Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Genel Kurulunda 2019 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde hükümet adına konuşma yaptı.
Fuat Oktay yaptığı açıklamada, "2019 yılının başı itibariyle yargıya ilişkin iki temel politika belgesi kamuoyuna açıklanacaktır. Bunların ilki Yargı Reformu Stratejisi, diğeri ise İnsan Hakları Eylem Planı olacaktır. Bu belgeler 2019 yılından itibaren uygulanacak ve hukuk devletimizi güçlendirecek çalışmalarımızın yol haritası olacaktır." ifadelerini kullandı.
Oktay şunları söyledi:
"Terörle mücadelede ciddi bir strateji değişikliğine gittik. Artık tehdidi ve tehlikeyi kendi sahamızda değil, oluştuğu yerde karşılıyoruz. Savunmada değil taarruzdayız. Ülkemize tehdit oluşturan son terörist de ortadan kalkana kadar mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız."
2019 yılı bütçesinin Türkiye ve millet adına hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Oktay, bütçe görüşmelerinde Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi ile ilgili özellikle "tek adam" boyutunda yoğunlaşan sorular ve eleştirilerin öne çıktığını anımsattı.
Başkanlık sisteminin, Türkiye'de önceki sistem yürürlükteyken de açıkça tartışılan bir konu olduğunu dile getiren Oktay, önceki sistemde çok başlılık, hızlı karar verilememesi, hızlı hareket edilememesi, esnek olunamaması ve hareket alanının darlığının herkesin gündeminde olduğunu anlattı.
Gerek normalde gerekse kriz dönemlerinde yurt içi veya yurt dışındaki ani karar verilmesi gereken konularda sürecin ne kadar hantal olduğunun kamuoyunda on yıllarca tartışıldığını söyleyen Oktay, şunları kaydetti:
"Türkiye'de sistem değişikliklerinin ne yazık ki siyasi iradenin arzusuyla veya milletin arzusuyla değil, sadece vesayet odaklarınca darbelerle gerçekleştirilebileceği, neredeyse herkesin belki de kanına kadar enjekte edilen bir şeydi. Bu dönemde ilk defa millet, siyasi iradenin, herhangi bir vesayetin altında ve etkisinde kalmadan değişiklik yapabileceğini gösterdi. Kamuoyunda sivil veya resmi tüm platformlarda yıllarca tartışılan, Meclisten geçen ve milletimizin de onayladığı bir sistemin 'tek adam sistemi' olabileceğine inanmıyorum. Böyle olduğunu iddia ediyorsak 'kendimizle çelişiyoruz ve kendimizi reddediyoruz' anlamına gelecektir ki bunu da kabul etmiyorum."
"Cumhurbaşkanımıza aynı bühtanı yapıyorlar"
Oktay, Türkiye'de ne zaman milli irade hakimiyeti tesis edilse "tek adam" iddiasının dile getirildiğine dikkati çekerek, şehit Başbakan Adnan Menderes ve Türkiye tarihinin en önemli ekonomik hamlelerinden birini hayata geçiren merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal için de aynı iddianın dillendirildiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi de Sayın Cumhurbaşkanımıza aynı bühtanı yapıyorlar. Dikkat edilirse her üç isim de milletin büyük desteğiyle iş başına gelmiş, ülkemize tarihi dönüşümleri yaşatmış isimlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız tüm siyasi hayatını demokrasinin imkanlarıyla ve demokratik sınırlar içinde yürütmüştür. 1994 yılında İstanbul'a, milletin desteğiyle Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiştir. 2003 mart ayında yine milletin teveccühüyle milletvekili seçilmiş ve ardından Başbakan olarak görev almıştır. 2014 yılında, tarihimizde ilk defa doğrudan milletin tercihiyle Cumhurbaşkanı olmuştur. Yeni yönetim sistemimizin ilk Cumhurbaşkanlığı görevine de yine milletimizin büyük teveccühü ve desteğiyle gelmiştir. Tamamı demokratik yöntemlerle yaşanmış bu süreci 'tek adamlık' iddiasıyla karalamaya çalışmak, millete hakarettir. Bu iddiayı dile getirenler, Sayın Cumhurbaşkanımıza değil, aslında doğrudan milletimize saldırmaktadır. Biz, Atatürk'ün Mecliste sapasağlam yerini bulan 'Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir' düsturunun arkasındayız. Sizler 'Hayır' diyorsunuz; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil, vesayetin hakkı olmalı'. Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir ve millet de kararını vermiştir."
