmiş, gasp edilmiş, kaderiyle baş başa bırakılmıştır. Tarihiyle, kültürüyle, milletin kadim değerleriyle kavgalı bu zihniyet ecdadın emanetine de ihanet etmiştir. Asırlara meydan okuyan yüzlerce cami satılmış, kiraya verilmiş ya da müze, depo, ahır olarak kullanılmıştır." diye konuştu.
"Hınç kültürünün altında yatan sebep ideolojik bağnazlık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı yazarların bu dönemde kapatılan cami sayısının kayıt altına alınandan çok daha fazla olduğunu bildirdiklerini anımsatarak, şunları söyledi:
"Ecdat mirasına bilhassa da vakıf eserlerine yönelik bu hınç kültürünün altında yatan temel sebep ise ideolojik bağnazlıktır. Bu bağnazlığın bir sonucu olarak tek parti döneminde binlerce yıla sari kültür hazinemiz bir gerilik numunesi olarak yaftalanmıştır.
Aynı çevreler kıymetini bilemedikleri bu mirasın kati bir tasfiyeye tabi tutulması gerektiğine inanmışlardır. Arapça ezanı yobazlık emaresi olarak gören, bunun için de 18 yıl boyunca semalarımızdan eksik edenler camileri de ihtiyaç fazlası bahanesiyle satışa çıkarmışlardır. Bu satış furyasından maalesef okkası 3 kuruşa Bulgaristan'a satılan Osmanlı arşivleri de nasibini almıştır. Çoğu birbirinden değerli arşiv belgelerinden oluşan sözüm ona hurda kağıtlar bugün Sofya Kütüphanesi'nin en nadide, en muteber eserlerini oluşturuyor.
Bu CHP zihniyeti bu, bunlarda böyle tarih, kendilerine yönelik sanat, kültür, bunları korumak böyle bir şey söz konusu değil. Kıymeti kendinden menkul bir çağdaşlık adına hurdaya çıkarılan o kağıtlar Osmanlı tarihine ışık tutan belgeler olarak şu anda baş tacı ediliyor."
"Yüreğimiz parçalanıyor"
Türkiye'den talan edilmiş ecdat yadigarlarına Avrupa'nın birçok ülkesinde de rastladıklarını belirten Erdoğan, "Ecdadın emaneti olan eserlerin nasıl tarumar edildiğini gördükçe inanın yüreğimiz parçalanıyor. Geçmişi ülkemizle mukayese kabul etmeyecek kadar kısa ülkelerin 50-100 yüz senelik eserlerine gösterdikleri ihtimama şahit oldukça üzüntümüz bir kat daha artıyor. Yurt dışı seyahatlerimiz bize diğer hususlar yanında tek parti zihniyetinin ülkemize verdiği zararların boyutlarını da gösteriyor. Tarihten intikam almayı, milleti zorla, baskıyla dönüştürmeyi hedefleyen bu anlayışın milli bünyemize verdiği tahribatı daha iyi idrak ediyoruz. Bu seyahatler vesilesiyle tek parti diktasının kültürde, eğitim öğretimde, siyasette, sosyal ve beşeri alanlarda ne kadar büyük bir enkaz bıraktığını daha iyi görmüş oluyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
“Güçlü medeniyet tasavvurumuzu hala kaybetmemiş bir milletiz”
Erdoğan, dünyanın giderek kültürel bir çoraklaşmaya maruz kaldığının altını çizerek, bu dönemde ancak geçmişten bir medeniyet birikimi ve geleceğe ilişkin bir medeniyet tasavvuru olan toplumların özgürlüklerini koruyabileceğini vurguladı.
Bunu başaramayanların milyarları bulan insan toplulukları arasında kaybolup gideceğine işaret eden Erdoğan, "Biz hem kadim bir medeniyet birikimine sahip hem de güçlü medeniyet tasavvurumuzu hala kaybetmemiş bir milletiz." dedi.
"Çözüm teknoloji ile savaşmak değil teknolojinin imkanlarını kullanmak"
"Medyanın, iletişimin, internetin, popüler kültürün bünyemizde yol açtığı ağır hasarların farkındayız." ifadesini kullanan Erdoğan, buna rağmen umutlu olduğunu dile getirdi.
Erdoğan, "Çünkü sahip olduğumuz hazine öylesine büyük ve öylesine hacimli ki biraz önce de ifade ettiğim gibi tüm yağmalara, tüm tahriplere rağmen hala bizi ayakta tutmaya gücü yetiyor." diye konuştu.
