Yılmaz, TBMM Genel Kurulunda, 2024 yılı bütçesinin tümü üzerinde hükümet adına konuşma yaptı.
Bütçeye dair konuşması öncesinde, son terör saldırılarına ve Türkiye'nin terörle mücadelesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, terörün demokrasinin, kalkınmanın ve insanlığın düşmanı olduğunu vurgulayarak, terörün olduğu yerde temel hak ve hürriyetlerden, sosyal refah, insan huzuru ve mutluluğundan bahsedilemeyeceğini söyledi.
Yılmaz, devlet kavramının, meşru cebir tekelini elinde bulunduran bir insan topluluğu olarak tarif edildiğini belirterek, "Her kim ki terör adı altında, mafya adı altında, çete adı altında hangi isimle olursa olsun hukuktan kaynağını almayan, meşru olmayan bir şekilde şiddeti, terörü kullanıyorsa hiçbir şekilde hukukla, demokrasiyle bunların bağdaştırılması mümkün değildir" diye konuştu.
"Şehit ailelerimizin her zaman yanında olduk, yanında olmaya devam edeceğiz"
Bütün bu değerler çerçevesinde PKK, DEAŞ, FETÖ ve diğer tüm terör örgütlerini lanetlediğini dile getiren Yılmaz, "Bu vesileyle bir kez daha aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, yararlarımıza acil şifalar diliyor, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabırlar temenni ediyorum" ifadesini kullandı.
Cevdet Yılmaz, 22 ve 23 Aralık'ta 12 Mehmetçiğin şehit olduğunu, 13 Mehmetçiğin ise yaralandığını hatırlattı, terör örgütü unsurlarıyla girilen çatışmaların nasıl gerçekleştiğine ilişkin bilgi verdi, şehit askerlerin isimlerini okudu ve yaralı askerlere şifa diledi.
Şehit Piyade Sözleşmeli Er Emre Taşkın ile köken olarak hemşehri olduklarını dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:
"Bingöl'ün Karlıova ilçesinden ailesiyle, babasıyla, amcasıyla dün ve bugün konuştuk. Malatya ilinde ikamet ediyorlar ve Malatya'da defnedilecek. Hepsine bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Tek ailelerle konuştuğunuz zaman o acıyı bir kez daha yüreğinizde hissediyorsunuz. Emre Taşkın şehidimizin, anne babası umredeyken bu hadise cereyan ediyor ve yarıda kesip dönmek zorunda kalıyorlar. Çok metanetli bir aile. Bu vesileyle şehit ailelerimize en derin saygılarımızı sunuyoruz, sabır niyaz ediyoruz. Şehit ailelerimizin her zaman yanında olduk, yanında olmaya devam edeceğiz."
"Çok boyutlu bir güvenlik anlayışı benimsedik"
Yılmaz, Peygamber ocağı Türk ordusunun ve fedakar Mehmetçiğin, ülkenin ve milletin güvenliği için daima göreve hazır olduğunu, Türk bayrağının mavi göklerde özgürce dalgalanması için göğüslerini siper ettiğini vurgulayarak, "Ölürsem şehit, kalırsam gazi anlayışı içinde vatan aşkıyla canlarını, millet sevdasıyla yarınlarını feda eden kahraman şehitlerimiz şanlı ve şerefli tarihimizin en müstesna sayfalarında yerlerini almıştır. Bugün acımız gerçekten çok büyük ancak kararlılığımız acımızdan da daha büyük" sözlerini kullandı.
Şehitlerin acısı henüz tazeyken, bazı çevrelerin "Türkiye'nin o bölgelerde ne işi var" söylemlerine şahit olduklarını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bunu daha iyi anlayabilmek için sizi bölücü terör örgütünün Suriye'de, Irak'ta, kısaca bölgede yaşanan iktidar boşluğundan faydalanarak saldırılarını arttırdığı 2015 yılına geri götürmek isterim. Hatırlanacağı üzere 2015'ten itibaren yurt içinde çok çeşitli illerimizde 'çukur hadisesi' dediğimiz hadiseler yaşandı. PKK, KCK, YPG terör örgütü saldırılarına muhatap kaldık.