Oktay'ın bu sözlerine CHP'li milletvekilleri tepki gösterdi.
Hükümetin, yaptığı ve yapacağı her şeyi yüce Meclisin çatısı altında ve milletin huzurunda tüm muhasebe, kural ve kaidelerine uygun, şeffaf ve hesap verilebilir çerçevede görüşmek üzere bulunduğunu dile getiren Oktay, bütçe takvimine değinerek hükümetin 10 Aralık'tan beri değil Bütçe Kanun Teklifi'ni sundukları 17 Ekim'den bu yana Mecliste bulunduğunu kaydetti.
"Dik durma" konusundaki eleştirileri hatırlatan Oktay, "Dik durmaya ilişkin eleştirilere gelince, biz daima dik durduk, dik duruyoruz. Hiçbir güç de bizim bu duruşumuzu değiştiremez." değerlendirmesini yaptı.
"Gelir seviyemizi 2017'de AB ortalamasının yüzde 67'sine çıkarttık"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye'nin son 16 yılda, oluşturulan geniş çerçeveli ve hedef odaklı politika setleri sayesinde 2000'li yılların başında bulunduğu sağlıksız ekonomik yapıdan kurtulduğunu ve istikrara kavuştuğunu ifade etti.
Bu politikaların en önemli unsurunun tavizsiz uygulanan disiplinli maliye politikası olduğuna dikkati çeken Oktay, makroekonomik istikrarın etkisiyle Türkiye'nin kalkınma yolunda önemli bir mesafe katettiğini söyledi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik atılımlarının 2003-2017 döneminde gerçekleştirildiğini vurgulayan Oktay, "Bu dönemde, ekonomimizin yıllık ortalama yüzde 5,7 büyüdüğü ve refahın tabana yayıldığı bir ekonomik model oluşturduk. Satın alma gücü paritesine göre 2003 yılında kişi başına gelir açısından Avrupa Birliği (AB) ortalamasının yüzde 35'ine denk gelen gelir seviyemizi, 2017 yılında AB ortalamasının yüzde 67'sine çıkarttık." diye konuştu.
Fuat Oktay, Türkiye'nin, küresel kriz sonrasında 2010-2017 döneminde yüzde 6,8 büyürken; Çin, Hindistan dahil gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranlarının ortalama yüzde 5,3'te kaldığını belirtti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "1960-2002 döneminde ortalama büyüme yüzde 4,3 iken, AK Parti döneminde yüzde 5,7'ye yükselmiştir. Son 10 yılda ise büyüme ortalamamız yüzde 5'tir." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin 2002'de 21'inci büyük ekonomiyken 2017 itibarıyla 17'nci büyük ekonomi haline geldiğini belirten Oktay, ülkenin satın alma gücü paritesine göre ise aynı dönemde 17'nci sıradan 13'üncü sıraya yükseldiğini dile getirdi.
Bankacılık sektöründe hayata geçirilen reformların ve Türkiye ekonomisinin istikrar kazanması sayesinde finansal sistemin oldukça güçlü bir yapıya kavuştuğunu ifade eden Oktay, Türk bankacılık sektörünün, güçlü ve istikrarlı yapısı ile makroekonomik istikrarı destekleyen ve negatif dış şokların ekonomi üzerindeki olumsuz etkisini azaltan temel unsurlardan biri haline geldiğini anlattı.