Medeniyetimizin müdafaası ve ihyası için çözümün teknolojiyle savaşmak değil teknolojinin imkanlarını kullanmak olduğunu kaydeden Erdoğan, "Arşivlerimizden kütüphanelerimize, müzelerimizden mahalli değerlerimize kadar medeniyetimizin tüm maddi varlıklarını teknolojinin yardımıyla kayıt altına alıyor herkesin bilgisine sunuyoruz.
“Biz var olan hazinelerimizi kullanamıyoruz”
Erdoğan, Türk tarihine ve kültürüne yönelik akademik ve popüler çalışmaların giderek arttığını ifade etti.
Televizyon dizilerinden sinema filmlerine, romanlardan bilgisayar oyunlarına kadar tüm mecralarda bu konuda adeta bir yarış olduğunu, mimariden giyime kadar pek çok alanda geleneksel sanatların etkisinin giderek daha çok hissedildiğini vurgulayan Erdoğan, "Buna rağmen hala çok önemli bir eksiğimiz var. Bu da eğitim öğretim sistemimizin müfredatını, medeniyet, tarih ve kültür şuuru verecek şekilde oluşturmakta yaşamış olduğumuz sıkıntıdır. Başka toplumlar, başka devletler olmayan tarihlerinden efsaneler üretip, çocuklarını bunların etrafında toplarken, biz var olan hazinelerimizi kullanamıyoruz." dedi.
Erdoğan, yeni dönemde en büyük hedeflerinin çocuklara böyle bir şuuru aşılayacak eğitim öğretim sistemini hem içeriği hem fiziki altyapısıyla kurmak olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Bu doğrultuda okullarımızın tefrişinden, öğretmenlerimizin niteliğine kadar her hususta atmamız gereken çok adım bulunuyor. Aynı şekilde kültür sanat politikalarımızı medeniyet tasavvurumuzun lokomotifi haline dönüştürme konusundaki kısırlığımızı da süratle aşmak durumundayız."
"Yerli ve milli anlayış kültür sanatta da idealimiz olmalıdır"
Erdoğan, "Kendi ülkesine, toplumuna, tarihine, medeniyetine bırakınız destek ve öncü olmayı, husumet besleyen bir kültür sanat ikliminin bizi götüreceği yer küresel popüler kültüre teslimiyettir. Yerli ve milli anlayış her konuda olduğu gibi kültür sanatta da idealimiz olmalıdır." ifadesini kullandı.
Dünyanın tüm önemli kültür sanat eserlerinin buram buram yerli ve milli esintiler taşıdığına dikkati çeken Erdoğan, dünyayı etkileyen Rönesans Avrupası'nın mimarisinin bunun bir örneği olduğunu bildirdi.
Cengiz Aytmatov'un her biri dünya klasiği haline gelen eserlerinin Kırgız kültürü içinde yeşerdiğine değinen Erdoğan, Dostoyevski ve Tolstoy'un Rus, Shakespeare'in İngiliz, Victor Hugo'nun Fransız kültürü temalı eserlerinin her birinin dünya klasiği olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öyleyse biz de kendi kültürümüzün içinden filizlenen evrensel ürünler ortaya çıkartabiliriz. Yeter ki yıllarca bizi içinde boğmaya çalıştıkları o komplekslerimizden kurtulup, kendimiz olabilelim. İnanın bana gerisi çok kolay." dedi.
Erdoğan, 16 yıldır bunun için çalıştıklarını belirterek, başardıklarının ve başaramadıklarının olduğunu ama mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini bildirdi.
"Önceki döneme göre 110 katlık bir artış"
Vakıf geleneği ihyası, ecdat mirasına sahip çıkılması bakımından 2002 yılının pek çok hususta olduğu gibi bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu tarihten itibaren gerek yurt içinde gerek yurt dışında vakıf eserlerine sahip çıkmanın gayesi içinde olduklarını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılından önceki 10 yıllık dönemde sadece 46 kültür varlığının restorasyon ve onarımı yapılırken, son 16 yılda 5 bin 60 kültür varlığının restorasyon ve tamirini gerçekleştirdiklerini belirtti.
Bu rakamın önceki döneme göre 110 katlık bir artışa tekabül ettiğine işaret eden Erdoğan, "Yıllarca kapalı kapılar ardında kalmış 10 milyondan fazla belgeyi titiz çalışmalar neticesinde hamdolsun gün ışığına çıkardık. Bugün, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin arşivi tamamıyla açılmıştır. Artık incelemeye hazırdır. Cumhurbaşkanlığı arşivi aynı şekilde açılmıştır, incelemeye hazırdır. Yüreği yeten varsa gelsin." dedi.