Yine bu dönemde hükümranlık yeteneğinden yoksun Irak ve Suriye sınırlarının kontrolden uzak olması nedeniyle oluşan hassasiyet terör örgütü PKK, PYD, YPG ve onun destekçileri tarafından tam anlamıyla istismar edilmeye başlanmıştı. Bu açıdan baktığımızda işte tam da yanı başımızda teröristlerin böyle yuvalanması karşısında seyirci kalamazdık. O günlerdeki saldırılarla ilgili ve kayıplarımızla ilgili birçok istatistik var, rakam var ama zaman açısından girmek istemiyorum. Bir hafızamızı yoklarsak o günlerde neler yaşadığımızı hep birlikte hatırlarız. Sınırlarımızın ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak, yapılan hainliklere bedelini ödetmek, bölücülere gereken cevabı vermek için çok boyutlu bir güvenlik anlayışı benimsedik."
Yılmaz, bu kapsamda 2016'dan itibaren stratejik bir öngörüyle, terörle mücadelede kapsamlı bir konsept değişikliğine gittiklerini, sınırların güvenliğini sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya başladıklarını, bölücü terör örgütünün, sınırların güneyinde bir terör koridoru oluşturma hedefini sırasıyla Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı hareketlerini icra ederek engellediklerini söyledi.
Kurgulanan tuzağı bozduklarını, oynanmaya çalışılan oyuna karşı kendi hamlelerini yaparak tarihi birtakım inisiyatifleri gerçekleştirdiklerini ifade eden Yılmaz, Irak'ın kuzeyinde de sınırların ve halkın güvenliğini sağlamak için icra edilen Pençe operasyonlarıyla girilemez denilen bölgelere girerek terör kamplarını yerle bir ettiklerini kaydetti.
"Şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır"
Bu operasyonlarla terör örgütünün hareket kabiliyetinin kısıtlandığını, Irak sınırının kontrolü ve emniyetini tamamıyla sınır ötesinden sağladıklarını belirten Yılmaz, böylece sınırların içindeki huzuru ve güveni pekiştirdiklerini anlattı.
Yılmaz, Türkiye'nin bölgedeki varlığının, terör örgütünün yok edilmesi ve bir daha tehdit oluşturmaması esasına dayalı olarak sürdürüldüğünü, teröristle mücadele operasyonlarının uluslararası hukuka uygun, meşru müdafaa kapsamında, komşu ülkelerin egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı, sadece terörist unsurlar hedef alınarak yapıldığını ve yapılmaya devam edildiğini kaydetti.
Türkiye'nin hiç kimsenin toprağında gözü olmadığını ama hiçbir gücün de başka topraklar üzerinden Türkiye'ye yönelik operasyonlar yapmasına müsaade etmediklerini ve etmeyeceklerini vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Hareket alanı kısıtlanan ve mağaralarda, sığınaklarda sıkışıp kalan terör örgütünün, son 2 gündeki saldırıları Irak'ın kuzeyinde alan hakimiyetini kaybedip nafile çırpındığının göstergesidir. Bu saldırılar, aynı zamanda teröristlerin üstlendikleri tüm bölgelerin kaybına karşı kendi taraftarlarına sözde bir mesaj verme gayretidir. Nitekim sözde elebaşlarının itiraflarıyla, kendi aralarında ve yayın organlarındaki demeçlerinden örgüte katılım oranının azaldığı, firar sayısının arttığı, gelir kaynaklarının azaldığı ve başta erzak temini olmak üzere lojistik hususlarda sıkıntı yaşadıkları tespit edilmiştir. Tüm bunlar bu eli kanlı örgütün içinde olduğu gerçek durumu göstermektedir. Irak'ın kuzeyinden son gelen haberler karşısında yüreklerimiz parçalandı ve büyük üzüntü yaşadık. Acımız terörle mücadelede sarsılmaz irademizi ve kararlılığımızı perçinlemekte, daha da arttırmaktadır. Bu saldırılar sonrası Irak ve Suriye kuzeyindeki terör yuvalarına karadan ve havadan yapılan operasyonlarla, çok sayıda hedef vurulmuş ilk belirlemelere göre 30 terörist etkisiz hale getirilerek şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır."