"TL, dolar karşısında yüzde 20 değer kazandı"
Oktay, etkili koordinasyonla yerinde, zamanında ve doğru yönde alınan önlemler sayesinde ekonomiye yönelik tehditlerin başarılı bir şekilde bertaraf edildiği vurgusunu yaparak, şöyle devam etti:
"İçinde bulunduğumuz şartların, ekonomide bazı zorlukları ve sorunları beraberinde getirdiğinin elbette farkındayız. Bu durumun üstesinden gelmemizi sağlayacak etkin politika ve tedbirler geliştirerek ekonomimiz Yeni Ekonomi Programı'nda (YEP) da öngördüğümüz şekilde dengelenme sürecine girdi. Kısa vadede yavaşlayan büyümemizin akabinde giderek daha da güçlenen bir ekonomik gelişmeye dönüşmesi sürdürülebilir büyüme hedeflerimizle uyumluluk arz ediyor. Bu süreçte, ekonomide güven, finansal istikrar, faiz seviyeleri ve enflasyon gibi göstergelerde somut iyileşmeleri hep birlikte görüyoruz, göreceğiz."
Fuat Oktay, ağustos ayında dolar kurunun en yüksek seviyesinden bu yana Türk lirasının dolar karşısında yaklaşık yüzde 20 değer kazandığına dikkati çekerek, aynı dönemde yükselen Türkiye CDS risk priminin 225 baz puan iyileştiğini, 10 yıllık tahvil faiz oranlarının gerilediğini belirtti.
Son 3 ayda ihracatın yıllık yaklaşık yüzde 15 gibi çok yüksek bir oranda artarak, turizm ile birlikte dengelenme sürecine büyük katkı sağladığını dile getiren Oktay, Türkiye ekonomisinin borç yükü bakımından sağlam yapısını koruduğunu bildirdi.
Türkiye'nin 2002 yılında yüzde 60 olan kamu toplam net borç stokunun milli gelire oranının bugün yüzde 9 seviyesine gerilediğini kaydeden Oktay, ağustos ayında gerçekleştirilen spekülatif ataklara karşı hızlı ve güçlü tedbirler alınabilmesinde de bu durumun önemli katkısı olduğuna işaret etti.
Günlük 2,15 doların altında geliri olan nüfusun toplam nüfusa oranının 2002 yılında yüzde 3 seviyesindeyken bugün bu oranının sıfırlandığını ve yoksulluğun azaldığını anlatan Oktay, Türkiye'de hanehalkı borcunun diğer ülkelere kıyasla çok düşük seviyede olduğunu söyledi. Oktay, şöyle konuştu:
"2018 yılı ikinci çeyrek itibarıyla hanehalkı borcunun GSYH'ye oranı dünyada yüzde 59, gelişmiş ülkelerde yüzde 73, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 36 iken Türkiye'de sadece yüzde 16'dır. Halkın refahı açısından bir başka gösterge asgari ücrettir. İktidara geldiğimiz 2002 yılı sonundan bu yana asgari ücrette enflasyonun oldukça üzerinde artışlarla ciddi iyileşmeler sağladık, asgari ücretlilerin hayat standartlarını yükselttik. Asgari ücret 2002 yılı aralık ayında net 184 lira iken 2018 yılı aralık ayında net bin 603 lira olmuştur. Bu dönemde asgari ücrette gerçekleşen artış nominal olarak enflasyon artışının 2 katından fazla olmuştur."
"130 mobil ekip kurarak alanda 11 bin 760 çocuğa müdahale edildi"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Türkiye ekonomisi bakımından hayati öneme sahip mali disiplin uygulamalarının, 2019 yılı bütçesinde de kolayca görebileceğini söyledi.