"Yüreğiniz yetiyorsa buyurun"
Erdoğan, sözde Ermeni soykırımı iddiasında bulunanlara sürekli bu çağrıyı yaptığını hatırlatarak, şu ifadelere yer verdi:
"Yüreğiniz yetiyorsa buyurun. Biz arşivlerimizi açıyoruz. Varsa sen de arşivini aç. Ama bunlar, sadece dünyadaki diasporalarıyla birlikte Türkiye'yi karalama, Türkiye'nin aleyhinde kampanyalar sürdürmekten başka bir şey yapmıyorlar. Para da bol, parayı da harcıyorlar. Bununla birlikte Türkiye'yi güya suçlu durumuna, konumuna getirmek istiyorlar. Getiremeyeceksiniz. Çünkü biz haklıyız."
“Pek çok ecdat yadigarını buluyor, restore ediyor, ayağa kaldırıyoruz”
Uzun dönem mahzenlerdeki tozlu raflara mahkum edilen milyonlarca eserin, bugün sayıları 4'ten 11'e yükseltilen modern vakıf müzelerinde vatandaşların istifadesine sunulduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sadece yurt içinde değil gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde de pek çok ecdat yadigarını buluyor, restore ediyor, ayağa kaldırıyoruz. Şu ana kadar Kırım, Macaristan ve Yemen olmak üzere üç ülkede bulunan vakıf kültür varlıklarının envanter çalışmasını tamamladık. Saray Bosna'da harabe halindeki İsabey Hamamı ve Gradişka'da Derviş Hanım Medresesi'nin restorasyonunu yaparak, hizmete açtık. Savaş yıllarında yerle bir olan Foça'daki Alaca Camisi ve Gaynişe'deki Sinan Bey Camisi'nin restorasyon ve rekonstrüksiyon çalışmaları halen devam ediyor. Anı şekilde Saray Bosna'daki Baş Çarşı Cami ve Travnik Alaca Cami ile Manyaluka'daki Arnavudiye Camisi'nin restorasyonu sürüyor. Makedonya'nın Manastır şehrinde yüz yıldır kapalı ve tamamen harabe durumda bulunan Haydar Kadı Camisi'ni de ayağa kaldırdık. Ohri Ali Paşa Camisi'nin restorasyonu, Üsküp İsabey Camisi ve müştemilatı, Yahya Paşa Camisi ve Manastır Hacı Mahmut Bey Camisi'nin de proje işleri devam ediyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kosova, Cakova'daki Hadım Süleyman Ağa Kütüphanesi'nin aynı şekilde yine rekonstrüksiyonu tamamlanarak, hizmete hazır hale geldiğine dikkati çekti.
Erdoğan, "Mitroviça'da Müezzin Hoca Cami, Priştina'da Alaatin Bey ve Buzağı camileriyle bunun yanında Gazi Ali Bey Camisi'nin proje çalışmaları sürüyor. Lefkoşa'da Dükkanlar Önü Camisi'nin restorasyonu devam ederken, Selimiye Camisi ve Gazimağusa'daki Lala Mustafa Paşa Camisi'nin projeleri hazırlanıyor. Sırbistan Novi Pazar'da bulunan İsabey Hamamı'nın proje çalışmaları devam ediyor. Arnavutluk İşkodra Kurşunlu Camisi'nin iş birliği protokolünü hazırladık, muhataplarımızın da onayından sonra hemen ihalesine çıkıyoruz." dedi.
Benzer gurur tablolarına, şehitlerin kabirlerinin bulunmasından yurt dışına kaçırılan eserlerin Türkiye'ye iadesine kadar pek çok alanda şahit olduklarını belirten Erdoğan, Arnavutluk'un başkenti Tiran'da muhteşem bir cami inşa ettiklerini kaydetti.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne tebrik
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen bu anlamlı etkinliğin emanete sahip çıkma noktasında sergilenen hassasiyetin en güzel nişanesi olduğunu belirtti.
Türkiye'nin 7 bölgesindeki 250 vakıf eserin özüne, ruhuna ve kullanım amacına uygun restore eden Vakıflar Genel Müdürlüğü'nü tebrik eden Erdoğan, restore edilen eserler arasında camilerin, mescitlerin, kütüphanelerin, köşklerin, yurtların, türbelerin, tekkelerin, han ve hamamların yanında kiliselerin ve havraların da bulunduğuna dikkati çekti.
Bu 250 restorasyonun içerisinde bölücü örgütün saldırılarında büyük zarar gören Nusaybin Zeynel Abidin Camisi ile Diyarbakır'daki Sur Ermeni Protestan Kilisesi'nin de yer aldığını aktaran Erdoğan, Türkiye'nin farklı şehirlerindeki ibadet mekanlarının hiçbir ayırıma, ötekileştirmeye maruz bırakılmadan sahiplenilmesinin diğer inanç mensuplarına bakış açısının gösterilmesi açısından çok önemli olduğunu vurguladı.