" Türkiye Yüzyılı terörsüz bir yüzyıl olacaktır"
Aciz kalan teröristler için artık hiçbir yerin güvenli olmadığını ve nerede bir terörist varsa oranın hedef olacağını vurgulayan Yılmaz, teröristler kimden destek alırsa alsın operasyonların artan bir şiddette ve yoğun bir tempoda aralıksız devam edeceğini, mücadelelerinin sadece terör ve teröristle olduğunu kaydetti.
Yılmaz, Türkiye'nin, bölgedeki istikrarsızlığın en temel nedeni ve kaynağı olan PKK, PYD, YPG, SDG gibi terör örgütleriyle mücadele ettiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu kapsamda bir hususun altını özellikle çizmek isterim. Hain örgütü ve bu örgütü destekleyenleri, himaye edenleri de gayet iyi biliyoruz. Son dönemde bu örgüte verilen desteklerin arttığını da görüyoruz. Örgütün zayıfladığını gören hamileri, bu durumu değiştirmek için bir gayret içine girmişler gibi görünüyor. Bunun sebebinin de bölücü örgütün tükenmekte olmasından kaynaklı olduğu aşikardır. Burada bir kez daha ifade etmek istiyorum ki hangi ülke ne destek verirse versin, ister içeriden ister dışarıdan olsun, Türkiye'ye yönelen tüm tehditleri bertaraf etme azim, kararlılık ve kudretine sahibiz.
Vatandaşlarımızın geleceğe huzurla bakması, her türlü hak ve menfaatlerini tam güvende hissetmesi Türkiye Yüzyılının temel esaslarından biridir. Türkiye Yüzyılı terörsüz bir yüzyıl olacaktır. Türkiye Yüzyılı milletimizin huzur içinde yaşayacağı bir yüzyıl olacaktır. Aziz vatanımızın ve asil milletimizin güvenlik ve huzuru için 40 yıldır milletimizin başına musallat olan terörü bitirmekte, halkımızı terör belasından kurtarmakta kararlıyız. Bu çerçevede; tehdidi kaynağında yok etme, olay sonrası değil kesintisiz operasyon, yerli ve milli kaynaklarla yüksek beşeri ve teknik kapasite kullanımı, teröre ve terörizme karşı topyekun mücadele gibi dört temel unsur üzerine inşa edilen güvenlik konseptimizi uygulamayı sürdüreceğiz."
"85 milyon bu ortak bildiriye gönülden imza atmıştır"
Yılmaz, bu mücadelede Türk milletinin duaları ve desteklerini her daim yanlarında hissettiklerini, teröristlerin sözcülüğünü yapan içeride ve dışarıdaki şer odaklarının propagandalarına asla itibar etmediklerini dile getirerek, "Cumhur İttifakı olarak dün olduğu gibi bugün de ülkemizi terör maşasıyla hizaya sokmak niyetinde olanların karşısındayız" ifadesini kullandı.
Terörle mücadelede bugüne kadar elde edilen tüm başarılarda, en büyük payın şehit ve gazilere ait olduğuna işaret eden Yılmaz, şehitlerin aziz hatırasına, gazilere ve onların emaneti değerli ailelerine sahip çıkmaya, daima yanlarında olmaya devam edeceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, TBMM'de teröre karşı yayımlanan 4 partinin ortak bildirisine değinerek, şunları kaydetti:
"Bu bildiriye dört grup imza attı. Gönül isterdi ki Meclisimizin tüm grupları, teröre karşı bu bildiriye, bu eyleme, ortak, milli acıya karşı bildiriye imza atsınlar. Maalesef bazı gruplar bundan imtina ettiler. Demokrasilerde partiler farklı farklı düşünebilirler, farklı politikalar savunurlar ama bazı konular vardır ki bu konularda bütün partilerin birleşmesi gerekir. Belki bu grupların yöneticileri, buradaki karar alıcıları bunu yapamadılar ama ben inanıyorum ki bu partilere oy veren vatandaşlarımız, tabandaki milletimiz 85 milyon bu ortak bildiriye gönülden imza atmıştır. Buradakiler bunun mahcubiyetini yaşayacaklar diye düşünüyorum."