YEP kapsamında bütçe politikasının para politikasıyla eş güdümlü olarak yürütüleceğini kaydeden Oktay, makroekonomik istikrarı koruma, mali disiplini sürdürme, cari dengeyi iyileştirme, enflasyonu düşürme, istihdamı ve tasarrufları artırma, gelir dağılımını iyileştirme hedeflerinden taviz verilmediğine dikkati çekti.
Oktay, "Önümüzdeki dönemde uygulayacağımız maliye politikası, YEP'te ortaya konulan dengelenme sürecinin en temel destekleyicisi olacaktır. Maliye politikası, para politikasıyla eş güdümlü olarak, fiyat istikrarı ve cari açık hedefimizle uyumlu olarak yürütülecektir." dedi.
Hükümetleri döneminde çeşitli alanlara ilişkin icraatlarını anlatan Oktay, aile, çalışma ve sosyal hizmetler alanında büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinin başarıyla gerçekleştirildiğini dile getirdi.
2019 yılı bütçesinde sosyal harcamalar için bütçenin yüzde 6,5'i kadar kaynak ayrıldığını belirten Oktay, bu oranın 2002 yılında bütçenin yüzde 1,3'ü seviyesinde olduğunu söyledi.
"Çocuk işçiliğine hayır." dediklerini ve Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Ulusal Programı kapsamındaki aktif mücadelelerini toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla başarıyla yürüttüklerini ifade eden Oktay, sokakta çalıştırılan çocuklar için 130 mobil ekip kurarak alanda 11 bin 760 çocuğa müdahale ettiklerini bildirdi.
Oktay, "Kadın güçlü olursa aile de toplum da güçlü olur." anlayışıyla kadınların toplumsal statüsünün yükseltilmesine büyük önem verdiklerini, 2019 yılında aileyi güçlendirmek ve aileyi zayıflatan etmenleri ortadan kaldırmak için ilgili tüm paydaşlar ile iş birliği içinde Aile Şurası'nı düzenleyeceklerini kaydetti.
Öte yandan politikalarının karşılık bulması neticesinde kadınların iş gücüne katılımında ve istihdamında da önemli mesafeler katedildiğini anlatan Oktay, son 10 yılda kadın istihdamını yüzde 63 artıran Türkiye'nin OECD ve AB üyesi 28 ülke arasında ilk sıraya yerleştiğini, AK Parti iktidarı döneminde çalışanların mali ve sosyal haklarında ciddi iyileşmeler sağladıklarını belirtti.
"300 milyon liralık gecikme faizini düşürdük"
Oktay, engelli bireylere eğitimde, sağlıkta ve istihdamda fırsat eşitliği sağlanması için önemli adımlar atıldığını, "Yaşlı Yılı" ilan edilen 2019'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde Yaşlılık Şurası düzenleneceğini açıkladı.
Şehit yakınları ile gazilerin istihdam hakkının kapsamını da genişlettiklerini belirten Oktay, öte yandan eğitim desteği, faizsiz konut kredisi desteği, ücretsiz seyahat hakkı, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) muafiyeti gibi birçok alanda sosyal ve ekonomik destek vermeye devam ettiklerini kaydetti.
Oktay, sosyal yardım ve istihdam ilişkisini güçlendirerek sosyal yardım alan çalışabilir durumdaki kişilerin istihdamlarının teşvik edilmesini sağladıklarını dile getirerek, "Türkiye, AB'ye aday ve üye ülkeler arasında toplam istihdamını 2007-2017 yılları arasında hem sayısal hem de oransal olarak en fazla artıran ülke oldu. Gençlerimizin eğitimden iş hayatına geçişini hızlandıran politikalarımızla, eğitim-iş hayatı arasındaki ilişkiyi güçlendirmeye ve genç istihdamını desteklemeye devam ediyoruz. Sürdürülebilir ve ulaşılabilir bir sosyal güvenlik sistemi hedefliyoruz." ifadelerine yer verdi.
