Erdoğan'ın avukatı Ahmet Özel tarafından İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verilen dilekçede, davalı Sedef Kabaş'ın, televizyon programında kullandığı ifadelerle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kişilik haklarına saldırı kastıyla şeref, haysiyet ve onuruna yönelik ağır hakaret ve iftirada bulunduğu belirtildi.
Kabaş'ın, Erdoğan'a yönelik sözlerinin mesnetsiz olduğu vurgulanan dilekçede, şu ifadelere yer verildi:
"Davalı, süreklilik arz eden ifadelerinde, müvekkile yönelik hakaret ve iftira içeren ifadelere yer vermiş, bunları canlı yayında dile getirmiştir. Bu şekilde davalı, müvekkili hedef alan ağır, tahammül edilmesi imkansız, hakaret ve ithamları içerir birtakım ifadeler ile müvekkili kamuoyu önünde toplumun yapısını bozan ayrıştırıcı, zarar veren bir kişi konumunda tutup, bunu, çıkmış olduğu televizyon programında geniş kitlelere duyuracak şekilde yapmak suretiyle müvekkilin aşağılanmasına, toplum önünde küçük düşürülmesine ve yıpratılmasına sebep olmuştur."
Dilekçede, Kabaş'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik ağır hakaretiyle kamuoyunun huzurunu bozacak, toplumu kin ve nefrete sürükleyecek olayların meydana gelmesine neden olduğu ve tepkiye yol açtığı kaydedildi.
"İfadeler, özgürlüğün sınırlarını aşmaktadır"
Kabaş'ın, düşüncelerini ifade etme, eleştiri hak ve görev sınırlarının ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı, gerçek dışı ifadelerle Erdoğan'ı karalamaya yönelik mesnetsiz ithamlarının kabul edilmesinin ve hoş görülmesinin hukuken mümkün olmadığı vurgulanan dilekçede, Erdoğan'ın, kendisini yıpratmaya yönelik bu paylaşımlarla toplumun kin ve nefret duygularına maruz bırakıldığı kaydedildi.
Kabaş'ın TV programında sarf ettiği sözlerinin, gerek düşünce özgürlüğü gerekse Basın Konseyi İlkelerini ihlal ettiği belirtilen dilekçede, "Her ne kadar demokratik toplumun bir gereksinimi olan ifade özgürlüğü, kanunlarla teminat altına alınmış olsa da müvekkilimin kişilik hakkını zedeleyen bahse konu televizyon programındaki ifadeler özgürlüğün sınırlarını aşmaktadır."
"Haber ve eleştiri, aşağılayıcı, küçük düşürücüyse hukuka aykırı olabilir"
Yargıtay kararında, görüş bildirerek yapılan haberlerin yazılış şeklinin, üslup ve tarzının kişilik haklarını ihlal etmemesi gerektiğinin vurgulandığı belirtilen dilekçede, "Haber ve eleştiri doğru olsa ve bunda kamu yararı bulunca bile üslup, uygun ve nazik değilse ve özellikle aşağılayıcı, küçük düşürücü, amaç dışı veya amacı aşan ya da abartıcı nitelikte ise haber ve eleştiri salt bu yönüyle hukuka aykırı olabilir." denildi.
Basın Konseyi ilkelerine, Anayasa'nın basın özgürlüğünü düzenleyen maddeleri ile Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümüne yer verilen dilekçede, Fırat Sakar'ın da Basın Kanununa göre hukuki olarak sorumlu bulunduğu kaydedildi.
Dilekçede, davanın kabulüne karar verilerek, 250 bin liralık manevi tazminatın, programın yayınlandığı 14 Ocak'tan itibaren yasal faizi ile Kabaş ve Sakar'dan tazmin edilmesi istendi.