Yılmaz, bundan öncekiler gibi 2024 yılı bütçesini de Türkiye'nin refahını artırmak ve kalkınmayı sürdürülebilir kılmak için kullanacaklarını; oluşturdukları mali alanı eğitimden sanayiye, tarımdan enerjiye her alanda gelişime yönlendirmeye devam ettiklerini söyledi.
Türkiye Yüzyılı'na girerken fiyat istikrarını ve finansal istikrarı gözeten, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümeyi hedef alan, serbest piyasa ve rekabet ortamında verimliliği artırarak makroekonomik dengeleri gözeten ve yapısal reformlarla desteklenen bir yaklaşım izlediklerini anlatan Yılmaz, 14 Mayıs'ta yapılan seçimlerde siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını; siyasi güven ve istikrarın pekiştiğini vurguladı.
Siyasi güven ve istikrarın olmadığı bir ortamda ekonomik istikrarın da refahın da olmayacağının altını çizen Yılmaz, "Mayıstaki seçimlerle birlikte Türkiye, ekonomik istikrarı sağlam zemine dayalı şekilde devam ettirecektir. Bu seçimlerle birlikte bugün 22'nci bütçemizi Meclise arz etme imkanı bulduk. Bu da bizim için bir onurdur. Kesintisiz bir şekilde 22 bütçeyi Meclise sunma yetkisini bize veren aziz milletimize şükranlarımızı sunuyoruz" ifadelerini kullandı.
Güçlü bir koordinasyon ve katılımcılık ile hazırladıkları 12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli program (OVP), Yıllık Program ve bütçe ile politika belirsizliklerini de ortadan kaldırdıklarına dikkati çeken Yılmaz, öngörülebilirliğin güçlendiğini, Türkiye'nin 5 yıllık yol haritasının şekillendiğini belirtti.
"Aylık bazda enflasyonda bir ivme kaybı olduğunu görüyoruz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, güven ve istikrar ortamında yürütülen çalışmalar neticesinde, 2023 yılının ikinci yarısında ekonomik göstergelerdeki iyileşmenin günbegün görülür hale geldiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:
"Son 6 aylık dönemde uluslararası sermaye girişi hızlanmış, rezervlerimiz güçlenmiş, kur oynaklığı azalmış ve finansman koşulları iyileşmiştir. Ekonomideki dengelenme Türk lirasını desteklerken, TL varlıklara artan ilgi, rezervlerdeki artış ve kurun istikrarlı seyri de enflasyonla mücadeleyi desteklemektedir. Ağustos ayından itibaren aylık enflasyon sürekli güçlenen bir düşüş trendine girmiştir. Aylık bazda enflasyonda bir ivme kaybı olduğunu görüyoruz. Mevsimsel koşullar aleyhimizde olduğu halde, jeopolitik birtakım beklenmedik riskler ortaya çıktığı halde enflasyonda ivme kaybının devam ettiğini görüyoruz. Enflasyon, 2024 yılı hedeflerimizle uyumlu bir patikaya doğru evrilmiş, enflasyondaki ivme kaybı çok net bir şekilde görülmüştür. Yıllık bazda ise 2024'ün ikinci yarısında belirgin bir düşüş bekliyoruz. Yaz aylarında hesaplara girmiş olan yüksek enflasyon dönemi, gelecek yılık ortalarında hesabımızdan çıkmış olacak."
"KKM'den çıkış süreci aşamalı bir şekilde devam edecektir"
Yılmaz, Merkez Bankası brüt rezervlerinin mayıs sonu itibarıyla yaklaşık 98,5 milyar seviyesinden 15 Aralık itibarıyla yaklaşık 142,5 milyar dolar seviyesine yükseldiğini kaydetti.
KKM hesaplarının ağustos ayı ortası itibarıyla rekor seviyesi olan yaklaşık 3 trilyon 408 milyar lira seviyesinden 15 Aralık 2023 itibarıyla 2 trilyon 682 milyar lira seviyesine gerilediğini aktaran Yılmaz, "Yaklaşık 700 milyar lira civarında bir gerileme söz konusudur. KKM başından itibaren geçici bir mekanizma olarak kurgulanmıştır. Belli bir tarih perspektifiyle yapılan bir yasal düzenlemeyle bu mekanizma başladı, bulunduğu dönemde görevini icra etti ve şimdi bu mekanizmadan finansal piyasalarımızda bir istikrarsızlığa yol açmadan aşamalı, sağlıklı bir şekilde çıkış sürecini devam ettiriyoruz. 2024 yılı boyunca da bu çıkış süreci aşamalı bir şekilde devam edecektir" diye konuştu.