Hükümetlerinin esnaf ve sanatkara verdiği öneme dikkati çeken Oktay, bu sene yaklaşık 250 bin esnaf ve sanatkarın gecikmiş borcunda iyileştirme sağlayarak yaklaşık 300 milyon liralık gecikme faizinin düşürüldüğünü söyledi.
Oktay, "Ekonomide yaşanan tüm spekülasyonlara rağmen 2018 yılında açılan şirket sayısı, kapanan şirket sayısının 3,5 katından fazla oldu. 2023 hedeflerimiz doğrultusunda yüksek teknolojili, katma ve marka değeri yüksek ürünlerin imalat sanayi ihracatımız içerisindeki payını üst seviyelere çıkarmakta kararlıyız. Bu amacı gerçekleştirmeye yönelik destek mekanizmaları geliştiriyoruz, geliştirmeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Eximbank'ın finansman kaynakları güçlendirilecek"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, gelecek yıl ihracatı desteklemek amacıyla Eximbank'ın finansman kaynaklarının güçlendirileceğini, 2018 yılında yakalanan ivmenin devam ettirilerek ihracatın artırılacağını ve ihracat destek unsurlarının basitleştirilerek daha etkin kullanılacağını anlattı.
Gümrük süreçlerinin elektronik ortamda yürütülebilmesini ve bu süreçlerin basitleştirilerek Türkiye'nin Dünya Bankası Küresel İş Yapma Kolaylığı Endeksi sınıflandırmalarında daha üst basamaklarda yer alabilmesi için gerekli ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları ile eş güdüm halinde çalışmalar yapmaya devam ettiklerini belirten Oktay, yerli ürünlerin görünürlüğünün artırılması, tüketimi özendirilerek yerli şirketlerin, kooperatiflerin, esnaf ve sanatkarların güçlendirilmesi için yol gösterici ve kolaylaştırıcı faaliyetlerin yürütüleceğini ifade etti.
"16 yılda atanan öğretmen sayısı, mevcut sayının yüzde 66'sı"
Oktay, 2019 yılı bütçesinde en yüksek payın yaklaşık yüzde 17 ile eğitime ayrıldığını dile getirerek, "Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi eğitim kurumlarında görev yapan yaklaşık 920 bin öğretmenimiz bulunuyor. Geçtiğimiz 16 yılda atanan öğretmen sayısı, mevcut resmi öğretmen sayısının yüzde 66'sına karşılık geliyor." bilgisini paylaştı.
2018-2019 eğitim ve öğretim döneminde yükseköğretimdeki öğrenci sayısı ile Türkiye'nin Avrupa'da yükseköğretim alanındaki ikinci en büyük öğrenci sayısına sahip ülke konumuna geldiğini ifade eden Oktay, "Yükseköğretimde niteliği geliştirmeye yönelik çalışmalara ağırlık veriyoruz. Akademisyenler bizim göz bebeğimizdir. Bizim derdimiz akademisyenlerle değil terör faaliyetlerine karışmış teröristlerledir." diye konuştu.
Bir milletvekilinin, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un 25 Ekim'de Anadolu Ajansı Editör Masası'ndaki açıklamalarını önüne ve arkasına bakmadan çarpıtmaya çalıştığını anlatan Oktay, şöyle devam etti:
"Öyle ki Sayın Bakan burada eğitim konusundaki gelecek vizyonundan, küresel rekabetten bahsediyor. '2023 Eğitim Vizyonu'ndaki hedef Türkiye'deki eğitim sistemini dünya ile rekabet edecek düzeye taşımaya dayanıyor. Buradaki 'yoğun bakım' ifadesi ile ülkemizdeki mevcut normlara atfen değil, bir gelecek tasavvuruna ulaşma noktasında, yeni bir paradigma oluşturularak temel dinamiklerin yeniden inşa edilmesine ve Türk eğitim sisteminde AK Parti döneminde gerçekleştirilen derslik sayısı, öğretmen sayısı, dijital altyapı ve benzeri konulardaki büyük başarılara atıfta bulunulmuştur."
Kaynak: AA