“Sizin DEAŞ'tan hiçbir farkınız yok”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa’daki “Kur’an-ı Kerim tartışmalarına tepki göstererek şunları söyledi: "Ey Fransa'nın aydınlık geçinen karanlık yüzleri. Siz, Kur'an-ı Kerim'den bazı ayetlerin çıkarılmasını talep ediyorsunuz, teklif ediyorsunuz. Bizim medeniyetimizde, anlayışımızda 'İncil'den, Zebur'dan, Tevrat'tan şunları, şunları çıkarın.' diye bir yaklaşım, anlayış yok. Biz tam aksine semavi kitapların hepsini saygın buluruz, onların üzerinde de herhangi bir spekülasyona gitmeyiz.
Bizim kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim ile ilgili bu ifadeleri kullanmak sizin haddinize mi? Zaten son zamanlarda sizler iyice dağıttınız. Camilerimize saldırmaksa camilerimize saldırıyorsunuz, kundaklamaksa kundaklamalar yapıyorsunuz. Ama biz ülkemizde bir kiliseye saldırmak, saldırana müsaade etmek...
Böyle bir şeyi ne yaptık ne yaptırttık. İşte aramızdaki fark bu. Sizin DEAŞ'tan hiçbir farkınız yok. Bu tavır özellikle aziz dinimizi kendi sapkın ideolojilerine alet eden DEAŞ, FETÖ, Boko Haram gibi eli kanlı terör örgütlerine verilmiş en güzel cevaptır.
Bol bol kullanın. Bizim inancımızda, ibadethanelerin dokunulmazlığı vardır. Hele hele kutsal kitaplarımızın. Hangi saikle olursa olsun bunu ihlal eden kimse, İslam'ın hükümlerine de karşı geliyor demektir ve İslam dışıdır.
Öte yandan bizim tavrımız, aynı zamanda Batılı değerleri savunmak adına İslam'a saldıranları koruyan, camileri ateşe verenlerin sırtını sıvazlayan kimi İslamofobik Avrupalı siyasetçiler için de ders olmalıdır. Özellikle Sarkozy'e..."
"Küflenmiş bu güruhun hezeyanlarını dikkate almıyoruz"
Bir kaç caninin katliamlarını Müslümanlara yamamaya çalışan faşistlerin anlayışıyla DEAŞ'lı teröristlerin insanlık dışı ideolojilerinin aynı madalyonun iki yüzü gibi olduğunun altını çizen Erdoğan, zahirde düşman bu iki grubun, aslına aynı amaca hizmet ettiğini söyledi.
Erdoğan, "Bizim medeniyetimiz bu iki hastalıklı anlayıştan da beridir, uzaktır. Biz Avrupa'nın göbeğinde mescitleri kundaklayanlara nasıl karşıysak Suriye'de, Irak'ta kiliselere saldıranlara da aynı şekilde karşıyız. Biz nasıl vatandaşlarımızın ibadet hürriyetini savunuyorsak aynı şekilde tüm diğer inanç mensuplarının da ibadet özgürlüğünü savunuyoruz. Atalar, 'Okumuş cahil, kara cahilden daha zararlıdır.' diyor. Fransa'da üç, beş kendini bilmezin yaptığı son açıklamaları da biz sadece cehaletlerinin yansımaları olarak görüyoruz. Bu güruh, ne mukaddes kitabımızı ne kendi tarihlerini ne de inandıklarını iddia ettikleri İncil ve Tevrat'ı biliyor. Biz muvazenelerini yitirmiş akademik, siyasi ve fikri olarak küflenmiş bu güruhun hezeyanlarını dikkate almıyoruz, almayacağız." diye konuştu.
Din, dil ve inanç farkı gözetmeden mazlumlara sahip çıkan bir medeniyetin mensupları olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hakkın, adaletin bir arada, barış içinde yaşama idealinin savunulacağını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Meydanı ne DEAŞ'lı, FETÖ'cü sapkınlara bırakacağız ne de İslam düşmanı çevrelerin propagandalarına boyun eğeceğiz. Camilerimizle beraber diğer din mensuplarının ibadethanelerini de namusumuz bilecek, onları sonuna kadar korumaya çalışacağız. Bugün minareden korkan, camilere izin vermek yerine Müslümanları küçük mescitlere mahkum eden Batılı dostlarımıza da ibadet ve inanç hürriyetinin nasıl olması gerektiğini işte bugün burada olduğu gibi uygulamalarımızla göstereceğiz."
Erdoğan, restorasyonu tamamlanan eserlerin Müslümanlara hayırlı olmasını diledi.
Kaynak: AA