Cevdet Yılmaz, TL kur oynaklığı verisinin gelişmekte olan ülkelerin kur oynaklığı ortalama değerinin altında hareket ettiğini, kurdaki oynaklığın çok ciddi anlamda azaldığını söyledi.
Uyguladıkları politikaların etkisinin aynı zamanda Türkiye'nin kredi risk primine de yansıdığını anlatan Yılmaz, "Ülkemizin 5 yıllık CDS primi son dönemde belirgin bir şekilde gerilemeye başlamış, bugün itibarıyla 285 baz puan seviyesine kadar düşmüştür. Mayıs ayında bu rakam 700 civarındaydı. Ülke risk priminde çok ciddi bir gerileme görüyoruz. Bunun anlamı; dünyadan finansman kullandığımızda daha düşük bir maliyetle daha fazla bir finansmanı kullanma imkanı elde etmiş oluyoruz." dedi.
Bütçe açığının olumlu bir çerçevede seyrettiğinin altını çizen Yılmaz, şunları kaydetti:
"Bazı arkadaşlarımız 'niye yüzde 100 tutmadı?' diye programları, planları eleştiriyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde küsuratına kadar noktalı virgüllü bir şey tutmaz. Bir tahmin yapıyorsunuz sonuçta. Önemli olan mertebedir. Mertebeye yakın, biraz üstünde, biraz altında bir gerçekleşme sağlıyorsanız bu tahminleriniz sağlıklı demektir. Biz de bu yönde gidiyoruz. Bütçe açığında olumlu yönde sürprizimiz var. Bu yıl için düşündüğümüz açık, öngördüğümüzden daha düşük gerçekleşecek gibi görünüyor. Büyüme ve gelir performansımız tahminlerimizden daha iyi gidiyor. 6,4 olarak tahmin ettiğimiz bütçe açığının, 5,5'ler seviyesinde gerçekleşme ihtimali var.
Bu ay bütün kamunun ödemelerini de yapmaya çalışıyoruz. Kimin kamudan alacağı varsa; sağlıkta, ulaştırmada, DSİ, eğitim projelerinde bütün kamudaki alacakları ödemek kaydıyla bunu başarıyoruz. Mayıs sonrası yakaladığımız siyasi istikrar ortamı ve izlediğimiz politikalarla bütçemizde de depreme, EYT gibi politika tedbirlerine rağmen gayet iyi bir performans gösteriyoruz. Deprem etkilerini çıkardığınızda yüzde 3'ün altında, Maastricht kriterlerinin altında bir bütçe açığıyla karşı karşıyayız. Dünyanın, bölgemizin bu şartlarında Avrupa Birliği ortalamalarından da birçok ülkenin durumundan da daha iyi."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, yatırım ve ihracatı desteklemek için finansman maliyetinin düşürülmesinin, ekonominin dezenflasyonist ve büyüyebilen bir patikada olmasını sağlayacağını belirtti. Yılmaz, "Amacımız ihracat ve yatırım ağırlıklı, üretim, istihdam getiren bir büyümeyle dezenflasyonist süreci eş zamanlı bir şekilde yönetmektedir." dedi.
Yolsuzlukla mücadele
Bazı milletvekillerinin yolsuzluk endeksleri üzerinden eleştirilerde bulunduğunu anımsatan Yılmaz, şunları söyledi:
"Yolsuzluk her ülkede var, elbette mücadele edilmeli, elbette hassasiyet gösterilmeli. Hassasiyetinize teşekkür ediyoruz ama o algısal çalışmaları yapan kurumları da bir inceleyin lütfen. Hangi güç odaklarıyla bağlantılı olduklarını, uluslararası güç sistemi içerisinde nereye oturduklarını da iyi incelemenizi tavsiye ederim. Birtakım algılar üzerinden ülkeleri sıralayan bu kuruluşların ne kadar objektif, bilimsel çalıştığını siz de bir inceleyin.
Yolsuzluğun diz boyu olduğu, muhalefetin anlatmaya çalıştığı gibi her taraftan yolsuzluğun, usulsüzlüğün olduğu bir ülke alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna geçemez. Böyle bir ülkede on binlerce kilometre yol yapılmaz, her ile üniversite kurulmaz, sağlıkta büyük dönüşümler, reformlar olmaz, kırsal alan bu kadar hizmet görmez. Bu gerçekleri vatandaşımız görüyor. Kaynaklar çarçur edilmiş olsa, her taraftan yolsuzluk, usulsüzlük olsa Türkiye şu anda herhalde bu milli gelire, bu kişi başına gelire, bu hizmet düzeyine sahip olmazdı. Yolsuzlukla mücadele edelim ama yaşanan gelişmeyi, sağlanan büyük refah artışını da takdir edelim."
TÜİK'in yaptığı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, 2006 yılında yüzde 20,6 olan göreli yoksulluk oranının 2022 yılında yüzde 14,4'e gerilediğini belirten Yılmaz, "İşte bu attığımız adımların bir sonucu" dedi.
AK Parti'nin Avrupa'daki birçok ülkedeki sosyal programlara benzer programları Türkiye'de yerleştirdiğini aktaran Yılmaz, "Bir hükümete bir toplum 22 bütçe hazırlama yetkisi veriyorsa, bu toplum bunu boş yere vermez" dedi.
Yılmaz, Birleşmiş Milletlerin insani kalkınma endeksinde Türkiye'nin oldukça iyi duruma geldiğini söyledi.
2002 yılında doğuşta beklenen yaşam süresinin 72,6 olduğunu belirten Yılmaz, 2021 yılında bu sürenin 76'ya yükseldiğini hatırlattı. Yılmaz, "Kötü yönetilen bir ülkede ortalama yaşam süresi bu kadar bir zamanda 3 yıldan fazla nasıl artmış diye bir sormamız lazım. Beklenen okullaşma yılı 2002 yılında 12 yıldı. Bugün geldiğimiz süreçte çocuklarımızın örgün eğitimde geçirdiği ve beklediği süre 18,3 yıla çıkmış. 6,3 yıl daha fazla artık çocuklarımız eğitim görüyorlar. Böyle bir ülkede 'sosyal politika zayıf' demek hiçbir şekilde hakkaniyetli değil" diye konuştu.
Birleşmiş Milletlerin rakamları baz alındığında kişi başına satın alma gücü paritesine göre gelirin 2002 yılında 15 bin 90 dolar olarak hesaplandığını belirten Yılmaz, 2021 yılında bunun 31 bin 33 dolar olarak hesaplandığını kaydetti. Yılmaz, "Dolayısıyla neresinden bakarsanız bakın, gelirde, sağlıkta, eğitimde, her alanda uluslararası anlamda daha iyi bir noktadayız" dedi.
"Para, maliye ve gelirler politikasını koordinasyon içinde yürüteceğiz"
Birleşmiş Milletlere göre, ülkelerin en düşük insani gelişmişlik, orta insani gelişmişlik, yüksek insani gelişmişlik ve en yüksek insani gelişmişlik olmak üzere dört gruba ayrıldığını hatırlatan Cevdet Yılmaz, "Türkiye AK Parti döneminde, Cumhur İttifakı döneminde yüksek insani gelişmişlikten en yüksek insani gelişmişlik ligine terfi etmiş oldu. Burada da çok açık ve net bir artış söz konusu. Bunu da önümüzdeki dönemde yine insan odaklı bir şekilde devam ettireceğiz" ifadelerini kullandı.
Ekonomideki büyümeyi, yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyerek sürdüreceklerini vurgulayan Yılmaz, "Para, maliye ve gelirler politikalarını etkin bir koordinasyon içinde yürüteceğiz. Biz bir ekibiz ve uyum içinde birbirimizi tamamlar mahiyette çalışmalar yaparak bütün bakanlarımızla, kurumlarımızla, programımızı günbegün hayata geçiriyoruz. Her aşamasını koordine ediyoruz" dedi.
Yılmaz, enerji alanında dışa bağımlılığı azaltıcı yönde atılan adımları gelecek dönemde daha da güçlendirerek devam ettireceklerini söyledi.
"2026'larda 70 milyar doları hedefliyoruz"
Hizmet ihracatında nicelik ve nitelik açısından gelişim sağlayarak bu alanda Türkiye'nin payını artıracaklarının altını çizen Yılmaz, turizm gelirinde Türkiye'nin 55 milyar doları yakalayacağın ifade etti.
Yılmaz, "2026'larda 70 milyar doları hedefliyoruz. Sayıdan daha kıymetli olan kişi başına gelir rakamımız. Daha kaliteli bir turizmle kişi başına daha fazla katma değer üreten bir turizmi hayata geçireceğiz" diye konuştu.
İhracatı arttırarak, ithalatı daha kontrollü bir şekilde geliştirerek cari açığı düşüreceklerini vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:
"Önemli olan cari açığı düşürmemiz. Bu yıl itibariyla yüzde 4 civarında bir cari açık bekliyoruz. Cari açık son aylarda ivme kaybetmiş durumda. Bu yıl 3 ay cari fazla verdik. Yıl sonu itibariyle cari açığın milli gelire oranı yüzde 4 civarında olacak. Dönem sonunda ise yüzde 2'lere yaklaşan bir cari açığı hedefliyoruz. Bunun da yapılmasının şartı şu: Biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz.
Cari açık dediğimiz, basit olarak anlatırsak şu: Yaptığınız yatırımlarla tasarruflarınız arasındaki fark. Bu farkı dış tasarrufla finanse etmek durumundasınız. O da cari açık demek. Bunu çözmenin iki yolu var: Ya yatırımlarınızı azaltarak çözeceksiniz ya da tasarruflarınızı artırarak çözeceksiniz. Biz bu denklemi yatırımlarımızı azaltarak çözmeyeceğiz, tasarruflarımızı artırarak çözeceğiz. Dolayısıyla cari açığımızı düşürürken yatırımlarımızı sürdüreceğiz ve büyümeye devam edeceğiz."
Deprem ödenekleri
Deprem kaynaklı harcamaların bu döneme damgasını vuran harcamalar olduğunu belirten Yılmaz, bu yıl ve gelecek yıl en büyük yükün deprem ödenekleri, deprem harcamaları olduğunu bildirdi. Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bir taraftan yeni afetlere karşı ülkemizi hazırlıklı, dirençli hale getirmeye çalıştığımız yatırımlarımız... Bunları da güçlü bir şekilde sürdürüyoruz. Bu yılki bütçemize 762 milyar lira ödenek koymuştuk. Gelecek yılki bütçemize 1 trilyon 28 milyar lira ödenek koyduk. Orta vadede 3 trilyonu aşan bir büyüklük söz konusu. Bunun önemli bir kısmı, 11 ilimizin kalıcı konut ihtiyacını giderme, altyapılarını tamir etme, ekonomik ve sosyal hayatını canlandırmak üzere kullanılacak kaynaklar. Böylece o illerimizi eskisinden de daha iyi bir noktaya taşıyacağız. Çok daha dirençli bir şekilde hazırlayacağız."
Kentsel dönüşümü de hızlandırdıklarını vurgulayan Yılmaz, son dönemde çıkarılan kentsel dönüşüm yasası ve kurulan kentsel dönüşüm başkanlığıyla da geleceğe dönük riskleri azalttıklarını bildirdi. Yılmaz, "Önümüzdeki süreçte Marmara Bölgesi başta olmak üzere bütün riskli bölgelerimizde kentsel dönüşüm süreçlerini hızlandıracağız ve riskleri düşüreceğiz." dedi.
Hak sahibi vatandaşların kalıcı konut ve iş yerlerine bir an önce ulaşabilmeleri için her türlü çabayı sarf ettiklerini belirten Yılmaz, 250 bin civarında inşaatın şehirlerde, kırsal alanlarda devam ettiğini bildirdi. Yılmaz, bir o kadar da yerinde dönüşüm için başvuran vatandaş olduğunu ifade etti.
384 milyar lira kaynak
Milletvekillerinden "tarım yeterince desteklenmiyor" yönünde eleştiriler geldiğine değinen Yılmaz, 2024 yılı bütçesinden tarıma 384 milyar lira kaynak aktardıklarını söyledi. Bu rakamın 91,6 milyar lirasının tarımsal destek programlarına ayrıldığını ifade eden Yılmaz,"100,6 milyar lirası tarım yatırımları için, 191,8 milyar lirası ise kredi sübvansiyonları, müdahale alımları, ihracat destekleri için. Dolayısıyla tarım desteklerini değerlendirirken bütün bu unsurlara birlikte bakmak gerekir. Yem ve gübrede yine KDV'leri düşürdük. Biz, bir taraftan da vergi politikalarımızla tarım sektörünü destekliyoruz." diye konuştu.
Bütçelerin, vergi gelirlerini esas alarak hazırlanmasının son derece doğal olduğuna dikkati çeken Yılmaz, asıl olumsuz olanın bütçe gelirlerinde vergi dışı tek seferlik gelir unsurlarının payının artması olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Tek seferlik gelirlerle uzun soluklu harcamaları finanse edemezsiniz. Sağlıklı bir bütçe yapısı kuramazsınız." dedi. Yılmaz, önemli olanın sürekli harcamaları sürekli gelirlerle finanse etmek olduğunu, sağlıklı bütçenin böyle olduğunu söyledi.
"Türkiye'deki vergi sistemini dönüştürmemiz gerekiyor"
Vergi düzeninde, sosyal adaleti gözeten bir yaklaşım olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Bunu daha da güçlendirmeli miyiz? Elbette güçlendirmeliyiz. Bu yöndeki önerilere de elbette katılıyoruz. Önümüzdeki dönemde Orta Vadeli Program'a da yazdık. Doğrudan vergilerin payını arttırmak istiyoruz. Bu öyle bir anda olabilecek bir şey değil. Yapısal bir dönüşüm. Aşamalı bir şekilde bu yöne doğru bir Türkiye'deki vergi sistemini dönüştürmemiz gerekiyor" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "vergiyi tabana yayma" sözünü farklı bir şekilde tarif ettiğini belirten Yılmaz, şöyle konuştu:
"(Vergiyi tabana yaymak) derken alt gelir gruplarına yaymayı kastetmiyoruz Özgür Bey. Şunu kastediyoruz: Aynı işi yapan iki işletme var. Birisi vergisini ödüyor, düzenli bir şekilde çalışıyor. Diğeri kayıt dışı bir şekilde, aynı şartlara tabii olduğu halde vergisini ödemiyor. İşte bu 'haksız rekabettir, adaletsizliktir' diyoruz. Vergiyi tabana yaymak derken biz bunu kastediyoruz. Aynı konuda biri vergi veriyor, diğeri vermiyorsa bu olmaz.
Bu çerçevede dijital imkanları, modern teknolojinin sağladığı imkanları, yapay zekaya varıncaya kadar bütün imkanları, vergiyi tabana yayma konusunda kullanacağız. Vergi adaletini sağlama, kayıt dışılığı engelleme konusunda her türlü çalışmayı yapacağız. Nitekim kurumlar vergisinde de bazı adımlar attık. Kurumlar vergisinde örneğin şöyle bir değişim yaptık: Mali kurumlardan, bankalardan artık yüzde 30 vergi alıyoruz. Normal işletmelerden ortalama yüzde 25 alıyoruz. İhracatçı şirketlerden ise yüzde 20 kurumlar vergisi alıyoruz. Yine ihracatı destekleme perspektifimizin bir uzantısı olarak böyle kademelendirilmiş bir kurumlar vergisi sistemine geçmiş durumdayız. Bunun ilk etkilerini 2024 yılında göreceğiz. İzleyen yıllarda da bu etkileri görmeye devam edeceğiz."
Yılmaz, Türkiye'nin OECD'de 38 ülke arasında en düşük vergi yüküne sahip 3. ülke olduğunu; uluslararası mukayeselerde Türkiye'nin yüksek vergi yükü olan bir ülke olarak görünmediğini vurguladı.
Cevdet Yılmaz, 2024 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diledi.